Rakının tadı nasıldır?

Baz tadı anasondur, marka ve modeline göre yumuşaklığı v.b değişir.

Rakıyı sek ve yanında su ile içersen 3 yudumdan sonra dilindeki tat hücreleri uyuşacak, sadece çok güçlü olan* tuzlu, tatlı ve acı şeyleri ayırteder hale gelecektir. İyi bir lakerda veya çiroz da rakının yanında kaybolmaz mesela.

Rakıyı sulu ve yanında su ile içersen aroması artar, dilini uyuşturması azalır. İki halinide ufak yudumlarla acele etmeden içersin, gece sonunda kaç kadeh içtiğinin bir önemi yoktur, aklının rahatlığı ve eve/yatağa temiz dönmen önemlidir.

Rakı "yemek" ile içilmez, anason miktarı sebebiyle hazımsızlığa zemin hazırlar. Yemekten 2-3 saat sonra meze tarzı yiyeceklerle* içilir. Beyaz leblebi de yanında güzel gider.

Tek başına içilmez kısmı birey olamayan toplum ve eve giderken ayak üstü iki tek atalım/çilingir sofrası zamanlarından kalmadır, tek başına da gayet içilir, keyfi de kahrıda çıkarılır. Tek başına ne kadar içebileceğine karar veremeyen birisi içmesin zaten.

*Mezelerin tatları ya güçlüdür ya da yağ oranları yüksektir, zira alkol yağ çözücüdür ve mideden veya karaciğerden vücuda karışmadan mezeler ile bir miktar öldürülmesi iyidir. Diğer durumda rakı gibi hazmı yavaşlatan bir içkiden sonra eve gidip keyifle uyuyup sabah tuvalete gidip tertemiz dün yediklerini çıkartabilirsin iki yönden de. Bu yüzden de yemekle rakı içilmez, balıkla hiç içilmez - o balık lakerdadır, çirozdur.

"Tek başına içilmez" kısmında sanırım biraz da bana atıfta bulunmuşsunuz fakat o cümlede son yazdığınızın genelleme olduğunu varsayıyorum zira son cümlenizde belirttiğinizin aksine balıkla da içilir, fakat tercih meselesidir. Balıkla uyumlu bir alkol olmadığını düşündüğünüz gibi, yanında balık tüketmeyi seven çok fazla insan var. Kısacası içilir, tercih meselesidir.

Kendi cümleme ilaveten, yalnız da içilebilir, içmek isteyen yalnız da içer, balıkla da içer fakat rakıyı diğer içkilerden ayıran en mühim özelliği sevdiğin insanlarla beraber içebilmen, o masada buluşabilmen için bir aracı olması. Arada bir tek başına rakı içmekte güzeldir..
 
"Tek başına içilmez" kısmında sanırım biraz da bana atıfta bulunmuşsunuz fakat o cümlede son yazdığınızın genelleme olduğunu varsayıyorum zira son cümlenizde belirttiğinizin aksine balıkla da içilir, fakat tercih meselesidir. Balıkla uyumlu bir alkol olmadığını düşündüğünüz gibi, yanında balık tüketmeyi seven çok fazla insan var. Kısacası içilir, tercih meselesidir.

Kendi cümleme ilaveten, yalnız da içilebilir, içmek isteyen yalnız da içer, balıkla da içer fakat rakıyı diğer içkilerden ayıran en mühim özelliği sevdiğin insanlarla beraber içebilmen, o masada buluşabilmen için bir aracı olması. Arada bir tek başına rakı içmekte güzeldir..
Atıf şahsına değil, konudaki bilgiyedir:

Günümüzde alkolün keyfi kullanımından çok yönlendirilmiş kullanımları göze çarpıyor malesef.

Balık konusunu kültür ve tarih çerçevesinde araştırınca geçmişe doğru görüyorsunuz, yeme içme konusu dengeli bir şeydir, rakı güçlü bir tada sahiptir, yanında yenirken tadını kaybetmeyen şeylerle içilmesinin sebebini de doğrudan açıklıyor. Son 30 yılın "rakı balık" isminin anlamlarının bozulmasıyla ilgili; sebebi orta direk insanların 30 yıl önce, örnek, İstanbul boğazında Kofana alabilirken - ki 35 yaş altı pek Kofana görmemiştir ve bilmez- aynı şekilde "Lakerda"ya layık Palamutların avlanabilmesi, Lakerda yapanların tecrübe ve emeklerinden, günümüzde ne Kofana'nın ne düzgün Palamut'un ne de ellerinin balık kokmasına çok da takmayan insanların kalmamasındandır. Kar tanelerinden bir şey çıkmaz/olmaz. Çiroz, Lakerda, kurutma gibi tuz ve güneş ile işlenen balıklar deniz tadını ve kokusunu taşırlar. Yeni bilgilerin hayatta daha mutlu ve lezzetli sofralara yelken açmasını dilerim.

Kısacası, sözlerim İstanbul ve İzmir, Hatay tarihi ışığındadır. "Eski İstanbul Meyhane ve Meyhanecileri" isimli 10+ yıllık facebook/instagram grubunda, gruplarının buluşmalarında (20-80 yaş aralığı) müslüman ve gayrimüslim insanlarca gerek dillendirilen gerek fotoğraflarla anlatılan hikayelerle örtüşmektedir.

Eğer İstanbul'un 1880'den işgal yıllarına kadar araştırırsan, eski meyhanelerin "masada" ya da ayakta buluşulabilen, iki tek atılabilen çok ilginç özellikleri olduğunu da göreceksin. Belki çok hoşuna gidecek - ben isterim hala Karaköy'de kolumu dayayım, bir parça peynir iki lokma ekmek bir kaşık yoğurt yanın da bir tek rakı, oradan doğru eve yollanayım.

Ayrıca Rakı ikinci damıtma sonucu ağırlıklı üretilmiştir, günümüzde Akdeniz'e kıyı ve geçmişle bağlarını kaybetmemiş kültürlerde şarap sonrası kalan posadan güçlü ve alkol derecesi içecek olarak üretilmektedir. Bu sebepten ötürü Anadolu'da rakı/arak/arakı kültürleri İpek yolundan kalmadır, değerlidir - şaraptan az bulunmasından dolayı.

Şimdiden afiyet olsun, bu sohbetten iyi meze çıkar. :)
 
Atıf şahsına değil, konudaki bilgiyedir:

Günümüzde alkolün keyfi kullanımından çok yönlendirilmiş kullanımları göze çarpıyor malesef.

Balık konusunu kültür ve tarih çerçevesinde araştırınca geçmişe doğru görüyorsunuz, yeme içme konusu dengeli bir şeydir, rakı güçlü bir tada sahiptir, yanında yenirken tadını kaybetmeyen şeylerle içilmesinin sebebini de doğrudan açıklıyor. Son 30 yılın "rakı balık" isminin anlamlarının bozulmasıyla ilgili; sebebi orta direk insanların 30 yıl önce, örnek, İstanbul boğazında Kofana alabilirken - ki 35 yaş altı pek Kofana görmemiştir ve bilmez- aynı şekilde "Lakerda"ya layık Palamutların avlanabilmesi, Lakerda yapanların tecrübe ve emeklerinden, günümüzde ne Kofana'nın ne düzgün Palamut'un ne de ellerinin balık kokmasına çok da takmayan insanların kalmamasındandır. Kar tanelerinden bir şey çıkmaz/olmaz. Çiroz, Lakerda, kurutma gibi tuz ve güneş ile işlenen balıklar deniz tadını ve kokusunu taşırlar. Yeni bilgilerin hayatta daha mutlu ve lezzetli sofralara yelken açmasını dilerim.

Kısacası, sözlerim İstanbul ve İzmir, Hatay tarihi ışığındadır. "Eski İstanbul Meyhane ve Meyhanecileri" isimli 10+ yıllık facebook/instagram grubunda, gruplarının buluşmalarında (20-80 yaş aralığı) müslüman ve gayrimüslim insanlarca gerek dillendirilen gerek fotoğraflarla anlatılan hikayelerle örtüşmektedir.

Eğer İstanbul'un 1880'den işgal yıllarına kadar araştırırsan, eski meyhanelerin "masada" ya da ayakta buluşulabilen, iki tek atılabilen çok ilginç özellikleri olduğunu da göreceksin. Belki çok hoşuna gidecek - ben isterim hala Karaköy'de kolumu dayayım, bir parça peynir iki lokma ekmek bir kaşık yoğurt yanın da bir tek rakı, oradan doğru eve yollanayım.

Ayrıca Rakı ikinci damıtma sonucu ağırlıklı üretilmiştir, günümüzde Akdeniz'e kıyı ve geçmişle bağlarını kaybetmemiş kültürlerde şarap sonrası kalan posadan güçlü ve alkol derecesi içecek olarak üretilmektedir. Bu sebepten ötürü Anadolu'da rakı/arak/arakı kültürleri İpek yolundan kalmadır, değerlidir - şaraptan az bulunmasından dolayı.

Şimdiden afiyet olsun, bu sohbetten iyi meze çıkar. :)

Güzel açıklamanız için teşekkür ederim, bu kültüre ilgi duyduğunuzu ve bilgi sahibi olduğunuzu zaten daha önce başka konulara yazdığınız cevaplardan biliyorum.

Yukarıda ki cevabınızda bilgilendirici fakat hem soruda hem de cevaplarda hem yalnız içmeyle hem de keyifle ilgili bir şey içeren cevap olmayınca, takdir edersiniz ki benim cevabıma atıfta bulunduğunuzu düşündüm.

Bunun üstüne cevabımdan sanki "katiyen yalnız içilmez" tarzı bir anlam çıkarılmaması için açıklama gereğinde bulundum.

Bilmukabele, şimdiden afiyet olsun. 🙂
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Technopat Haberler

Geri
Yukarı