Dinlere inanıyor musunuz?

Tanrı katında iyiliğin tanımı nedir bunu bilmiyorsun. Yeteri seviyede kötülük olmadan iyiliğinde var olmayacağının farkında değil misin?

Sen cok hakimsin tanri katindaki iyilige bakiyorum? Hayirdir bos zamanlarda Gaia mi yonetiyoruz? Ben ne kadar bilmiyorsam sen de o kadar bilmiyorsun; bu bos artistligi birakalim. Dinlerin %99 u uydurma. Dogrusu yok. Dolayisiyla yanlisi da yok.

Yazdigin matematiksel olarak yanlis, cok da kolaylikla ispat ederim sana. Iyi tanimi yapabilmen icin kotuye ihtiyacin var burada haklisin.

Pozitif sayi olabilmesi icin spektrumda negatif taniminin belli olmasi gerekir.

Ancak ben bir kume tanimi yapabilirim ki icindeki her sayi pozitif olur.

Yani tanimlaman icin tersine ihtiyacin var, haklisin ancak var olmak zorunda degil. Saglikli bir insan olman icin her zaman biraz hasta mi olman gerekiyor yoksa tanimli hastaliklarin sende olmuyor olmasi mi? ( Sana surpriz olacak ama ikincisi cevap )

O halde Dunyada da kotuluk olmadan yasayabilirdik. Ya da tanri cok uber bir kudret diyelim. Ustte yaptigim anti-normal olmadan normal tanimlamaz yasasinin icinden gecemez miydi? Gucunun limiti mi vardi?

Cehennemsiz cennet olmuyor mu mesela? Cezasiz odul olmaz mi? Senin dunyada iyiligi algilaman icin illa kedi yavrusu cesedi mi gormen gerekiyor? Vicdanin kabul ediyor mu bunlari?

Kötülük probleminden yola çıkarak Tanrı yok diyemezsin. Çünkü senin kafandaki Tanrı gerçekte var olan Tanrı olmak zorunda değil. Kötülüğü tamamen yok edip imtihanı ortadan kaldıran bir Tanrı.

Kotuluk probleminden yola cikarak tanri yok demiyorum. Her seye gucu yeten , her seyi olmadan bilen , zamandan bagimsiz ve mutlak iyi tanrinin olmayacagini soyluyorum.

Cunku bariz celisiyor.

Tanimda oynamalar yaparsan "belki olabilir" noktasina gelebilirim. Cunku dikkat ettiysen tanri tanimini savunmak icin iyi ~ kotu taniminda dansozluk yapmak zorunda kaldin ( bkz bir onceki msj )
 
Tanrı hem sonsuz güçlü hem de sonsuz iyiyse, neden bebekler kanser oluyor? Neden depremlerde masumlar ölüyor? Neden bir ceylan aslan tarafından parçalanırken acı çekiyor?
Tanrı bunu engelleyemiyorsa, güçsüzdür.
Engelleyebiliyor ama engellemiyorsa, kötü niyetlidir, merhametli değildir.

Eğer bizi o yarattıysa ve bizden kendisine inanmamızı istiyorsa, neden saklambaç oynuyor? Neden gökyüzüne "ben buradayım" yazmıyor da binlerce yıldır insanları birbirini öldürdüğü din savaşlarıyla baş başa bırakıyor?

Aslında bir yandan evrenin, maddenin ve matematiğin arkasında muazzam bir yaratıcı olduğu fikri bana mantıklı geliyor. Bu kadar kompleks bir yazılımın kendi kendine "compile" olması bana inandırıcı gelmiyor bazen.
Ancak;
Bu yaratıcı'nın, dünyadaki dinlerin anlattığı gibi, senin ne yediğine, ne giydiğine karışan, cehennemde yakan.
Antropomorfik biri olduğunu düşünmüyorum.

Siz ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında?

Allah, peygamberler aracılığıyla bilgilendirmiştir. Dediğin gibi olsaydı neredeyse herkes inanırdı ama bu şekilde Allah gerçek inananları cennet ile müjdeliyor. Bebekler deprem veya vb. konusunda ise onlar ahirette rahat edecek mesela Allah, fakirleri isyan ediyor mu diye bakıyor zenginleri ise parasını nerelerde kullanıyor diye bakıyor.
 
Konudaki temel problem, Yaratıcı kavramının varlıklar arasında bir nesneymiş gibi ele alınmasıdır. Vahiy, insanın varlık ve anlam karşısındaki muhtaçlığına cevap olarak anlaşılır. Ahlak ve iyilik kavramları, bağlayıcı olabilmeleri için böyle bir normatif zemine muhtaçtır. Aksi hâlde objektif ahlak ne tesis edilebilir ne de temellendirilebilir.
 
Yani tanimlaman icin tersine ihtiyacin var, haklisin ancak var olmak zorunda degil. Saglikli bir insan olman icin her zaman biraz hasta mi olman gerekiyor yoksa tanimli hastaliklarin sende olmuyor olmasi mi? ( Sana surpriz olacak ama ikincisi cevap )

İlk cümlende şu noktada ne demek istediğini anlayamadım;

"Ancak var olmak zorunda değil"
Ontolojik olarak mı var olmak zorunda değil diyorsun, yoksa var olabilir ama o anda sende olmak zorunda değil mi diyorsun?

O anda sende var olmak zorunda değil diyorsan, ben de bunun tersini iddia etmiyorum zaten.

Hastalık durumunun zihninde bir yerlerde varlığı ile farkında olman, sağlığını da fark etmen için yeterli.

Tanrı, zihnimize hastalığın da mümkün olacağı bilgisini doğuştan ekleyip hastalığı bize hiç yaşatmayabilirdi. Böylelikle sağlığımız için şükrederken hiçbirimiz hastalığı deneyimlemek zorunda kalmazdık.

Ama iyilik-kötülük bağlamında aynı durum geçerli olmuyor. İnsan iradesi ve yaptığı seçim üzerinden içinde bulunduğu bir sınavdaysa kötülüğün ontolojik varlığı şart.

Cehennemsiz cennet olmuyor mu mesela? Cezasiz odul olmaz mi? Senin dunyada iyiligi algilaman icin illa kedi yavrusu cesedi mi gormen gerekiyor? Vicdanin kabul ediyor mu bunlari?

Olay iyiliği veya kötülüğü algılamaktan ibaret değil. Yavru kedi cesedi görmeden de Tanrı sana iyiliğin ne olduğunu tabii ki bildirebilir. Ama mevzu iyiliği ve kötülüğü algılamak değil, seçim yapmak.

Diyelim dünyada hiçbir kötülük yok, sadece iyilik hakim ama insanlar yine de kötülüğün ne olduğunu biliyor. Bu durumda insanların kötülüğü seçme gibi bir opsiyonu yok, iyiliği yapan ve kötülüğü yapan ayrımı yok. Sınavın belki %70'lik kısmını yok ettin. :)

Hastalık örneğinden elde ettiğin sonucu doğrudan kötülüğe kopyala yapıştır yapamazsın. Aynı düzlemde değiller.


O halde Dunyada da kotuluk olmadan yasayabilirdik. Ya da tanri cok uber bir kudret diyelim. Ustte yaptigim anti-normal olmadan normal tanimlamaz yasasinin icinden gecemez miydi? Gucunun limiti mi vardi?

Kötülük olmadan yaşardık da, Tanrı isteseydi kötülük olmayan bir dünyada iyiliğin de farkına varırdık.
Ama yine buradaki sorunun asıl mevzunun tanımlamada olduğunu düşünüyor olman.

Örneğin;

-Kötülük yok ✅
-Kötülük olmamasına rağmen insanlar iyiliğin varlığına erişmiş hâldeler ✅


Sonuç ne oldu? İnsanlar kötülüğün farkındalar ama bu günlük hayattaki amellerinde asla bir opsiyon olarak varlık kazanmadı. Dolayısıyla ne oldu? İyiliği tanımlamakla iş bitmedi. Kötülük zihinlerde bilindiği için insanların %100'ü iyi insan olarak tanımlanabildi ama kötülük potansiyeline sahip insana kötülük yapma şansını vermediğin için Tanrı iyi ile kötüyü ayırıp iyiye ödül, kötüye ceza veremedi.

Aklında kurguladığın Tanrı adaletsiz bir tanrı. Kötü insanın kötülük yapma opsiyonunu elinden alarak hayatını iyiliğe adamış insanlarla aynı kaderi yaşamak zorunda bırakılıyor ve hak etmediği cennetin keyfini sürüyor. Oysa ki fırsatı verilse kötü bir insan olacaktı.

Allah ne güzel bir sistem kurmuş iyi ve kötüyü ayıran.
 
Tanrı insanlar gibi duygusal olmak zorunda değil. Mitolojik Tanrı kavramı Zeus gibi insana benzer. Yahudilik, Hristiyanlık, Sünnilik ve Şiilik gibi dinlerde de Tanrı'yı insana benzetme anlayışı vardır. Tanrı'yı diğer inançlardan farklı tutan tek din İslam'dır.
 
Konudaki temel problem, Yaratıcı kavramının varlıklar arasında bir nesneymiş gibi ele alınmasıdır. Vahiy, insanın varlık ve anlam karşısındaki muhtaçlığına cevap olarak anlaşılır. Ahlak ve iyilik kavramları, bağlayıcı olabilmeleri için böyle bir normatif zemine muhtaçtır. Aksi hâlde objektif ahlak ne tesis edilebilir ne de temellendirilebilir.

Varliklar arasinda nesne nedir?

Yaraticinin bunlardan birisi olmadigini nereden biliyoruz mesela?

Neden insan ~ varlik ~ anlam problemi icin vahiy e muhtaciz? Hangi konularda vahiy e muhtaciz, hangilerinde degiliz kim karar veriyor?

Cok abstrakt ve on-kabul dolu bir yorum olmus.

İlk cümlende şu noktada ne demek istediğini anlayamadım;

"Ancak var olmak zorunda değil"
Ontolojik olarak mı var olmak zorunda değil diyorsun, yoksa var olabilir ama o anda sende olmak zorunda değil mi diyorsun?

O anda sende var olmak zorunda değil diyorsan, ben de bunun tersini iddia etmiyorum zaten.

Hastalık durumunun zihninde bir yerlerde varlığı ile farkında olman, sağlığını da fark etmen için yeterli.

Tanrı, zihnimize hastalığın da mümkün olacağı bilgisini doğuştan ekleyip hastalığı bize hiç yaşatmayabilirdi. Böylelikle sağlığımız için şükrederken hiçbirimiz hastalığı deneyimlemek zorunda kalmazdık.

Ama iyilik-kötülük bağlamında aynı durum geçerli olmuyor. İnsan iradesi ve yaptığı seçim üzerinden içinde bulunduğu bir sınavdaysa kötülüğün ontolojik varlığı şart.

Ben sayisalci adamim, ona gore yorumluyorum.

Evren her seyi barindiran bir kume -> E

Bizim etki alanimiz ve yasadigimiz kume ( Dunya, Gunes vs ) -> D ( E'nin alt kumesi )

Kotluk diye bir sey tanimli ve evrende (E) var. Ancak biz insanlar, D kumesinde pasalar gibi kotuluk olmadan, fakirlik olmadan, sakat dogumlar olmadan yasayamaz miydik?

Sorum bu. Bu sorunun orijinal kotuluk problemi olup olmadini zerre sallamiyorum acikcasi. Yine yazacaksan yazma.

Dediginde haklisin, kotuluk tanimi olmadan iyilik tanimi olamaz. Bir arada var olmalilar. Once sayi kumesi olacak ki, negatif ve pozitif sayilardan bahsedebilesin. Negatif olacak ve tanimli olacak ki pozitiften bahsedebilesin. Ancak bu; herhangi bir D alt kumesinin yalnizca va yalnizca pozitif sayilardan olusamayacagini asla gostermez, hatta pek mumkundur.

Mesela dinciler bunu yaparlar, "Cehennem" diye bir kume tanimlarlar; orada kaynar irinli sular, atesten yanan hedeler hodoler tanimlarlar. "D" kumesinde bunlar yoktur ama tanimli kotulukler senin hareketini etkiler. Yani varligi ve tanimli olmasi yeterlidir, kumenin elemani olmak zorunda degildir. Anlatabiliyor muyum?

Ayni seyi soyluyoruz bence genel olarak.

Olay iyiliği veya kötülüğü algılamaktan ibaret değil. Yavru kedi cesedi görmeden de Tanrı sana iyiliğin ne olduğunu tabii ki bildirebilir. Ama mevzu iyiliği ve kötülüğü algılamak değil, seçim yapmak.

Diyelim dünyada hiçbir kötülük yok, sadece iyilik hakim ama insanlar yine de kötülüğün ne olduğunu biliyor. Bu durumda insanların kötülüğü seçme gibi bir opsiyonu yok, iyiliği yapan ve kötülüğü yapan ayrımı yok. Sınavın belki %70'lik kısmını yok ettin. :)

Hastalık örneğinden elde ettiğin sonucu doğrudan kötülüğe kopyala yapıştır yapamazsın. Aynı düzlemde değiller.


Secim'i karistirma lutfen meseleye. Kotu olmak zorunda cunku secim olmak zorunda gibi bir baglamla ugrasmak istemiyorum sabaha kadar tartisiriz.

Acikcasi bize secim yaptirmak zorunda oldugu icin kotu sonuclar da olmali argumani da zayif. Her seye gucu yeten uber tanri bizlere kotu sonuclar dogurtmadan secim yaptiramaz miydi?

Bunun esas problemi cozdugunu hic dusunmuyorum.

Kötülük olmadan yaşardık da, Tanrı isteseydi kötülük olmayan bir dünyada iyiliğin de farkına varırdık.
Ama yine buradaki sorunun asıl mevzunun tanımlamada olduğunu düşünüyor olman.

Örneğin;

-Kötülük yok ✅
-Kötülük olmamasına rağmen insanlar iyiliğin varlığına erişmiş hâldeler ✅


Sonuç ne oldu? İnsanlar kötülüğün farkındalar ama bu günlük hayattaki amellerinde asla bir opsiyon olarak varlık kazanmadı. Dolayısıyla ne oldu? İyiliği tanımlamakla iş bitmedi. Kötülük zihinlerde bilindiği için insanların %100'ü iyi insan olarak tanımlanabildi ama kötülük potansiyeline sahip insana kötülük yapma şansını vermediğin için Tanrı iyi ile kötüyü ayırıp iyiye ödül, kötüye ceza veremedi.

Aklında kurguladığın Tanrı adaletsiz bir tanrı. Kötü insanın kötülük yapma opsiyonunu elinden alarak hayatını iyiliğe adamış insanlarla aynı kaderi yaşamak zorunda bırakılıyor ve hak etmediği cennetin keyfini sürüyor. Oysa ki fırsatı verilse kötü bir insan olacaktı.

Allah ne güzel bir sistem kurmuş iyi ve kötüyü ayıran.

Ben de onu diyorum iste, madem kotuluk olmadan yasardik da neden yasayamiyoruz?

Bu dedigin kabak gibi celismiyor mu her seye gucu yeten "iyi" ( benevolent ) tanri kavramiyla?

Sen sunu anlatmak istiyorsun, kotu var olmali ki secimlerin kotu sonuclari da bir ihtimal olarak var olsun ve iyi tercihler ile kotu tercihlerin anlami olsun.

Ancak tum bu yazdiklarin, her yapilan sey iyi sonuc doguruyor olsaydi sinavin ne anlami kalirdi gibi bir seyden farki ne?

Bir de cevaplarin gittikce tercihe ve sinava dogru kayiyor; kotuluk ekseninden cikiyor onu da sevmedim. Konudan konuya ziplamak istemiyorum. Tanrinin kotuluk olmayan bir dunya yaratmasina engel olarak secim ya da ozgur irade ya da sinav gibi ogelere ihtiyaci olmasi da mantiksiz.
 
Son düzenleme:
Varliklar arasinda nesne nedir?
Nesne; zaman, mekân ve nedensellik ilişkileri içinde yer alan, başka varlıklarla birlikte bulunan ve onlar tarafından kuşatılabilen şeydir. Bir varlık, başka şeylerle aynı varlık düzleminde bulunuyorsa, onlarla birlikte sınırlanıyorsa o bir nesnedir.

Yaratıcıyı nesnelerden biri saymak, onu zaman-mekân-nedensellik zincirinin bir halkası hâline getirmek demektir. Bu durumda yaratıcı, varlığın sebebi olmaktan çıkar, varlığın içindeki bir unsur hâline gelir. Oysa "yaratıcı" kavramının kendisi, var olanların sebebi olmayı ifade eder. Bir şey hem tüm varlığın sebebi olup hem de varlığın içindeki nesnelerden biri olamaz. Dolayısıyla "yaratıcı bir nesne değildir" demek bir ön kabul değil, kavramın mantıksal gereğidir.

Yaraticinin bunlardan birisi olmadigini nereden biliyoruz mesela?
Burada bir bilgi iddiasından değil, bir tutarlılık zorunluluğundan söz ediyorum. Yaratıcıyı nesne olarak düşündüğünüz anda kavram çöker. Bu nedenle mesele, "öyle olmasını istediğimiz" için değil, aksi hâlin anlamsızlaştığı için böyledir.

Neden insan ~ varlik ~ anlam problemi icin vahiy e muhtaciz? Hangi konularda vahiy e muhtaciz, hangilerinde degiliz kim karar veriyor?
İnsan varlığı düşünebilir, düzen ve sebep fikrine ulaşabilir. Ancak insan, değerleri kendiliğinden temellendiremez; ‘olan’dan ‘olması gereken’i zorunlu olarak çıkaramaz ve anlamın nihai kaynağını kendi içinden üretemez. Vahyin işlevi aklı devre dışı bırakmak değil, aklın ulaşamadığı normatif ve aşkın zemini bildirmektir. Matematik, fizik, mantık gibi alanlar vahye muhtaç değildir; fakat "niçin varım", "neyi temel almalıyım", "ahlâk neden bağlayıcıdır" gibi sorular vahye muhtaçtır. Buna kimin karar verdiği meselesinde ölçüt bireysel tercih değil, insan aklının tarih boyunca kendini gösteren sınırlarıdır.

Cok abstrakt ve on-kabul dolu bir yorum olmus.
Konu zaten metafiziktir. Soyutluk bir kusur değil, meselenin doğasıdır. Ayrıca burada ön kabul değil, gerekçelendirme vardır. Nesne ayrımı temellendirilmekte, vahiy ihtiyacı aklın sınırlarından türetilmekte ve iddialar psikolojik isteklerden değil mantıksal zorunluluktan çıkarılmaktadır. Asıl ön kabul, yaratıcıyı nesneleştirip yine de varlığın sebebi saymaktır.
 
Nesne; zaman, mekân ve nedensellik ilişkileri içinde yer alan, başka varlıklarla birlikte bulunan ve onlar tarafından kuşatılabilen şeydir. Bir varlık, başka şeylerle aynı varlık düzleminde bulunuyorsa, onlarla birlikte sınırlanıyorsa o bir nesnedir.



Burada bir bilgi iddiasından değil, bir tutarlılık zorunluluğundan söz ediyorum. Yaratıcıyı nesne olarak düşündüğünüz anda kavram çöker.


Tanri evren disindadir diyorsun. Eyvallah.

Ancak oyle olmak zorunda degil. Neden olsun? Bir seyin insan ustu guce sahip olmasi icin evrensel kume disinda mi olmasi gerekiyor?

Misir tanrisi Osiris diger nesnelerle birlikte yasiyordu ama inanisa gore tanriydi.
Arap tanrisi ile Osiris arasindaki fark nedir ki birisi celisiyor; digeri celismiyor? Birini daha dogru kilan nedir?

Mesele nasil tanimladiginda, celiski oradan kaynaklaniyor.

Bu nedenle mesele, "öyle olmasını istediğimiz" için değil, aksi hâlin anlamsızlaştığı için böyledir.

Bu sadece 2 ihtimalli binary durumlar icin gecerli. Tanri boyle bir tanim degil. Zengin degilsen fakir olmak zorunda degilsin; orta halli de olabilirsin.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Technopat Haberler

Yeni konular

Geri
Yukarı