Ekonomik Krize Hazır Olun

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Kardes yasin 16 cok bilmis gibi egolu egolu konuşma ne ekonomik krizi insanların elinin altinda 5. 6 bin tl lik telefon neden bahsediyon sen

LG-D723 cihazımdan Technopat Sosyal mobil uygulaması kullanılarak gönderildi.

Peki bunlar hangi insanlar ? Ben değilim. Çevremdeki insanlar da değil. Belki de bulunduğum milyonluk ildeki 500 kişi... Artık şu kafadan uzaklaşın. Zengin insanlara değil de orta halli insanlara bakın. Şuan telefon alabiliyor muyum ? Hayır. Bilgisayar ? Hayır. Daha da kötüsü bazı insanlar borç içerisinde yaşıyor. Binlerce liralık telefon konusuna gelelim. Binlerce liralık telefon alması önemli değil. Bunu borçsuz alması veya taksitle aldıysa bu borcu rahatlıkla ödeyebilmesi gerekir. Ve çoğu insan maalesef iki kategoriye de girmiyor.
 
Kardes yasin 16 cok bilmis gibi egolu egolu konuşma ne ekonomik krizi insanların elinin altinda 5. 6 bin TL'lik telefon. Neden bahsediyorsun sen?

LG-D723 cihazımdan Technopat Sosyal mobil uygulaması kullanılarak gönderildi.

Merhaba aşırı bilmiş, okursan sevinirim.

Senin için dinleyip, 20 dakika boyunca yazdım.

Neyse, umarım okursun...

"Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç verip, otobanlar yaptırırız. Sonra onlara araba satarız. Araba satmak yetmez. Yedek parça, bakım, onarım servisleri, arabadan daha çok para kazandırır. Eğer paraları yoksa, ülkelerindeki bankaları satın alır ve onlara bankalardan kredi dağıtırız.

Verdiğimiz kredilerle halk, araba gibi bize ait ürünleri satın alırlar. Bu sayede ülke sürekli para kaybettiği için bizden, yani Amerika'dan ya da bize ait diğer uluslararası kuruluşlardan borç almak zorunda kalır. Ama bu borç asla onların kasasına girmez.

Vereceğimiz parayı, o ülkede faaliyet gösteren şirketlerimiz aracılığıyla işletmelerine müsaade ederiz. Ve bu şirketler ülkeye sanayi alanları, hava yolları ve birçok işletme açarak, ülke ekonomisinin geçici rahatlamasına neden olurken, uzun vadede büyük paralar kaybetmesine zemin hazırlayacaktır.

Bizim şirketlerimiz kazanırken, o ülkedeki bazı firmalar da düşükte olsa sayemizde kar elde ederler. Bu süre zarfında o ülkenin ekonomisi rakamlarda büyümüş gözükür. Fakat bu rakamlarda dönen para her zaman için bizim kendi şirketlerimize ait olan paradır. Yani o ülkenin insanları refaha kavuştuk sanırken aslında ödenmesi imkansız derin borçlara batmışlar demektir.

Bu durumda da görev benim gibilere düşer, yani ekonomik tetikçilere. Ekonomik tetikçilerimiz o ülkeye giderler ve derler ki, "Bize çok borcunuz var ve ödeyemiyorsunuz. O zaman bize petrolünüzü ucuzdan verin. Doğal gazınızı verin, ya da kendinize ait olan fabrika ve büyük şirketleri bize ucuza satın. Askeri üstlerimize yer gösterin. Askerlerimiz her hangi bir ülkede savaşa girecekse, siz de bize destek olun. Elektrik, su, kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin ve onları Amerikan şirketlerine satın.

Bu satışlardan elde edilen gelirle refaha kavuştuklarını sanan o ülke insanlarının, çocuklarının hakkı olan mal varlıkları ve paraları Amerika kasasına girmeye başlamıştır bile. Ve dönüşü olmaz bir fakirliğe ilerlediklerinin farkında dahi olamazlar. İşte bu Amerikan iş gücünün dünyaya kurduğu hakimiyetin temelini oluşturuyor. Tüm bunlar gerçekleştikten sonra ne istersek yapmak zorundalar."

- Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları

Ayrıca o telefonu, anneler/babalar, benim çocuğum herkesin içinde mağdur olmasın, geri kalmasın diye 24 taksitle alıyorlar. Zaten o telefonların bir çoğu çakma. Gerçek olanlara 3.000 TL veriyorlar ama onun bedelini de ömür boyu ödüyorlar. 2 yıl boyunca telefon parası ödüyorlar. Kolay kolay telefon alınmıyor yani.

Şimdi düğün yapmaya kalk, 30 yıl boyunca salon masrafları borcunu ödersin.
 
Son düzenleme:
Kardes yasin 16 cok bilmis gibi egolu egolu konuşma ne ekonomik krizi insanların elinin altinda 5. 6 bin TL'lik telefon. Neden bahsediyorsun sen?

LG-D723 cihazımdan Technopat Sosyal mobil uygulaması kullanılarak gönderildi.

Sanırsam sırf troll yapmak için açılan bir hesap.
Mesaj otomatik birleştirildi:

Dediklerinizin çoğuna katılmakla birlikte, karşı çıktığım durumları izah edeceğim.

Öncelikle, saman ithalatı denen şey, zengin besicilerin özel olarak yaptığı bir olaydır. Tamamiyle kişiye bağlı bir durum. İster yurt içinden alır, ister yurt dışından. Kendi ineklerini yetiştiren büyük Steakhouse'lar kendi yetiştirdikleri büyük başlar için yurt dışından özel yemler temin ederler. "Samanı bile ithal eden ülke" kavramına, bizzat bu işlerin içerisinde olan birisi olarak asla katılmıyorum. Ki şuan ciddi bir şekilde ambargo uygulanıyor bize hem tarım-hayvancılık yönünden hem de silah sanayisi yönünden.

Üretim azalmıyor aslında, ülke büyüyor, nüfus artıyor, harcamalar artıyor, balon şeklinde büyüyen lüks ihtiyacı(!) artıyor. Bu yüzden ithalat da artıyor. İhracatın azaldığı bir dönem neredeyse yok sayılır. Ama ithalat ihracattan fazla büyüdüğü sürece (ki fazla büyüyor) bu böyle kötü yönde devam edecek. Cari açık da, dolar da artmaya devam edecek.

Fabrikaların özelleştirilmesi ile ilgili, fazlasıyla geç kalınmış bir adım. Dış güçlerle hiç bir alakası yok.
Bunu 2 farklı örnek ile vereyim. Birinci örnek SpaceX. Nasa'nın senelerdir yapamadığını adamlar çok kısa bir sürede başardılar. Neden mi? SpaceX özel bir kuruluş, kar amacı güdüyor. Bu yüzden risk alarak daha fazla yatırım yapıyor, başarıya daha hızlı ulaşıyor.
Bu örnek uçuk ise şunu vereyim. 17 Adet şeker fabrikası özelleştirilecek diye kıyamet kopuyor. O 17 şeker fabrikasının ismini daha önce kaçınız duydu? Kaçınız orayla bağlantı kurdu? Çok nadir. Peki Konya Şeker Fabrikası? Konya Şeker, Devletin özelleştirdiği bir kuruluş. Kar amacı güden bir kuruluş. Bu yüzden sürekli büyüyen, büyüme ihtiyacı olan bir kuruluş. Hiç biriniz 17 şeker fabrikasının ismini daha önce duymamıştır belki. Ama birçoğunuz Torku markasını görmüştür. Konya Şeker'in yönetiminin kurduğu, Konya Şeker'den kazanılan paralarla finanse edilen bir marka. Ve hayatımızın içerisinde. O fabrikalar devletin elinde olduğu sürece böyle sönük kalmaya, birçoğu da her yıl zarar çıkarmaya devam edecek. Özelleştirilene dek.

Ekonomik krizden dem vurup da yastık altında altın biriktirin demek hiç yakışık kalmamış. Yastık altında tutulan para, piyasadan uzak tutulan para, daha çok cari açık, daha yüksek kur, daha az yatırım demek. Devir artık dolar gibi sanal para devri. Paranız ne kadar bankada durur da sanal olursa, o kadar ekonomik katkı sağlar. Dolar gibi sanal para dedim, çünkü basılı olan dolar miktarı, bankalar ve piyasalar arası dönen miktarın sadece %1'i kadar. TL bazında bu miktar çok çok fazla.

Bu konuları düzeltmek istedim sadece. Onun dışında en etkili ve en hızlı yöntem şuan için tasarruf önlemleri olacaktır. Tasarruf önlemlerinden kastım ise asla 5 Nisan kararları tarzı önlemler değil. Şu an için sadece israfı yarı yarıya önlesek bile cari açık kapanacak. Bakalım devletimiz(hükümet değil, devlet.), kriz gelmeden gereken adımları atabilecek mi.

Ek olarak, millette para olmadığı kısmına asla ama asla katılmıyorum. Sadece ÇiftlikBank'a bile 1 Milyar liradan daha fazla yatırım yapacak para var bu millette. Ve daha nicesi var...

Merhaba, öncelikle değerli yorumun için teşekkür ederim. Şimdi ben bunu şöyle düşünüyorum. Emperyalist ülkelerin en büyük silahları şuan da silahlar değil yiyecekler. Özellikle şeker fabrikaları özelleştirilince kapatılma olasılıkları çok ama çok yüksek ve işte bu yüzden endişeleniyorum. Şeker fabrikaları pancardan üretilen şeker satıyorlar ve pancardan yapılan şeker çok yararlı fakat nişasta bazlı şeker ise gerçekten çok zararlı bir şeker türü ve insanları tehdit ediyor. İnsan ömrünü kısaltıyor, kısır yapıyor gibi şeylere sebep oluyor.

Gel gelelim dolar konusuna dolar bankada durursa evet ekonomiye katkıda bulunur fakat herhangi bir ekonomik krizde çekemezsin.
 
Son düzenleme:
Milli istihdamın düşüşü ve ithalatın gereksiz alanlara uzanması gibi konularda haklısın. Ülkenin koşulları iyi durumda iken bu alanda en güçlü ülkelerden biri olmamız gerekirdi. Bankalar güçleniyor. Bankaların ülke istihdamındaki payı büyükken bankaların kriz yaratma durumu da insanları etkileyebilir. Pay veriyorum sana.
 
Merhaba aşırı bilmiş, okursan sevinirim.

Senin için dinleyip, 20 dakika boyunca yazdım.

Neyse, umarım okursun...

"Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç verip, otobanlar yaptırırız. Sonra onlara araba satarız. Araba satmak yetmez. Yedek parça, bakım, onarım servisleri, arabadan daha çok para kazandırır. Eğer paraları yoksa, ülkelerindeki bankaları satın alır ve onlara bankalardan kredi dağıtırız.

Verdiğimiz kredilerle halk araba gibi bize ait ürünleri satın alırlar. Bu sayede ülke sürekli para kaybettiği için bizden, yani Amerika'dan ya da bize ait diğer uluslararası kuruluşlardan borç almak zorunda kalır. Ama bu borç asla onların kasasına girmez.

Vereceğimiz parayı, o ülkede faaliyet gösteren şirketlerimiz aracılığıyla işletmelerine müsaade ederiz. Ve bu şirketler ülkeye sanayi alanları, hava yolları ve birçok işletme açarak, ülke ekonomisinin geçici rahatlamasına neden olurken, uzun vadede büyük paralar kaybetmesine zemin hazırlayacaktır.

Bizim şirketlerimiz kazanırken, o ülkedeki bazı firmalar da düşükte olsa sayemizde kar elde ederler. Bu süre zarfında o ülkenin ekonomisi rakamlarda büyümüş gözükür. Fakat bu rakamlarda dönen para her zaman için bizim kendi şirketlerimize ait olan paradır. Yani o ülkenin insanları refaha kavuştuk sanırken aslında ödenmesi imkansız derin borçlara batmışlar demektir.

Bu durumda da görev benim gibilere düşer, yani ekonomik tetikçilere. Ekonomik tetikçilerimiz o ülkeye giderler ve derler ki, "Bize çok borcunuz var ve ödeyemiyorsunuz. O zaman bize petrolünüzü ucuzdan verin. Doğal gazınızı verin, ya da kendinize ait olan fabrika ve büyük şirketleri bize ucuza satın. Askeri üstlerimize yer gösterin. Askerlerimiz her hangi bir ülkede savaşa girecekse, siz de bize destek olun. Elektrik, su, kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin ve onları Amerikan şirketlerine satın.

Bu satışlardan elde edilen gelirle refaha kavuştuklarını sanan o ülke insanlarının, çocuklarının hakkı olan mal varlıkları ve paraları Amerika kasasına girmeye başlamıştır bile. Ve dönüşü olmaz bir fakirliğe ilerlediklerinin farkında dahi olamazlar. İşte bu Amerikan iş gücünün dünyaya kurduğu hakimiyetin temelini oluşturuyor. Tüm bunlar gerçekleştikten sonra ne istersek yapmak zorundalar."

- Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları

Ayrıca o telefonu, anneler/babalar, benim çocuğum herkesin içinde mağdur olmasın, geri kalmasın diye 24 taksitle alıyorlar. Zaten o telefonların bir çoğu çakma. Gerçek olanlara 3.000 TL veriyorlar ama onun bedelini de ömür boyu ödüyorlar. 2 yıl boyunca telefon parası ödüyorlar. Kolay kolay telefon alınmıyor yani.

Şimdi düğün yapmaya kalk, 30 yıl boyunca salon masrafları borcunu ödersin.
Keşke bu kadar uzun cevap yazmakla uğraşmasaydın troll olduğu çok belli
 
Cidden ekonomi kötüye gidiyor. Babam anlatımıştı doksanlı yıllarda kriz patlak verince bir sabah aniden 1$=70TL
 
Evet, iktidar partisi kriz olduğunu kabullenmiyor. Etmemesi normal. Kimse kendi ayağına kurşun sıkmak istemez.
 
Oreki ve İsmail'e katılıyorum. Zaten rezil bir şekilde yaşıyoruz. Daha çok çalışıp, daha az alıyoruz. Kriz ile iç içe yaşıyoruz diyebilirim.

Şu an kriz olmuş veya olmamış, Türkiye için fark etmez. Çünkü dediğim gibi bizzat o durumu yaşıyoruz.

Adını koymamışlar sadece.
haha .. d.png


Millette hala sevinsin, "Asgari ücret 1600 TL oldu." diye. Çıktı mı, düştü mü orası tartışılır.
 
Son düzenleme:
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Yeni konular

Geri
Yukarı