Determinizm ve özgür irade

Sadece bilimsel gerçeklerden ileri gelen felsefi bir yöntemle ulaştığım sonuçlardır. Ben çoğu insan gibi, öğrendiği hazır argümanları savunan bir insan değilim. Şüpheli, aşırı göreceli, varsayımsal ve kabule dayalı fikirleri başkalarından alıp savunmam, o fikirleri kendim üretirim, yorumlarını da kendim yaparım, felsefe böyle yapılır. Hayatta doğruyu bulmanın bir yolu varsa eğer o yolda özentiliğe yer yoktur.

Özgür irade konusu ciddidir. İnsanın kendini anlamlı görmesi için özgür irade önemli bir kabuldür, sorgulamasını tarafsız yapmak zordur. Bu konuda konuşabilmek ve anlamlı fikirler üretebilmek için bilimsel bilgide belli bir düzeye ulaşmış olmak ve metafiziğin güvenilmezliğinin farkına varmak gerekir. Kuantum teorisi hakkında üç kuruşluk bilgisiyle hayatın tahmin edilemez, indeterministik olduğunu iddia edenleri yok sayabilirsek "yaşadığımız" hayatın deterministik olduğu bilgisine ulaşırız. Bilim bize bu konuda yeterince emin olmamızı sağlayacak bilgiyi sağlıyor. Yeterli parametrelere sahipsek bir cismin nereye doğru gittiğini bilebiliriz. Hayattaki her hareketin çok uçuk miktarda parametrenin etkisinde olması bu bilginin yanlış olduğunu göstermez, bunu söylemek tüm bilimi çöpe atmaktır. Burada bir tümevarım yaparak; tüm parametreleri bilirsek aslında tüm geleceği bilebiliriz dememiz gerekir. Bunu hiçbir zaman yapamayız, bu düzeyde bir hesabı yapabilmek imkansızdır ama sonuçta evrenin temel kuvvetleri sabittir ve doğuracakları sonuçlar hesaplanamaz olsa da tektir. Bu konuda bir şeyi daha belirtmek isterim; şimdi söylediklerim yaşadığımız boyutlarda tartışmaya açık olmayacak bir şekilde gerçektir. "Yaşadığımız boyutlarda" hayat bilimsel olarak deterministiktir, yani sebep sonuç ilişkisi içerisindedir, nedenseldir, önceki olaylar sonrakileri belirler. Bunu bozan yada bozduğunu sandığımız şey canlıların sahip olduğu irade ve bilinç kavramlardır. Kuantum evrenindeki belirsizlikler başka bir tartışmada işlenebilir. Çünkü zaten hayatın deterministik değil de olasılıksal yada belirsiz oluşu da özgür irade fikrini desteklemez.

Bilinç ve irade konusuna gelelim, bunun için canlı nedir? Cansızlık ile canlılık arasındaki kırılma noktası neresidir? Bu soruları cevaplamak gerekir. Bu konuda da uzun uzun yazmak istemiyorum, irade ve bilinç konusunda fikir sahibiyseniz mutlaka canlılığın gelişimi hakkında araştırma yapmışsınızdır. "Felsefe diyordun, bilimsel konularda konuşuyorsun" diyorsanız bunları bilmeden irade ve bilinç konusunda konuşmak ne kadar doğrudur diye sorarım size. Neyse canlılığın oluşumu diyorduk, canlılığın oluşum süreci de deterministik bir süreçtir, doğa kanunlarının yeterli zamanda işleyişinin eseridir. Son bulgular bize canlılığın 5 milyar yıllık dünyada değil evrenin birçok farklı noktasında beraber geliştiğini gösteriyor, meteorlarda bulunan aminoasitler bize bunu söylüyor. Evrim teorisi bize bu oluşan basit düzeydeki canlılığın zamanla değişimini anlatır. Fosil kayıtlarıyla defalarca kanıtlanmıştır ve belki de en önemli bilimsel teoridir. Bu konuda da yeterli bilgi sahibi olduğunuzu düşündüğüm için devam ediyorum. Evrim bize canlılığın gelişimi ve değişimi süresince hiçbir ruhani yada ilahi olayın olmadığını söylüyor, canlılık için her şeyin deterministik doğa kanunlarının işleyişinin bir sonucu olduğunu gösteriyor. Bilinç denen şey ise yeterli gelişmişliğe erişmiş canlının hissedip algılamaya başlamasıdır. Artık bu gelişmişliğin ilerisinde canlılarda zeka ve biraz daha ilerisinde irade kavramı ortaya çıkar ve bazı türlerde yüksek bazı türlerde düşük seviyelerde bulunur. İnsan ise bunun şimdiki zirvesidir. Sadece zirvedeki canlıya bakarak bilinç akıl ve irade konularında konuşmak ne kadar doğru olur sizce? Bu kavramların gelişimine baktığımızda aslında ne kadar da doğal olgular olduklarını görüyoruz.

Bilimde yeterli bilgi sahibi olmadan da anlaşılabilecek bölüme gelelim:
Bir insanın karakteri onun değişmez ve doğuştan bir özelliği değildir, hayatın işleyişi onu farklı yönlere sürükler. Yine de karakterimiz ve irademiz sadece çevremizden kaynaklanır diyemem. Doğuştan sahip olduğumuz özelliklerin de doğrudan etkisi vardır. Hormonal dengemizden tutun kalıtsal hastalıklara kadar hepsinin doğrudan etkisi olacaktır irademize ve karakterimize. Esmerseniz sarışın olarak doğduğunuzu yada tam tersini düşünün hatta cinsiyetiniz bile sizin özgür iradenizden habersiz seçildi. Bu gerçekler bize aslında özgür dediğimiz irademizin geçmişinin tamamen bizim özgürlüğünüzden bağımsız olaylarla oluştuğunu gösteriyor. Bu gün bize sorulan bir soruya vereceğimiz o cevapta özgürüz desek de bizi bu duruma getiren hayat aslında bizi bu duruma getirirken bize hiç sormadı. Hiç özgür olmadığımız olaylar silsilesinin sonucunda aldığımız karar mekanizmasının yaratıldığını ve her an o mekanizmanın değiştiğini ve bu değişimi de yine özgürlüğümüz dışında karşımıza çıkan olayların yarattığını düşününce, aslında özgürlük kavramının da özgür irade kavramının da bir yanılsama olduğunu anladım. Bizden bağımsız gelişmiş olan koskoca bir hayata geldik ve ilk anımızdan beri onun rüzgarına kapıldık, bu rüzgarı biz yaratmadığımıza göre özgürlükten bahsedebilir miyiz ki?
Yazar hakkında
Mustafa K.
evrimsel olarak bakıldığı zaman biz protein bazlı yaşam formları olarak
evreni anladığımız için değil, kendi türlerimizi yaşatabildiğimiz için varız,
dolayısıyla da muhtemelen sezgilerimiz ve algılarımız ile gerçekler aynı şeyler değil.
sadece günü kurtarmak ve genlerimizi yaşatmak için geliştik ve bu duruma geldik.
hayata dair bildiğimiz her şey anladıklarımızdan ibaret ve
doğru anladığımızı sanmak en büyük yanılgımız olabilir.

Son incelemeler

Artıları: Emek verilmiş bir blog.
Eksileri: Yok.
10 yıldızı hak ediyor ama 5 verebiliyoruz.
  • Beğen
İfadeler: Mustafa K.
Mustafa K.
Mustafa K.
Çok teşekkürler.

Yorumlar

Düzenleyebilirsiniz.

"Bilime değil de ''bilim felsefesi''ne giriş yapacaksak benim için yine sorun yok."
Bilim felsefesiyle ilgilenmiyorum. Felsefe benim için sosyolojiyi geliştirme yolu, bilimi değil. İnsanlığın sosyolojik zayıflığı ciddi bir problem ve bunun çözülmesi için uğraşmak istiyorum. Blogumun detay kısmında da bununla ilgili küçük bir giriş yazmıştım zaten.

"Yani doğrular da görecelidir gibi oluyor sanırım bu. Ama bu ''doğrunun'' (belki de ''gerçek'' demeliyim) olmadığı anlamına gelmiyor neticede. Bu son cümleme katılmıyorsanız onu da tartışabiliriz."
Varlık ve anlamda zaten bunu vurguladım. Göreceli kavramların insan uydurması olduğu açıktır, dolayısıyla bildiğimiz her kavramı biz uydurmuş oluyoruz. Bilgi namına sahip olduğumuz her şey inanç, gerçekler ve doğrular da o inançlardan sadece bazıları.
Sorun yok. Birbirimizi ''anlayabildiğimiz'' sürece tartışmaya devam edeceğiz bunları zaten yani öyle umuyorum. Yarından sonra devam etmeyi düşünüyorum. Malum uyku da önemli. Her ne kadar kendimi tamamen bu konulara adayasım gelse de...
 
Öyle bir şey demediğim için felsefe yapabilirim.
Felsefeyi hangi kurallara göre yapıyorsun belli bir düşünüş biçimi ile yapacaksın felsefeyi değil mi? İşte ben senin düşünüş biçiminin de aslında sorgulanabilinir olduğunu söylüyorum. ''Sorgulamayı sorgulamak'' gibi. Buna Mustafa K. de atıf yapmıştı aslında.
 
Hayır, felsefe belli bir düşünüş biçimiyle yapılmaz, kendi sınırlarını dahi aşarak yapılır, felsefeyi yanlış anlamışsın.
Eğer felsefe dediğiniz şey bana ''mutlak doğruya''ulaşamazsın diyorsa (Bu arada mutlak doğrudan kastettiğimiz şey ne bunu da sorgulamalıyız) ben bunu kabul etmeK zorunda değilim.
 
Şuan uyumak yerine fikirlerimi ifade edesim geldi. Mutlak doğrudan kastım aynı zamanda şu: Allah'ın bizim ulaşmamıza izin verdiği veya ulaşmamızın ihtimalini var ettiği doğrdur / doğrulardır. Allah kelimesini kullanmamı istemezseniz şöyle ifade edeyim: insan aklı sınırlı olduğu için yani biz aciz olduğumuz için ancak bize izin verildiği kadar bilebiliriz. Bu hayat rüzgarını biz yapmadığımız için bu hayat rüzgarındaki sistem böyle işliyor olabilir demek istiyorum daha doğrusu. Bu sistemin izin verdiği kadar bilebiliriz. Onu da yöneten bana göre Allah. Özgür irade kısmına gelirsek ki asıl konu aslında bu diye düşünüyorum:

Bu bizden bağımsız olan hayat rüzgarı sistemine bizler ''aciz varlıklar'' olarak dahil olmuş bulunduğumuz için bu sistem ''bizim irademiz olacağı'' yönünde işliyorsa bizim aciz varlıklar olarak buna da bir tepki veremiyor olmamız gerek. Baya '' kolay ve anlaşılır'' oldu bence. Ve dikkat ederseniz Allah kavramını da kullanmadım.
 
Aslında birbirimizin derdini biraz daha iyi anlasak daha güzel anlaşacağız. Problemi çözmeden önce onu iyi anlamak gerekir. Sizi anlamak için bir kaç soru soracağım:

1) Özgür iradenin olduğunu kabul etmek ya da olmadığını kabul etmek sizin açınızdan ne ifade ediyor? Ne tür sonuçlara vardırıyor sizi?

2) Özgür iradeye %100 oranla sahip olmadığımızı mı iddia ediyorsunuz? Yani özgür irademiz çok küçük miktarda bile yoktur mu diyorsunuz?
 
@fnh çok güzel sorular bunlar.
"Özgür irade konusu ciddidir. İnsanın kendini anlamlı görmesi için özgür irade önemli bir kabuldür, sorgulamasını tarafsız yapmak zordur."
Özgür iradenin olmayışı; hayatın bizim için bir imtihan, bir sorumluluk olması, burada yaptıklarımızın ödülünün ya da cezasının verilecek olması gibi görüşleri tamamen boşa çıkarıyor. Hayatın anlamlı olması için özgür irade insanın en önemli dayanağıdır. Özgür irade yoksa insanları yargılamak, yapılanları iyi - kötü olarak belirlemek ne kadar mümkün? Yakınındaki köyleri küle çevirebilen volkanlar, şehirleri dümdüz eden depremler yargılanabilir mi? İnsanın davranışları da tıpkı bu doğa olayları gibi "kendi hür istekleri" ile gerçekleşmiyorsa insanın yargılanması nasıl mümkün olabilir?

Özgür iradeyi %100 inkar etmek kavramı bile aslında anlamsız. En ufak şeyde bile çevresinden ya da kendi özgür iradesinin kontrolünde olmayan şeylerden etkilenen bir varlığın özgür olması mümkün değildir. Özgürlük biraz, yarım veya kısmen var olabilecek bir şey değildir. Bir şey özgürdür ya da değildir. Aldığımız her karar, yaşayacağımız her olay birbirine bağlı. Özgür olmadan yaptığınız en ufak davranış bile ondan sonrasında yaşayacaklarınızda özgürlük iddiasında bulunmanızı engeller. Mesela gideceğiniz üniversiteyi kendi özgür iradenizle seçmediğinizi düşünün, yıllar sonra o üniversitede alacağınız başarıyı kendi özgür iradenizle elde ettiğinizi söylemeniz mümkün mü? Gerçekten de özgür olsaydınız zaten o üniversiteyi seçmeyecektiniz ki. Özgürlük sadece anlık olarak, belirli bir durum içerisinde ve belirli seçenekler ile sınırlı olarak varolabilen bir kavram ve bu onun "bizim aklımıza uygun olmayan bir imkansız" olduğunu gösteriyor. Özgürüm diyorsanız uçabilmelisiniz, ya da hiçbir kurala uymak zorunda olmamalısınız. "Özgürüm ama başkalarını rahatsız etmeyecek kadar, ya da şunları yapamayacak kadar" demeniz özgür olmadığınızın itirafıdır.
 
Ben de biraz daha araştırdıkça mevcut görüşleri şuan sizi yine biraz daha iyi anladım.

''İnsanın davranışları da tıpkı bu doğa olayları gibi "kendi hür istekleri" ile gerçekleşmiyorsa insanın yargılanması nasıl mümkün olabilir? ''

Bu dediğinize sizin yerinizde olsaydım ben de hak verirdim. Ama ''sizin yerinizde olsaydım'' dedim. Sizin yerinizde neden değilim? ''irade'' ye bakışımız aynı değil. Sanırım anlaşamadığımız yer bu. Ve ben öncelikle ''çok basit'' bir ifade olan şu alttaki ifadeye yanıtınızı gerçekten merak ediyorum. Bu nasıl mümkün olabilir dediniz ya bence çok basit bir ifadeyle şöyle mümkün olabilir:

Bu bizden bağımsız olan hayat rüzgarı sistemine bizler ''aciz varlıklar'' olarak dahil olmuş bulunduğumuz için bu sistem ''bizim irademiz olacağı'' yönünde işliyorsa bizim aciz varlıklar olarak buna da bir tepki veremiyor/karşı çıkamıyor olmamız gerekir.
 
"Bu bizden bağımsız olan hayat rüzgarı sistemine bizler ''aciz varlıklar'' olarak dahil olmuş bulunduğumuz için bu sistem ''bizim irademiz olacağı'' yönünde işliyorsa bizim aciz varlıklar olarak buna da bir tepki veremiyor/karşı çıkamıyor olmamız gerekir."
iradenin özgür olduğunu savunan bir fikir değil bu. hayatın işleyişi gereği irademiz var diyorsunuz, aciz varlıklar olarak buna karşı çıkamayız diyorsunuz, bu özgürlüğe ters.

irade özgür değilse bir yanılsamadan farksızdır.
 
"Bu bizden bağımsız olan hayat rüzgarı sistemine bizler ''aciz varlıklar'' olarak dahil olmuş bulunduğumuz için bu sistem ''bizim irademiz olacağı'' yönünde işliyorsa bizim aciz varlıklar olarak buna da bir tepki veremiyor/karşı çıkamıyor olmamız gerekir."
iradenin özgür olduğunu savunan bir fikir değil bu. hayatın işleyişi gereği irademiz var diyorsunuz, aciz varlıklar olarak buna karşı çıkamayız diyorsunuz, bu özgürlüğe ters.

irade özgür değilse bir yanılsamadan farksızdır.
Aciz varlık olduğumuzu siz de kabul etmiştiniz ama. Bu durumda çelişmiş olmuyor musunuz? Siz aciz oluşumuzu kabul ettiğiniz için o örnek daha basit hale gelmişti oysa.
 
"Bu bizden bağımsız olan hayat rüzgarı sistemine bizler ''aciz varlıklar'' olarak dahil olmuş bulunduğumuz için bu sistem ''bizim irademiz olacağı'' yönünde işliyorsa bizim aciz varlıklar olarak buna da bir tepki veremiyor/karşı çıkamıyor olmamız gerekir."
iradenin özgür olduğunu savunan bir fikir değil bu. hayatın işleyişi gereği irademiz var diyorsunuz, aciz varlıklar olarak buna karşı çıkamayız diyorsunuz, bu özgürlüğe ters.

irade özgür değilse bir yanılsamadan farksızdır.

Aciz varlıklar olduğumuz için bu sistemin bize izin verdiği kadar özgür olacağız zaten. Biz zaten mutlak özgür olan varlıklar olsaydık en başta aciz olup da bu sisteme dahil olmak zorunda kalmazdık. Yani irade için benim bakışım mutlak iradeli olmak ve kısmi iradeli olmak yönünde. Mutlak iradeli olsaydık zaten bu hayat sistemine dahil olmazdık o yüzden ben ''mutlak iradeli'' değiliz diyorum. %100 iradeli olmamak dediğim şey buydu.
 
@fnh irade ve özgürlük kavramını birbirinden ayırmayın. özgür olmayan irademizle aldığımız kararları kendimiz aldığımızı sanmaktan başka bir şey yapamayız, hayatta olan şey de bu. özgürlük yoksa irade dediğimiz karar mekanizmasının gücü, etkisi gibi şeyler de yalan oluyor. irade sadece hissetmemizi ve kendimizi var sanmamızı sağlayan bir kavramdan ibaret oluyor. uzaktan kontrol edilen ama kendi isteğiyle hareket ettiğini sanan, hisleri olan bir robot gibi düşünün. irademiz çevreden beslenen bir yapı ve aslında çevrenin kontrolünde.
 
@fnh irade ve özgürlük kavramını birbirinden ayırmayın. özgür olmayan irademizle aldığımız kararları kendimiz aldığımızı sanmaktan başka bir şey yapamayız, hayatta olan şey de bu. özgürlük yoksa irade dediğimiz karar mekanizmasının gücü, etkisi gibi şeyler de yalan oluyor. irade sadece hissetmemizi ve kendimizi var sanmamızı sağlayan bir kavramdan ibaret oluyor. uzaktan kontrol edilen ama kendi isteğiyle hareket ettiğini sanan, hisleri olan bir robot gibi düşünün. irademiz çevreden beslenen bir yapı ve aslında çevrenin kontrolünde.

Özgürlük ve iradeyi birbirinden ayırmıyorum ben de. Şu alttaki yazımı gördünüz mü?Bir şeyleri atlamadığımızdan emin olmak isterim de.

Aciz varlıklar olduğumuz için bu sistemin bize izin verdiği kadar özgür olacağız zaten. Biz zaten mutlak özgür olan varlıklar olsaydık en başta aciz olup da bu sisteme dahil olmak zorunda kalmazdık. Yani irade için benim bakışım mutlak iradeli olmak ve kısmi iradeli olmak yönünde. Mutlak iradeli olsaydık zaten bu hayat sistemine dahil olmazdık o yüzden ben ''mutlak iradeli'' değiliz diyorum. %100 iradeli olmamak dediğim şey buydu.

irade=özgür
 
@fnh ilahiyatçı kuzenim de aslında buna benzer şeyler söylemişti. Özgür iradeye sahip olan bir varlık olmalı ve o da Allah'tır demişti. Nihilist olduğumu akrabalarıma söylemem, müslüman gibi davranırım. Bu yüzden de bu konuda onunla tartışmadım.

Hayatın izin verdiği kadar özgür olabiliriz diyorsunuz bunu anlıyorum ama diyorum ki özgürlük bu değil, özgürlüğün azı çoğu olmaz. En ufak şeyden bile etkileniyorsak özgür değiliz, başka şeylerin etkisindeyiz, hiçbir özgürlükten bahsedemeyiz diyorum.
 
Ben okumaya üşendim siz yazmaya üşenmediniz. Gerçekten kopyala yapıştır yapmadınız mı ?
Açıkcası ben düşündükçe, kafa yorup araştırdıkça ve Allah'da dua ettikçe (bu önemli bi detay bence, çünkü o izin vermeseydi felsefe yapacak aklımız bile olmazdı) ben bile şaşırıyorum aklıma gelenleri ve yazdıklarımı görünce :d
 
Bu tür konuları tüm gün konuşabilirim, yapmadığım şey de değil aslında 😂
@fnh dostum da sanırım benim gibi düşünüyor bu konuda.
Aslında öyle, evet. İnsanın kendini resmen adayası geliyor.

Aslına bu neden böyle, yani neden biz sorgulamaya/düşünmeye aç gibiyiz? İrademiz olmamış olsaydı, sorgulayan kişiler biz olmamış olurduk. Ve sorgulayanlar ile sorgulamayanlar arasında fark kalmazdı. Bence bu ''bilenle bilmeyen bir olur mu?'ya bir atıf olabilir. Akleden ile akletmeyen gibi.
 

Blog girdisi detayları

Ekleyen
Mustafa K.
Okuma süresi
3 dakika okuma
Görüntüleme
6.011
Yorumlar
102
İncelemeler
1
Son güncelleme
Değerlendirme
5,00 yıldız 1 değerlendirme

Genel kategorisindeki diğer girdiler

  • 06.10.2025
    Bugün doktorda işlerim vardı. Bugün Yaptıklarım Sadece Matematik çalışabildim, Rasyonel...
  • 30.08.2025
    İlk haftayı noktalıyorum. Yarın yani pazar günü biraz dinleneceğim. Bu hafta neler yaptım...
  • "-loji" Ekli Bilimlerin Türkçe Çevirileri
    Merhaba! Bugün sizinle bazı bilim dallarının Türkçe çevirisine bakacağız. Vakit kaybetmeden...
  • Türkçemizin Durumu Hakkında
    Türkçemiz, güzel dilimiz, maalesef ki son yıllarda hırpalanıyor. Onu kullanmayı çoğu kişi...
  • Fumo Galerisi
    Bu başlık altında kendi çektiğiniz ya da internetin derin köşelerinden bulduğunuz über Fumo...

Mustafa K. adlı kullanıcının diğer girdileri

Bu girdiyi paylaş

Geri
Yukarı