Amaç ne olabilir?

Andar Han

Megapat
Katılım
17 Aralık 2019
Mesajlar
8.089
Makaleler
3
Çözümler
54
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki konu; kavramın manası ile ilgilidir, kişisel amaçlar hakkında bir soru sorulmamaktadır.

Amaç, bize öğetilen hâli ile; bizim isteklerimiz ile belirlenen olgudur. Etimolojik anlamında ise "nişangah" mevcuttur. Nişangah ya da hedef tahtası, bir standardın eseridir ve ölçüleri de yapanın elindedir. Her insan için nişangah ortaklaşabilir lakin istekler işin içine kattıldığı vakit, bu ortaklık pek çok parçaya ayrılabilir ve amaç, herkes için ayrı noktalara ulaşabilir.

Buradan hareketle, amaç; hedef tahtasını bulabilmektir. Okun hareketinin; rüzgar, yayın gerginliği, elin titremesi gibi etkiler neticesinde nişangaha ulaşması engelleniyor ya da sapabiliyor ise insan için de aynı formül geçerli olabilir. Insan; hayatına etki eden, tüm diğer olgular ve insanın ortak hareketi ile bir yere ulaşılabilir lakin onun da belirleyeni olmalıdır.

Nişangahın sınırları ne ile belirlenmelidir?
 
Soruyu yanlış anlamadıysam, demokritos gibi milattan önce kalma filozofların düşünceleri bile günümüz dünyasında fikirleri etkiliyorsa buna bütün insanlık tarihini dahil edebiliriz. Günlük hayatımızda karlışaşacağımız, karşılaştığımız her şey öncesinde yaşanan olaylara bağlı olarak yaşanıyor. Kısaca paralel evren mantığı benimki herhalde 🤔🤯
 
@654456 cevabınız ve işaretiniz için teşekkürler ki hemen hemen aynı noktalardayız. Sadece paralel etkilerden ziyade, olanın etkisini direkt yaşadığimız bir tek evren noktasında olduğumu ifade edebilirim.
 
@654456 cevabınız ve işaretiniz için teşekkürler ki hemen hemen aynı noktalardayız. Sadece paralel etkilerden ziyade, olanın etkisini direkt yaşadığimız bir tek evren noktasında olduğumu ifade edebilirim.

Aslında mantıken paralel evrenlerde sonsuz olasılıktan oluşuyor, eğer yaşadıklarımız zamanı tam anlamıyla değiştiriyorsa gelecekte oluşacak olasılıklı evrenlerin birçoğunu yok etmiş olmaz mıyız seçimlerimizle. Pek düşündüğüm bir konu değil fakat düşününce beynim yanıyor 😅
 
eğer yaşadıklarımız zamanı tam anlamıyla değiştiriyorsa gelecekte oluşacak olasılıklı evrenlerin birçoğunu yok etmiş olmaz mıyız seçimlerimizle.

İmkanımız elverirse, günü bir kurtaralım da olasılıkları düşünebilecek vaktimiz olsun. :)

Yalnız, nedense çok cıkarcı hissettim kendimi.
 
Amaç; hedef tahtasını bulabilmektir.
Öncesinde sorulması gereken bir soru var bana kalırsa. Hedef tahtası, oyunun bir parçası. Sizin de bahsettiğiniz gibi o nişangah birilerinin ellerinden çıkmadır. Standardın ürünüdür. Sahip olduğumuz oku hedefe belli bir mesafeden atabilir, yakına gidip saplayabiliriz. Ancak bunun pragmatik bir sebebi olmalıdır. Oyun olsun diye yapabiliriz. Müsabık sporcuysak puan almak için yapabiliriz. Müsabakalara hazırlanıyorsak idman olsun diye yapabiliriz. Egomuz bizi becerilerimizi başkalarına kanıtlamak üzere kandırabilir (çoğumuz bunun farkına bile varmayız)... Ancak hiç kimse sebepsiz yere o oku oraya saplamaya uğraşmaz. Dolayısıyla söz ettiğiniz amaçta varmak istediğimiz bir nokta vardır. Bundan ötürü amacımızın sonucu nihai bir sonuç değil, daha büyük bir sürecin parçasıdır.

Gelelim hayata :) Nedir maksadı bu tuhaf yaşamın? Kimimiz sonsuz acılar içinde kıvranıyor, kimimizse adına lüks, şatafat dediğimiz ve genel kitle adına konuşacaksak idealize ettiğimiz güzelliklerle geçiriyoruz zamanımızı. Ortak bir noktamız var. Hepimiz yaşıyoruz. Ama neden? Bana sorarsanız, sebebi insan olmamız. Sebebi, hepimiz birer yaşam makinesiyiz. İhtiyaçlarımızı karşılıyor, hayatımızı sonlandırmak istemiyoruz. Yaşamla ölüm arasındaki çizginin anlamını fazla büyütüyoruz hatta. Çünkü insanız. Bu sebepten sosyalleşiyoruz. Bu sebepten sevişiyoruz. Bu sebepten yemek yiyor, düşünüyor, eğleniyor, üretiyor ve tüketiyoruz. Yuva yapma güdülerimizden ötürü hiç ihtiyaç duymadığımız şeyler ediniyoruz. Bizler insanız.

Eğer bizler insansak, ölümü istemiyorsak ve bunu kabullenip yaşıyorsak, bunu insana göre yapmalıyız. Aksi takdirde bizi zulüm bekler, insan doğası gereği zulmü sevmez (Bu bir paradokstur. Doğamızdan ötürü zaten doğamıza göre yaşarız. Önemli olan bunun farkına varmak, yöntemlerimizi buna göre belirlemektir.).

İnsan gibi yaşamak düşünüldüğü gibi yorucu falan değildir. Bilgiyi de, kontrolcülüğü (Diğerlerinin deyişiyle çaba diyebiliriz. Kontrol, bilincin olaylara müdahil olmasıyken çaba bilinçsizce gerçekleşebilir.) de gerektirmez hatta. Bir çocuk, daha kendisinin farkına varmadan önce insan gibi yaşamaktadır. Kontrol etmeye çabalamaz. Huzurludur. Aklına fikirler geldiğinde kendisini geri çekmez. Cesurdur. Özgürdür. İnsan sonradan yozlaşır da insanlıktan uzaklaşır. Bu sebepten, gelişimin son evresi en başa dönmektir. Dışarılarda arar dururuz da aradığımız cevap özdedir. İçine sıkıştığımız hayatı en iyi biçimde yaşamanın yolu budur. Bunun da koşullarından biri, şu anlamsız hayatta nihai amacı algısal olarak anlamlılığın dışına, layık olduğu yere itmektir. Aksi takdirde kendimize de anlam yükleriz ve bir amaç uğruna özümüzden uzaklaşırız. Böylelikle soru kendisini egale eder. Hayatımızın amaçlarından biri, nihai amaca anlam yüklememektir. Amaç dediğimiz şey nihai olamaz. Ancak ve ancak süreci güzelleştirebilir. Oku atar, hedefi tutturur, ödülümüzü alırız. Hepsi bundan ibaret. Amaç olgusunu araç olarak kullanırız. Yeri orasıdır.

Döndük, dolaştık. Her şeyin sonucunda, hedefimiz insan gibi yaşamak. Çünkü yaşamak için çok güzel bir yol. Çiçek gördüğümüzde koklamak, dans etmek, şarkılar söylemektir yapmamız gereken. Ancak bu, bir görev bilinciyle yerine getirilmesi gereken ve askeri disiplin isteyen bir şey değildir. Sadece ve sadece, rahatlamanın getirisidir. Bizi kasacak şeylerden uzaklaşmamız gerekir. Bu kendinden şüphe etmek de olabilir, hayatı çok ciddiye almak da. Bırakmalıyız ki ruhumuz arkasına yaslansın. Güvende olduğumuz anlarda güvensizlik yalanını söylemeyelim kendimize. Hepsi bundan ibaret 🙂

Not: Üzerine kitap dahi yazılabilecek bir konu olduğundan ötürü bazı kısımlar boş kaldı. Özellikle son kısım ancak ayırmayı tercih ettiğim efor bu kadar. Son paragraf özelinde üzerine yoğunlaşmayı tercih edecek olursanız doğu felsefesini araştırabilirsiniz. Birebir olmasa da özellikle Budizm benzeşiyor. Psikolojik bir perspektiften bakan Tara Brach'ı önerebilirim. Teşekkürler 🙂
 
Aslında mantıken paralel evrenlerde sonsuz olasılıktan oluşuyor, eğer yaşadıklarımız zamanı tam anlamıyla değiştiriyorsa gelecekte oluşacak olasılıklı evrenlerin birçoğunu yok etmiş olmaz mıyız seçimlerimizle. Pek düşündüğüm bir konu değil fakat düşününce beynim yanıyor 😅

Paralel evrene nereden bağladım bilmiyorum ancak paralel evreni 2 türlü düşünüyorum ben:
1. paralel evrenler genelde dizi/filmlerde kullanıldığı gibi birçok farklı gerçeklik mevcut, biz ise sadece bir tanesindeyiz. Zaten bu fikre aşinasınızdır, benim kafama takılan bu fikir gerçekse eğer ortada ruh diye bir şey yok. E haliyle ruh olmayınca dinlerde olmuyor çünkü başka bir evrende kötü biriyken bir başka evrende iyi biri sayılırız bu duruma göre. Hangisine göre yargılanacağız 🤔yani eğer bu paralel evren teorisi kanıtlanırsa din diye bir şey kalmayabilir ortada.
2. benim daha çok kader mantığında düşündüğüm, bir nevi yörünge diyebiliriz. Paralel evrenler geçmişte değil gelecekte olabilir, yani gezegenlerin uzayı bükmesi gibi bizde zamanı büküyoruz gibi bir şey bu mantığa göre. Dümdüz ilerliyor gibi görülen bir zaman çizelgesi düşünelim, ancak bu çizelge aslında çok karışık bir sürü daldan oluşuyor. Her bir dala atladığımızda bir önceki dal yok oluyor ve geri dönüşü olmayan bir şeye dönüşüyor.
2.anlattığım büyük ihtimalle paralel evren fikrinden tamamen ayrı bir düşünce alakası bile yoktur, başta belirttiğim gibi kadere benzettim çünkü kader için düşüncem yaşayacaklarımız değil yaşayabileceklerimizdir, eğer yaşayacaklarımız tam olarak belli olsaydı nefes almamız bile önceden belirlenmiş olacaktı. Böyle bir durumda imtihan dediğimiz din ve ahiret inancı tamamen kendisiyle çelişirdi, ancak dendiği üzere bize bir sorumluluk ve irade verilmiş. Bu iradeyi kullanmak bizim elimizde. Yapacaklarımız kaderimizi belirler, yaşadıklarımızı kader diyerek geçiştiremeyiz.
Felsefeyle pek uğraşmam arada aklıma bir şey takıldıkça düşünürüm, düşüncelerim toy olabilir, başkalarının fikirlerine her zaman açığım.
 
Öncelikle konuya katkı sunan tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum.

Yine her zamanki gibi uykuya gitmeden önce bir şeyler de ben ekleyeyim madem.

Amaç, bize öğetilen hâli ile; bizim isteklerimiz ile belirlenen olgudur.

Bize öğretilen hali ile işte... Aslında sadece bizim isteklerimiz ile belirlenen olgular yerine biraz daha açıp "istek ve istek dışı olgular" olarak belirtmeyi daha doğru buluyorum. Otur ve birkaç dakika düşün. İstisnasız tüm amaçlarını tamamen kendi isteğinle mi yerine getiriyorsun?

Günlük hayatta sosyal mühendislik ile boğuşuyoruz. Reklamlar, sosyal medya, aile baskısı, kültür... Gerçi son ikisi sosyal mühendislik değil, ilk iki saydığım öyle. Neyse velhasıl kelam, bu maruz kaldıklarımız bizlerin amaçlarını epey değiştiriyor. Bilinçaltı, amaçların ve isteklerin şekillendiği yerdir. Sosyal mühendisliğin amacı da burayı etkilemektir zaten.

İstekler, amaçları şekillendiren önemli unsurlardan bir tanesidir. Bu sebepten asıl olay nişangahı bulmadan önce senin en son kurduğun cümlenin gerekliliklerini yerine getirmektir:

Nişangahın sınırları ne ile belirlenmelidir?

Bir tanesini söyledik zaten: isteklerimiz. İktisat bilimindeki kavramlardan, piyasadaki "invisible hand" (görünmeyen el) burada bilinçaltımız oluyor. Bu örnekleri bilinçaltımızı etkileyen unsurlar olarak çoğaltmak mümkün. Elbette bu isteğimiz dışı gerçekleşen, maruz kaldığımız sosyal mühendislikler. Yarı veya tam isteğimize bağlı olanlar neler peki?

Bir tanesi bana göre ilham. İlham nereden edinilir? Çevrenizdeki örnek aldığınız bir birey, deneyimlediğiniz herhangi bir çalışma, belki anlık olarak aklınıza gelen bir ritim, etkinlikler, okuduğunuz bir kitap, belki tek bir cümle... Bu şekilde devam eder ilhamın kaynakları.

Bu kaynaklar kesinlikle küçümsenmemelidir. Nişangahın sınırlarını belirleyenler bunlardır çünkü. İstek ve istek dışı tüm etkenleri birleştirdiğinizde ortaya epey karmaşık bir mekanizma çıkıyor.

Bana göre nişangah bu şekilde tasvip edilebilir. Şimdi bayılmaya gidiyorum...
 
Aslında mantıken paralel evrenlerde sonsuz olasılıktan oluşuyor, eğer yaşadıklarımız zamanı tam anlamıyla değiştiriyorsa gelecekte oluşacak olasılıklı evrenlerin birçoğunu yok etmiş olmaz mıyız seçimlerimizle. Pek düşündüğüm bir konu değil fakat düşününce beynim yanıyor 😅

Sonsuz olasılıktan oluşuyor derseniz ağır mantık hataları oluşur, bazen yapılması imkansız şeyler.

Soruya gelecek olursak bana yaratıcının (bizim anlayışımızla) canı istedi diye her şeyi, bize zaten her şey zor geliyor ama bir şeyleri işleyerek bu zorlukların üstesinden geliyoruz, bir şeyler yapmak için bir şeylerin işlememiz gerekiyor, tanrı için böyle değil tek isteğiyle her şey olabilir çünkü bir yerden değil her yere dışarıdan bakıyor gibi düşünmek lazım, ve bizim bir önemimizin olduğunu düşünmüyorum sadece en başta canlılar evrimleşecek şekilde kuralları koymuştur şu an, 2 trilyon galakside kaç yaşam bizden zeki yaşam vardır bilemeyiz, biz bir orta değiliz ortadan oluşabilenlerdeniz, ve hiçbir şeyi kesin olarak bilemiyoruz, düşünsene ölmeden de hiçbir şeyi kesin bilemiyeceğiz ve bilemiyoruz bu bana çok açıklayıcı geliyor aslında belki de hiçbir şeyi bilemeden yokluğa gömüleceğiz daha varlığımız olmayacak, çünkü galaksiler bile birbirinden uzaklaşıyor ışıktan hızlı bir şekilde bizim evrenin dışı hayalimiz, hayal bile olamayacak çünkü hiç görmedik orayla ilgili hayal de kuramıyoruz 🙂, ayrıyeten bizim öldükten sonra canlı sayılabilecek bir şekilde kalmamızın bir anlamı yok çünkü bizim bir anlamımız yok sadece zamanla kendimizi geliştirebilen canlılarız biz de kendi kendimize kurallar koymuşuz ve sınırlarımız içindeyiz, hep böyle devam ediyor ışığı ses yapabilen gördünüz mü? Işık neden ışık yer çekimi niye yer çekimi, ben şu an size bunların adını kastetmiyorum, yercek mi ışık olabilirdi, o yüzden bence bir belirleyici var, karanlık maddeye mesela o özelliği kim veriyor? Hiçbir zaman bilemeyeceğiz her şey saklı olarak kalacak, neden düşünce diye bir şey var? Düşünmenin amacı nedir, düşünme bir sonuçta olabilir ama amacı nedir? İnsanlarda kendi amaçları için yaşıyor neden çünkü mutlak bir güçleri yok bizim evrenimizde dünyamız çünkü sadece buraya hükmedebiliyoruz.
 
Son düzenleme:

Geri
Yukarı