Herkese selamlar.
Tarihsel, kültürel ve hatta evrimsel kanıtlar, antik çağlarda ve dünyanın birçok yerinde sevginin var olduğunu göstermektedir.
Bir çalışmada incelenen 166 kültürün 147'sinde romantik aşk bulunduğu bulunmuştur.
Sevginin karmaşıklığı, insanların onu nasıl farklı deneyimlediği ve zaman içinde nasıl değişebileceği ile ilgilidir.
Beğeniyor musunuz? Seviyor musunuz? Yoksa âşık mısınız?
Son 50 yılda yapılan psikolojik araştırmalar, birisini beğenmek, birisini sevmek ve “âşık olmak” arasındaki farkları araştırmıştır.
Beğenme, birisine karşı olumlu düşüncelere ve duygulara sahip olmaktır.
Sıklıkla sevdiğimiz insanlara karşı sıcaklık ve yakınlık yaşarız. Bazı durumlarda bu insanlarla duygusal olarak samimi olmayı seçiyoruz.
Birini sevdiğimizde ise, sevdiğimizle aynı olumlu düşünceleri ve deneyimleri yaşarız. Ama biz de o kişiye karşı derin bir özlem ve bağlılık duygusu yaşıyoruz.
“Âşık olmak” yukarıdakilerin tümünü içerir, fakat aynı zamanda cinsellik duygularını da içerir.
Bununla birlikte, insanların kendi sevgi görüşlerine yönelik araştırmalar, tüm sevginin aynı olmadığını göstermektedir.
Romantik aşk iki türden oluşur: Tutkulu ve eşlik eden aşk.
Romantik ilişkilerin çoğu bu iki bölümü de içerir.
Tutkulu aşk, insanların genellikle “âşık” olduklarını düşündüğü durumdur.
Sevdiğine karşı derin bir tutku duyar, onun kollarında olmak ister, Yoğun bir özlem içerir.
İkinci kısım ise eşlik eden aşk olarak bilinir.
O kadar yoğun hissettirmiyor, ama karmaşık ve duygusal yakınlık ve bağlılık duygularını romantik partnere derin bir bağlılıkla birleştiriyor.
Aşk zamanla değişir mi?
Romantik aşktaki zaman içindeki değişimlere bakan araştırmalar, tutkulu aşkın yüksek başlasa da, ilişki boyunca azaldığını buldu.
Çiftler birbirleriyle ilgili daha fazla şey öğrendikçe ve ilişkinin uzun vadeli geleceğinden daha fazla emin hale geldikçe, rutinler gelişir.
Yenilik ve heyecanı yaşama fırsatları ve cinsel aktivitenin sıklığı da azalabilir. Bu da sevginin azalmasına neden olur?
Yaşam olayları ve geçişleri de tutkuyu deneyimlemeyi zorlaştırabilir.
İnsanların enerjilerini etkileyen ve tutkuyu geliştirme fırsatlarını sınırlayan rekabetçi sorumlulukları vardır. Ebeveynlik buna bir örnektir.
Buna karşılık, eşlik eden sevginin tipik olarak zamanla arttığı görülür.
Ama aşkın anlamı nedir?
Sevgi, insanları birbirine bağlı ve bağlı tutan bir duygudur.
Evrimsel olarak aşk, çiftin çocuklarına bakmalarını sağlayacak şekilde gelişmiştir.
Sevginin sadece evrimsel bir temeli yoktur, sevgi biyolojiye dayanır.
Romantik sevgiyle ilgili nörofizyolojik çalışmalar, tutkulu aşkın tahtında olan insanların, ödül ve zevk ile ilişkili beyin bölgelerinde aktivasyonu arttırdığını göstermektedir.
Bu bölgeler, aynı zamanda cinsel uyarılma ve heyecanla bağlantılı olan mutluluk ve öfori duyguları üreten oksitosin, vazopressin ve dopamin gibi kimyasalları serbest bırakır.
İlginçtir, bu beyin bölgeleri arkadaşlar gibi romantik olmayan ilişkiler düşünülürken aktive edilmez.
Bu bulgular bize birisini sevmenin birine âşık olmakla aynı şey olmadığını söyler.
Neden Aşk Stilleri Farklıdır?
Bir insanın aşk tarzının genetikleriyle ilgisi yoktur. Aksine, kişiliğin gelişimi ve bir kişinin geçmiş ilişki deneyimleriyle ilişkilidir.
Sevginin yaşanma biçimindeki farklar ne olursa olsun, herkes için ortak bir şey var:
Biz insanlar olarak, onun için derin bir hayranlık duyan sosyal hayvanlarız.