İnceleme Dark Souls Remastered

Buğra's

Kilopat
Katılım
5 Temmuz 2015
Mesajlar
2.001
Makaleler
3
Çözümler
7
Selam, kafama esince yaptığım souls-like incelemelerinden biri. Bugün anlayacağınız üzere DS Remastered'a bir bakınacağız. Tamamen kafama göre ve kişisel zevklerime uygun şekilde ele alacağım. Bir başkasını delirten yönlerden bahsetmemişken, kimsenin umurunda olmayan bir özelliği beğenmiş olabilirim. Neyse, uzatmaya gerek yok yazının kalanını okuyarak zaten anlatmak istediklerimi kavrayacaksınız. Başlayalım...

wp3756461-dark-souls-remastered-wallpapers.jpg


Öncelikle oyunun, bugünkü souls-like ile ilişkisinden başlayabiliriz diye düşünüyorum. Bonfire dediğimiz save noktaları, sınırsız bir şekilde yenilenen estus flask vb. gibi oyunun çileye dönüşmemesini sağlayan tüm temel özellikler bu oyunla geldi aslında. Ancak, bu oyundaki birçok silah, animasyon ve düşman tasarımları da serinin ilk oyunu olan Demon Souls'dan geldi. Yani serinin atası mı konusunda tartışılır fakat seriyi bugünkü bildiğimiz haline getiren ve muhtemelen de popülerleşmesinin en büyük sebeplerinden birisidir. İlginç bir şekilde de hala Dark Souls 3 kadar oyuncu kitlesi olan bir yapıya sahip.

DS Remastered

1711468445216.png


Dark Souls 2

1711468608851.png


Dark Souls 3

1711468478613.png


Bunun sebebi insanların beğendiği adilhane PvP sistemi sanırım. Normal bir şekilde yalnız başınıza oynarken, PvP için Low level Build'i yapmış ve sınırsız iksiri bulunan abiler tarafından invade edilmeniz olası. Aslında tam da bu noktada oyunun her ne kadar boktan grafikleri ve hitboxları olsa da, kendince rayında giden de bir sisteminin olduğunu söylemek lazım. Özellikle istatistik bakımından oldukça dengeli. Karakterinizin geliştiği bariz belli oluyor ve oyunun kuralları kendi içinde mantıklı. Daha doğrusu mantıklı olmasından ziyade bunun sunumu ve oyuncuya geçişi güzel düşünülmüş. Farklı Build'ler ile oyunun zorluğunun yer değiştirmesi klişesi burada da geçerli. Büyücüyle farklı yerlerde ananız ağlarken, yakın dövüşte farklı bosslar üzebiliyor insanı. Haliyle oyuna farklı bir zevk katıyor. Pyromancy falan gibi faith ile geliştirilip atılan büyüler de var. Ancak bu anlattıklarımı herhangi bir souls-like oynamış, en azından ana akımlardan birini oynamış biri zaten biliyordur. Tüm oyunlara yayılmış bir durum çünkü. Ben biraz daha bu oyunu DS1 yapan özelliklere göz atmak istiyorum.

Dünya
Şimdi, diğer oyunlarda ya kısıtlı, ya hiç olmayan bir özellik bu oyunda fazlasıyla var. O da bağlantılı dünya yapısı. Oyunda, oradan buradan açtığınız kısayollar ile diğer mekanlara bağlantılar açmanız mümkün. Bunun önemi de oyunda çok uzun bir süre teleportasyon özelliğinizin olmaması. Yani, bir demircide upgrade işiniz varsa eşek gibi yola koyuluyorsunuz. Haliyle de bu açtığınız bağlantılar kafayı sıyırmamanız için önem arz ediyor. Birkaç harita ile bu bağlantının ölçeğini anlatmaya çalışacağım. 3D haritalar karmaşık olan durumu daha da karmaşıklaştırdığından 2D ile yetineceğiz şimdilik.

TeyUpcd.png


DS1 serinin kalanına göre biraz daha plan ve hazırlık gerektiriyor. Her bir yükseltmeyi tek bir bölümden peş peşe yapamıyorsunuz. Bu arada yukarıda kalın harflerle yazılan skipler oyundaki buglar, yani yazdığı gibi geliştiricinin yapmaya çalıştığı kısayollar değil. Hele ki oyundaki bazı kısayollar var ki eğer orayı açmaz veya bilmediğinizden dolayı doğal olarak es geçerseniz ilerideki birkaç saatiniz ter dökerek geçebiliyor. Burada da oyunun aslında zor olmasının tek sebebine geliyoruz: Bilgi ulaşılamazlığı...

Bilgi ve kanser: Nereye gideyim?
Dediğim gibi kısayollar önemli ancak ondan da önce dediğim gibi, oyun bir denge üzerine kurulu. Sıkıntılı olan kısım bu dengenin mantığının, ne yaptığını bilen oyuncu için geçerli olması. Yani sırasıyla hangi bölüme gitmeli, hangi bossu kesmeli, hangi kapıyı açmak için hangi lanet kilit eşyayı almalı vs. gibi. İşte oyunun kanserliği de tam da burada başlıyor, çünkü yukarıda ballandıra ballandıra anlattığım o bağlantılı dünya dönüp, ne yaptığını bilmeyen oyuncunun bir tarafına bir güzel giriyor. Ne yaptığını bilmeyen ve hatta serinin diğer oyunlarında böyle bir muhabbet olmadığı için yabancılık çeken oyuncular, girmemeleri gereken yerlere girip, bir de kendileriyle inatlaşırlarsa o zaman işler sarpa sarıyor ve kabusa dönüşüyor işte. Özellikle oyunu tasarlayan abilerimiz sağ olsun, oyunun başlangıç hubı diyebileceğimiz Firelink Shrine'dan gidebileceğiniz üç adet yol var ve bir sebeple doğru yolu, yani undead burgu seçmezlerse, oyun direkt olarak kabusa dönüşebiliyor. Ayrıca bu durum oyunu geneline yayılmış bir durum. Yani başlangıçta yaşanan gıcık bir durum değil. Daha sıkıntılı olay ise, nereye gitmeniz gerektiğini (internetten tam çözüm falan bakmazsanız) kesinlikle deneme yanılma dışında bir yolla bulamıyor olmanız. Bunu aşmanın en iyi yolu, oyunu mümkün olduğunca her köşeye baka baka, hiçbir şey atlamadan veya çok hızlı ilerlemeden oynamak. Bu şekilde kafanızda her şey karışmadan, az da olsa bir harita oluşturabiliyorsunuz.
Blighttown

alexander-skold-alexander-skold-goblin-stronghold.jpg


Aptal saptal mekanlar silsilesi
Yine bir başka küfür, öfke ve sinir konusu mekanlar ve onların alçakça tasarımları. Bunun genel olarak sebebi ise, oyunun çıktığı dönemde popüler olma amacının olması aslında. Zorluğu çıkardığınız an, geçmişte kalacak ve hatırlanmak için hiçbir sebebi olmayan bir oyun olması işten bile değil. Ve yine, yine ve yeniden söylemek gerekiyor, bu kanser mekanlar gene oyunun başlarında daha yoğunlar. Blighttown, Abyss (veyahut New Londo Ruins), Catacombs ve hatta Depths bölümünden ilerlerseniz (ki rehber takip etmeden gidiyorsanız edeceksiniz) oyunun kabusu olan upper Blighttown gibi bölümlerin tamamı ya zorunlu olarak düşük seviyeyken yapacağınız kısımlar ya da düşük seviyeyken bir köşeyi yanlış dönmeniz durumunda tuzağa düşebileceğiniz mekanlar. Bu bölümlerin kanserliği, hiçbir deneyimi olmayan biri için kabus niteliğinde.

dark_souls__capra_demon_by_menaslg_dg8c30d-fullview.jpg


Bilgi eksikliği ve kanser ama bosslarda

Evet, bilgi eksikliği ve kanserin olduğu bir kısım da bosslar var. Burada da yine oyunun başlarında bu kısmın aşırı ağır bastığını görüyorsunuz. Bu bilgiden neyi kast ettiğimi örnek vermek gerekirse; öğrenmeniz için belirli bir şeyi yapmanız gereken ancak o yapmanız gereken eylemi görmesi ve yapması, deneme yanılma ve haliyle ölüp her şeye yeniden başlama kısmına gelmeden anlaması zor olan durumdan bahsediyorum. Fakat, önemli olan bu deneme yanılma kısmı değil, yine bu bölümün oyunun başlarında yani oyuncu daha sistemi, mekanikleri, kendine uygun hızda silahı ve pek çok başka şeyi henüz anlama aşamasındayken bunlarla uğraşması. Yani kafanızda onlarca farklı "şey" varken bir de yapımcının kendi kurguladığı, haliyle de görmesi zor olan detayları atlamanız daha olası oluyor.

Peki ama neden oynamalı?

"Hayatta yeterince kanser edici etmen var bunu neden tüketmeye gerek duyayım?" diyenler elbet olacaktır ve açıkçası bu sorunun tam bir cevabı yok. En kısası, öfke ile sevginin sandığımızdan çok daha yakın olması olabilir sanırım. Yani, averaj bir içeriği, yemeği, ürünü tüketip kullanırken genelde oluşan hisler oldukça unutulasıdır ancak tam tersi, örneğin; rezalet bir filmi izledikten sonra içinizde negatif de olsa önemli ölçüde hisler oluşur. Ek olarak bu filmin bir de diğer insanlar tarafından sevildiğini görürseniz bu negatif hisler daha da yoğunlaşacaktır. Bu örnekten yola çıkarak, DS gibi oyunların insan psikolojisine uygun olduğunu söylemek uygun sanırım. Sıkıcı olacağına gıcık, kötü artık ne demek isterseniz öyle olsun mantığı. Remastered da tam bu aslında. Sürekli yukarı aşağı oynayan bir yolculuk. Oyunun size verdiği derdin dermanını yine oyunun vermesi. Tabii bu mantıkla, oyunu hiç açmazsak çözüm arayacağımız derdimiz de olmayacak orası doğru ancak, oyunun başlangıcı da tam olarak bunu anlatıyor. Bir hücrede çürürken, birinin bize ilettiği anahtarla hücreyi açıp, yolumuza bakıyoruz. Kimsenin de diyalog kuracak hali kalmadığından, ne görürsek öldürüyoruz. Neden? Çünkü hiçbir şey yapmamaktan daha iyidir...​
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Bu oyunu oynamayanlar hayatta zorluk gördüğünü zannediyor :D Küçükken tanışmıştım bu oyunla, o kadar büyük travma bıraktı ki üzerimde hala oynamaya cesaret edemiyorum.

Detaylı ve güzel bir inceleme olmuş, elinize sağlık.
 

Geri
Yukarı