İlk mesajınızı okuduğumda biraz yanlış anlamış olabilirim galiba

Neyse.
Evet, kaygı konusunda, söz konusu ülkemiz, aslında dünyanın geneli böyle olunca çok haklısınız. Fakat kaygının insana başka kayıplar da yaşatması dışında pek bi getirisi yok. O nedenle kaygı duymak, insanların iki kuruşluk sahte yüzlerine bakıp, özülüp endişe duymaktansa; olabildiğince dikkatli olup ve yarın olabilecek olumsuzluklara da hazır olmak en iyi seçenektir.
Ben de bir esnaf sayılırım. (İnşaat işleriyle uğraşırım) Çoğu zamanlar farklı insanlarla tanışır ilk yüz ifadeleriyle
karın doyduktan sonraki yüz ifedelerine alışmış bir kimseyim.
(Ben, ilk bir firmanın işini yaptığımda birbirimize resmen aşık oluruz... Eh, firmanın- müteahidin işi toparlandığında; nedense o aşk tam tersi bir hal alır... Ya da yanıma bir adam- ekip gelir, çalışmak ister, durum müsaitse- iş var ise okeylenir. Bu şahıs- şahıslar ilk etapta gariban melekleri andırsalar da sonrasında ki yüz ifadeleri, değişen tavırları, konuşma tarzlarından, vakti zamanında çok ama çok kaygı duyup özülen bir kimse idim. Ama artık öyle değilim, alıştım- alışmak gerek.)
Tavsiyem; insanların yüzüne vurmadan, onları şöyle bir tartıp ona göre davranın. Mümkün nertebe iyi olmayan, kendini 3 kuruşa satanı bile, iyiymiş havasını verin. Bir umut...

Tetbirli, disiplinli olun, (Tetbirli ve de disiplinli bir kimsenin geleceği genel anlamda hep aydınlıktır) yarın için kaygı duyup ömrünüzden de boş yere çalmayın. Dünyanın gerçeğidir bu aslında.