He'd have trouble cümlesini çeviremedim

Beccaria38

Kilopat
Katılım
24 Şubat 2018
Mesajlar
299
Makaleler
1
Çözümler
4
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
İngilizce öğrenmek için Friends dizisine başladım. Rachel, babasının aşırı maddiyatçı yaklaşımından dolayı Ross'un Rachel'a karşı kurduğu bu cümleyi anlamamda yardımcı olur musunuz: You can see he'd have trouble.

-Öncelikle 'd nin would olduğunu öğrendim. Burada koşullu bir cümle kurulup kurulmadığını anlayamıyorum.
-'have trouble' kalıp şeklinde bir fiil olarak kullanılıyor değil mi?
-Ben çevirmeye çalıştığımda şöyle oluyor: Onun sorun yaşayacağını görebilirsin. Fakat, Türkçe çevirisine baktığımda çevirmenlerin 'Anlamaması normal' diye çevirdiklerini görüyorum.
Özetle bu cümleyi gramatik olarak ve would'un ne şekilde kullanıldığıyla ilgili bana yardımcı olabilir misiniz?
 
Hangi bölümdü acaba? Söyleme şansınız varsa transkriptten diyaloga bakmak isterim. Bazen bazı kalıpların kullanımını anlamak için ondan önce söylenen cümleye de bakmak gerekebiliyor. İsterseniz siz de diyalogu buraya yazabilirsiniz.
 
Hangi bölümdü acaba? Söyleme şansınız varsa transkriptten diyaloga bakmak isterim. Bazen bazı kalıpların kullanımını anlamak için ondan önce söylenen cümleye de bakmak gerekebiliyor. İsterseniz siz de diyalogu buraya yazabilirsiniz.
Haklısınız. 1.Sezon 1.Bölüm dakika 6:15. (Netflix)
 
-'have trouble' kalıp şeklinde bir fiil olarak kullanılıyor değil mi?
-Would'un ne şekilde kullanıldığıyla ilgili bana yardımcı olabilir misiniz?

Şimdi şöyle açıklayayım;

Oradaki "would" yalın kullanılmış ve yanına "have" fiilini + "trouble" kelimesini almış. Have trouble/having trouble başın dertte olması, sorun yaşamak, zorlanmak gibi çevrilebilir.

-RACHEL: C'mon Daddy, listen to me! All of my life, everyone has always told me, 'You're a shoe! You're a shoe, you're a shoe, you're a shoe!'. And today I just stopped and I said, 'What if I don't wanna be a shoe? What if I wanna be a- a purse, y'know? Or a- or a hat! No, I'm not saying I want you to buy me a hat, I'm saying I am a ha- It's a metaphor, Daddy!

+Hadi babacığım, dinle beni! Hayatım boyunca herkes bana 'Sen bir ayakkabısın! Sen bir ayakkabısın, sen bir ayakkabısın, sen bir ayakkabısın!' dedi. Ve bugün durdum ve dedim ki, 'Ya ayakkabı olmak istemezsem? Ya bir çanta olmak istersem, anlıyor musun? Veya bir- veya bir şapka! Hayır, bana bir şapka almanı istediğimi söylemiyorum, ben bir ha-- Bu bir metafor, baba!

-ROSS: You can see where he'd have trouble.

+ROSS: Başının nerede dertte olduğunu görebilirsin.


Olması gereken çeviri aslında bu. Çevirmen daha çok günlük konuşma ağzına uygun bir şekilde çevirmek istemiş sanırsam. Aynısına diğer platformlardaki çevirilerde de görebiliyoruz. Böyle anlamadığınız, size tuhaf gelen çevirileri bir deftere not alıp sonrasında araştırarak mantığını daha iyi anlayabilirsiniz.

-Ben çevirmeye çalıştığımda şöyle oluyor: Onun sorun yaşayacağını görebilirsin.
Sizin buradaki hatanız would yerine will yani gelecek zaman olarak (yaşayacağını) çevirmeniz ve where'i atlamanız.

Ek olarak size başka bir tane would kalıbıyla ilgili bilgi vermek istiyorum: "Would + have + V3." (V3 fiilin 3. hali demek. gotten, eaten vb.)

Öncelikle "would have" kalıbı "would + have + V3" olarak kullanılır. Anlamı ise geçmişte olmayan ve bir şarta (bu V3 oluyor yani oraya getirilen fiil) bağlı gerçekleşebilecek bir şeyi anlatırken kullanılıyor. Daha iyi anlaman için hemen bir örnek vereyim.

- If I had studied more for the exam, I would have gotten a better result.

+ Eğer sınava daha çok çalışsaydım, daha iyi bir sonuç alırdım.

Genelde bu tarz diyaloglarda, altını çizdiğim cümlelerden sonra kullanılan bir kip belirtecidir. "would have" veya "-'d have" şeklinde kullanılır. Burada kullanılan kalıp bu değil tam olarak ama yine de bilgilendirmek istedim. Umarım yardımcı olabilmişimdir. Başka sorunuz varsa sorabilirsiniz istediğiniz zaman.
 
Gerçekten inanamıyorum bu kadar vakit ayırmışsınız cevap yazmışsınız. Çok ama çok teşekkür ederim. Size kocaman sarılıyorum gerçekten çok şaşırdım bu denli geniş bir cevap görünce. Tekrardan çok teşekkür ederim değerli yardımınız için.
 
Gerçekten inanamıyorum bu kadar vakit ayırmışsınız cevap yazmışsınız. Çok ama çok teşekkür ederim. Size kocaman sarılıyorum gerçekten çok şaşırdım bu denli geniş bir cevap görünce. Tekrardan çok teşekkür ederim değerli yardımınız için.
Rica ederim. Sormak istediğiniz başka sorular olursa yardımcı olabilirim.
 
@benji Hocam tekrardan merhaba.
'Individuals from homes in which they were not nurtured through childhood are likely to still have an unfulfilled need for nurturing and are likely to be attracted to those who satisfy that need'
Son cümledeki to be attracted passive fakat çeviremedim bir türlü cümleyi.
Türkçeye şöyle çeviriyor: Çocuklukları boyunca beslenmedikleri evlerde yaşayan bireylerin hâlâ karşılanmamış bir beslenme ihtiyacı olması muhtemeldir ve bu ihtiyacı karşılayan kişilere ilgi duymaları muhtemeldir.

Nurture'yi beslenme olarak çevirmiş ama ben ilgi, bakım olarak çevirdim. Çevirinin son cümlesi be attracted'ı ilgi duymaları diye çevirmiş. İlgi duymaları bana pek pasif gelmedi. Yardımcı olabilir misiniz?
 
@benji Hocam tekrardan merhaba.
'Individuals from homes in which they were not nurtured through childhood are likely to still have an unfulfilled need for nurturing and are likely to be attracted to those who satisfy that need'
Son cümledeki to be attracted passive fakat çeviremedim bir türlü cümleyi.
Türkçeye şöyle çeviriyor: Çocuklukları boyunca beslenmedikleri evlerde yaşayan bireylerin hâlâ karşılanmamış bir beslenme ihtiyacı olması muhtemeldir ve bu ihtiyacı karşılayan kişilere ilgi duymaları muhtemeldir.

Nurture'yi beslenme olarak çevirmiş ama ben ilgi, bakım olarak çevirdim. Çevirinin son cümlesi be attracted'ı ilgi duymaları diye çevirmiş. İlgi duymaları bana pek pasif gelmedi. Yardımcı olabilir misiniz?
Merhaba hocam. Sorunuza gelecek olursak "(to) be attracted to" genelde "-e yönelmek", "-e ilgi duymak" veya "çekilimine kapılmak/çekilmek" olarak çevirilir. "Be(ing) attracted to something/someone" yani herhangi bir şeye yönelmek, ilgi duymak veya çekilmek passive yani edilgen olarak kabul edilir. Çünkü onların ilgisi çeken, onları yönelten ve onları çeken şey karşı taraftır, öznenin kendisi değildir.

Cümlenin doğru çevirilmiş hali şöyledir:

Çocuklukları boyunca evlerinde ilgi görmeyen bireyler büyük ihtimalle hâlâ tatmin olmamış (karşılanmamış da diyebiliriz) bir ilgi ihtiyacında olurlar ve muhtemelen bu ihtiyacı tatmin eden (karşılayan da denilebilir) kişilere çekilirler.

Sizin burda kafanızı karıştıran olay çekilmek fiilini etken sanmanız fakat çekilmek fiili etken değildir, edilgendir.

Etken ve edilgeni ayırmak için size bir yöntem önereceğim. Fiile (çekilmek/be attracted to) eylemi kimin yaptığını sorun. Bulamıyorsunuz değil mi? Çünkü belirli değil. Ama eylemden kimin etkilendiği belli. Bu cümledeki "Individuals from homes in which they were not nurtured through childhood" öznedir ve bu fiilden etkilenirler. Etken ile edilgenin farkı budur. Eğer bir özne fiili kendisi yapıyor başka birisini etkiliyorsa o fiile etken denir. Eğer fiili başka birisi yapıyor ve dolaylı yoldan da olsa özne bundan etkileniyorsa bu fiil edilgendir.

Buraya bir video linki bırakacağım o videoyu izleyip size anlatmak istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz. İyi çalışmalar dilerim.

Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 
The general principle, then, is that the more similar two people perceive themselves to be, the more likely their relationship will continue and succeed.

Hocam son olarak, burada themselves to be ne olarak kullanılmış gerçekten anlamadım. The more'lar karşılaştırma için kullanılıyor onu biliyorum. Örneğin 'The more sales the more profits' Ne kadar satış o kadar kazanç gibi ama themselves sonrası to be gelmesi bir kalıp mı? To be sonrası isim gelmediği için aklım karıştı.
Birde cümleyi çevirdiğimde şöyle çıkıyor: O halde genel prensip şu: İki kişi kendilerini ne kadar benzer algılarsa, ilişkilerinin devam etmesi ve başarılı olması da o kadar muhtemeldir.

Ben benzer iki insan ne kadar kendilerini algılarsa diye çevirdim. Benzer algılamak olarak göremedim nedense. Bu tür cümlelerde bunu nasıl fark edebilirim?

Hocam sanırım buldum. Çevirilerin 'ne kadar benzer algılarsa' olarak çevirmesinin nedeni şuymuş: Aslında her ne kadar to be sonrası sıfat gelmiyor gibi görünse de 'similar' bu cümledeki aradığımız sıfat.
Yani aslında cümleyi şöyle yazabiliriz:
-People perceive themselves to be similar.
İnsanlar kendilerini benzer olarak algılarlar.
 
Son düzenleme:

Technopat Haberler

Yeni konular

Geri
Yukarı