Mantarlar sporlar, bakteriler, arkeler, protistaların cinsiyeti yoktur. Çöl kertenkelelerin bir türü ve boa yılanları da eşeysiz ürer. Daha ismini bilmediklerim de var. Daha bir sürü ters ayet var.
Zevc: Çift mânasına geldiği gibi çeşit ve kısım mânasına da gelir. Allah'ın bütün çeşit ve sınıflarıyla âlemi yarattığını ifade eder. Bu âyet, çift kavramının insanlar gibi bitkilerde de erkek ve dişi unsurlar ile câri olduğunu, hatta insanların çeşitli dönemlerde bilmedikleri birçok şeylerde de çift unsurun bulunduğunu ifade eder: elektrikte artı ve eksi yük, cisimler arasında itme ve çekme kuvveti, maddenin temeli olan atomlarda pozitif ve negatif elektronlar, bu âyetin mûcizevî olarak haber verdiği şeyler arasındadır. Bütün bunlardan maksat da, her şeyi çift yaratan, bunca çeşitliliği ile kâinatı yaratan Allah'ın tek olup eş ve ortaktan münezzeh olduğunu vurgulamaktır.
Gerçekten de, bugün, maddenin çiftler halinde yaratıldığı biliniyor. Bir toz zerresinden yıldızlara kadar bildiğimiz ne varsa, hepsinin yapı taşlarını teşkil eden atom parçacıkları ve onlardan daha aşağı seviyedeki parçacıklar, yaratılırken daima antimaddeleriyle birlikte çift olarak yaratılırlar.
Müfessirler
“her şeyden çift çift yaratma”nın anlamını açıklarken daha çok
“gece-gündüz, erkek-dişi, yer-gök, insan-cin, iman-küfür, ay-güneş” gibi karşıtlık örnekleri üzerinde durmuşlardır. Taberî bunu
“Cenâb-ı Allah’ın her yarattığının yanı sıra amaç ve işlevi itibariyle ondan farklı bir ikincisini yaratması” şeklinde anlamanın uygun olacağı kanaatindedir. Yine Taberî’nin izahına göre burada esas amaç Yüce Allah’ın yaratma sıfatına dikkat çekmektir. O’nun yaratmasını -meselâ ateşin yakma özelliği gibi- tek sonuçlu olarak algılamamak gerekir, O dilediği her şeyi dilediği biçimde yaratma gücüne sahiptir (Taberi, XXVII/8-9).
Elmalılı, bu konudaki görüşleri özetledikten sonra, Beyzâvî’nin
“her cinsten iki nevi bulunduğu” tarzındaki yorumunu öncekileri de içine alması itibariyle daha kapsamlı bulur. Bununla birlikte o, âyetteki
“her şey” ifadesinin sadece cinsleri değil fertleri de kapsadığını dikkate alarak, burada dış âlemdekiler ile onların zihindeki formlarının uyumlu eşleşmesiyle tecelli eden idrak olayına da işaret bulunduğu yorumunu yapar; her hangi bir şey hakkında meydana gelen şuur hâdisesinde bu ikiliğin kaçınılmaz olduğunu, bu ikilik içinde birleştirilmeden hiçbir şeyin tasdik edilemeyeceğini, tefekkür ve tezekkürde bulunulamayacağını, âyetin sonunda yer alan
“ki inceden inceye düşünesiniz” ifadesinin de bunu desteklediğini belirtir. (bk. Elmalılı Tefsiri, VI/4543-4544.)