Kitle imha silahı kullanımının kabul edilebilir bir tarafı yok, soykırım söz konusu burada. Kim bilir kaç tane ailenin devamı gelmedi, kim bilir kaç tanesi aylar sonra acı çekerek öldü. Savaş, meydanlarda ve askerler arasında olur, sivil katliamlarla değil. Nizami savaş kurallarına uymayan her müdahale terör sınıfına girer.
Bombaların bu kadar etkili olmalarının tek nedeni de Japon şehirlerinin ahşap ve kağıt ağırlıklı yapılardan oluşmasıydı. İşin aslı şu; bu bombalar şu anda kullanılan "standart" termonükleer bombaların yanında o kadar güçsüzler ki, betonarme yapılarla kurulmuş bir şehrin üstünde patlatılmış olsalardı sadece birkaç kilometre uzaktaki evlerin camlarını bile muhtemelen kıramazlardı.
Şu anda ABD ve NATO envanterinde binlerce olan B-61 modelinin "en düşük" güçlü versiyonu bile, Japonya'ya atılan bombalardan 15-20 (birinden 15, diğerinden 20 kat) daha güçlüler. Yüzlercesine sahip olunan B-83 modelinin gücü ise, Hiroshima'ya atılan bombadan 80 kat daha güçlü. Patlatılmış en güçlü bomba ise Hiroshima'ya atılandan 3,333 kat güçlüydü...
Geçmişe dehşetle bakarken, şu anda sahip olduklarımızın dehşetinin boyutunun farkında değil çoğunuz maalesef.
Yalnız neredeyse herkesin yanlış bildiği bir konuyu açıklığa kavuşturalım; nükleer bombalarda kullanılan uranyum türevinin radyoaktif kirlilik düzeyi, nükleer santrallerde kullanılanlardan daha düşük. Üstelik nükleer santrallerde yüzlerce tona kadar varabilen radyoaktif element varken, Hiroshima'ya atılmış olan bombada sadece 60 kg civarında vardı. Bundan dolayı bu bombaların patlatıldığı yerdeki kirlilik, nükleer santral sızıntılarında olduğu kadar uzun süreli ve ölümcül olmuyor.