İmana gelebilir miyim?

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Valla ben bal ve süt akan pınarların orada köşe bir arsa kapattım, verdim parasını(!)🤣 Hacıya söyleyeyim istersen seni de🤣

Ooo, geleceğe yatırım yapmışsın dostum. İleride çok değerlenir oralar🤣
Hocaya söyle bana da kaymak ve nutella akan pınarların yanından bulsun🤣
Sen bal verirsin ben kaymak veririm geçinir gideriz🤣
 
Hiç şüphesiz, Zikri (Kur’an-ı Kerim’i)Biz indirdik, Biz; ve elbette (kıyamete kadar)Onu (bu kutsal metni değiştirilmekten ve dejenere edilmekten koruyup aynen)muhafaza edicileri de Biziz
Hicr Suresi 9.Ayet.
Tabi ki diğer kitaplar da hiç şüphesiz Allah tarafından indirilmiştir ama her seferinde bozulmaya uğramış insanlar kendi menfaatlerine göre değiştirmişlerdir. Son din ise buna engel olacağını bu ayette söylemiştir. Sana tek tavsiyem Türkçe anlamlı bir Kuran al ve her ayetin anlamına bak sadece bunları okusan bile "vayy bee neler diyor" diyeceksin.
 
Öncelikle, konuyu açıklarken, sorduğun sorunun özelinde cevapladığımı; yargı, ötekileştirme, dayatma gibi girişimlerde bulunulmadığını bilmeni isterim.

Soruya gelecek olursak; öncelikle, bu sürecin temeli kalple inanmaktır ve inandığını içinde hissederek onaylamandır. Buna kalple tasdik denir. Mantıksal sınama, doğru/yanlış ilişkisi kurmaya çalışmak, tartışmak ve karşılaştırma yapmak gibi yöntemlerle istediğin noktaya varamazsın. Elbette kafa karışıklığı yaşanan durumlarda, araştırma yapılacak, sorular sorulacak, sonuca götürecek desteklerden faydalanılacak ve çeşitli çalışmalar yapılacak. Zaten dinimiz çalışmayı, araştırmayı, bilgili olmayı ve bunu paylaşmayı öğütler. Ancak, saf ve orijinal dilinden kutsal kitapta buyurulan ayetler, farzlar ile İslam dininin öğütlediği sahih bilgiler vb. hiçbir nokta eleştirilemez ve tartışmaya kapalıdır.

Din büyük ölçüde dogmadır. Burada belirtilenler; bazı düşünür ya da kendini bir konunun otoritesi sayan veya sıradan vatandaş tarafından gericilik, yobazlık vesaire olarak tanımlansa da gerçek budur. Gerçek, değiştirilemez; tahrif edilir ve yozlaştırılır. İşte bize düşen görev, hala orada durmakta olan gerçeği bulmaktır. Kur'an-ı Kerim'de; o gerçeğin hep var olacağı, kıyamete kadar korunacağı, bozguncular olsa da inananlar için varlığını devam ettireceği, garanti altına alınmıştır.

Çok derin bir konu olduğundan, özetlemeye çalışsam da uzuyor. Daha fazla uzatmamak adına, şöyle açıklamaya çalışayım;

Bir kişi; kalbiyle inanarak, Kelime-i Şahadet getirirse müslüman,
Dini emir ve yasaklara uyarak, farz ve sünnetlerine dikkat ederek yaşarsa mümin olur.
İşte bu anlam ayrımı konuyu açıklıyor. Müslüman olan fakat kafasına göre yaşayan, dinin yasakladığı şeyleri yapan ve öğrenmeyen kullar ile ideal, en azından çabalayan gerçek müslümanlar. Müslümanlar, affedilmeyen büyük günahlar haricinde, kalıcı olarak cehenneme gitmezler. Sevap ve günahlarına göre hesap görürler. Sonunda cennete giderler. Ancak cehennemdeki süre, dünya hayatındaki zaman algısından çok farklıdır.

Bizler müslüman olduğumuz için, sonunda cennete girsek de, ikinci seçenekte belirtilen özellikteki müslümanların azap süreci çok daha kısa olacaktır. Bunu, "cehennemden korktukları için mecburen inanıyorlar" diyerek sığ düşünceyle açıklamak yersizdir. Annemizi, babamızı ya da sevdiğimiz birini sadece sevdiğimiz için, incitmeyiz, terk etmeyiz. Bunları yapsak da, içimizi bazen hüzün kaplar. İşte müminler de, sorumluluklarını terk edince böyle hisseder. Hissetmiyorsa arayışa devam etmelidir. Kalple inanmaktan kasıt budur. Ulan yanacağız, bari puan kasalım gibi dangalakça fikirlerle bir yere varılamaz. Bir de hiç inanmayanlar vardır. Anlatmaya gerek yok. Tek cümle. Sonsuza kadar cehennem. Buna da inanmayanoğulları vardır elbette. Dünya hayatı bir sınav olduğundan ve hep birlikte yaşadığımızdan, kendi inancımızı en iyi şekilde yaşamalıyız. Farkındaysanız; din, siyaset vb. konularda tartışmanın faydası hiç olmamıştır. Herkesin inanmak istediği şeye inandığı dünyada, ufak bir ipucu vereyim. Allah-u Teala'nın vahiy ya da Cebrail (a.s) aracılığıyla bir kutsal kitap, suhuf ve o dinin peygamberini seçmediği ve buyurmadığı hiç bir dinin hiçbir zaman geçerliliği yoktu ve hala da yok. Bu ayrı bir konu.

Öneriler;
1) 32 farzı özümsemek,
2) Kur'an-ı Kerim'i tefsir ve meal olarak, iyi bir kaynaktan okumak. (Elmalı'lı Hamdi Yazır, Ahmet Mahmut Ünlü gibi)
3) Büyük ve eski bir camiye giderek samimi konuşmalar yapmak,
4) Her ağzı olanın konuştuğunu ya da fikrini benimsememek, (İstersen beni de aynı şekilde, fakat bunlar benim fikirlerim değil, kaynaklardan süzülmüş ve dinin gerektirdiği nesnel bilgiler)
5) Zikir (Burada belirtilen zikir, deliren cemaatlerdeki rezillik değil; tesbihat, sürekli dua etme, namaz surelerini sürekli okumak gibi. Bu insanı en çok ısındıran süreçtir.)
6) Vazgeçme noktasının yine bir sınav olduğunu bilerek, hatırlamak.
7) 32 farzda belirtilen, imanın ve islamın şartlarına koşulsuz iman etmek. (Bunlar düz metin haline getirilmiş olsa da, Bakara suresinde mevcuttur. O nedenle sure yok sayılmış olur.)
8) Yaratılan tüm canlıların; her anının, her nefesinin, yerin altında da olsa, hareketlerinin, sevaplarının ve günahlarının, düşündüklerinin (kullar, eyleme dökülmediği ve ağızdan çıkmadığı sürece, düşündüklerinden muaftır) takip edildiğini bilmek,
9) Allah'ın kulları için uygun gördüğü şeylerin asla gecikmediğini; içinde yaşadığımız için bize öyle gelse de, aslında tam zamanında geleceğini bilmek,
10) Dünyada yaşanan makro sorunların, mikro sebeplerin büyümesinden kaynaklandığını bilmek, (Bu çok önemli bir mevzu. Özellikle açlık, fakirlik, savaş, ekonomik dengesizlik, adalet gibi konuların her birinin, Kur'an-ı Kerim'de yeri vardır.)
11) Din, Kur'an ve yaşayış biçimi günceldir. Güncel hayata uyarlanamaz. Hayat ona uydurulur.
12) Bir müslüman; yine sanılanın aksine, gelişime açık, çalışmaya önem veren, ilime ve bilime önem veren, hep bir üstüne koyan kişi olmalıdır. Seküler olma zorunluluğu yok yani.
13) İnanmayı isteyen ve bu doğrultuda hareket eden, doğru yolu arayan kullar, şanslı kullardır.

Bu kadar kelamdan sonra; Fetva vermek, herşeyi en ince ayrıntısına kadar bilmek ve bunu anlatmak, herkesin harcı değildir. Her sakallı dedeyi alim zannetmemek gerek. Böyle figürler bizde boldur. Ben naçizane olarak, bildiklerimi ve var olan kaynaklardan gelen bilgileri aktardım. Kimseyi yargılamak, ötekileştirmek üzerimize vazife değildir. Ancak; dini açıklamak, yardıma ya da desteğe ihtiyacı olanları bilgilendirmek görevimizdir.

Farklı ülke ve dinlerde bu çok kutsal ve saygı gören bir durumken; bizim ülkede tam tersi, ilginç. Yardımcı olduysam ne mutlu..
 
İnsanların aç kaldıklarında yedikleri tanrı olamaz sanırım :D .

Ne kadar olabileceği kişiden kişiye göre değişir. Fakat puta tapmanın kulağa saçma gelmesi başka bir tanrıyı daha mı doğru kılıyor?

Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.

Bu videoyu uzun zaman önce seyretmiştim. Verdiği cevap oldukça mantıktan uzak.

Koşulsuz sualsiz iman etmeniz isteniyor." Eğer böyle bir şey istenseydi Kur'an ilk emri "Oku" olmazdı. Allah sana akıl vermiş. Oku araştır öğren demiş. Sorgulayacaksın ki gerçeği bulasın. İslam dini o kadar basit ki bazı şeyleri biz insanlar zorlaştırıyoruz. Tüm dinlerin ortak paydası insanlığa faydalı olmaktır.

Neresi saçma mesela açabilir misiniz?

Arkadaşlar, konuyu açma sebebim dini tartışma yapmak değil. Şu anda doğru dine inandığını düşünen kişilerden, kendilerini inanmaya iten sebep ve düşünceleri edinmek istiyorum. Ayrıca dediğiniz de doğru değil. Kuran'ı baştan sona okuyan bir kimsenin İslam'da zorlama olmadığını inanmasını oldukça ilginç.


Hiç şüphesiz, Zikri (Kur’an-ı Kerim’i)Biz indirdik, Biz; ve elbette (kıyamete kadar)Onu (bu kutsal metni değiştirilmekten ve dejenere edilmekten koruyup aynen)muhafaza edicileri de Biziz
Hicr Suresi 9.Ayet.
Tabi ki diğer kitaplar da hiç şüphesiz Allah tarafından indirilmiştir ama her seferinde bozulmaya uğramış insanlar kendi menfaatlerine göre değiştirmişlerdir. Son din ise buna engel olacağını bu ayette söylemiştir. Sana tek tavsiyem Türkçe anlamlı bir Kuran al ve her ayetin anlamına bak sadece bunları okusan bile "vayy bee neler diyor" diyeceksin.

İnanmayan birine Kuran'dan ayetler vermeniz gerçekten hiç bir anlam ifade etmiyor. Diğer dediğinize gelirsem, Kuran'ı elbette Türkçe okudum. Bitirdikten sonra sandığınızdan çok daha farklı şeyler düşünmüştüm.
 
Ne kadar olabileceği kişiden kişiye göre değişir. Fakat puta tapmanın kulağa saçma gelmesi başka bir tanrıyı daha mı doğru kılıyor?



Bu videoyu uzun zaman önce seyretmiştim. Verdiği cevap oldukça mantıktan uzak.



Arkadaşlar, konuyu açma sebebim dini tartışma yapmak değil. Şu anda doğru dine inandığını düşünen kişilerden, kendilerini inanmaya iten sebep ve düşünceleri edinmek istiyorum. Ayrıca dediğiniz de doğru değil. Kuran'ı baştan sona okuyan bir kimsenin İslam'da zorlama olmadığını inanmasını oldukça ilginç.




İnanmayan birine Kuran'dan ayetler vermeniz gerçekten hiç bir anlam ifade etmiyor. Diğer dediğinize gelirsem, Kuran'ı elbette Türkçe okudum. Bitirdikten sonra sandığınızdan çok daha farklı şeyler düşünmüştüm.

Dini tartışma olayı yapmıyoruz. Sadece nereyi anlamadınız orayı sorun dedim. Evet İslam dininde zorlama yoktur. 5 vakit namaz kılmıyorum ancak elimden geldiğince cuma namazlarına gidiyorum. Kimse bana neden 5 vakit kılmıyorsun demiyor. Çünkü o benimle Allah arasında olan bir durum. Sadece o 5 vakit namazları kılarsan daha iyi olur diyorlar.
 
Seni külçe altın dinine davet ediyorum:
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 
Gerçekten bu konuların doğrulu konusunda derinlere girmek insanı çıkmaza götürebilir; bunun beraberliğinde kafa karışıklığına da. Ben ne ateistim ne de deistim ne de Müslümanım şu anki görüşüm deistliğe girse dahi deist değilim; kendimi herhangi bir şeye kategorize etmek istemiyorum çünkü. İçinin en derinlerinden gelen his senin kendi doğrundur bence.
 
@acv Güncel hayattan, duygulardan, düşüncelerden, paradokslardan, kişisel durumlardan kaynaklanan konularda insan; sorular sormak, cevaplar almak ister. Doyurucu bir metin olması adına, biraz önce destan yazdım. Ancak yorumlarını okuduğumda şunları da es geçmemek gerektiğini hissettim. Sonuçta burası bir platform ve konuyu çözümsüz bırakmamak gerek.

Kur'an aslında akıl sağlığı yerinde her bireyin okuyabileceği ve anlayabileceği bir kitap. Yalnız, normal Arapça'ya benzese de, kendine has bir dili vardır. Büyük bir edebiyat ve felsefe içerir. Durup dururken, Arapça bilen ya da benzer tecrübesi olab kişiler çeviri yapınca sorun çıkıyor. Bu işi, anlatılmak istenenin ne olduğunu kavrayabilen ve bunu, sıradan okuyucunun anlayacağı şekilde aktaran uzmanlar yapmalıdır. Küçük ayrıntılar, nüanslar olayı farklı boyutlara taşıyabilir. Çünkü bu sadece bir "translate" değil. Hele hele bazen; İslam hukuku, yaşayış biçimleri gibi konularda öylesine karanlık tablolar çizilir ki, şaşkına çevirir. Bu çarpıtmalara birçok örnek var. O kadar ilahiyat profesörü ya da geleneksel din eğitimi safhalarından geçmiş din adamları öylesine ters düşmüşlerdir ki; doğrusunu bulmak, samanlıkta iğne aramak gibi bir şey. Yukarıda belirtilenlerle genellikle, dinin yasakladığı konularda karşılaşılır. Metin çok başlıklı, ayrıntıya girmek isterim ancak sorulmayan bir şeyi uzatmayalım.

Konuyu açma sebebin; "Doğru dine inandığını düşünenlerin, onları inanmaya iten sebep ve düşünceleri."

Mantık doğuştan gelen bir özellik. Ancak onu kullanmak, istediğimiz doğrultuda çalıştırmak ve yönlendirmek; zamanla, çevresel etkiler ve uyaranlarla şekillenir. Hangi ortamda yetiştiğimiz, dünyayı algılama safhalarında hangi kitapları okuduğumuz ya da hislerimizi yönlendiren değişkenler çok önemli. Bunlar bizim ana bilgilerimiz oluyor, bir sürü değişime uğrasa da, kendisini bir yerlerde hep hissettiriyor. Bunun için böyle bir sürece gireceksen, bazı şeylerden soyutlanman gerekir. Bu her alanda böyledir. Çok dramatik bir olay yaşamadığın sürece, inanmaya iten sebepler bu aşamadan sonra kendini gösterebilir.

Bazı şeyleri hazmetmiş, algıları açık biri olarak, benim inanmama yeten birçok sebep var. Bunlardan bazıları;
1) "Olmak", bana göre Allah'tan geliyor. Yani bir şeyin olması için, onu destekleyen ikinci bir etkene ihtiyaç yok. Onlar sadece vesile. Vesileleri de Allah yaratır. Biz bu vesileleri istiyorsak dua ediyoruz. Önce çalışıp, takdiri Allah'a bırakıyoruz. Bazen, karmaşık görünen şeylere çok uzaktan bakmak gerekir.
2) Dünyada var olan sorunların temeline inildiğinde karşılaştıklarım,
Örneğin zekat; Allah, dilediği kullarına zenginlik verir. Çalışarak kazanılıyor elbette. Ancak kul, sadece bunun yeterli olduğunu düşünebilir. Bir sabah kalktığında felç olarak uyandığını düşün ya da her şey güzel giderken bir anda soyulduğunu düşün. İşte bu iyilik ve zenginlik bahşedilen müslüman kullara zekat farz kılınmıştır. Malının 40'ta birini verecektir. Milyar dolarlık müslümanları hesap edersek çok şey değişmiş oluyor. Ama biz ne yapıyoruz. Şu 50 lirayı verelim, gönlümden koptu. Senin gönlüne kalmamış, aslında 1000 TL vermen gerekiyordu. Bu örneği 100'le çarpacak örnekler mevcut.
3) Bir din var ama kulun hiçbir şey yapmasına gerek yok, takılsın öyle mantığının saçma olması,
4) Yaşamda tanıklık ettiğim bazı şeylerin, beni daha fazla yönlendirmesi,
5) İnanmanın, inanmamaktan daha onurlu olduğunu düşünmek,
6) Bir huzursuzluk ya da pişmanlık hissettiğimde, yanlış yaptığımı biliyor olmak ve bunun default olarak gelmesinin, öylesine gelişen bir süreç olamayacağını düşünmek,
7) Hiçbir şeyin kendi kendine olamayacağını düşünmek, (O teoriler de yalanıp yutuldu, merak edilmesin)
8) Kimse bilemez ama; ortalama ömür 80 yıl diyelim. Bir şeye inanmayarak yaşamak, inanarak yaşamaya göre, bir şeyleri kaçırmak gibi geliyor ki kaçıracak vakit yok. Nitekim, Kur'an'da da söz edilir. İnanmanın erken olanı makbuldur. Adam 75 yaşına iman ediyor 2 sene sonra ölüyor. Kendine yaptığın bir haksızlık resmen.

İşte bu şekilde..
 
Arkadaşlar, konuyu açma sebebim dini tartışma yapmak değil. Şu anda doğru dine inandığını düşünen kişilerden, kendilerini inanmaya iten sebep ve düşünceleri edinmek istiyorum. Ayrıca dediğiniz de doğru değil. Kuran'ı baştan sona okuyan bir kimsenin İslam'da zorlama olmadığını inanmasını oldukça ilginç.

Öncelikle, "İmana gelebilir miyim?" diye bir soru sormuşsun. Belli ki boşta kalmış; zihnini bugüne kadar boş işlerle meşgul etmiş, sonunda hakikatı arar olmuş bir kimsesin. Eğer bu soruyu sormuşşan, soruyu sana sorduranın da; Allah olduğunu tahmin edersin. Biz eşref-i mahlukat olarak yaratılmış canlılarız (Yaratılanların en hayırlısıyız). Sağlıklı düşünürsen; imana gelebilmende bir engel yoktur. İstemen yeterlidir. Bir ezan okunduğunda gözünden yaş geliyorsa veya kalbinin ritminde bir değişiklik hissediyorsan, Kuran-ı Kerim okunduğunda; kulaklarının sese doygunluk derecesi artıyorsa, vücudundaki kıllar elektrik almışçasına dikiliyorsa ve nefes alman derinden oluyorsa, imana gelebilir misin?, düşün.
Sence bu duygular bir istisna mı ya da bir tesadüf mü?, zora düştüğünde sana yardım eden; her gece yattığında, sabahı eden; kalkmanı sağlayan, imana gelebileceğini düşünmeni sağlayan kimdir?. Şeytan bile sonunun cehennem olduğunu bile bile, gecesini gündüzüne katıp Allah'ın kullarını azdırmak için çalışırken, senin imana gelebilme düşüncesinde bu kadar mı kararsızsın?(kızmıyorum kardeşim, sordun cevapladım). İslamda zorlama olmadığına inandık demedik ki; "Dinde zorlama yoktur". Dedi Allah(Seçmekte serbestsiniz).
Tabi sorgulayacaksında. Fazla sorgularsan kafayı üşütmen garantidir. Allah insana o kadar sorgulama yeteneği vermiş. Sonuna gidebilseydin; dünya'ya gelmen amaçsız olurdu. İşin asıl esprisi de sonundadır.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Geri
Yukarı