İnsan yemek yediği zaman miğdesi doyar o zaman en sevdiği yemek önüne gelse yine de yemek isteği gelmez. Çünkü o an için doymuştur. İnsanda şöyle bir inanış var. Bir şey çoksa az olana değil çok olanın kabul ettiğini kabul ediyor.
Teknoloji diye bir şeyin olmadığı zaman insanlara birisi gelse teknolojiden bahsetseydi hiç kimse o kimseye inanmayacaktı o an için imkansızdı çünkü işte maneviyatta böyle bir şey şimdi desem ki kalp Allah zikriyle huzur bulduğu zaman nasıl ki mide doyuyor isteği kalmıyor işte kalpte zikir ile doyuma ulaşınca dünya arzusu kalmadığı tasavvuf ehli tarafından söyleniyor.
Ama bu doyum ebedi yani istekte ebedi olarak kesilmiş oluyor. Bazı velilerin tahtı bırakıp fakirliğe bürünmesi gibi. Örnek: Sahabe efendimizden Musab bin umeyr ra. Velilerden İbrahim bin ethem Hz, Aziz mahmud hüdai Hz ve çok da böyle örnekler var. Bu maneviyat ne kadar büyük bir şey ki o kimse zenginliği, padişahlığı bırakıp fakirliği tercih edip aza kanaat ederek bir hayat sürebiliyor.
Demek ki maneviyat sahibi kimseler fakir ve rütbesizde olsalar nice rütbeli ve zenginlerden daha güçlü ve huzurlu olabiliyorlar.
"Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise mâneviyatta kördür."(1)
Büyük bir velinin sözü