İnsan neden doyumsuz?

Konunuzu maddi yönden sorduğunuz için o yöne ağırlık vererek cevaplayacağım.
İnsan var olduğundan beri sürekli olarak bir yarış içinde. Bu yarış bazen güç bazen şov bazende sevgi yarışına dönüşüyor. Örneğin bir telefonumuz var fakat neden daha iyisini istemiyesiniz diye her zaman kendinize sorarsınız üstelik bu sadece dediğim ürüne yönelikte değildir. Hayatın her alanında böyledir. Daha iyi bir eş, daha iyi bir başarı, daha iyi bir araba... Bu liste daha çok uzayıp gider. Eğer birey kendini dizginleyemezse olması gereken bu yarış rayından çıkar ve kişinin sonunu getirir. Aslında doyumsuzluk değil ama elindekilerle yetinmeme dozu ayarlandığında oldukça fayda sağlayacaktır ama dediğim gibi teraziyi ayarlamak lazım. Bunun yoluda kişinin terbiyesinden geçer.
 
Doyumsuzluk ne kadar şeytani bir duygu olarak görülse de insanın doyumsuz olmaya meyilli olması hayatımıza birçok açıdan kalite ekliyor. Bu duyguya aşırı kaptırdığında ise toksik bir hâl alabileceği tabii ki bir gerçek.

Bunun haricinde doyumsuzluğun insanları ve insanın düşünce mekanizmasına göre hareket eden yapay kurumları nasıl rekabete sürüklediğini, bu rekabetin ise bize faydalarını hayatımızda gözlemleyebiliriz.

Zenginlik bir güçtür ve biz güç arzusunu barındıran varlıklarız. Güçlü bir varlık bile daha güçlü olmak ister. Bu güçlü varlıklara zenginler diyebiliriz. Bizim bu arzuyu benimseyeceğimiz bizim irademize dayalı bir şey. Kendini toksik bir şekilde tüketmezsen bu duygu seni bu arzuyu baskılayan bir insandan daha öteye taşıyacaktır.
 
Cevaplarınız maddi açıdan bakılırsa güzel ama asıl soruya gelince daha da derine inersek madde neden insanı tam olarak doyuramıyor yani iç alemimizde huzur bulsakta neden bu huzur kalıcı olmuyor. Acaba bizim huzur dediğimiz şey haz mı geçiçi bir şeye yani hemen yanıp sönen bir şeyin adına huzur ismini vermek ne kadar doğrudur. İnsan sadece maddeden mi ibaret. Maneviyattamı acaba aradığımız huzur denilen görünmeyen ama hissedilen manevi bir duygu. Manevi alanlarda insanın içini bir huzur kaplıyor. İllaki hayatınızda denk gelmişsinizdir. Ancak bu huzuru madde veremiyor. Asıl meselenin bu olduğu kanısına vardım gibi bazı zenginler tanıyorum ama huzursuzlar. Bir söz var. İnsan rabbiyle beraberse zindandada olsa saraydadır. İnsan rabbiyle beraber değilse saraydada olsa zindandadır. Demek ki bu beraberlik her insanın ulaşabildiği bir şey değil. Bu sözden anladığım insan zenginde olsa hangi zevkleri tadarsa tatsın içini sıkan daraltan o sonsuzu arzulayan kısmı bir türlü doyuramıyor eksik kalıyor bir şeyler o şeye tam olarak çözüm bulamıyor geçiçi oluyor yani tuzlu su içmek gibi yandıkça içiyor içtikçe susuyor. Belkide kalbimizin aradığı o sonsuz duygu sadece rabbiyle beraber olmayı başarabilirse doyuyor. Konu buralara kadar gelsin kademe kademe ilerlesin diye bu kadar yazmak istemedim sizce acaba doğru mu düşünüyorum yoksa yanılıyor muyum?
 
Son düzenleme:
Cevaplarınız maddi açıdan bakılırsa güzel ama asıl soruya gelince daha da derine inersek madde neden insanı tam olarak doyuramıyor yani iç alemimizde huzur bulsakta neden bu huzur kalıcı olmuyor. Acaba bizim huzur dediğimiz şey haz mı geçiçi bir şeye yani hemen yanıp sönen bir şeyin adına huzur ismini vermek ne kadar doğrudur. İnsan sadece maddeden mi ibaret. Maneviyattamı acaba aradığımız huzur denilen görünmeyen ama hissedilen manevi bir duygu. Manevi alanlarda insanın içini bir huzur kaplıyor. İllaki hayatınızda denk gelmişsinizdir. Ancak bu huzuru madde veremiyor. Asıl meselenin bu olduğu kanısına vardım gibi bazı zenginler tanıyorum ama huzursuzlar. Bir söz var. İnsan Rabbiyle beraberse zindandada olsa saraydadır. İnsan Rabbiyle beraber değilse saraydada olsa zindandadır.Demekki bu beraberlik her insanın ulaşabildiği bir şey değil.Bu sözden anladığım insan zenginde olsa hangi zevkleri tadarsa tatsın içini sıkan daraltan o şeye tam olarak çözüm bulamıyor geçiçi oluyor yani tuzlu su içmek gibi yandıkça içiyor içtikçe susuyor. Konu buralara kadar gelsin kademe kademe ilerlesin diye bu kadar yazmak istemedim sizce acaba doğru mu düşünüyorum yoksa yanılıyor muyum?
İnsanların "manevi" bir ihtiyaçları olduğu konusunda haklısınız bence. Zaten inançlar insanların bu manevi ihtiyacını karşılamak için ortaya çıkmadı mı? Bilinmeyeni aydınlatmak ve insanın manevi boşluğunu doldurmak.
 
Artık insanlık maddede zirveye geldi bunun tam olarak çözüm olmadığını anladılar. Bazı kimseler belki ulaşamadı o kadar ama ulaşanlarında rahat edemediklerini anlayıp başka arayışlara yöneldiklerine inanıyorum işte tam bu noktada yani dönüş dediğimiz bir duruma gelip rabbine dönen insanlar olduğuna inanıyorum. Ayet belirtmeyeceğim ancak kalbin Allah'ı anmakla huzur bulacağını bildiren bir ayet var. Bir şeyi en iyi onu üreten bilir. Bizide yaratan bilir ve bunun cevabını kitabında vermiş. Anlaşılıyor ki insan kendine yetecek kadar bir maddiyata sahip olsa kalbi rabbiyle huzur bulsa bu bana yeter deyip yani kanaat sahibi olup hayatına devam edebilir diye düşünüyorum. Tabii herkesin inancına saygı duymak gerek duyuyorumda ama benim inancıma göre hakikat bu başka hiçbir şekilde kalp denilen manevi cevher doymuyor. Doyurdum diyende aslında doyurduğunu zannedip kendi kendini kandırıyor doyuramadığını iç alemindeki arayışın bir türlü son bulmadığını biliyor. Bilmiyorum hani hep arıyozya belki de hep Allah'ı arıyoruz ama ne yazık ki sanki yanlış yerde arıyor belki de bir ömür bu işe yetmiyor. Sonuca gelirsek hayattan hiçbir şey anlamadan veya anlamamız gerekeni anlamadan belki de göçüp gidiyoruz diye düşünüyorum.
 
İnsan herşeyin daha iyisini ister.
Mümkün olan en iyisine sahip olmak ister insan doğasına gayet normal bir durum. Tabiki de çok çok ilerisinde aç gözlülük.
 
Hep ben hep ben diye diye insanlar bu hale geldi cimrilik yapan kişiler genelde doyumsuz olur. Kimiside ihtiyacı kadar alır şöyle düşün sokakta tatlı dağıtılıyor kimisi başkaları da var diyerek 3 paket alıyor kimi insan ise 1 paket alır hayır olduğu için genel durum cimrilik ve bencilliktir yani.
 
İnsan her şeyin en iyisini ister yani inancı olanlar için konuşuyorum inancı olmayanlara saygım var. İnsan cenneti dünyada arıyor. Ama bulamıyor. Sanki dünyadakiler cennetekileri anlatmak için numune gibi gölgesi gibi. Nefsi terbiye olmayan insanda yani ruhu nefsine hakim olamayan insanda sabırlı, kinsiz, tevazulu, cömert yani iyi huylarını kullanamıyor veya kullanmakta güçlük çekiyor. Sorularımın cevaplarını kısmı olarak aldım diğer kısmınıda kendim düşünüp bulmaya çalışıp cevaplamaya çalıştım biraz uzun olsa da doğru olduklarına inanıyorum. Bu konuyu başka açma sebebim belki iç aleminde bunalım geçiren, bir çıkmaza düşen bir dert içine düşen birileri vardır. Belki burada yazılanlar o kimseler için fayda sağlayacağına inandığım içinde bu konuyu açmış bulundum. Akıl akıldan üstündür denmiştir bu doğru herkesin seviyesi farklı belki bizden daha iyi bilen kavrayan birileri olabilir. Belki birilerine faydalıda olabilirler diye düşünüyorum. Her şey saygı ve sevgi ile akar giderse blr sorun oluşacağını zannetmiyorum. Ancak tartışmalara akıl ve ilim değil de ego dediğimiz nefis yani cehalet karışırsa olayların sonucu hep kötü oluyor.
 
Son düzenleme:
Konunuzu maddi yönden sorduğunuz için o yöne ağırlık vererek cevaplayacağım.
İnsan var olduğundan beri sürekli olarak bir yarış içinde. Bu yarış bazen güç bazen şov bazende sevgi yarışına dönüşüyor. Örneğin bir telefonumuz var fakat neden daha iyisini istemiyesiniz diye her zaman kendinize sorarsınız üstelik bu sadece dediğim ürüne yönelikte değildir. Hayatın her alanında böyledir. Daha iyi bir eş, daha iyi bir başarı, daha iyi bir araba... Bu liste daha çok uzayıp gider. Eğer birey kendini dizginleyemezse olması gereken bu yarış rayından çıkar ve kişinin sonunu getirir. Aslında doyumsuzluk değil ama elindekilerle yetinmeme dozu ayarlandığında oldukça fayda sağlayacaktır ama dediğim gibi teraziyi ayarlamak lazım. Bunun yoluda kişinin terbiyesinden geçer.

Mesajınızı okuyunca Trainspotting'in açılış sahnesi geldi aklıma. Bilmeyenler için onu da bırakalım;

Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.

Not: Film izlenmek istenirse, belli bir yaşın üstünde olunması uygun olur.

Konu hakkında da Şair Attabi'nin şu ifadeleri hoştur;

“İnsan ancak edebi ve zekâsıyla yükselir. Elbisesi ve süsüyle değil! Allah, görüntüsü ve yakışıklılığı ile yükselmek isteyen insanı rezil eder. Hayır, Rabb’a yemin olsun ki insanın iki küçük uzvu; kalbi ve dili yücelmedikçe, derdi ve bilinci doğru bir yolda olmadıkça insan şeref sahibi olamaz.”
 
Son düzenleme:

Geri
Yukarı