Irkımızı öğrenmek

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Bu kadar zor olamaması gerek kanıtlanmış bir şeyin açıklaması
Sorun açıklamak değil, şurada 5 dakikada bir makaleden alıntı yaparak açıklayabiliriz. Sorun senin bunu kendin çok kolay bir şekilde yapabilecek olmana rağmen, bizden istiyor olman. Bu da biz sana ne dersek diyelim, sen cümlelerden laf cımbızlayıp kendince haklı çıkmaya çalışacaksın.
 
Bu kadar zor olamaması gerek kanıtlanmış bir şeyin açıklaması
Buyur araştırmayı sevmiyorsun galiba.

Evrim, biyolojide mutasyon ile değişikliğe uğrayan canlı türlerinin Mendeliyen genetik kurallarına göre özelliklerini yavrularına geçirmesi, bu yavruların olumlu veya olumsuz doğal seçme süreçleri tarafından seçilerek çoğalması ve belirli canlı toplulukları içinde egemen hale gelmesi veya yok olması sürecidir. Bazen dünyanın evrimi, evrenin evrimi ya da kimyasal evrim gibi kavramlardan ayırmak amacıyla organik evrim ya da biyolojik evrim olarak da adlandırılır. Evrim, modern biyolojinin temel taşıdır.[1] Bu teoriye göre hayvanlar, bitkiler ve Dünya'daki diğer tüm canlıların kökeni kendilerinden önce yaşamış türlere dayanır ve ayırt edilebilir farklılıklar, başarılı nesillerde meydana gelmiş genetik değişikliklerin bir sonucudur.[1] Evrim, bir canlı popülasyonunun genetik kompozisyonunun rastgele mutasyonlar yoluyla[2] zamanla değişmesi anlamına gelir.[3] Genlerdeki mutasyonlar, göçler veya çeşitli türler arasında yatay gen aktarımları sonucu türün bireylerinde yeni veya değişmiş özelliklerin (varyasyonların) ortaya çıkması, evrim sürecini yürüten temel etmendir. Evrim, bu yollarla oluşan değişimlerin popülasyon genelinde daha sık veya daha nadir hale gelmesiyle işler. Dünya'daki canlı türlerinden henüz sadece 2 milyondan biraz fazlası tanımlanabilmiş ve sınıflanabilmiştir. Bazı tahminlere göre henüz tanımlanmamış 10 ila 30 milyon canlı türü vardır.[1] Bir milimetrenin binde birinden kısa bakterilerden, yerden yüksekliği 100 metreyi, ağırlığı binlerce tonu bulan sekoya servi ağaçlarına kadar dünyadaki canlı türleri, cüsse, biçim ve yaşayış biçimi açısından çok büyük farklılıklar gösterirler. Sıcak su kaynaklarında kaynama sıcaklığına yakın derecelerde yaşayan bakteriler olduğu gibi, Antarktika'daki buzullarda ya da tuz göllerinde -23 °C'ye varan sıcaklıklarda yaşayan su yosunları ve mantarlar vardır. Aynı şekilde karanlık okyanus tabanlarındaki hidrotermal çatlakların kenarlarında yaşayan devasa boru kurtçukları olduğu gibi, Everest Dağı'nın yamaçlarında, 6 bin metre yükseklikte yaşayan hezaren çiçekleri ve örümcekler vardır.[1] Neredeyse sınırsız sayıdaki bu çeşitli yaşam biçimleri, evrimsel sürecin bir sonucudur. Tüm canlılar, ortak atalardan geldikleri için akrabadır. İnsan ve diğer tüm memeliler, yaklaşık 150 milyon yıl önce yaşamış sivrifaremsi bir canlıdan evrimleşmiştir. Memeliler, kuşlar, sürüngenler, iki yaşamlılar ve balıkların ortak atası 600 myö yaşamış su solucanlarıdır. Tüm hayvanlar ve bitkiler, yaklaşık 3 milyar yıl önce yaşamış bakterimsi mikroorganizmalardan türemiştir.[1] Biyolojik evrim, canlı nesillerinin ortak atadan değişerek türeme sürecidir.[4] Yeni nesiller, eski nesillere göre farklılıklar taşır ve ortak atadan uzaklaştıkça çeşitlilik artar. Evrim, biyolojinin yanı sıra koruma biyolojisi, gelişim biyolojisi, ekoloji, fizyoloji, paleontoloji ve tıp gibi bilim dallarınca da başvurulan ve öğretilen bir bilimdir.[5] Bunun yanında tarım, antropoloji, felsefe ve psikoloji gibi bazı alanları da etkilemiştir. Evrimsel biyologlar evrimin bir olgu olduğunu gösteren verileri belgelerler, nedenlerini açıklayan kuramları test ederler ve geliştirirler. Bu anlamda evrim ve evrimsel süreçlerin araştırılması evrimsel biyolojinin konusudur. Evrimsel biyoloji bilimi, yaşam tarihini, onun bütünlüğüne ve çeşitliliğine yol açan evrimsel süreçler ile mekanizmaları araştırarak yukarıda sayılan disiplinlerin yanında moleküler biyoloji, davranış ve biyocoğrafya alanlarında da yapılan çalışmalara ve bu konudaki olgu ve fenomenlere ışık tutar.[6] Böylece tarihsel verilere ve adaptasyonlara dayalı açıklamalarla bu disiplinlerdeki biyolojik mekanizmalara dair yapılan çalışmaları tamamlayarak bütünleyici bir rol oynar.[6] Biyolojik bilimler genelinde evrimsel bakış açısı, gözlemler düzenleme ve yorumlama ve tahminler yapmak için genellikle vazgeçilmez ve yararlı bir çerçeve sağlar.[6] ABD Ulusal Bilimler Akademisi raporunda da (1991) vurgulandığı gibi biyolojik evrim; "modern biyolojinin en önemli anlayışı, canlıların temel yönlerini anlamak için önemli bir kavram" olarak nitelendirilir.[6]

İnsanlık tarihi boyunca değişik kültürler, insanın, diğer canlıların ve evreninin kökenini çeşitli şekillerde açıklamaya çalışmış bu çaba da pek çok farklı yaratılış mitine yol açmıştır. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam'da canlıların ortaya çıkışı bir yaratıcının tüm evreni yoktan (Latince: ex nihilo) var etmesiyle açıklanır.[7][8][9] İlk Hristiyan din adamlarından Nenizili Gregor ve Augustinus, tüm canlıların tanrı tarafından yaratılmadığını, bir kısmının sonradan tanrının yaratıklarından gelişerek oluştuğunu ileri sürmüştür. Bu iddiayı harekete geçiren güdü ise biyolojik değil, dinîdir. Bu din adamları, tüm canlı türlerinin, Tufan esnasında Nuh'un gemisine sığamayacağını, bu nedenle bir kısmının sonradan ortaya çıkmış olması gerektiğini düşünüyorlardı.[1] Antik Yunan filozofları, kendi yaratılış mitlerini oluşturmuşlardır. Anaksimandros, hayvanların şekil değiştirebildiklerini ileri sürmüştür. Empedokles, hayvanların, önceki hayvanların organlarının birleşiminden oluştuklarını ileri sürmüştür.[1] El-Cahiz'in Abbasiler döneminde yazdığı Hayvanlar Kitabı (Kitab el-Hayavan) adlı kitapta, hayvanların evrim geçirdiği savunulmuştur.[10] Bir olgunun ortaya çıkışında bileşenlerin değişime uğramaları ile ilgili süreç tanımının felsefi açıdan "evrim" kelimesi ile belirginleşmesi çok eskiye dayanır. Darwin'in "Türlerin Kökeni" adlı eserinde yer alan "evrimsel hayat ağacı", canlı evriminin anlatımında kullandığı mitolojik bir simgedir ve pek çok inançta yer alır. Herhangi bir "sağlam ve doğru" biyolojik altyapısı olmasa da, Aristoteles'ten Konfüçyüs'e kadar birçok önemli isim evrim kavramı konusunda yazmıştır. Ayrıca, evrim konusunda İbn-i Haldun ve İbn-i Sina farklı teoriler sunmuşlardır. 19. yüzyılda Lamarck, kazanılan karakterlerin kalıtımına dair bir hipotez öne sürmüş; fakat yaptığı deneyler bu hipotezin yanlış olduğunu göstermiştir. Aynı yüzyılda Charles Darwin, Galapagos Adaları'ndaki gözlemlerine dayanarak, evrimin mekanizmasını doğal seçilimle açıklamıştır. Charles Darwin Ana maddeler: Charles Darwin ve Darwinizm Charles Darwin Evrimin mekanizmasının anlaşılmasında ve açıklanmasında bugün geçerli olan bilimsel sentez, İngiliz doğa tarihçisi Charles Darwin tarafından 1859'da ortaya atılmış olan evrim kuramı üstüne kuruludur. Darwin, organizmaların evrim sonucu ortaya çıktığını ve organizmaların göz, kanat, böbrek gibi belirli bir amaca hizmet eden organlara sahip olmalarının yine evrimin bir sonucu olduğunu ileri sürdü. Bu iddiası temelde doğru olmakla birlikte eksikti.[1] Darwin, kuramını doğal seçilim adını verdiği sürece dayandırıyordu. Ona göre, türdeşlerine göre daha çok işe yarar özelliklere sahip olan canlılar (örneğin daha keskin görüşe sahip olanlar ya da daha hızlı koşanlar) hayatta kalma yarışında avantajlı duruma geçiyor, bu nedenle soyunu devam ettirme şansını artırıyordu. Darwin 1831-1836 yılları arasını, işi gereği, dünyanın farklı bölgelerine seyahat ederek geçirmişti. Bu yıllarda aklında bir tür evrim kuramı şekillenmeye başladı. Farklı bölgelerde geçen 3 yıl sonunda, evrim teorisine en çok katkıda bulunacak yer olan Galapagos Adaları'na vardı. Bu adalardaki doğal yaşamı ve canlıları, Güney Amerika'dakiler (anakara) ile kıyasladı ve o dönem için şaşırtıcı bazı bağlantıları keşfetti. Darwin burada, "başarılı nesiller sonunda, yeni bir türün, halihazırdaki bir türden yavaşça farklılaşarak oluştuğu" kanısına vardı. Doğal seçilim adını verdiği bir işlem sonucunda bu değişimlerin ortaya çıktığına inanıyordu: Darwin'in bu teorisi 3 ana temel üzerine oturmuştur: Bir canlı popülasyonunda çeşitli karakteristikler mevcuttur ve bu değişken karakteristikler popülasyondaki bireyler tarafından yeni doğanlara aktarılır. Canlılar ölenlerin yerine geçecek sayıdan daha fazla yavrularlar. Ortalamada popülasyon rakamları genelde sabit kalır, hiçbir popülasyon sonsuza kadar büyüme göstermez. Türlerin Kökeni Ana maddeler: Türlerin Kökeni ve Doğa tarihi 30 yıldan daha fazla bir süre, Darwin düşünceleri için delil topladı. 1858'e kadar fikirlerini yayımlamaktan kaçındı. Fakat 1858'de, Alfred Russel Wallace, Darwin'e Darwin'in düşüncelerine çok benzer bir evrim teorisi fikrini mektupla yollayınca, Darwin düşüncelerini kamuya sunmaya karar verdi. Daha sonra Darwin ve Wallace evrim teorisi ve doğal seçilim üzerine beraberce bir tez yazıp yayımladılar. Yine de, özellikle 1859'da yayımladığı ünlü kitabı "On The Origin of Species by Means of Natural Selection or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life" (Yaşam Mücadelesinde Doğal Seçilim veya Avantajlı Irkların Muhafazası Yoluyla Türlerin Kökeni Üzerine) sayesinde Darwin'in adı Wallace'dan çok daha fazla duyuldu. Darwin'in bu kitabı daha sonra biyoloji tarihinin en etkili ve önemli kitaplarından olmuştur. 1930'lar ve sonrasında, neredeyse bir asır önce Gregor Mendel tarafından ortaya konmuş olan kalıtım kuramı, moleküler biyoloji'nin kalıtımın moleküler temellerine dair sağladığı bilgi ve Darwin'in kuramının bütünleştirilmesiyle evrim kuramı modern halini aldı. Güncel bakış açısıyla evrim, bir gen havuzu içinde bir nesilden diğerine belli bir karakterin oluşmasında etkili olan alellerden birinin sıklığının değişmesi olarak tanımlanabilir. Doğal seçilim, genetik özelliklerin üremeye katkısı ve popülasyon yapısı bu değişime etki eden faktörlerdir. Bu güncellenmiş evrim teorisinin adı "sentetik evrim kuramı"dır. Sentetik evrim kuramının bugünkü bilimsel değeri hakkında kuramsal biyoloji uzmanı Theodosius Dobzhansky şöyle demiştir: “ "Evrimin ışığıyla aydınlatılmadıkça, biyolojide hiçbir şey bir anlam ifade etmez!" [11] „
 
Bana açıklar mısın o zaman m. Anlatır gibi anlatır mısın? Kanıtlanmış bir şeyi açıklamak çok zor olmasa gerek !
Kanıtlanmış bir şey açıklamaya ihtiyaç duymaz aslında. Genelde inançları açıklamak için can çekişir insanlar çünkü ortada bir kanıt yoktur. Adı üstünde inançtır.

Mantıksal olarak zaten inanç ile kanıt bir arada bulunamaz. Bir inanca ait kanıt sunulduğu anda o şey inanç olmaktan çıkar bilimsel bilgiye dönüşür. Ancak kanıtın olmadığı durumlarda inanç vardır.

Yüzbinlerce akademik makale var, bu akademik makalelerin içerisinde yöntemleri, metodları, kanıtları mevcut. Bilimsel bir yöntemi ve kanıtı olmayan makaleye akademik makale denmez. Hiçbir hakemli dergide de yayınlanamazlar.

Yüzbinlerce kanıtın karşısında, lise mezunu ya da konuyla hiçbir ilgisi olmayan alanlardan mezun (ilahiyat vb.) bir güruh bu yalan dediğinde bir anlamı zaten olmuyor. Gerçekten geçmişini merak ediyorsan ve kafanda soru işaretleri varsa, ayakkokulu sohbetlerde burnunu oyan adamların "Bence böyle" şeklindeki boş sözlerini bırakıp, kim ne demiş ve bu dediğini nasıl kanıtlıyor, bu kanıtları elde ederken bilimsel bir yöntem kullanmışmı, bu kanıtlar gerçekten kanıt değeri taşıyabilen şüphe içermeyen verilermi? sorularıyla alıp makale okuyacaksın.

1 cümlelik slogan sözü milyonlarca sayfalık literatürle kanıtlamak technopat forumda benim gireceğim bir yol değil. Harcayacağım büyük emek karşısın da herhangi bir fayda üretmiş olmayacağım çünkü. Misyoner de değilim, senin neye inandığının benim için bir önemi yok.

Ancak sana kanıtların olduğu kaynakları sunabilirim. Merak ediyorsan zahmet edip okursun. Academia, shoolar, jstor, nature vb. bilimsel araştırma yapabileceğin dijital kütüphaneleri kullanabilirsin.
 
Zor olmasa idi evrim gibi bir acizliğe inanmazdınız daha fazla.
Polemiğe girmek istemiyorum.
Hergün corona virüs mutasyona uğradı haberleri duyuyorsun buna inanıyorsun, ama arkanı döndüğünde de evrim yok diyorsun öylemi :p

Dostum evrim bir ara yaşandığı iddia edilen ve artık gözlenemeyen bir şey değil. Halen devam ediyor. Halen evrimi canlı canlı gözlerinle gözleyebiliyorsun. Her gün yeni hastalıklarla tanışıyorsun, daha önce hiç görülmeyen virüsler, mutasyonlar çıkıyor. Bunlar bir fabrikada çamurdan yapılmıyorlar, önceki atalarından evriliyorlar :)
 
Güldürmeyin beni. 3 tane kitap ismi sayamacak insanların bana böyle yorum yapması hem güldürdü hem üzdü.
Hocam konuya çok alakasız olduğun gerçekten belli. Hayatında bir adet Akademik Makale okumamışsın belli ki, Akademik Makale nedir onu da bilmiyorsundur muhtemelen. Bilimsel Araştırma Yöntemi nedir vs. Böyle şey arıyorsan, bir tane kitap var kitabı mukaddes bütün evrimi kanıtlıyor falan böyle bir dünya yok bilimde.

Bazı kitaplar olmakla beraber, bilimsel çalışmalar yüzlerce makaleye yapılan atıf ve referanslar üzerine yeni özgün kanıtların sunulmasıyla eklektik bir şekilde oluşur. Bilimsel bir şekilde sadece 1 paragraf yazı yazmak için 100 tane makale okuman ve yazdığın yazının her cümlesinde o cümlenin kanıtı olan makalelere referans vermen gerekir. O bir paragrafın doğruluğunu anlamak isteyen kişinin de, o paragraf içerisinde verilen tüm referans kaynaklara gitmesi gerekir. Tüm bu zahmeti de pazaryerinde konuşan ve bir şeylere inanan hasan hüseyini ikna etmek için yapmazlar. Eseri oluşturur koyarlar literatüre. İsteyen de açar okur.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Geri
Yukarı