İsrail-Filistin ilişkileri

Türk askeri hiç derdi yok sanki ordu oyuncakta kudüse gitsin.
Bunlar hiç hayatında ordu yürütmemiş veya lojistik ve mobilite denen şeyden bir haberler.

Ne filistin ne İsrail haklı bana kalırsa ikisi haksız çünkü savaşta haklı olan taraf yoktur.

Beni üzen taraf sadece masum olayla alakası olmayanların zarar görmesi olacak.
Yoksa görüyoruz ümmetçilere sokaklarda Türkçe yerine daha çok arapça konuşma duyuyoruz deyince "koskonmoyo dovom osmonlo goloor" gibi saçma şeyler diyorlar.
Ölen imparatorluk dirilse ne olacak?
Mazide kalan gene mazide kalır osmanlı dünyayı teknoloji yönetim ile hakimiyeti altına aldı 2 arabı yanına aldı diye değil.
 
Öncelikle Filistin konusunda çok fazla ideolojik düşünce üzerine odaklanıldığı bir medya gündeminin olmasının beni üzdüğünü söylemeliyim. Filistin, halkı müslüman bir ülke olsa da yöneticilerinin İsrail ile, ABD ile iş tutmaları sebebiyle şu anda pek de masum olarak yargılanamaz.
1901 yılında bölgeye başlayan ilk Yahudi göçlerinde İngilizler ve Yahudilerin baskılarıyla topraklarını Yahudilere satan Filistin halkı, ilk hatasını burada yapmıştır. Zira zamanında Fransızlar ve İngilizler, Kıbrıs'ı ve bazı toprakları Osmanlı'dan koparmak için para teklif etmiş, dönemin padişahı II. Abdülhamid Han tarafından şiddetle reddedilmiş bir girişim olmuştur (Daha sonra kiraya verildi onu da eklemeliyim). Yani şehitlerin kanıyla sulanmış vatan toprağı, 3-5 kağıt parçasına karşılık verilemez. Daha sonra ülkemiz içerisinde Atatürk'ün de yaşadığı dönemde karşı çıktığı^ sosyalist ve komünist rejim yanlıları, yapmayı planladıkları eylemlerden önce Filistin'e gidip oradaki terör kamplarında eğitim görmüşlerdir. PKK'ya destek veren dönemin hükümetleri, ki bunlar bizzat halk tarafından seçilmiş hükümetlerdir, Türkiye'ye açık açık ihanette bulunmuştur. Daha sonra gözümüzün içine baka baka AB'nin dahi kınadığı Ermenilerin katliamlarını desteklemiş, yıllarca kendilerine hizmet eden Türk milletini bir kez daha arkasından vurmuştur. Sözüm ona Türkiye'yi seven ve destekleyen gerçek Müslüman Filistinliler ayrıdır. Fakat siz topraklarınızı kendi ellerinizle sattınız! Her ne kadar bir katil devleti olsa da, İsrail'in yaptıklarını tasvip etmeyip kınasam da, Filistinliler geçmişteki ihanetlerinin bedelini ödemektedir. Zulmün her türlüsüne karşıyım fakat dün yediğimiz hurmalar... Devamını siz biliyorsunuz. Ha bir de şeyi ekleyeceğim bu ihanet meselesini abartıyorsunuz diyenler. O bütün ortaya sunduğunuz devletlerin bayraklarını bir araya getirin zaten anlarsınız. Bütün Orta Doğu'nun bayrağı birbirinin aynısı. Bu Filistin meselesini başka meselelerle harmanlarsanız yolunuzu şaşarsınız. Zaten milletimize ihanet edenler diğer devletlerden hep zulüm görmüştür buna şüphe yok.
 
Bir konuda da yazmıştım gerçi, bu ihanet olayının hem sonu yok hem de çekmeyeni:

Şimdi bu konu forumda uzun süredir tartışılıyor. Genelde de bir "İhanetin bedelini ödüyorlar, bize karşı çıktılar, arkadan bıçakladılar ve bedel ödüyorlar" gibi söylemler var. Haklılar da. Ancak gelin büyük resme, son 100 seneye bir bakalım.

Bakın Osmanlı'ya ihanet etti ve arkasından vurdu diye yola çıkarsak, inanın bana dost kalacak ne devlet ne millet kalır. Osmanlı topraklarının dört bir yanındaki milletlerden askerler, asıl devletlerine yardım için Kurtuluş Savaşına gelirken, onların topraklarında gözü milliyetçilik ile kör olmuş birileri, asıl devletlerine ihanet ediyordu.

Arap falan fark etmeksizin, çoğu da bunu acı şekilde ödedi, biliyor musunuz?

  • Boşnak, Sırp ve Hırvatlar: İçlerindeki sözde milliyetçilik sevdalıları yüzünden halk perişan oldu. Yüz senelerce kardeş olarak yaşan halk, şimdi birbirine koyu bir düşman. Boşnakların çekmediği kalmadı, diğerlerinin de devletleri ancak Avrupa gizli mandası ile ayağa kalktı.
  • Suriye: Şimdi bile savaş devam ediyor ki ondan önce karışıktı.
  • Irak: Terör örgütlerine yuva olmaktan kurtulamadı. Adam akıllı bir otorite bile görmedi tarih boyunca ki 2000'lerin başında ABD'nin girmesi ile daha da berbat hale geldi.
  • Cezayir ve Fas: 60'lara kadar Fransız sömürgesi gibi yaşadılar. En son kanları ile bağımsızlıklarını almak zorunda kaldılar ama çoktan asimile olmuşlardı bile.
  • Mısır: Senelerce İngiliz sömürüsü olarak kaldılar. Ülkelerinde taşınabilir ne kadar tarihi eser varsa ABD'ye, Fransa'ya, Londra'ya aktı. Senelerce ülkenin geliri İngiltere'ye aktıktan sonra akıllandılar, savaşarak bağımsızlıklarını aldılar. Hala da rezil haldeler, ki seneler önce darbe bile oldu.
  • Suudi Arabistan: Burada ayaklanan asıl halk söz sahibi bile olamadı. Savaştan sonra hepsi bertaraf edilip Vehhabi Suublar başa geçti. Ülkede bir tane bile türbe, tarihi eser bırakmadılar neredeyse. O kadar saçma işlere giriştiler ki isyan edenler, ömürlerinin sonlarını pişmanlık ile geçirdiler. Fayda etti mi, hayır.
  • Ve, Filistin: Anlatmama bile gerek yok, görüyorsunuz. Senelerdir öyle ya da böyle evlerinden ediliyorlar, zulüm görüyorlar. Belki tamamen oradan silinecekler.
Gördüğünüz gibi ihanet edenler bedel ödediler, acı da olsa kanlı da olsa ödediler ve bazıları hala ödemeye devam ediyor. Hani bazıları bu olaylar yeni başlıyor, yeni yeni bedeller ödeniyor sanıyor ama I. Dünya Savaşından beri hepsi bir şekilde bedel ödedi, ödüyor.

Şimdi herkes bir şey düşünüyor ve herkes mevcut tabloyu farklı yorumluyor ancak aslolan bir nokta var diye düşünüyorum: Bu toprakların tekrardan huzur ve barış yeri haline gelmesini istemek.

Ben bir sene önce burada Doğu Türkistan'daki zulme de karşı geldim. Bakmayın, şimdi sözde milliyetçi kesilen herkes o zamanlar radikal dini gruplar olarak görüyordu, orada zulüm gören halkı, hatta destekleyenler bile vardı. Senelerce önce Bosna'da olanları burada aktardım, her sene konusunu açar, insanların hatırlayıp ibret alması ve tarihi öğrenmesi için çabalarım. Filistin meselesinde de İsrail her sene sorun çıkartır, ben yine burada masum halkın yanında olurum. Bu nedenle asıl nokta masum ve zulüm gören halkın yanında olabilmektir.

Yoksa o şunu destekliyor, bu bizden, o değil, bu geçmişte şunu yapmış diye olaya girersek emin olun bana hepsine düşman kesilir çıkarız. Olayların içinde siyaset ve politika da ağır şekilde karışmış durumda, buna da dikkat etmek lazım.

O nedenle mazlumun ve zulüm görenin yanında olmak, hiç yoksa zulmedeni desteklememek önemlidir.

Türk askeri Filistin'e ya da Mehmetçik Filistin'e gibi söylemler de boş iştir bana göre. İçimizdeki onlarca sıkıntıyı geçtim, BM gibi (çalışsın çalışmasın) siyasi ve politik yollar varken direkt olarak ve kontrolsüzce düzenlenecek bir askeri plan (hayal ürünü de zaten) çok çok ağır bir şekilde geri teper.

Barışın ve huzurun hüküm sürdüğü, çocukların bomba seslerine uyanmadığı bir Kudüs dileği ile. Umarım görmek nasip olur.

Ekşi'de bulunan gönderiyi de gördüm. Bir gün içinde 50 sayfa gelmiş. Bizim millet seviyor demek ki bu konuları tartışmayı, bir açından da iyi.
 
Ordu girsin diyenler hala savaşlarda kılıç/kalkan kullanılıyor sanıyordur. Destek alıyor veya almıyor önemli değil. Sonuca baktığımızda adamların savunması çok güçlü. Emin olun bu coğrafyadaki hiçbir ordu Filistin'de İsrail'i yenemez. Türkiye de İsrail de askeri yatırımını savunmaya yapmış ülkeler. Ne biz İsrail'i ne de İsrail bizi anavatanda yenemez.
Ekşi'de bulunan gönderiyi de gördüm. Bir gün içinde 50 sayfa gelmiş. Bizim millet seviyor demek ki bu konuları tartışması, bir açından da iyi.
Tartışmaktan çok konuşmayı seviyorlar. İş bittiğinde bakıyorsun kimse bir şey anlamamış.
 
Savaş çocuk oyuncağı değil. Şu videoya bakın İsrail'in attığı bomba koca binayı yerle bir ediyor. Düşünsenize oturduğunuz binaya böyle bir şey isabet etse? Umarım bir an önce biter bu savaş.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Bu arada videoda ki mühimmat 1 tonluk J-dam olduğu söyleniyor. Yerlisi bizde mevcut:)
Ayrıca bu bomba İdlib'de 33 askerimize kullanılan bomba:(
 
Savaş çocuk oyuncağı değil. Şu videoya bakın İsrail'in attığı bomba koca binayı yerle bir ediyor. Düşünsenize oturduğunuz binaya böyle bir şey isabet etse? Umarım bir an önce biter bu savaş.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
Bu arada videoda ki mühimmat 1 tonluk J-dam olduğu söyleniyor. Yerlisi bizde mevcut:)
Ayrıca bu bomba İdlib'de 33 askerimize kullanılan bomba:(

Tüm bunların sonunda ya İsrail ya da Filistin galip gelecek. Ancak geride harap olmuş bir şehir ve bitik bir halk kalacak.

Yazık.
 
Açılan alakasız konular dönüp dolaşıp bu başlığa bağlandığından bu konuyu açmak istedim. Gelin burada konuşalım, tartışalım.

Kendi fikrimi açıklayarak başlarsam: İki ülke de benzer şekilde haklı ve haksız bence. Ayrıca iki ülkenin de yöneticileri şeref yoksunu kişiler, kesinlikle masum değiller. Evet, Filistin de öyle. İsrail'in Filistin sivil bölgelerini bombaladığı kadar Filistin'i yöneten terör örgütü de İsrail sivil bölgelerinde canlı bomba patlattı, roketler attı. Daha dün sivillere 130 tane roket attık diye övünüyorlardı. Kim olursa olsun sivile saldırmak hoş bir şey değil.

Bu savaşta kim haklı? İki ülke de haklı ve haksız. Bölge Osmanlı kontrolündeyken böyle kıyımlar olmuyor, insanlar barış içine yaşıyordu. 1.Dünya Savaşı sırasında İngilizler gelip Araplara isyan ederlerse kendi devletlerini kurabileceklerini söylerler. Araplar da safça her şeyin altın tepside verileceğine inanır, İngilizleri dinleyip isyan bayraklarını çekerler ama bilmedikleri bir detay vardır: İngilizler aynı şekilde ABD'yi yanlarına çekmek için Yahudilere de bölgede devlet kurma sözü vermiştir. İşte karışıklık burada başlar. Savaş bitip bölgenin kontrolünü İngilizler aldığında yoğun Yahudi göçü başlar. Aynı bölge iki tarafa da vaat edildiğinden tahmin edeceğiniz gibi olaylar çıkmaya başlar. Özellikle Hitler'in Yahudi soykırımından sonra bölgeye olan Yahudi göçü iyice hızlanıp olaylar büyüyünce İngilizler bölgeden çekilip olayı Birleşmiş Milletler'e kilitlemeye arar verir. BM aylarca süren incelemeleri sonrası bölgeyi hemen hemen eşit şekilde 2'ye bölüp Kudüs'ü tarafsız bölge yapmayı teklif eder. Yahudiler bu teklifi kabul edip kendi devletlerini kurarlar ancak Araplar yüzyıllardır yaşadıkları bu bölgeyi tamamen kendi hakları olarak gördükleri için bölüşmek istemez, savaş açarlar. Milis kuvvetleri şeklinde olan düzensiz Arap birlikleri İsrail'i yenemezler. Bunun karşılığında İsrail her kazanan devletin yaptığı gibi topraklarını genişletir. Araplar yenilginin acısını atlatamadı, İsrail ise komşularının onu yok etmek için birleştiğini hiç unutmadı. İki taraf da yeni bir savaşın er ya da geç kaçınılmaz olduğunu biliyordu ve o savaş 1960'lı yıllarda çıktı. 6 Gün Savaşı olarak adlandırılan savaş ezici İsrail üstünlüğüyle bitti. Mısır'dan Sina Yarımadası gibi bölgeleri alan İsrail sonuç olarak topraklarını 4'e katlamış oldu. Mısır daha sonra yalvar yakar topraklarını geri alsa da İsrail aldığı diğer bölgeleri vermedi. O günden beri Filistin canlı bomba gibi alçakça yöntemlerle İsrail sivillerine saldırıyor, İsrail ise aynı alçaklıkla karşılık veriyor.

Kısanın da kısası özet bu şekilde. En azından benim bildiğim kadarı bu. Sonuç olarak olayların arkasında yine İngiliz haltları var. Ben iki milleti de aynı oranda haklı olarak görüyorum. Bu konuyu açmamın asıl nedeni de tartışılacak konunun olmaması. Forumda bu konuya yoğun ilgi var ve bu nedenle alakasız konular kirleniyor 🙂
Bu konu hakkında size belgeli bir kaynak bırakmak istiyorum biraz uzun ama sonuna kadar okuyup düşününüz.
 
maxresdefault.jpg

Tarafsızlık en iyisi. 2 taraf da haksız. Savaşın haklı olanı yoktur ama bu "islam" milliyetçileri beni İsrail'in tarafına çekiyor.
 
Açılan alakasız konular dönüp dolaşıp bu başlığa bağlandığından bu konuyu açmak istedim. Gelin burada konuşalım, tartışalım.

Kendi fikrimi açıklayarak başlarsam: İki ülke de benzer şekilde haklı ve haksız bence. Ayrıca iki ülkenin de yöneticileri şeref yoksunu kişiler, kesinlikle masum değiller. Evet, Filistin de öyle. İsrail'in Filistin sivil bölgelerini bombaladığı kadar Filistin'i yöneten terör örgütü de İsrail sivil bölgelerinde canlı bomba patlattı, roketler attı. Daha dün sivillere 130 tane roket attık diye övünüyorlardı. Kim olursa olsun sivile saldırmak hoş bir şey değil.

Bu savaşta kim haklı? İki ülke de haklı ve haksız. Bölge Osmanlı kontrolündeyken böyle kıyımlar olmuyor, insanlar barış içine yaşıyordu. 1.Dünya Savaşı sırasında İngilizler gelip Araplara isyan ederlerse kendi devletlerini kurabileceklerini söylerler. Araplar da safça her şeyin altın tepside verileceğine inanır, İngilizleri dinleyip isyan bayraklarını çekerler ama bilmedikleri bir detay vardır: İngilizler aynı şekilde ABD'yi yanlarına çekmek için Yahudilere de bölgede devlet kurma sözü vermiştir. İşte karışıklık burada başlar. Savaş bitip bölgenin kontrolünü İngilizler aldığında yoğun Yahudi göçü başlar. Aynı bölge iki tarafa da vaat edildiğinden tahmin edeceğiniz gibi olaylar çıkmaya başlar. Özellikle Hitler'in Yahudi soykırımından sonra bölgeye olan Yahudi göçü iyice hızlanıp olaylar büyüyünce İngilizler bölgeden çekilip olayı Birleşmiş Milletler'e kilitlemeye arar verir. BM aylarca süren incelemeleri sonrası bölgeyi hemen hemen eşit şekilde 2'ye bölüp Kudüs'ü tarafsız bölge yapmayı teklif eder. Yahudiler bu teklifi kabul edip kendi devletlerini kurarlar ancak Araplar yüzyıllardır yaşadıkları bu bölgeyi tamamen kendi hakları olarak gördükleri için bölüşmek istemez, savaş açarlar. Milis kuvvetleri şeklinde olan düzensiz Arap birlikleri İsrail'i yenemezler. Bunun karşılığında İsrail her kazanan devletin yaptığı gibi topraklarını genişletir. Araplar yenilginin acısını atlatamadı, İsrail ise komşularının onu yok etmek için birleştiğini hiç unutmadı. İki taraf da yeni bir savaşın er ya da geç kaçınılmaz olduğunu biliyordu ve o savaş 1960'lı yıllarda çıktı. 6 Gün Savaşı olarak adlandırılan savaş ezici İsrail üstünlüğüyle bitti. Mısır'dan Sina Yarımadası gibi bölgeleri alan İsrail sonuç olarak topraklarını 4'e katlamış oldu. Mısır daha sonra yalvar yakar topraklarını geri alsa da İsrail aldığı diğer bölgeleri vermedi. O günden beri Filistin canlı bomba gibi alçakça yöntemlerle İsrail sivillerine saldırıyor, İsrail ise aynı alçaklıkla karşılık veriyor.

Kısanın da kısası özet bu şekilde. En azından benim bildiğim kadarı bu. Sonuç olarak olayların arkasında yine İngiliz haltları var. Ben iki milleti de aynı oranda haklı olarak görüyorum. Bu konuyu açmamın asıl nedeni de tartışılacak konunun olmaması. Forumda bu konuya yoğun ilgi var ve bu nedenle alakasız konular kirleniyor 🙂
Buyurun hem de belgeli. Sonuna kadar okuyunuz.

1837'de yapılan nüfus sayımına göre filistin bölgesinde yaşayan yahudi sayısı sadece 9000 idi ve osmanlı filistininde yahudilerin mülk edinmesi yasaktı. (tiberya ve birkaç yerleşim bölgesi hariç. tiberya'da yahudilerin kanuni sultan süleyman tarafından tanınan yerleşim imtiyazları vardı. Tiberya projesi mesela.

filistinde 9000 yahudi yaşıyordu, ama bunların tapusu yoktu.

bütün bunlara rağmen filistin'e yahudi göçü başladı ve filistin'deki ilk yahudi yerleşimi 1860 yılında kuruldu.
yahudilerin ilk yerleşimi kurdukları tarihte de filistin'de yahudilere toprak satışı yasaktı.

yahudiler 1882'de filistin'deki 2. yerleşimlerini kurduklarında filistin'de yaşayan yahudi nüfus 45.000 olmuştu, bunların çoğu da rusya'dan göçen yahudilerdi. (Aşkenaz yahudileri mesela)
bu yahudilere tam 30.000 dönüm toprak satıldı.(30 kilometre kare)

yahudiler bu toprakları yahudi kimlikleri ile değil, alman, ingiliz, avusturya macarsitan vatandaşı kimlikleri ile aldılar.
tıpkı kuzey ırak ve güneydoğu anadolu bölgesinde bugün yaptıkları gibi yahudiler satın aldıkları toprakları kendi adamları olan yerli halktan kimselerin üzerine tapu çıkararak alıyorlardı.

yahudilere toprak satışı yasak olmasına rağmen bir şekilde toprak almaları, bu alımlarda rayiç bedelin çok üzerinde paralar ödemeleri filistinli arapları iştahlandırdı.
öyle ki araziler ederinin 2-3 misline alıcı buluyordu.

yüksek fiyatları gören arap toprak sahipleri ve şeyhleri hızla toprak satmaya başladılar.
arap toprak sahipleri aldıkları parayı yahudilerin açtıkları bar, pavyon gibi eğlence yerlerinde yahudi kızları ile yediler.
yahudilerin parası böylece yeniden yahudilere dönüyordu.

2. abdülhamid bu geçen yıllar içinde her ne kadar yahudi yerleşimine izin vermiyor görünse de, "tavşana kaç tazıya tut" politikası izliyordu.

zaten bugünkü israil'in kemik nüfusu ve israil ordusu'nun temelini oluşturan haganah birlikleri hep abdülhamid'in döneminde yeşerdi.

1908'de abdülhamid'in son döneminde filistin'deki yahudi nüfus 100 bini aşmıştı.
1. dünya savaşı'nın neticesinde filistin'i kaybettiğimizde ise yahudiler filistin'de 480.000 dönüm (480 kilometrekare) toprağa sahipti artık...

bu satın alınan toprakların çoğu da filistinli arapların üzerine kayıtlıydı...

filistinli araplar, yahudilere toprak satışı yasak olmasına rağmen, katekulli ile toprak satışı yapıp osmanlı'yı kandırmışlardı.

bakınız, filistinlilerin yahudilere katekulli ile toprak sattığına dair bir somut belge göstereyim.

Belge: başbakanlık osmanlı arşivi, y.prk.azj. 27/39

içerik;

15 ağustos 1893'de üç filistinli yöneticinin gönderdiği bir rapor, filistin’de yaşananları, ihanet ve gafletleri bir bir ortaya koyuyordu.
raporu, akka’nın eski umumî müdürü nabluslu muhammed tevfik, bihke’nin eski reji müdürü muhammed said ve bihke’ye bağlı bihar nahiye müdürü beyrutlu suphi efendi hazırlamışlardı.
bu iki sayfalık önemli raporu sadeleştirerek ve kısaltarak filistin’i kimlerin sattığını merak edenlerin dikkatlerine sunuyorum.


romanya ve rusya göçmeni yahudilerin osmanlı ülkesinde, özellikle filistin’de iskanları, filistin’e girmeleri ve burada arazi satın almalarının padişahın yüce emri ile yasaklandığı herkesçe bilindiği halde, bazıları özel çıkar ve menfaatleri, bazıları da bozguncu, zararlı fikir ve düşüncelerinin etkisiyle bu emre uymamışlardır.

1890 senesinde yafa ve hayfa kasabalarında baron hirsch’in adamları mösyö henger ve mayer zelyan aracılığı ile yahudiler için toprak satın alınmış, rus tebaası 140 aile hayfa havalisine yerleştirilmişti.
bu işte onlara akka mutasarrıfı sadık paşa, eski hayfa kaymakamı mustafa efendi kanevetti, yeni hayfa kaymakamı ahmed şükrü, akka müftüsü ali, hayfa belediye reisi mustafa ve hayfa idare meclisi azasından necip efendi aracılık yapmışlardı.

bu ekip, düzenledikleri sahte mukavele ve belgelerle eski adana mutasarrıfı şakir paşa ve cebel’i lübnan ahalisinden selim ve nasrullahi’l-havari’nin vaktiyle 800 liraya aldıkları hayfa yakınlarındaki mülkleri; hazire, dordore ve nefbate çiftliklerini 18.000 liraya satmış, ayrıca kendileri de 2.000 lira aracılık parası almışlardı.

bu satış sonrası bir gece içinde hayfa polis memuru aziz ve zabıta memuru yüzbaşı ali ağaların marifetiyle rus göçmeni 140 aile hayfa sahillerindeki bu araziye yerleştirilmişlerdi.

padişahın emri nedeniyle arazi satışının yasak olduğunu çok iyi bilen hayfa belediye başkanı mustafa efendi, selahiyetini kullanarak sahte ve kadim tarihli bir ruhsatname ile burada 140 haneli yeni bir yahudi köyü kurmuş, onlardan bir de vergi alarak yıllardır osmanlı vatandaşı olduklarını belgelemeye çalışmıştır.

bununla da yetinmeyen mustafa efendi güya bunların yıllarca safed ve taberiyye kazaları arasında bulunan “mizrate’l-hafize” köyünde asırlardır yaşadıklarını, ama nüfuslarının unutularak kaydedilmediklerini ileri sürerek onları osmanlı nüfusuna kaydetmiş, 140 fakir yahudi ailesinin altısından, birer mecidiye, toplam altı mecidiye, “nüfusa geç kaydolma” cezası almıştı.

böylece, bir gecede 140 yahudi aileye osmanlı vatandaşı olarak fakirlik ilmuhaberi verilip, birçok devlet hizmetinden bedava yararlanmaları sağlanmıştı.”

şikâyetçilere göre hayfa ve akka’da bu yolla, yahudilerin iskânı sürekli hale getirilmiştir.

bundan başka, baron bilavaroş’un vefatıyla sahipsiz kalan zemarin köyüne yahudi koloniciler el koymuş, baron roşeyle yönetimindeki 700 hane yahudi bu köye yerleştirilmişti.
daha sonra da her ne yapılmışsa yapılmış bu arazi yahudilere padişahın emrine aykırı olarak satılmıştı.

bu köyün çevresindeki eşfiya, emma’l-altun ve emma’l-cemal adlı üç köy de bu arazinin içinde gösterilmiştir. 2-3 bin kuruş kıymetinde harap bir arazi, akka mutasarrıfı sadık paşa tarafından 2.000 liraya yahudilere satılmıştır.

hayfa ve yafa arasında bulunan hazine-i hassa ile bitişik, dönümü bir kuruştan alınan haşmezrezzake adlı 30 dönüm arazi, 30 bin liraya yahudilere satılmıştı.
yine dönümü 3 kuruşa alınan beşbin dönümlük arazi de 15.000 liraya yahudilere satılmıştı. bu, şebekenin faaliyetlerini bütün bütün ortaya çıkarmıştı.

yahudîlerin maddî fedakarlıkları sonucu onlarla iyi geçinen yerel yöneticiler genelde onlara itibar etmiş, müslümanlara fazla yakınlık göstermemişlerdir.
bunlardan biri olan maykeri nahiyesi müdürü çerkes ali ağa, yahudilerin kalp akça bastıkları ihbarı üzerine, yahudi köylerine gidip soruşturma yapmak isteyince tahkir ve saldırıya uğramış, daha sonra da onların girişimleriyle azledilmişti.
onun gönderilmesinden cesaret alan yahudîler, bir takım silah ve mühimmat depolamaya, gizli eğitim kurumları açmaya ve kendilerini engelleyebilecek kişileri hapis ve işkence ile yıldırmaya başlamışlardı.


yukarıda aktardıklarım, filistin'de yahudilere nasıl toprak satıldığının ufak bir örneği.
geneli filistinli-arap olan yerel idarecilerin, yahudilere toprak satışı padişahın emri ile yasak olmasına rağmen nasıl rüşvet ve yolsuzluk çarkına girip filistin'i sattıklarının türk devleti'nin arşivlerinde kayıtlı olan belgesidir.


osmanlı dönemi sonrası filistin ingilizlerin idaresine geçince yahudilere arazi satış yasağı kaldırıldı.
toprakların tapusunu artık kendi üzerlerine alabilirlerdi.
ingilizlerin de yardımı ile yahudiler arapların üzerinde tapu kaydı bulunan bu toprakları kendi üzerlerine geçirdiler.

satın aldıkları toprak miktarı 1925 te 944.000 dönüme, 1927 de 1.124.000 dönüme ve 1930 da 1.700.000 dönüme çıktı.
toprak almaya devam ettiler..

1920-1936 yılları arasında ingilizler 290.000 yahudinin filistin'e göçüne yardımcı oldular.
1932 de hitler’in iktdara gelmesi ile göçler hızlandı.
hitler'i iktidar yolunda finanse edenlerle yahudilere toprak satın alınması ve göç için yardım edenler aynı bankerlerdi.

1917’de filistin’de 156.000 yahudi, 644.000 filistinli arap vardı.
1922’de 185.000 yahudi, 663.000 arap vardı.
1931’de ise yahudilerin sayısı 274.616, araplarınki 750.000 idi....

filistin'de yahudiler sadece toprak satın almıyor, aynı zamanda sanayi kuruluşları, şirketler, ticarethaneler kuruyorlar, bölge ekonomisini tamamen ele geçiriyorlardı.

bütün bunları da o acıdığınız, üzüldüğünüz arapların yardımlarıyla, onları kullanarak yapıyorlardı.

araplar kolay paraya alışmıştı artık.
filistin'de kurulan yahudi banker firmalarından kolayca kredi, borç para da alıyorlardı.
e haliyle bu borçlar ödenmedikçe ellerindeki yegane servet olan topraklarını ufak ufak ipotek ederek yahudilere devrediyorlardı.

neticede 1948'de gelinen noktada israil'in kuruluşu tamamen arapların bilinçsizliği, para sevdasının ürünüdür.
 

Geri
Yukarı