Açılan alakasız konular dönüp dolaşıp bu başlığa bağlandığından bu konuyu açmak istedim. Gelin burada konuşalım, tartışalım.
Kendi fikrimi açıklayarak başlarsam: İki ülke de benzer şekilde haklı ve haksız bence. Ayrıca iki ülkenin de yöneticileri şeref yoksunu kişiler, kesinlikle masum değiller. Evet, Filistin de öyle. İsrail'in Filistin sivil bölgelerini bombaladığı kadar Filistin'i yöneten terör örgütü de İsrail sivil bölgelerinde canlı bomba patlattı, roketler attı. Daha dün sivillere 130 tane roket attık diye övünüyorlardı. Kim olursa olsun sivile saldırmak hoş bir şey değil.
Bu savaşta kim haklı? İki ülke de haklı ve haksız. Bölge Osmanlı kontrolündeyken böyle kıyımlar olmuyor, insanlar barış içine yaşıyordu. 1.Dünya Savaşı sırasında İngilizler gelip Araplara isyan ederlerse kendi devletlerini kurabileceklerini söylerler. Araplar da safça her şeyin altın tepside verileceğine inanır, İngilizleri dinleyip isyan bayraklarını çekerler ama bilmedikleri bir detay vardır: İngilizler aynı şekilde ABD'yi yanlarına çekmek için Yahudilere de bölgede devlet kurma sözü vermiştir. İşte karışıklık burada başlar. Savaş bitip bölgenin kontrolünü İngilizler aldığında yoğun Yahudi göçü başlar. Aynı bölge iki tarafa da vaat edildiğinden tahmin edeceğiniz gibi olaylar çıkmaya başlar. Özellikle Hitler'in Yahudi soykırımından sonra bölgeye olan Yahudi göçü iyice hızlanıp olaylar büyüyünce İngilizler bölgeden çekilip olayı Birleşmiş Milletler'e kilitlemeye arar verir. BM aylarca süren incelemeleri sonrası bölgeyi hemen hemen eşit şekilde 2'ye bölüp Kudüs'ü tarafsız bölge yapmayı teklif eder. Yahudiler bu teklifi kabul edip kendi devletlerini kurarlar ancak Araplar yüzyıllardır yaşadıkları bu bölgeyi tamamen kendi hakları olarak gördükleri için bölüşmek istemez, savaş açarlar. Milis kuvvetleri şeklinde olan düzensiz Arap birlikleri İsrail'i yenemezler. Bunun karşılığında İsrail her kazanan devletin yaptığı gibi topraklarını genişletir. Araplar yenilginin acısını atlatamadı, İsrail ise komşularının onu yok etmek için birleştiğini hiç unutmadı. İki taraf da yeni bir savaşın er ya da geç kaçınılmaz olduğunu biliyordu ve o savaş 1960'lı yıllarda çıktı. 6 Gün Savaşı olarak adlandırılan savaş ezici İsrail üstünlüğüyle bitti. Mısır'dan Sina Yarımadası gibi bölgeleri alan İsrail sonuç olarak topraklarını 4'e katlamış oldu. Mısır daha sonra yalvar yakar topraklarını geri alsa da İsrail aldığı diğer bölgeleri vermedi. O günden beri Filistin canlı bomba gibi alçakça yöntemlerle İsrail sivillerine saldırıyor, İsrail ise aynı alçaklıkla karşılık veriyor.
Kısanın da kısası özet bu şekilde. En azından benim bildiğim kadarı bu. Sonuç olarak olayların arkasında yine İngiliz haltları var. Ben iki milleti de aynı oranda haklı olarak görüyorum. Bu konuyu açmamın asıl nedeni de tartışılacak konunun olmaması. Forumda bu konuya yoğun ilgi var ve bu nedenle alakasız konular kirleniyor
Buyurun hem de belgeli. Sonuna kadar okuyunuz.
1837'de yapılan nüfus sayımına göre filistin bölgesinde yaşayan yahudi sayısı sadece 9000 idi ve osmanlı filistininde yahudilerin mülk edinmesi yasaktı. (tiberya ve birkaç yerleşim bölgesi hariç. tiberya'da yahudilerin kanuni sultan süleyman tarafından tanınan yerleşim imtiyazları vardı. Tiberya projesi mesela.
filistinde 9000 yahudi yaşıyordu, ama bunların tapusu yoktu.
bütün bunlara rağmen filistin'e yahudi göçü başladı ve filistin'deki ilk yahudi yerleşimi 1860 yılında kuruldu.
yahudilerin ilk yerleşimi kurdukları tarihte de filistin'de yahudilere toprak satışı yasaktı.
yahudiler 1882'de filistin'deki 2. yerleşimlerini kurduklarında filistin'de yaşayan yahudi nüfus 45.000 olmuştu, bunların çoğu da rusya'dan göçen yahudilerdi. (Aşkenaz yahudileri mesela)
bu yahudilere tam 30.000 dönüm toprak satıldı.(30 kilometre kare)
yahudiler bu toprakları yahudi kimlikleri ile değil, alman, ingiliz, avusturya
macarsitan vatandaşı kimlikleri ile aldılar.
tıpkı kuzey ırak ve güneydoğu anadolu bölgesinde bugün yaptıkları gibi yahudiler satın aldıkları toprakları kendi adamları olan yerli halktan kimselerin üzerine tapu çıkararak alıyorlardı.
yahudilere toprak satışı yasak olmasına rağmen bir şekilde toprak almaları, bu alımlarda rayiç bedelin çok üzerinde paralar ödemeleri filistinli arapları iştahlandırdı.
öyle ki araziler ederinin 2-3 misline alıcı buluyordu.
yüksek fiyatları gören arap toprak sahipleri ve şeyhleri hızla toprak satmaya başladılar.
arap toprak sahipleri aldıkları parayı yahudilerin açtıkları bar, pavyon gibi eğlence yerlerinde yahudi kızları ile yediler.
yahudilerin parası böylece yeniden yahudilere dönüyordu.
2. abdülhamid bu geçen yıllar içinde her ne kadar yahudi yerleşimine izin vermiyor görünse de, "tavşana kaç tazıya tut" politikası izliyordu.
zaten bugünkü israil'in kemik nüfusu ve israil ordusu'nun temelini oluşturan haganah birlikleri hep abdülhamid'in döneminde yeşerdi.
1908'de abdülhamid'in son döneminde filistin'deki yahudi nüfus 100 bini aşmıştı.
1. dünya savaşı'nın neticesinde filistin'i kaybettiğimizde ise yahudiler filistin'de 480.000 dönüm (480 kilometrekare) toprağa sahipti artık...
bu satın alınan toprakların çoğu da filistinli arapların üzerine kayıtlıydı...
filistinli araplar, yahudilere toprak satışı yasak olmasına rağmen, katekulli ile toprak satışı yapıp osmanlı'yı kandırmışlardı.
bakınız, filistinlilerin yahudilere katekulli ile toprak sattığına dair bir somut belge göstereyim.
Belge: başbakanlık osmanlı arşivi, y.prk.azj. 27/39
içerik;
15 ağustos 1893'de üç filistinli yöneticinin gönderdiği bir rapor, filistin’de yaşananları, ihanet ve gafletleri bir bir ortaya koyuyordu.
raporu, akka’nın eski umumî müdürü nabluslu muhammed tevfik, bihke’nin eski reji müdürü muhammed said ve bihke’ye bağlı bihar nahiye müdürü beyrutlu suphi efendi hazırlamışlardı.
bu iki sayfalık önemli raporu sadeleştirerek ve kısaltarak filistin’i kimlerin sattığını merak edenlerin dikkatlerine sunuyorum.
romanya ve rusya göçmeni yahudilerin osmanlı ülkesinde, özellikle filistin’de iskanları, filistin’e girmeleri ve burada arazi satın almalarının padişahın yüce emri ile yasaklandığı herkesçe bilindiği halde, bazıları özel çıkar ve menfaatleri, bazıları da bozguncu, zararlı fikir ve düşüncelerinin etkisiyle bu emre uymamışlardır.
1890 senesinde yafa ve hayfa kasabalarında baron hirsch’in adamları mösyö henger ve mayer zelyan aracılığı ile yahudiler için toprak satın alınmış, rus tebaası 140 aile hayfa havalisine yerleştirilmişti.
bu işte onlara akka mutasarrıfı sadık paşa, eski hayfa kaymakamı mustafa efendi kanevetti, yeni hayfa kaymakamı ahmed şükrü, akka müftüsü ali, hayfa belediye reisi mustafa ve hayfa idare meclisi azasından necip efendi aracılık yapmışlardı.
bu ekip, düzenledikleri sahte mukavele ve belgelerle eski adana mutasarrıfı şakir paşa ve cebel’i lübnan ahalisinden selim ve nasrullahi’l-havari’nin vaktiyle 800 liraya aldıkları hayfa yakınlarındaki mülkleri; hazire, dordore ve nefbate çiftliklerini 18.000 liraya satmış, ayrıca kendileri de 2.000 lira aracılık parası almışlardı.
bu satış sonrası bir gece içinde hayfa polis memuru aziz ve zabıta memuru yüzbaşı ali ağaların marifetiyle rus göçmeni 140 aile hayfa sahillerindeki bu araziye yerleştirilmişlerdi.
padişahın emri nedeniyle arazi satışının yasak olduğunu çok iyi bilen hayfa belediye başkanı mustafa efendi, selahiyetini kullanarak sahte ve kadim tarihli bir ruhsatname ile burada 140 haneli yeni bir yahudi köyü kurmuş, onlardan bir de vergi alarak yıllardır osmanlı vatandaşı olduklarını belgelemeye çalışmıştır.
bununla da yetinmeyen mustafa efendi güya bunların yıllarca safed ve taberiyye kazaları arasında bulunan “mizrate’l-hafize” köyünde asırlardır yaşadıklarını, ama nüfuslarının unutularak kaydedilmediklerini ileri sürerek onları osmanlı nüfusuna kaydetmiş, 140 fakir yahudi ailesinin altısından, birer mecidiye, toplam altı mecidiye, “nüfusa geç kaydolma” cezası almıştı.
böylece, bir gecede 140 yahudi aileye osmanlı vatandaşı olarak fakirlik ilmuhaberi verilip, birçok devlet hizmetinden bedava yararlanmaları sağlanmıştı.”
şikâyetçilere göre hayfa ve akka’da bu yolla, yahudilerin iskânı sürekli hale getirilmiştir.
bundan başka, baron bilavaroş’un vefatıyla sahipsiz kalan zemarin köyüne yahudi koloniciler el koymuş, baron roşeyle yönetimindeki 700 hane yahudi bu köye yerleştirilmişti.
daha sonra da her ne yapılmışsa yapılmış bu arazi yahudilere padişahın emrine aykırı olarak satılmıştı.
bu köyün çevresindeki eşfiya, emma’l-altun ve emma’l-cemal adlı üç köy de bu arazinin içinde gösterilmiştir. 2-3 bin kuruş kıymetinde harap bir arazi, akka mutasarrıfı sadık paşa tarafından 2.000 liraya yahudilere satılmıştır.
hayfa ve yafa arasında bulunan hazine-i hassa ile bitişik, dönümü bir kuruştan alınan haşmezrezzake adlı 30 dönüm arazi, 30 bin liraya yahudilere satılmıştı.
yine dönümü 3 kuruşa alınan beşbin dönümlük arazi de 15.000 liraya yahudilere satılmıştı. bu, şebekenin faaliyetlerini bütün bütün ortaya çıkarmıştı.
yahudîlerin maddî fedakarlıkları sonucu onlarla iyi geçinen yerel yöneticiler genelde onlara itibar etmiş, müslümanlara fazla yakınlık göstermemişlerdir.
bunlardan biri olan maykeri nahiyesi müdürü çerkes ali ağa, yahudilerin kalp akça bastıkları ihbarı üzerine, yahudi köylerine gidip soruşturma yapmak isteyince tahkir ve saldırıya uğramış, daha sonra da onların girişimleriyle azledilmişti.
onun gönderilmesinden cesaret alan yahudîler, bir takım silah ve mühimmat depolamaya, gizli eğitim kurumları açmaya ve kendilerini engelleyebilecek kişileri hapis ve işkence ile yıldırmaya başlamışlardı.
yukarıda aktardıklarım, filistin'de yahudilere nasıl toprak satıldığının ufak bir örneği.
geneli filistinli-arap olan yerel idarecilerin, yahudilere toprak satışı padişahın emri ile yasak olmasına rağmen nasıl rüşvet ve yolsuzluk çarkına girip filistin'i sattıklarının türk devleti'nin arşivlerinde kayıtlı olan belgesidir.
osmanlı dönemi sonrası filistin ingilizlerin idaresine geçince yahudilere arazi satış yasağı kaldırıldı.
toprakların tapusunu artık kendi üzerlerine alabilirlerdi.
ingilizlerin de yardımı ile yahudiler arapların üzerinde tapu kaydı bulunan bu toprakları kendi üzerlerine geçirdiler.
satın aldıkları toprak miktarı 1925 te 944.000 dönüme, 1927 de 1.124.000 dönüme ve 1930 da 1.700.000 dönüme çıktı.
toprak almaya devam ettiler..
1920-1936 yılları arasında ingilizler 290.000 yahudinin filistin'e göçüne yardımcı oldular.
1932 de hitler’in iktdara gelmesi ile göçler hızlandı.
hitler'i iktidar yolunda finanse edenlerle yahudilere toprak satın alınması ve göç için yardım edenler aynı bankerlerdi.
1917’de filistin’de 156.000 yahudi, 644.000 filistinli arap vardı.
1922’de 185.000 yahudi, 663.000 arap vardı.
1931’de ise yahudilerin sayısı 274.616, araplarınki 750.000 idi....
filistin'de yahudiler sadece toprak satın almıyor, aynı zamanda sanayi kuruluşları, şirketler, ticarethaneler kuruyorlar, bölge ekonomisini tamamen ele geçiriyorlardı.
bütün bunları da o acıdığınız, üzüldüğünüz arapların yardımlarıyla, onları kullanarak yapıyorlardı.
araplar kolay paraya alışmıştı artık.
filistin'de kurulan yahudi banker firmalarından kolayca kredi, borç para da alıyorlardı.
e haliyle bu borçlar ödenmedikçe ellerindeki yegane servet olan topraklarını ufak ufak ipotek ederek yahudilere devrediyorlardı.
neticede 1948'de gelinen noktada israil'in kuruluşu tamamen arapların bilinçsizliği, para sevdasının ürünüdür.