Kendi içinde çok tutarlı bir bakış açısı. Tek kötü tarafı, böyle düşünmeye başladığınızda nihilizme ilk adımınızı atmış oluyorsunuz.İyilik ve kötülük, hangi perspektiften baktığına göre değişir; bundan dolayı da iyiliğin/kötülüğün mutlak biçim, elle tutulur şekilde standardı belirlenemez.
İnsan hayatının kurtarılmasının dinle hiçbir ilgisi yok bence. Bu tamamen toplumsal varoluşa göre belirleniyor. İnsan yanında kalp krizi geçiren birine yardım etmeyi düşünür ilkin. Bunu sanki bir içgüdüyle yapar neredeyse. Yani dinin hiçbir etkisi yok.İnsan hayatı kurtarmak her zaman doğrudur gibi bir sonuca da dinle temellendirme yapmadan varamazsın. Örneğin bir insanı kurtarmak senin çok ciddi zararına olacaksa, hayatını kötü yönde etkileyecekse neden onu kurtarmalısın? Bunu temellendirebilir misin?
Öyle tabi ama maalesef, yaşadığımız toplumun normlarında karar vermek zorunda kalıyoruz. Felsefe maalesef yığınların yaşam şekillerini pek değiştirmiyor.İyilik ve kötülük, hangi perspektiften baktığına göre değişir; bundan dolayı da iyiliğin/kötülüğün mutlak biçim, elle tutulur şekilde standardı belirlenemez.
Konu felsefe başlığı altında açıldığı için sorunu felsefi metotlarla irdeliyorum. Tabii ki gerçek hayatta iyiyi ve kötüyü bu şekilde belirleyecek değilim. Ancak felsefe sınırları içinde bir görüşü kabul edebilmemiz için öncelikle "tutarlı" olmalıdır. Yani verilen her örnek için sistemli bir sonuç çıkarmalıdır ortaya. Elbette gerçek hayatta birisinin ölmesine müsaade etmenin sizin karınıza olacağı bir olayla karşılaşma olasılığınız çok düşük ancak tutarlı bir sistem içinde her türlü olasılığı düşünmek zorundayız. Ve bazı spesifik zor bulunan örnekler için "toplumların belirlediği objektif genel geçer ahlak yasası" fikri çöküyor. Bu da felsefi olarak onu kabul etmemek için yeterli bir sebep.İnsan hayatının kurtarılmasının dinle hiçbir ilgisi yok bence. Bu tamamen toplumsal varoluşa göre belirleniyor. İnsan yanında kalp krizi geçiren birine yardım etmeyi düşünür ilkin. Bunu sanki bir içgüdüyle yapar neredeyse. Yani dinin hiçbir etkisi yok.
Benim kişisel sorunlarımla insanların hayatlarının tehlikede olmasının bir bağlantısı da yok. Yine diyeyim ben normal şartlarda günümüz toplumundan bahsediyorum. İnsan haatı kurtarmak sadece basit bi örnekti. Peki ben de sorayım, bir insan hayatı kurtarmanın seni tehlikeye sokma olasılığı nedir? İşte bu olasılıklardan yola çıkarsak; benim söylediğim her şey yüksek olasılıkla olağan şeylerdir. Olasılığı az olan ekstrem şeylerden bahsetmiyorum.
Evet, iyi denen şey her zaman senin yararına olan şey demek değildir. Ve ayrıca yaptığımız her şey de iyi olarak nitelendirilemez. Bazen yaptıklarımız kötü olarak nitelendirilebilir. Yine günümüzden örnek vermek gerekirse; metroda boş yer bulup oturacağım diye başkalarını ite kaka bir yere kıçını koyup yayılmak gibi.Elbette gerçek hayatta birisinin ölmesine müsaade etmenin sizin karınıza olacağı bir olayla karşılaşma olasılığınız çok düşük ancak tutarlı bir sistem içinde her türlü olasılığı düşünmek zorundayız. Ve bazı spesifik zor bulunan örnekler için "toplumların belirlediği objektif genel geçer ahlak yasası" fikri çöküyor. Bu da felsefi olarak onu kabul etmemek için yeterli bir sebep.
Bunların haricinde pratiğe dönük düşünürsek genellikle başkalarına yardım etmek, onların hayatını kurtarmak iyi olacaktır diyebiliriz.
Bu pek doğru bir açıklama olmuyor. İşimizi çabukça halletmek için torpil yaptırmak işimize gelir fakat "iyi" olarak nitelendiremeyiz genel manada. Bu ifadenin aslı Thrasymakhos'un söylediği "Adalet, güçlünün işine gelendir." sözüdür.İyi işine gelen, kötü işine gelmeyendir.
Bu sitenin çalışmasını sağlamak için gerekli çerezleri ve deneyiminizi iyileştirmek için isteğe bağlı çerezleri kullanıyoruz.