Hayal dünyası değil de ben de ergenlikte nedense en sessiz anlarda acayip gülesim gelirdi, yıllar geçse de bu tam olarak bitmiş değil. Hatırlıyorum bir cenazede küçücük oda tıka basa insanlarla dolmuş, içimden öyle bir gülmek geliyor ki bir saatlerce kendimi zar zor tutabilmiştim. Bu azalmış olsa da hala var. İlginç biçimde bu kardeşimde de var, hatta bir ara anlatıyordu müdür yardımcısının yanına gitmiş durduk yere gülmüş falan, inek öğrenci olmasa bayağı fırça yerdi neye gülüyorsun diye
çok kafaya takma ama hayal alemine pek dalmamaya çalış, sıkılsan da etrafla ilgilen. Bu basit bir şey ama ülke sıkıntılı, bir kıza bakarken kendince gülsen, tacizci damgası hatta akabinde linç yeme ihtimalin bile var, insanların gülmeye bile tahammülü yok. Erkeğe de yapsan kavgacı birisiyse bunu çok güzel bahane eder durduk yere başına iş alırsın veya atıyorum sınıfta birisi bir suç işledi, hoca - müdür gelip fırça atıyor, o sırada gülsen suç bile sana yıkılır.
Görev yaptığım okulda bazı öğrenciler tuvaletlere zarar veriyordu ve idare bunu bulabilmek için kılı kırk yarıp öğrencileri çok dikkatlice takip edip her hareketlerini kolluyorlardı. O okulda olup tuvalete zarar verme ile ilgili hocaların fırça attığı bir derste gereksiz biçimde gülsen muhtemelen teneffüste hocan gidip bu durumu idareye bildirip suç sana yıkılacaktı. Hatta bak yazarken hatırladım, 2 öğrenci bana anlatmıştı, bir teneffüste hoca gelip tuvaleti kontrol etmiş, yine çöp kovası klozetin üstüne falan atılmış (Ultra zeki öğrenci aktivitesi) bu sırada hoca "bunlar nasıl insan ya?" diye söylenirken 2 öğrenci de ellerini yıkarken birbirlerine bakıp gülmüşler, hoca bunları sorguya çekmiş bayağı soru sormuş en son da gidip idareye çocukların ismini vermiş, çocuklar bunu benim dersimde dert yakınıyorlardı. Yani uzun lafın kısası gülmek sıkıntı, bastırmak da ters tepebiliyor, en iyisi kafanı başka yerlere vermek