Liberal misiniz?

Liberal Misiniz?


  • Oy verenlerin toplamı
    251
Sosyalizme herhangi bir şey demediğim halde hâlâ sosyalizmi savunuyormuşum gibi davranıyorsun. Sosyalizmin özünde devletin her şeyi kontrol etmesi yoktur, Marksist-Leninist ideolojide bahsettiğin totaliterizm var. Dolayısıyla henüz oku(ya)madığım Komünist Manifesto'da yazan totaliter ifadeler beni bağlamıyor, zaten bu ideolojiyi de desteklemiyorum. Aynı zamanda "pislik" gibi ifadeler hoş değil, bilesin. Nasıl her totaliter rejim sosyalist değilse, Türkiye'deki rejim de sosyalist değil. Yoksa sana kalırsa nasyonal sosyalizm [adında sosyalizm geçiyor, kesin sosyalizmdir (!)] de sosyalizm, çünkü totaliter bir rejim var.
Sosyalizm gayet de her şeyi devlet elinde toplamayı savunan bir ideolojidir. Ekonomik tarafında serbest piyasaya, sosyal taraftaysa özgürlükleri kısıtlar ve özel mülkiyete karşı çıkar.
Bundan bahsetmeyi unutmuşum. Hakareti, hakaret sayılmayan bir şeyin hakaret sayılarak yargılanması üzerinden aklamaya çalışmak da hayırlı bir düşünce değil.
Bu sadece bundan ibaret değil. Birine dokunulmazlık verirseniz onun yozlaşması kaçınılmazdır zaten. Bugün Cumhurbaşkanını koruyan yasalar yüzünden sürekli gazeteciler ve görüşünü savunan kişiler gözaltına alınıyor, hapse giriyorlar. Yarın başka biri geldiğinde aynısının olmayacağının garantisini verebilir misin?

Bunun yanında düşüncenin ifade edilmesinde herhangi bir sorun yoktur. Birisi sana hakaret ettiğinde herhangi bir bireysel zarar görmüyorsun, birilerini kişisel olarak korumanın herhangi bir faydası yok aksine kısıtladığın düşünceleri sarfedenlere zararı var. Azınlık ve karşıt düşünceleri kısıtlamak iyi değildir çünkü azınlık ve karşıt düşünceler duyulmayanı duymanı sağlar. Bugün normal olarak karşıladığın pek çok düşünce azınlık ve karşıttı, örnek olarak Galileo'yu verebiliriz. Düşüncesi kiliseye karşıydı ve hakaretti, bu nedenle baskılandı ancak günümüzde herkes dünyanın yuvarlak olduğunu kabul ediyor.
 
Liberalizm'de savunduğum çok şey olmasına rağmen, yanlış yöneticinin aldığı yanlış kararlar sonucunda kötü sonuçların alınabilmesi için uygun bir ortam hazırlıyor. Yani kısmen liberalim diyebilirim eğer liberalizmin biraz kısıtlandığı bir hal varsa %75-80 oranlarında beni tanımlıyor diyebilirim.
 
Liberalizm'de savunduğum çok şey olmasına rağmen, yanlış yöneticinin aldığı yanlış kararlar sonucunda kötü sonuçların alınabilmesi için uygun bir ortam hazırlıyor. Yani kısmen liberalim diyebilirim eğer liberalizmin biraz kısıtlandığı bir hal varsa %75-80 oranlarında beni tanımlıyor diyebilirim.
Liberalizm olabildiğince devleti sınırlandırır, yani pek çok konuda devlete bağlı yöneticiler oyun dışıdır. Demek istediğin nedir biraz açıklayabilir misin?
 
Liberalizm'de savunduğum çok şey olmasına rağmen, yanlış yöneticinin aldığı yanlış kararlar sonucunda kötü sonuçların alınabilmesi için uygun bir ortam hazırlıyor. Yani kısmen liberalim diyebilirim eğer liberalizmin biraz kısıtlandığı bir hal varsa %75-80 oranlarında beni tanımlıyor diyebilirim.
Öyle bir şey olmasına imkan yok. Eğer LDP'nin seçim sistemine bakarsanız ne kadar iyi bir sistem olduğunu görürsünüz.

Seçim Sistemi​

İKİ TURLU DAR BÖLGE SEÇİM SİSTEMİ

Demokrasi sokaktaki insanın şikayetine seçim yoluyla çözüm bulan bir rejim ise, bugün ülke halkının illallah dediği sorunların çoğunun çözümü “iki turlu dar bölge” seçim sistemindedir.

Nedir bu sistem? Önce ona bakalım.

Kolaylık olması için rakamları yuvarlayalım.

Farzedelim, ülkenin nüfusu 60 milyon ve meclise, Liberal Demokrat Parti’nin de önerdiği gibi 300 milletvekili seçeceğiz. Yani, her 200,000 vatandaşımızı mecliste bir milletvekili temsil edecek. Bu durumda, ülkede 200,000 nüfuslu 300 seçim bölgesi belirlenir. Örneğin İstanbul’un GOP ilçesinin nüfusu 800,000 ise, ilçe 4 seçim bölgesine bölünür. Her parti bu dört bölgeden ayrı ayrı adaylarını belirler.

İşte dar bölgeli seçim budur. 200,000 vatandaşımızın yaşadığı, takriben 120,000 seçmenli coğrafi bir bölgeden, o bölge halkıyla içiçe olmuş, tanınan, sevilen, dürüst bir kişinin seçilerek, sadece o seçim bölgesinde yaşayanları temsil etmek üzere TBMM’ne girmesidir.

Seçimin iki turlu yapılması demek, bu bölgeden ençok oy alan ilk iki parti adayının bir hafta sonra tekrar bir seçime girmesi demektir. Pusulada iki aday olunca, adaylardan biri mutlaka %50’den fazla oy alacağından, bölge halkının yarısından fazlasının oylarıyla seçilip Meclis’e gönderilmiş olacaktır.

Yıllardır bizlere yutturulan bir hap vardır: Ülkede demokrasi var, halk hür iradesiyle istediğini seçip Meclis’e yolluyor.

Oysa, 4-5 senede bir önümüze konan sandığa gittiğimizde acaba oy verdiğimiz insanları tanıyormuyuz? Yoksa mevcut sistemde parti başkanlarının veya eşlerinin belirleyip, listeledikleri, kim olduğunu bilmediğimiz, tanımadığımız insanları sözde bizi temsil edip, çıkarlarımızı korusunlar diye seçmek için mi sandığa gidiyoruz?

Gelelim bugün halkımızın sistemle ilgili dile getirdiği sorunlara ve iki turlu dar bölge seçim sistemi çerçevesindeki çözümlerine. Bu sorun ve çözümleri 4 noktada toplayabiliriz.

Her vatandaş Meclis’de kendisini kimin temsil ettiğini ismen bilecektir.

Dar bölge sistemi ile seçilen milletvekili, kendisini her an seçmenine hesap vermeye zorunlu hisseder. Her vatandaş, milletvekilini belediye başkanını tanıdığı gibi tanır. Meclis oylamalarında vatandaş milletvekilinin hangi yönde oy kullandığını izler. Milletvekili, vergi artışları, af yasaları gibi halkın tepkisini çekecek yasa tasarılarına olumlu oy vermeye cesaret edemez. Bir başka deyişle, İstanbul ilinde, GOP ilçesinin 4 milletvekili de sadece, kendilerini seçip Meclis’e gönderen GOP halkının isteği doğrultusunda oyunu kullanmaya kendisini mecbur hissedecektir. Elbette, tekrar seçilmek istiyorsa.

Lider sultasına son

Dar bölge seçim sistemi uygulanan parlamentolarda parti grup kararı alabilmek neredeyse imkansızdır. Milletvekili hesabını parti liderine değil kendisini seçen 100,000 civarında seçmene vereceğini bilir. Bu gerçek zaman içinde parti başkanlarının milletvekilleri üzerlerindeki yaptırımı azaltır. Lider sultası dediğimiz problemi ortadan kaldırır.

Ilımlı seviyeli siyaset ve uzlaşma kültürü

Seçimin iki turlu olması, en çok oy alarak ikinci tura kalan iki parti adayının ilk turda elenen parti adaylarının desteğine ihtiyaç duymalarını gerektirecektir. Dolayısıyla, zaman içinde seçim kampanyaları daha ılımlı geçecek, siyaset yaşamımıza uzlaşma kültürü yerleşecek ve hatta bazı partiler bölgesel ittifaklar yapacaklardır. Bu şartlar altında orta vadede siyasi arenada parti sayısının azalması bile gerçekleşebilecektir.

Katılımcı ve örgütlenmiş demokrasi

Dar bölge seçim sisteminin bir başka olumlu yanı da katılımcı demokrasinin ve toplumda örgütlenmenin gelişmesine yapacağı katkıdır. Seçtiği vekiline talebini, dileklerini, sorunlarını aktarmak isteyen vatandaşlarımız bireysel başvurular yerine biraraya gelerek, topluca duyurdukları takdirde, milletvekili kendilerine gereken dikkati, ilgiyi ve duyarlılığı göstermeye mecbur kalacaktır. Zira dar bölge seçim sisteminde seçmen sayısı az olduğu için her bir oy altın kıymetinde olacaktır.

Halk adına hükümeti denetleyen bir Meclis

Sistem, milletvekilini seçmeninin taleplerine ve sorunlarına daha duyarlı kıldığı için, milletvekili asli görevlerinden biri olan halk adına hükümeti denetleme ve hesap sorma görevini yerine getirmeye başlayacaktır. Yolsuzluklar konusunda birbirlerini karşılıklı aklamak adeta siyasi bir intihar olacaktır.

Özetle, iki turlu dar bölge seçim sistemi ülkemizde lider sultasını sona erdirebilecek, milletvekillerini seçmenlerinin taleplerine daha duyarlı kılabilecek, halk adına hükümeti, bakanlıkları denetleyecek, hesap soracak bir Meclis oluşturabilecek, siyasetimize uzlaşma kültürünü getirerek daha seviyeli bir siyaset yapılmasını sağlayacak, parti sayısının azalmasına yol açabilecek ve hepsinden önemlisi toplumumuzun demokratik sürece katılımını arttıracak bir sistemdir. Türkiye’de bu sistemi, kurulduğu günden beri, savunan tek siyasi parti Liberal Demokrat Parti’dir.
 
Bu sadece bundan ibaret değil. Birine dokunulmazlık verirseniz onun yozlaşması kaçınılmazdır zaten. Bugün Cumhurbaşkanını koruyan yasalar yüzünden sürekli gazeteciler ve görüşünü savunan kişiler gözaltına alınıyor, hapse giriyorlar. Yarın başka biri geldiğinde aynısının olmayacağının garantisini verebilir misin?
Bunu desteklediğimi belirttiğimi sanmıyorum.
Bunun yanında düşüncenin ifade edilmesinde herhangi bir sorun yoktur. Birisi sana hakaret ettiğinde herhangi bir bireysel zarar görmüyorsun, birilerini kişisel olarak korumanın herhangi bir faydası yok aksine kısıtladığın düşünceleri sarfedenlere zararı var. Azınlık ve karşıt düşünceleri kısıtlamak iyi değildir çünkü azınlık ve karşıt düşünceler duyulmayanı duymanı sağlar. Bugün normal olarak karşıladığın pek çok düşünce azınlık ve karşıttı, örnek olarak Galileo'yu verebiliriz. Düşüncesi kiliseye karşıydı ve hakaretti, bu nedenle baskılandı ancak günümüzde herkes dünyanın yuvarlak olduğunu kabul ediyor.
Hakareti fikir özgürlüğü çerçevesinde meşrulaştırmaya çalıştırıyorsunuz. Hakarete örnek olarak de bilimi ele almış olmanıza da herhangi bir şey diyemiyorum, nutkum tutuldu resmen.
 
Yani benim burada senin ailevi, dini ya da kültürel değerlerine küfretmem gayet normal bir şey ve yasaklanmamalı. Mükemmel bir düşünce yapısı, tebriklerimi sunuyorum.

Hakaret suçu diye bir şey olmamalı. Çünkü düşün bakalım bu en çok kimin işine yarar? Örneklerini defalarca gördük. Mesela "yav he he" demek bile hakaret sayıldı bu ülkede. Başkasına söylenen eleştiri sözleri bile baştakine söylenmiş sayıldı ve hakaret kabul edildi. Yani hakaret suçu diye bir şey olursa hapishaneleri en çok gazeteciler doldurur. Eleştiri diye bir şey kalmaz ortada. Çünkü hakaretin kıstasını onu en çok istismar eden belirler.
 
Hakaret suçu diye bir şey olmamalı. Çünkü düşün bakalım bu en çok kimin işine yarar? Örneklerini defalarca gördük. Mesela "yav he he" demek bile hakaret sayıldı bu ülkede. Başkasına söylenen eleştiri sözleri bile baştakine söylenmiş sayıldı ve hakaret kabul edildi. Yani hakaret suçu diye bir şey olursa hapishaneleri en çok gazeteciler doldurur. Eleştiri diye bir şey kalmaz ortada. Çünkü hakaretin kıstasını onu en çok istismar eden belirler.
Tebrik ederim. Ben anlatmaktan bıktım. Türkiye'nin kafa yapısı değişmesi gerekir. Hakaret elbette iyi değil ama bu ancak güçlüye yarıyor.
 

Geri
Yukarı