ragnarock492
Hectopat
- Katılım
- 16 Şubat 2020
- Mesajlar
- 4.711
- Makaleler
- 1
- Çözümler
- 7
Hocam çok bariz bir örnek olarak sen renk körü olabilirsin mesela. Hiçbir zaman ikimizin deneyiminin birebir aynı olduğundan emin olamayız. Bu deneyim farkını hata payına dahil edersem o zaman ikimiz aynı şeye bardak diyor oluruz, hata payı varken de mutlaktan söz etmek biraz garip kaçıyor.
Hocam siz araştıra durun. Belki bir gün bulursunuz.Emin olamazsınız ve bal gibi de yorumlarım. Matrix'teki gibi bir simülasyona bağlanmış da olabiliriz ancak bunu hayatımızın işleyişinde hata payına dahil eder, bu ihtimali yok sayarız.
2+2 = 4 doğrusu haricinde mutlak doğru yoktur. Çevremdeki tartışmalarda veya gördüğüm, duyduğum herhangi bir tartışmada ya da bilgi alışverişinde verilen fikirlerin öznel olduğunu, ne kadar ortaya nesnel doğru atılsa da onların da öznel doğru olduğunu fark ettim. Örnek verecek olursam;
10 kişiden biri bile soykırımı savunuyor ise eğer 9 kişinin savunmuyor olması, herkesin fikrini öznel yapar. O yüzden anayasal kurallar, toplumsal kurallar, ahlaki kuralların hepsi özneldir. Mutlak olması içinde hepsinin nesnel olması gerekir.
Felsefi argümanlarda bu durumu destekliyor.
Bende bunu söylüyorum hocam. Doğru yanlış kişinin bakış açısına kalmış. Ama gerçeği inkar edemezsiniz. Adam ben bal gibi inkar ederim diyor ya. Elimdeki bardak değil diyor. Bir ihtimal var ve ben o ihtimalle bardağı değiştireceğim diyor.''Doğru'' ve ''Yanlış'' insanın bakış açısına ve mevcut bilgisine göre değişebiliyor. Fakat ''Gerçek'' dediğimiz zaman biraz daha spesifik, başkalarının algılarından bağımsız bir kavramdan bahsetmiş oluyoruz.
Yani bu renk körlüğü mevzusundan örnek verecek olursak biz bildiğim kadarı ile ışığın sadece belli frekanslarını görebiliyoruz, misal göremediğimiz şeylere örnek olarak radyoaktif ışınları verebiliriz ya da infrared ışığını verebiliriz. Bizim doğru/yanlış algımız tamamen kendi bakış açımıza bağlı ve ''gerçek'' ise bundan bağımsız.
Bilim dediğimiz şey yine bu bu gerçekliğe olan algımız değiştikçe kendi doğru/yanlış algılarını modifiye eder. Mesela eskiden mavi ışığın gözleri bozduğunu düşünen bilimadamları artık bunun yanlış olduğunu, doğru sebebin ise güneş ışığı eksikliği olduğuna inanıyor.
Yine güzel bir örnek, ortada bir gerçek var fakat bu gerçeğe biz duyularımız ile değil, ancak deney yaparak ve mantık yürüterek yaklaşabiliyoruz.
Özetle ben mutlak doğru ya da ''gerçek'' vardır diyorum. Bizim duyularımızın mükemmel olmaması bunu değiştirmez. Benim anlayışım böyledir.
Bardak demek de yanlış olur çünkü "bardak" doğada veya evrende bulunan bir element değil. Senin bakış açına göre o bir bardak ama uzaydan bakan bir varlık için o silisyum olabilir. Cam silisyum'dan yapılır. Yani senin mutlak doğru olarak kabul ettiğin "bardak" aslında senin bakış açına göre bardak olmuş oluyor. İnsan yerine İnsanus Robotus diye bir ikinci canlı çeşidi var diyelim ve bu varlıklar bir nesneye baktıkları zaman hangi maddeden yapıldıklarını anlayabilsinler, bu varlıklara gidip bunun adı "cam" dersen onlar da sana: hayır, bu cam değil "silisyum" derler.Birşey ıspatlamalik ya da kanıtlık bir durum yok. Doğruluk yanlışlık bir durum yok. Bunun adı gerçek. Elimdeki bardaksa bardak. Doğru ya da yanlış yok. Bunu yorumlayamazsınız. Bu gerçek. Akıl veya fiziksel olarak sağlıkta problem olmadığı sürece zaten doğru yanlış arayacak bir durum yok.
Hocam kimseye birşey anlatmama gerek yok. Bende bunu anlatamıyorum. İkimizde aynı şeyi görüyoruz değil mi? Adının ne olduğu ne amaçla kullanacağı kişiden kişiye değişebilir ama ikimizde aynı şeyi görüyoruz. Bunu anlatmaya çalışıyorum.Bardak demek de yanlış olur çünkü "bardak" doğada veya evrende bulunan bir element değil. Senin bakış açına göre o bir bardak ama uzaydan bakan bir varlık için o silisyum olabilir. Cam silisyum'dan yapılır. Yani senin mutlak doğru olarak kabul ettiğin "bardak" aslında senin bakış açına göre bardak olmuş oluyor. İnsan yerine İnsanus Robotus diye bir ikinci canlı çeşidi var diyelim ve bu varlıklar bir nesneye baktıkları zaman hangi maddeden yapıldıklarını anlayabilsinler, bu varlıklara gidip bunun adı "cam" dersen onlar da sana: hayır, bu cam değil "silisyum" derler.
Bakış açısına göre doğru ve yanlış ve objektivite değişebilir. Eline bir bardak alıp "bakın bu bir bardak ve size bunun bardak olduğunu ispatlamama gerek yok çünkü elimdekinin bardak olduğunu hepimiz biliyoruz" dersen bu senin bakış açından bardaktır, başkasının bakış açısına göre silisyum olabilir.
Bende bunu söylüyorum hocam. Doğru yanlış kişinin bakış açısına kalmış. Ama gerçeği inkar edemezsiniz. Adam ben bal gibi inkar ederim diyor ya. Elimdeki bardak değil diyor. Bir ihtimal var ve ben o ihtimalle bardağı değiştireceğim diyor.
2 ve 4'ü başka nasıl tanımlayabilirsin? 2 ve 4 bir olgudur. Bana örnek verebilir misin?
Bahsettiğim şey olmuş bir durum değil, istek. "Ben soykırımın suç olmamasını istiyorum." argümanından bahsediyorum. Ama hadi senin örneğinden yürüyelim. Ortada belirsiz bir durum var ve bir grup "Hayır, böyle bir şey yoktur." derken, diğer grup ise "Evet, böyle bir şey vardır." diyor. Hukuken vardır diyen grubun belge, şahit vs vs vs. sunması gerekmektedir. Hukukun olmadığı durumdan bahsediyorum. Kim biliyor bu durumu? Kimse. Sadece eskiye dönük kaynaklardan olabildiğince araştırmaya çalışmışız. O zaman bana göre doğru, sana göre yanlış. Bilinmeyen bir durum var. Kim doğru? Kim mutlak?
Hocam burada fikrin nesnel olması gerektiğini savundum zaten..
Kusura bakmayın burada nesnel demişim, "ne kadar çok doğru atılsa da..." yazacaktım, benim hatam:
''Doğru'' ve ''Yanlış'' insanın bakış açısına ve mevcut bilgisine göre değişebiliyor. Fakat ''Gerçek'' dediğimiz zaman biraz daha spesifik, başkalarının algılarından bağımsız bir kavramdan bahsetmiş oluyoruz.
Yani bu renk körlüğü mevzusundan örnek verecek olursak biz bildiğim kadarı ile ışığın sadece belli frekanslarını görebiliyoruz, misal göremediğimiz şeylere örnek olarak radyoaktif ışınları verebiliriz ya da infrared ışığını verebiliriz. Bizim doğru/yanlış algımız tamamen kendi bakış açımıza bağlı ve ''gerçek'' ise bundan bağımsız.
Bilim dediğimiz şey yine bu bu gerçekliğe olan algımız değiştikçe kendi doğru/yanlış algılarını modifiye eder. Mesela eskiden mavi ışığın gözleri bozduğunu düşünen bilimadamları artık bunun yanlış olduğunu, doğru sebebin ise güneş ışığı eksikliği olduğuna inanıyor.
Yine güzel bir örnek, ortada bir gerçek var fakat bu gerçeğe biz duyularımız ile değil, ancak deney yaparak ve mantık yürüterek yaklaşabiliyoruz.
Özetle ben mutlak doğru ya da ''gerçek'' vardır diyorum. Bizim duyularımızın mükemmel olmaması bunu değiştirmez. Benim anlayışım böyledir.
Hocam siz araştıra durun. Belki bir gün bulursunuz.
Bende bunu söylüyorum hocam. Doğru yanlış kişinin bakış açısına kalmış. Ama gerçeği inkar edemezsiniz. Adam ben bal gibi inkar ederim diyor ya. Elimdeki bardak değil diyor. Bir ihtimal var ve ben o ihtimalle bardağı değiştireceğim diyor.
Hocam kimseye bir şey anlatmama gerek yok. Bende bunu anlatamıyorum. İkimizde aynı şeyi görüyoruz değil mi? Adının ne olduğu ne amaçla kullanacağı kişiden kişiye değişebilir ama ikimizde aynı şeyi görüyoruz. Bunu anlatmaya çalışıyorum.
Bende onu söylüyorum hocam. Kimine göre ben bir ben kodlu yazılmış olabirim. Kimine göre topraktan kimine göre ateşten yaratıldım. Ama ben varım beni inkar edemezsin. Bende bunu söylemeye çalışıyorum.Elbette gerçeği inkar edemeyiz, fakat ''bu dünya bir simulasyon olsa o zaman gerçek, sahte olmuyor mu'' tarzında bir soru gelebilir, ona yorumum şu şekildedir.
Atıyorum Matrix tarzı bir bilgisayar simulasyonu içerisindeyiz ve o bardak bir koddan ibaret, hatta sende bende bir bilgisayar yazılımından ibaretiz, kendimizi insan zannediyoruz diyelim. Bu durumda sen gerçek değilsin denilebilir mi? Hayır.
Sen bir makine üzerinde bir kod bile olsan senin ne olduğuna dair bilgiler o makine içerisinde bir yerlerde saklı. Evet düşündüğünden bambaşka bir varlıksın. Ve senin yanlış/doğru algın sadece bir ilüzyon, bir nevi mağara alegorisi gibi. Fakat senin varlığın bir gerçek.
Senin kodun ha hücrelerinde bulunan DNA'da yazılı olmuş ha bir bilgisayar diski içerisinde, senin duyuların bunu doğrulayabilecek ya da yanlışlayabilecek seviyede değil. Kodu görebilsen, gerçeği görebilsen, sen bu hikayenin Neo'su olmuş oluyorsun zaten. O filmin esprisi zaten bu.
Hocam ben de bir gerçek olduğu taraftarıyım. Ancak farklı deneyimlerimizden yola çıkarak gerçek olduğunu düşündüğümüz şeyin mutlak gerçekten uzak olabileceğini anlatmak istedim.