Nasıl bu kadar kesin konuşabiliyorsunuz?

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Şunu merak ediyorum, dünyada ki tüm Kuranlar aynı mı? Hepsi tek kaynaktan mı geliyor? Atıyorum bir Arapla aynı kuranı mı okuyoruz hiç mi değişmiyor?
 
Matematik bizim uydurduğumuz soyut bir şey. Bana 2+2'nin neden 4 olduğunu kanıtlar mısın? Veya sayı bölü 0 neden tanımsız? Ya da 0! neden 1? Yani bazı şeyler açıklamaya gitmek sadece varsayımlardan ibaret oluyor. Kesin bir sonuç varsa ölümden sonra neyin ne olduğudur.
 
Dostum yanılıyor olamaz mısın? Onu biz uydurmadık o zaten vardı, keşfedilmeyi bekliyordu. Tekil nesneler var ise kendiliğinden sayı kavramı "ben buradayım der" ve sen de saymaya başlarsın, bu kadar net! Sıfır, aslında bir sayı değildir çünkü sayı bir varlık ifade eder, ama sıfır sadece yokluk ifade eder, kısaca hiçlik demektir. O yüzden bir sayı, sıfır bir sayı olmadığı için sıfıra bölünemez. Diğeri de yine bununla ilgilidir.
2. dediğinize gelirsem bilinçden bahsetmişsiniz, bilinç fizik ötesi mi? Bknz: Serebral korteks Bilinç Nedir?
Dostum evet öyledir, fizik ötesidir. Verdiğin sayfa bağlantıları, bilincin fizik ile incelenebilir somut bir varlık olduğu algısını güçlü tutmak için karşı görüşe karşı yapılan savunma girişimlerine ait iki güzel örnektir. Ama aşağıdaki itirazlara maalesef bir cevapları yoktur. Daha fazla kısaltamadığım için özür dilerim.

Fiziksel bir varlık ya maddedir ya da enerjidir çünkü Evrendeki bütün fiziksel varlıklar öyledir ve dolayısıyla izole edilip incelenebilirler. Bir fiziksel varlık bu durumda eğer madde formunda ise en küçük olarak kuark düzeyinde yapıtaşlarına indirgenebilir ya da enerji formunda ise kuantum paketçikleri düzeyinde yapıtaşlarına indirgenebilir. İnsan vücudu, madde formunda fiziksel bir varlık olduğu için incelenebilir. İnsan vücudunda çalışan çeşitli organ ve diğer biyolojik sistemlerin ürettiği veya kullandığı biyoelektrik etkinlik çeşitleri de yine aynı şekilde enerji formunda fiziksel varlıklar oldukları için incelenebilirler.

İnsanın kişiliği, bilinci veya eşanlamlı olarak ruhu da denilen varlığın fiziksel bir varlık olması için ya kuarklara ya da kuantumlara indirgenebilir olması gerekir. Eğer öyle ise bu varlığın içinde bulunduğu statik veya dinamik bir durumun sonuçları varsa ki, olmalıdır; bu sonuçların da fiziksel olması yâni ölçülebilir olması gerekir. Kısacası fiziksel bir varlığın durumu ve ürettiği sonuçlar ölçülebilirdir veya bunun tam tersi olarak, fiziksel olmayan bir varlığın durumu ve ürettiği sonuçlar ölçülemezdir. Benzer bir anlatımla fiziksel olarak ölçülemeyen bir durum veya üretilmiş bir sonuç için bunların fiziksel bir varlığa ait olamayacağı açıktır. Öte yandan insan kişiliğinin veya bilincinin, kişisel karar ve kişisel düşünce gibi sonuçlar ürettiği bilinmektedir, ama bu iki kelime ile belirtilen varlıkların fiziksel varlıklar olmadığı da çok açıktır, çünkü her ikisi de fiziksel olarak ölçüm dışıdır. O zaman fiziksel bir varlığın, fiziksel olmayan sonuçlar ürettiğini kabûl etmek gerekir. Bu ise fiziksel varlık tanımına aykırı bir çelişkidir, o halde kişisel karar ve kişisel düşüncenin ait olduğu insan kişiliğinin veya bilincinin de bu durumda fiziksel bir varlık olamayacağı ortaya çıkar. Sonuç olarak insan kişiliği veya bilinci, ne kuark ne de kuantum denilen en küçük yapıtaşlarına indirgenemez ve bu durum onun madde veya enerji gibi fiziksel bir varlık sınıfına ait olmadığını, saf soyut bir varlık olarak metafizik varlık alanına ait olduğunu gösterir. Konuyla ilgili çalışma yapan bilim insanları yine de onu oradan kurtarıp fiziksel varlık alanına getirmek için çok çalışıyorlar ve geçerli bir “Bilinç Teorisi” kurabilmek için yeni varsayımlar üretiyorlar. Ama fiziksel ölçüm teknikleri ve cihazları ne kadar gelişirse gelişsin ve insan beyni ne kadar incelenirse incelensin elde edebileceklerinin sadece, insan kişiliği veya bilincinin eylemlerinin veya eylemsizliklerinin insan beyninde toplamda konnektom denilen çeşitli merkezlerde bıraktığı, kodlanmış biyoelektriksel sinyal izdüşümlerini tespit edebilmekten fazlası olamayacağı görüşündeyim. Sonuçta insan kişiliği veya bilincinin, aslında bir tür ultra-kompleks veri merkezi görevi yapan beynin fonksiyonel bir çıktısı olmadığı, tam tersine o merkezin, görünmez bir kullanıcı arayüzünün arkasındaki gerçek kullanıcısı olan bir tekil operatör olduğu görüşündeyim. Dolayısıyla insan kişiliğinin veya bilincinin, o merkezde tutulan sinaptik verilerden gerekli olanları çözüp işleyerek ve kendi içinde tuttuğu mevcut veya gerçek zamanlı bilişsel veriler yardımıyla anlamlandırarak karar ve düşünce ürettiği sonucuna varılabilir.

İnsanın biyolojik olarak önce vücudunun meydana gelmesi ve sıfır anından yaklaşık 120 gün sonra yâni henüz daha dünyaya gelmeden bilinç kazandığını belirten çeşitli görüş ve bilgiler olsa da bilincin kökeni ve nasıl ortaya çıktığı tam bir bilinmezdir. O, açıkca fizik ötesi bir varlıktır.
Ayrıca diyelim ki dediğiniz gibi, bu ölümden sonraki dirilmenin vb. diğer şeylerin bir açıklaması olmuyor bence.
Elbette olmuyor ama, size varlığı fiziksel olarak gösterilemese de aslında var olan fizik ötesi varlıklar için en yakın etkili örnek olarak veridi. Benzer şekilde ölümden sonrası da fizik ötesi olduğu için, fiziksel veri elde edilemediği için yoktur sonucuna varanlara karşı verilebilecek çok güçlü bir örnek olarak düşünülebilir demek istemiştim.
Tartışmanın sebebi uzlaşma olmadığındandır. Bu diyalog kesinlikle boş bir diyalog değildir, çünkü gerçeklerin ortaya çıkabilmesi ve uzlaşmanın sağlanabilmesi için karşı düşüncelerin çarpışması ilkesi doğrudur. İyi günler.
 
Son düzenleme:
Güzel cevabınız için teşekkürler. Elbette size karşı cevaplarım olacak ama şu sıralar zaman bulma sorunu yaşadığım için hemen bunu yapamayacağım. Kusura bakmayın.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için çerezleri kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…