Üniversiteler yapısı gereği böyle. Genelde çoğu mühendislikte, kişinin okula paralele olarak kendini geliştirmesi lazım. Üniversitede verilen eğitimle mevcut bir işte çalışabilmek zor. Akademisyen olmaya çalışmak en kolayı olur bu durumda.
Bu iyi bir durum mu kötü bir durum mu bilmiyorum. Ancak olması gereken bir noktada bu. Üniversite teorik bilginin öğrenildiği yer. Mühendislik disiplininin kazanıldığı ve fırsatların kovalandığı bir yer. 4 seneyi verimli geçirip kendini geliştirmek gerekiyor.
Yukarıda birisi müfredatlar çöp demiş. Ben buna katılmıyorum. Senin direkt çalıştığın işte işine yarayacak şeyin öğretilmemesi, o bölümün müfredatını çöp yapmaz. Kendimden örnek vereyim, ben elektrik-elektronik mühendisiyim ve gömülü sistemler üzerine çalışıyorum. Hem PCB tasarlayıp hem de kodunu yazıyorum kabaca. Bize PCB tasarımı üzerine bir eğitim verilmedi mesela, ilk PCB'mi YouTube'dan izleye izleye tasarladım. Ancak o PCB'yi tasarlarken dikkat edilmesi gereken kurallar, empedans, direnç, voltaj ve sinyal iletimi gibi konularda teorik eğitimler verilmişti mesela. Birçok üniversitenin müfredatı da buna yönelik aslında.
Üniversiteden üniversiteye değişiyor olsa da, asıl sorun öğrencinin teorik bilgisini pratiğe dökecek yerinin olmaması. Beni PCB tasarlamaya iten, katılacağım yarışmaydı mesela. Tanıdığım ve beraber çalıştığım birçok kişiyi de yaptığı işe ya da uzmanlık alanlarına iten, katıldıkları yarışmalar ya da yer aldıkları projeler olmuş. Ne yazık ki Türkiye'deki sayılı üniversiteler dışında, çoğu üniversite öğrencisine sağlıklı bir proje ya da araştırma imkanı - alanı sunmuyor. Hocalar da buna yanaşmıyor. Halbuki sunulsa, okulda öğrencilen bilgi tamamlanmış olur, öğrencinin kendi kendine bir şey yapmasına gerek bile kalmaz. Bu nedenle üniversitedeki senelerinizi iyi değerlendirin. Kendinizi geliştirin. Projelere girmeye çalışın. Hangi üniversitede okuyorsunuz bilmiyorum lakin kendinizi geliştirmek için elbet bir yol vardır.
Hoca dalga geçmek ya da hor görmek için bu sözü söylemiş, ancak hepten silip atmayın. Eğer iletişimi iyi olan bir hoca ise gidin, neden böyle dediğini sorun. Sadece sorun ama, sizin kafanıza yatmayan bir şey derse bile tasdik edin.
zira hocalar fikirlerinin onaylanmasını sever.
hoca ile konuşursanız, gerçek niyetini de anlarsınız.
Hocaların ve öğrencilerin bakış açıları farklı olabiliyor. Nasıl sizin teorik alanlarda göremediğiniz bir şeyi onlar görebiliyorsa, aynı şekilde sizin pratik alanda yani sektörde görebildiğiniz bir şeyi de onlar göremiyor. Biz bir proje üzerinde çalışırken, iyi niyetinden emin olduğun bir hocam ha bire artık eskimiş bir kartı kullanmamız için ısrar ederdi. Zira kendisi bir kere o kartı kullanmış, işine de yaramış ve iyi olduğunu görmüştü. Ancak zaman içinde kendini güncellemediği için de orada takılı kalmıştı. Biz bunu bildiğimizden, konuşurken tabii ki hocam derdik, sonra kendi sistemimizi kullanmaya devam ederdik.
Biraz uzun bir mesaj oldu ama kendi deneyimlerimce bir yorum yapmak istedim. Canınızı sıkacak sözlere pek aldırış etmeyin ancak fazla umursamaz da olmayın. Dengeyi sağlamak önemli.