Temelinde ticari amaç olmadığı için özgür yazılımın gelişemeyeceği, önemli bir kitleye sahip olamayacağı, kişisel bazda kalacağı iddia ediliyordu. İddia sahiplerinin büyük çoğunluğunu başta Microsoft olmak üzere kapalı kaynak yazılım şirketleri oluşturuyordu. Ancak özgür yazılımın iddia edildiği gibi kısır bir çerçevede kalmadığı, dünya çapında ilgi gördüğü kısa zamanda anlaşılmıştı. Özgür yazılım henüz ticari olarak bir tehdit olmasa da potansiyel olarak böyle bir tehdidi üzerinde taşıyordu.
Zira 2003 yılında Red Hat'ın ticari hizmete geçmesi ve kısa zamanda devler kervanına katılmasıyla kapalı kaynak yazılım şirketlerini endişelendirmeye başlamıştı. Bunun üzerine yine başta Microsoft olmak üzere onlarca yazılım şirketleri, günbegün büyüyen özgür yazılım dünyasına çeşitli psikolojik saldırıya geçtiler. Önce özgür yazılım anlamını deforme etmek için "özgür yazılım" yerine "açık kaynak" kelimelerini lanse etmeye başladılar. İkisi arasındaki uçurum farkını bilmeyenler için pek bir şey ifade etmediğinden açık kaynak kelimeleri cazip geliyordu. Daha sonra Windows'un korsan kullanılmasına göz yummak, Windows 7'yi bazı okullara bedava dağıtmak gibi faaliyetlere giriştiler. Daha bir çok saldırı gerçekleştirmiş olsalar da özgür yazılım sunuculardan, masaüstüne, evlere, şirketlere ve bazı devlet dairelerine kadar ulaşmıştı. Hatta İspanya'dan Türkiye'ye, Vietnam'dan Çin'e kadar bir çok devletin desteklediği GNU/Linux dağıtım sayısı artmaya başlamıştı. Öyle ki, Pardus'un çekirdek dışında tamamen yerli bir dağıtım olması Bill Gates'in uykularını kaçıracak ve 2013 yılında soluğu Türkiye'de alacaktı...
Özgür yazılımın bu önlenemez yükselişi karşısında çaresiz kalan bu dev şirketler zaman içinde yumuşama eğilimi göstermeye başladılar.
Bu yumuşama daha sonra Microsoft'u openSUSE ile yazılım alış-verişi anlaşmasına imza attıracak ve Microsoft şirketinin bilgisayarlarında GNU/Linux dağıtımları kullanmaya kadar vardı.
Özgür yazılım ile bir yerden giriş yapan bu eski düşmanlar daha sonraları birer birer milyon dolarlar vererek Linux Vakfı'nın platin, altın, gümüş üyeleri olmaya başladılar...
Zira 2003 yılında Red Hat'ın ticari hizmete geçmesi ve kısa zamanda devler kervanına katılmasıyla kapalı kaynak yazılım şirketlerini endişelendirmeye başlamıştı. Bunun üzerine yine başta Microsoft olmak üzere onlarca yazılım şirketleri, günbegün büyüyen özgür yazılım dünyasına çeşitli psikolojik saldırıya geçtiler. Önce özgür yazılım anlamını deforme etmek için "özgür yazılım" yerine "açık kaynak" kelimelerini lanse etmeye başladılar. İkisi arasındaki uçurum farkını bilmeyenler için pek bir şey ifade etmediğinden açık kaynak kelimeleri cazip geliyordu. Daha sonra Windows'un korsan kullanılmasına göz yummak, Windows 7'yi bazı okullara bedava dağıtmak gibi faaliyetlere giriştiler. Daha bir çok saldırı gerçekleştirmiş olsalar da özgür yazılım sunuculardan, masaüstüne, evlere, şirketlere ve bazı devlet dairelerine kadar ulaşmıştı. Hatta İspanya'dan Türkiye'ye, Vietnam'dan Çin'e kadar bir çok devletin desteklediği GNU/Linux dağıtım sayısı artmaya başlamıştı. Öyle ki, Pardus'un çekirdek dışında tamamen yerli bir dağıtım olması Bill Gates'in uykularını kaçıracak ve 2013 yılında soluğu Türkiye'de alacaktı...
Özgür yazılımın bu önlenemez yükselişi karşısında çaresiz kalan bu dev şirketler zaman içinde yumuşama eğilimi göstermeye başladılar.
Bu yumuşama daha sonra Microsoft'u openSUSE ile yazılım alış-verişi anlaşmasına imza attıracak ve Microsoft şirketinin bilgisayarlarında GNU/Linux dağıtımları kullanmaya kadar vardı.
Özgür yazılım ile bir yerden giriş yapan bu eski düşmanlar daha sonraları birer birer milyon dolarlar vererek Linux Vakfı'nın platin, altın, gümüş üyeleri olmaya başladılar...