Osmanlı'nın Avrupa'ya ilerleyişindeki kırılma noktalar nelerdir?

Mustafa Ersoy

Centipat
Katılım
28 Temmuz 2022
Mesajlar
696
Çözümler
1
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Arkadaşlar odevim var bu konu hakkinda, gerekli arastirmalari yaptim, bilgilere ulastim fakat buraya da bir sorayim dedim. Bilgili donanimli bazi kisiler belki ekstra katki saglar diye. Cevaplarinizi bekliyorum.
 
Ekonomik sebepler başta geliyor. Çünkü Osmanlı Devleti, 16.yüzyıl sonlarından itibaren durağanlaşma devrine giriyor. Devletin bu durağan döneme girmesinin en büyük sebebi, en son sınırlara ulaşması, yönetimin artık sefer ile uğraşmaktan çok iç sorunlar ile ilgilenmesi bu ilerleyişi durdurmaya yol açmıştır. Ayrıca hava şartları da bir etken olmuştur. Bununla birlikte Osmanlı'nın bu durağanlaşma dönemi Avrupa'nın rönasansın etkisiyle birlikte orta çağdan çıkmasına ve teknolojik, ekonomik, sosyal vs. birçok alanda gelişmesine yol açtığından dolayı Osmanlı devleti kendi iç sorunları ile uğraştığı için bu yenileşmeye ayak uyduramamıştır. 17.yüzyıl ile birlikte içeride yaşanan Celali İsyanlar, toprak kayıpları, ekonominin kötüye gitmesi halk arasında sosyal hayatı da bozmaya başladığından Osmanlı Devleti, gerekli Avrupa seferlerini yapamamıştır. Aynı zamanda Avrupa askeri alanda birçok teknolojik ilerleme kaydetmiştir ancak Osmanlı bu yenileşmeyi istemiş ve gerekli adımları atmış olsa da sağlıklı sonuçlar alamamıştır. 18. ve 19. yüzyıl Osmanlısı ise daha çok toprak kaybetmemeye ve ekonomik refahı yerine getirmeye ve yönetimdeki bozuklukları düzeltmeye çalışmakla meşgul olmuştur. Sanayi Devrimi'de Avrupa'nın oldukça fazla gelişmesine zemin hazırlamış ve Osmanlı'nın geriden gelmesine sebep olmuştur. 20. yüzyılda ise İkinci Meşrutiyet, Dünya Harbi vs. gibi savaşlar ile devlet çökme devrine girmiştir. Bu gibi ve daha fazlası sebeplerden dolayı II.Mehmet ile hız kazanan Avrupa seferleri, Kanuni'nin Viyana Kuşatması'ndan sonra hep sekteye uğramış ve devamı sağlıklı bir şekilde getirilememiştir.
 
Aslında bunun birçok nedeni var ama bana sorarsan en önemlisi güç sarhoşluğuna girmesi. Özellikle Fatih'le beraber devlet ve ordu gücü muazzam bir yükselme kat etti. Bu güç ile birlikte yavuz ve kanuni devlet sınırlarını milyonlarca M.2 çıkardılar. Neredeyse önlerinde durabilecek bir ordu kalmamıştı. İşte bu durumda en güç olmanın kibrine takıldılar. Bu sırada Avrupa Kilis'e baskından kurtularak rönesans'a geçti; Orta Çağ Avrupa'sı artık yerini yeni düzene bırakıyordu. Bir taraf sahip olduğu güç ile vakit geçirirken diğer taraf kendini geliştirmeye başladı ve her zaman olduğu gibi gelişen taraf artık güç dengelerini kendinde toplamaya başladı. Bunun getirdiği coğrafi kesifler, sanayileşme, ateşli silahların teknolojik gelişimleri vb. Avrupa'da hızlıca ilerlerken Osmanlı bunlara belirli bir döneme kadar neredeyse hiç bakmadı. Günümüzden bir örnek verebilirim. Amerika teknoloji olarak en gelişmiş ülkelerden biridir. Buna rağmen yeni teknolojiler yeni gelişmeler Amerika'da çok daha fazla çıkıyor çünkü biz en güçlüyüz diye durmuyorlar. Ne kadar güçlü olursan ol gelişmeyi bıraktığın an birileri seni illaki geçer.
Tarih olarak kırılma noktası dersen bence Fatih'in erken ölümüdür. Fatih bir 10 sene daha yaşasaydı Avrupa haritası çok daha farklı olurdu.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı