Öve öve bitirilemeyen; filmlerin, kitapların, hayallerin, aşıkların şehri Paris, benim için berbat bir deneyimden öte gidemedi. İlk defa görüp, yaşayacağım şeyler için beklentiyi yüksek tutacak biri değilim ama değmediğini içime içime vurarak hissettirdi.
Her Paris'e giden gibi Eyfel'de fotoğraf çekilmek için yerimizi almaya gittik. Giderken farelerin bir ajan gibi sizi takip ettiğini hissedebiliyorsunuz Hele o varoş yerlerine ve mekanlarına değinmek bile istemiyorum. Tamam dedik, Louvre'ye geçtik. Louvre gezisi sonuna kadar değdi. Hatta bu müzeye gidecekseniz 1-2 gün bile ayırabilirsiniz. O kadar güzel bir yer. Bununla övünmekle haksız değillermiş.
Gelelim insanlarına. İnsanları, tanıdığım kadarıyla acayip egoist insanlar. Turistle konuşmaktan bir haber çoğu. Dünyanın dili Fransızcaymış gibi, empoze ediyorlar ve bilmeyenlere farklı bir gözle bakıyorlar. Ben dünyanın dilini öğrenmişim, seninle konuşuyorum. Biliyorsan, konuş. Bilmiyorsun zamanımı yeme. Boş insanlar...
Bunun dışında bildiğiniz üzre eylemler vardı Paris'de. Bir gece denk geldi, sarı yelekliler önde koşuyor, arkada polisler kovalıyor. İngilizce küfürler havada uçuşuyor, geldiğimiz yere gitmeyin, polis size sıkar, öldürür diye bağrıp kaçışıyorlar. Paris'in ünlü mağazalarının bulunduğu caddedeki dükkanların camlarını kırıyorlar. Bindikleri bisikletleri meydanda toplayıp, yakıyorlar.
Polisler bize de müdahale etti tabii ki. Durumu anlatıp gitmemiz gerektiğini söyledik. 2 tane metro istasyonunun kapalı olduğunu, 3. lokasyona gitmemizi istediler. 1 saat yürüdük...
Bir de Avrupa'nın ayrı bir soğuğu vardır. Paris'e de vurmuş olan bir soğuk. Kasım gibi aylarda gidiyorsanız birkaç ceket almayı unutmayınız...
İştee böyleydi Paris, güzel Paris
Puan: 6/10. O da Louvre ve tarihi için. Paris'den önce çoook daha iyi şehirler ve ülkeler var, emin olun.
Her Paris'e giden gibi Eyfel'de fotoğraf çekilmek için yerimizi almaya gittik. Giderken farelerin bir ajan gibi sizi takip ettiğini hissedebiliyorsunuz Hele o varoş yerlerine ve mekanlarına değinmek bile istemiyorum. Tamam dedik, Louvre'ye geçtik. Louvre gezisi sonuna kadar değdi. Hatta bu müzeye gidecekseniz 1-2 gün bile ayırabilirsiniz. O kadar güzel bir yer. Bununla övünmekle haksız değillermiş.
Gelelim insanlarına. İnsanları, tanıdığım kadarıyla acayip egoist insanlar. Turistle konuşmaktan bir haber çoğu. Dünyanın dili Fransızcaymış gibi, empoze ediyorlar ve bilmeyenlere farklı bir gözle bakıyorlar. Ben dünyanın dilini öğrenmişim, seninle konuşuyorum. Biliyorsan, konuş. Bilmiyorsun zamanımı yeme. Boş insanlar...
Bunun dışında bildiğiniz üzre eylemler vardı Paris'de. Bir gece denk geldi, sarı yelekliler önde koşuyor, arkada polisler kovalıyor. İngilizce küfürler havada uçuşuyor, geldiğimiz yere gitmeyin, polis size sıkar, öldürür diye bağrıp kaçışıyorlar. Paris'in ünlü mağazalarının bulunduğu caddedeki dükkanların camlarını kırıyorlar. Bindikleri bisikletleri meydanda toplayıp, yakıyorlar.
Polisler bize de müdahale etti tabii ki. Durumu anlatıp gitmemiz gerektiğini söyledik. 2 tane metro istasyonunun kapalı olduğunu, 3. lokasyona gitmemizi istediler. 1 saat yürüdük...
Bir de Avrupa'nın ayrı bir soğuğu vardır. Paris'e de vurmuş olan bir soğuk. Kasım gibi aylarda gidiyorsanız birkaç ceket almayı unutmayınız...
İştee böyleydi Paris, güzel Paris
Puan: 6/10. O da Louvre ve tarihi için. Paris'den önce çoook daha iyi şehirler ve ülkeler var, emin olun.