Sürprizbozan RDR2 hikaye teorisi

Bu konuda spoiler olduğundan sürprizbozan olarak işaretlenmiştir. Spoiler olmadığını düşünüyorsanız konuyu rapor edebilirsiniz.
Hosea öldüğü gibi onun yerine geçmeyi başardı, çetede ağzı laf yapan tek adam o çünkü. Arthur kas adamı ama lafta çok pısırık Micah'a göre

Arthur zaten çok iyimser birisiydi ve her şeyin farkına daha sonradan vardı. Micah'ın zaten baştan amacı belliydi yavaş yavaş ikisi de agresifleşmeye başladı birbirine karşı (arthur ve Micah)
Arthur zaten artık yavaş yavaş çeteden soğumaya başlamıştı John ve bazı kişilerle sadece arasını iyi tutmuştu.

Arthur zaten çok iyimser birisiydi ve her şeyin farkına daha sonradan vardı. Micah'ın zaten baştan amacı belliydi yavaş yavaş ikisi de agresifleşmeye başladı birbirine karşı (arthur ve Micah)
Arthur zaten artık yavaş yavaş çeteden soğumaya başlamıştı John ve bazı kişilerle sadece arasını iyi tutmuştu.

Dutch zaten para göz sadece kendini düşünen birisiydi.
 
Chapter 1 den 2 ye geçerken Blackwater'daki başarısız soygun sonrası Lake Isabella'nın kuzeyine kaçıyorduk. Chapter 1 de Dutch tam bir baba gibi davranıyor çetenin alfası olduğunu gösteriyordu. Fakat o durdurulamaz hırsı daha orada belliydi. Muhtemelen ilk kez büyük bir hezimete Blackwater 'da uğrayan Dutch ve yine ilk kez hayatında alışık olduğu çorak arazinin dışına çıkmasının hemen ardından Cornwall'un trenini yağmalıyor. Chapter 2'de güvenli ve kısmi özgür hayatlarına adım atmışken yine Dutch'ın aç gözlülüğü yüzünden bozuluyor ve Chapter 3 e geçerken çok daha agresif ve düşünceli görüyoruz Dutch'ı. Bundan sonraki bölümlerde Dutch'ın giderek agresifleştiğini görüyoruz ancak biraz haklılık payı da ayırmak gerekir. Yaşanan olaylar olay örgüsünde çok belli olmasa da başımıza gelen türlü felaketler hep olağanın çok üzerindeler.
John'un oğlu Jack Marston kaçırıldığında tüm çete derinden sarsılmıştı
Ülkemizde olduğunun aksine 19 YY vahşi batısında istifa etme gibi bir erdem olmadığından yaşanan tüm olayların sorumluluğu ile karşılaşan Dutch'ın Bronte'yi hunharca öldürmesi bence bu yüzden. Bundan sonraki yaşanan gelişmeler de yine oldukça uç olaylar olduğundan ve artık gün geçtikçe o tüm vahşi batının en iyisi Dutch'ın yaşlı ve gücünü yitirmiş bir bunağa dönüşümünden başka bir şey değil bana göre. Tren kazasından sonra olduğuna katılmıyorum.
 
Arthur zaten çok iyimser birisiydi ve her şeyin farkına daha sonradan vardı. Micah'ın zaten baştan amacı belliydi yavaş yavaş ikisi de agresifleşmeye başladı birbirine karşı (arthur ve Micah)
Arthur zaten artık yavaş yavaş çeteden soğumaya başlamıştı John ve bazı kişilerle sadece arasını iyi tutmuştu.
İyimser değil de daha çok saf olduğunu düşünüyorum. Neticesinde Dutch, Hosea ve Arthur çetenin ilk üçlüsü. Arthur'un yatağının hemen yanında ilk soygunlarını gösteren bir gazetede var. Arthur için bu ikisi baba konumunda, onların sözleri fazlasıyla değerli. İkisine de güveniyor, ikisinden de şüphe duymak istemiyor. Chapter 2'de Hosea'nın Dutch hakkındaki endişelerini mızmızlanma sanıyor, pek takmıyor kafasına. Çünkü 20 senedir bu adamın yanında, yine bir şekilde onları kurtaracağını zannediyor. Ancak Hosea çoktan olayı anlamış, Dutch'ın eskiden bildiği dostu olduğunu düşünmüyor. Bunu çetenin kaderi ve planlar konusundaki tartışmalarında görebiliyoruz, Dutch'ın insani tarafını yalnızca Hosea açığa çıkarabiliyor. Arthur bu konuda hiçbir şey, çünkü maalesef Dutch için Arthur her şeyin sonunda bir piyon. Ne kadar ona özel olduğunu, kardeşi, oğlu gibi olduğunu söylese de işler yolunda gitmeyince ve Arthur ondan şüphe etmeye başlayınca bir anda hain oluyor. "Ben sizi evlatlar olarak yetiştirdim, yılan çıktınız." diye bas bas bağırıyor kampta. Altı aylık herifin sivri diline yirmi senelik oğlunu satıyor bu herif. Arthur bu konuda hiçbir şey yapamıyor, çünkü maalesef kas kütlesi korkunç bir silahşör olsa da saf birisi. Dutch onu Eagle Flies'ı kurtarırken ölüme terk ettiğinde onun "Yooo, ben öyle bir şey yapmadım ki. Aptal olma oğlum benim, planım var her şey planıma doğru gidiyor." dedikten sonra Arthur da sanki hiçbir şey olmamış gibi körü körüne onunla devam ediyor. Çünkü hâlâ Dutch'a inanmak istiyor, her ne kadar işler bitmiş durumda olsa da onun yanından ayrılamıyor, çünkü onun için en önemli olan şey sadık olmak. John ile konuşurken de sadık olmanın onun için en önemli şey olduğundan bahsediyor.

Micah'ın olayı da tam anlamıyla hayatta kalmak. Eğer hapisten çıktıktan sonra onun kamp yaptığı alana giderseniz Dutch'ın aranma posterini falan bulabilirsiniz. Micah'ın amacı en kötü senaryo gerçekleşirse Dutch'ı ve Arthur'u kanuna teslim ederek kendini kurtarmak. Adam kurtuluş planını oyunun başında yapmış yani. İyi ihtimali ise Blackwater parasını kendisi alıp toz olmasıydı, Dutch'ın yanına sürekli gidip "Bak beni yolla, alayım ben o parayı getireyim size. Sonra kaçalım patron, düşün bunu." diyerekten yavaş yavaş onun kafasına giriyordu. Dutch'ın en çok akıl aldığı adam Hosea da ölünce bunu fırsat bildi, Arthur'un yapamayacağı şeyi yaptı ve onun yerini doldurarak bu narsist herifi manipüle etti. Arthur da garibim, hastalıktan ona saygı duyduran tek şeyini, gücünü kaybediyor. Micah'ın onu sürekli darlaması da bu yüzden zaten, Arthur çetenin en güçlü elemanı. Charles'tan da güçlü olduğunu düşünüyorum. (Charles kavga etmeye olaylardan yıllar sonra başlıyor, yani 1899'daki gücüyle Arthur'un gücünün aynı olduğunu sanmıyorum.) İnsanların ondan korkup saygı duymasını sağlayan tek şeyi gücü, Micah da buna saygı duyuyor. Bunu kaybettiğini fark ettiği anda onun da kuyusunu kazıyor, çünkü en kötü senaryoda onu öldürecek ve yerine geçecek, iyi senaryoda ise onu da kanuna teslim edecek.

Dutch'ın Arthur'a hain demesinin bir diğer sebebi de onun hastalığının farkında olmaması. Arthur'un zayıflaması, gücünü kaybetmesi, renginin solması ve suratının lekelerle dolması, sürekli kan öksürmesi gibi semptomları görüyor ama umrunda değil, çünkü daha öncesinde dediğim gibi onu sadece piyon olarak görüyor. Çetede Arthur'un hastalığını ve onun ölmek üzere olduğunu bilen sayılı insan var, çünkü Arthur kimsenin böyle bir zor zamanda onun için endişelenmesini istemiyor. Dutch da buna nazaran, acıtasyon yaptığını, ona vakti geldiğinde ihanet edeceğini düşünüyor. Arthur'un "Bak işler kötüye gidiyor, Jack ve kadınları bırakalım. Onlar kurtulsun, biz bu işten sağ çıkamayacağız. Onların en azından bir hayatı olsun dediğinde." kafayı sıyırması ve ondan sonra John'u ölüme terk etmesi, iki oğlunu da sildiğini gösteriyor. Bu adam isterse kafasını istediği kadar taşa vursun, hiçbir beyin sarsıntısının bu denli bir nefreti ve kindarlığı doğuracağını düşünmüyorum. Dutch'ın kişilik bozukluğu yıllardan beri vardı, sadece en yakın arkadaşını kaybetmesi ve oğlum dediği iki elemanın ona artık inanmaması iyice delirtti onu.
 
Spoiler!!








Abigail ikinci haindir. Çünkü son görevde onu kurtarırken ağzı açık olmasına rağmen ajan Milton'un yanda saklandığını söylememişti.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı