S.T.A.L.K.E.R. Benzeri Oyun Tavsiyesi

Yazıldı mı bilmiyorum ama Chernobylite var.
Tam da bu oyunu oynuyordum bugünlerde. Sırf S.T.A.L.K.E.R. alternatifi dedikleri için ama kelalaka bir oyun. Ayrıca bana göre oyundaki yanlış seçimlerimizin bir sonucu ve cezası olmalı. Bu oyuna ve hikayeye bağlılığı güçlendirir. Chernobylite'de takdir edersinizki geçmişe "ışınla beni scotty!" mentalitesiyle zart zurt geçmişe gidip, ufak birkaç parlak çubuk karşılığında hatalarını düzeltiyor olmak saçmalığın dik alası olup, bu değişiklikler sonucunda birde yapılan geçmiş görevleri tekrar yapmaya zorlanmamız (kendi içinde mantıklı ama yorucu) ayrı bir garip.

Hikayesi bana biraz vasat gibi geldi. Gruptaki 2 delinin gırtlaklarını yırtarcasına yüksek sesle bağırarak konuşmalarına dahi ayar oldum.

İşin özü, ömrümde ilk defa erken erişimde iken indirimsiz bir şekilde parasını bastırıpta aldığım S.T.A.L.K.E.R. 2'nin çıkışını beklemekten başka çarem kalmadı.

Bu serinin eşi benzerinin olmadığını da net bir şekilde idrak etmiş oldum. Sözde "özgür dünyası" ile tanıtıma sunulmuş birçok sahte sandbox oyununa inat olarak doğmuş S.T.A.L.K.E.R. serisinin yapımcılarına sonsuz sevgiler...

For the Zone, for the Freedoom!
 

Dosya Ekleri

  • SCS_Freedom.jpg
    SCS_Freedom.jpg
    33,6 KB · Görüntüleme: 15
Apokaliptik atmosfer seviyorsun o zaman sen.

Exodus çok güzel bir alternatiftir, benim şimdiye kadar başıma gelen en iyi post-apokaliptik atmosferdi ve sonunda bir damla göz yaşı atmıştım. Stalker çok eski bir oyun, ben çocukken bile titreyerek oynardım ancak Exodus, yaşı ve dinamiği itibarı ile Stalker'dan iyi bence. Her halükarda o kaynak eksikliği, o korku, med basmadan asla iyileşmemen. Şahane detaylar. Öyle ayarlanmış ki anlatamam.

Mesela RE: Village bitirdim yakınlarda, bir süre sonra direkt olarak Overpowered oldum ve kaynaklarım da epey artmaya başladı iyi loot yaptıktan sonra ancak Exodus sürekli olarak her zorlukta sana kaynak sıkıntısı çektiriyor ve sürekli kendini o atmosferin içinde biriymiş gibi bir envanter bulduğunda sevinirken buluyorsun. Yani oradaki adamın psikolojisini paylaşıyorsun.

Yine yapmaya çalıştığın şeyler hep çok zor ancak imkansız değil, diyaloglar çok gerçekçi ve seni yarattığın alternatif evrenden çıkaracak bir eksiklik yok, oynarken Rusya'dasın. Artyom'un konuşmaması da bunun bir ürünü. Half-Life gibi. O sıra sen farkında olmadan karakterinle özdeleşiyorsun, şunu dese iyi olurdu neden sustu ki diye içinden geçirirken aslında yapımcıların istediği oluyor ve oyuna dahil oluyorsun, diğer türlü film izlemek gibi olurdu.

4 mevsimde 4 açık dünya geçmesi ve olayın artık metrolardan çıkması, her yerde bir Boss Fight dönmesi ve ters köşeler de cabası. Sabaha kadar överim, daha iyisi gelmedi, umarım gelir. Bu oyunlarda hikayenin önemini yine anlıyoruz. Yalnız da kalsan bir amacın olmalı hep.
 
Eğer oynamadıysan Days Gone'a yaklaşma bile. Rezalet bir oyun. Tamamiyle kendini tekrar eden görevler ve aptal yapay zeka insanı baydırıyor. Ve oyun gereksiz çok uzun bitmiyor. Hikayeyi de işleyememişler.
Bakış açısına göre değişiyormuş demekki. Oyunun hastası çok. Ama işte "aradığın şey tam olarak nedir" sorusunun karşılığı nedir? Ben istiyorumki gerçek bir sandbox türü olsun, başka ekstra bir arzum hiç olmadı. Yok grafikmiş, hikayeymiş falan. Dolu dolu özgürlük istiyorum, buram buram özgürlük koksun istiyorum ama nafile. Yapımcıları da anlayabiliyorum, oyuncu sıkılmasın, "2 saat bu görev için uğraştım ödülümü alamadan herif öldü gitti, silerim ben bu oyunu aga" sitemi etsin istemiyor olabilirler.

Bana kalırsa ya "sandbox" kategorisine ait oyunları bu kategoriden çıkartmalı, yada bambaşka bir kategori yaratılmalı. Harbi sandbox oyunlar bu kategorinin içerisine boşaltılmalı. Ardından kriz eşiği yüksek oyuncular piste davet edilmeli :)
 
Apokaliptik atmosfer seviyorsun o zaman sen.

Exodus çok güzel bir alternatiftir, benim şimdiye kadar başıma gelen en iyi post-apokaliptik atmosferdi ve sonunda bir damla göz yaşı atmıştım. Stalker çok eski bir oyun, ben çocukken bile titreyerek oynardım ancak Exodus, yaşı ve dinamiği itibarı ile Stalker'dan iyi bence. Her halükarda o kaynak eksikliği, o korku, med basmadan asla iyileşmemen. Şahane detaylar. Öyle ayarlanmış ki anlatamam.

Mesela RE: Village bitirdim yakınlarda, bir süre sonra direkt olarak Overpowered oldum ve kaynaklarım da epey artmaya başladı iyi loot yaptıktan sonra ancak Exodus sürekli olarak her zorlukta sana kaynak sıkıntısı çektiriyor ve sürekli kendini o atmosferin içinde biriymiş gibi bir envanter bulduğunda sevinirken buluyorsun. Yani oradaki adamın psikolojisini paylaşıyorsun.

Yine yapmaya çalıştığın şeyler hep çok zor ancak imkansız değil, diyaloglar çok gerçekçi ve seni yarattığın alternatif evrenden çıkaracak bir eksiklik yok, oynarken Rusya'dasın. Artyom'un konuşmaması da bunun bir ürünü. Half-Life gibi. O sıra sen farkında olmadan karakterinle özdeleşiyorsun, şunu dese iyi olurdu neden sustu ki diye içinden geçirirken aslında yapımcıların istediği oluyor ve oyuna dahil oluyorsun, diğer türlü film izlemek gibi olurdu.

4 mevsimde 4 açık dünya geçmesi ve olayın artık metrolardan çıkması, her yerde bir Boss Fight dönmesi ve ters köşeler de cabası. Sabaha kadar överim, daha iyisi gelmedi, umarım gelir. Bu oyunlarda hikayenin önemini yine anlıyoruz. Yalnız da kalsan bir amacın olmalı hep.
Apokaliptik bir evrende geçmesini elbette isterim. Fakat daha çok istediğim şey düşman yapay zekasının strateji belirleyebilmesi. Ezber yapmaması. İmkansıza yakın olduğunu düşünürdüm, bu oyundan sonra hele ki Ukrayna yapımı olduğunu gördükten sonra ayrı bir hayran kaldım. Demek ki düşman yapay zekasına hükmetmek mümkünmüş.

Hani atmosfer derim "Chernobylite" dersin, bu yaklaşım sakıncalı bir durum benim için. Mevzu sadece atmosfer değil veya sınırlı kaynak olayı değil. Sınırlı kaynak dediğin gibi Metro'da da mevcuttu ama bu denli içerisine çekemedi hiçbir zaman. Çünkü seni hep tek bir düzlemde tutuyor oyun. Hikaye üzerinden ilerliyorsun.

Esas korku sana görevi veren adamın hayatta kalıp kalmayacağını bilememektir. Adam bana görevi veriyor, tek başına "sen git, ben beklerim seni" diyor, etraf mutantla dolu, 1 saat geçiyor görevi yapıyorsun (oyun içi saate göre belki de 27 saat geçiyor) ama adam kazık çakmış gibi olduğu yerde seni bekliyor. Gerçeklikten kopuk. Çok aşırı gerçeklikte saçma elbette, bu oyun sonuçta ama artık yıllarca oyun oynamaktan mıdır nedir sıradanlaştı bir şeyler.

Oyun dünyasının artık bunu aşması gerekiyor. Seyirci, Kurtlar Vadisi dizisindeki "Polat" karakterinin asla ölmeyeceğini bildiğinden, Polat kaç kurşun yerse yesin asla bunun heyecanıyla bir sonraki bölümü beklemez değil mi? Adam kurşun yiye yiye bal peteğine döndü ama izleyicide gram heyecan yok. Neyleyeyim ben öyle diziyi? Sıka sıka tüm haritayı dolaş. Ne güzel dünya. Ana karakter ölmesin ama en azından yan karakterler GERÇEKLİKTEN SAPMADAN ölebilsin. Endişe veya korkuya kapılmak için illa jumpscare mı yememiz gerekiyor?
 
Apokaliptik bir evrende geçmesini elbette isterim. Fakat daha çok istediğim şey düşman yapay zekasının strateji belirleyebilmesi. Ezber yapmaması. İmkansıza yakın olduğunu düşünürdüm, bu oyundan sonra hele ki Ukrayna yapımı olduğunu gördükten sonra ayrı bir hayran kaldım. Demek ki düşman yapay zekasına hükmetmek mümkünmüş.

Hani atmosfer derim "Chernobylite" dersin, bu yaklaşım sakıncalı bir durum benim için. Mevzu sadece atmosfer değil veya sınırlı kaynak olayı değil. Sınırlı kaynak dediğin gibi Metro'da da mevcuttu ama bu denli içerisine çekemedi hiçbir zaman. Çünkü seni hep tek bir düzlemde tutuyor oyun. Hikaye üzerinden ilerliyorsun.

Esas korku sana görevi veren adamın hayatta kalıp kalmayacağını bilememektir. Adam bana görevi veriyor, tek başına "sen git, ben beklerim seni" diyor, etraf mutantla dolu, 1 saat geçiyor görevi yapıyorsun (oyun içi saate göre belki de 27 saat geçiyor) ama adam kazık çakmış gibi olduğu yerde seni bekliyor. Gerçeklikten kopuk. Çok aşırı gerçeklikte saçma elbette, bu oyun sonuçta ama artık yıllarca oyun oynamaktan mıdır nedir sıradanlaştı bir şeyler.

Oyun dünyasının artık bunu aşması gerekiyor. Seyirci, Kurtlar Vadisi dizisindeki "Polat" karakterinin asla ölmeyeceğini bildiğinden, Polat kaç kurşun yerse yesin asla bunun heyecanıyla bir sonraki bölümü beklemez değil mi? Adam kurşun yiye yiye bal peteğine döndü ama izleyicide gram heyecan yok. Neyleyeyim ben öyle diziyi? Endişe veya korkuya kapılmak için illa jumpscare mı yememiz gerekiyor?
Yine bunlar hep senaryolar ile alakalı şeyler. Bence bir oyunun en önemli olayı senaryosu ve senaryonun içindeki adamlarım mekanikleri yani görev veren adamın ölme ihtimali olması ve senaryonun bu durumda başka bir ihtimal üzerinden devam etmesi. Dediklerinde haklısın, biraz sıradanlaştı oyunlar.

Eskiden çok renkli oyunlar vardı her oyunda başka bir evrendeydik, 2013 senesini hatırlıyorum da, Crysis 2, Prototype 2, Black Ops 2, Far Cry 3, Hitman Absolution, GTA V, Dead Space 3, God of War 3. The Last of Us, Dota 2, PES2013 falan oynardık. Şu oyunlara bakar mısın? Biri bile diğerine ucundan benzemiyor ve bu oyunlar sadece 2 sene içerisinde geldiler. 2011-2013 senesi de oyun tarihinin ikinci 2004'ü dür ve çok kıymetlidir. O zamanı yaşayamamış yeni Gamer kardeşlerime üzülüyorum gerçekten.

Şimdilerde dediğin gibi oyunlar heyecan vermiyor. Temaları da, kendileri de, mekanikleri de. Halbuki imkanlar çok daha geniş. Her yer developer kaynıyor, sistemler canavar, motorlar canavar. Oyun dağıtımı ve para kazanmak her zamankinden daha kolay. İlginç gerçekten. Belki de büyüyoruz ve ilgimizi o kadar çekmiyor, bu da bir ihtimal.

En son orjinal bir oyun görmemin üzerinden ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum. Adı Vampyr'dı. İngilterede geçen karanlık temalı bir vampir oyunuydu ve gerçekten orjinaldi. Bitirirken de büyük zevk aldım, eksikleri vardı ancak teması beni bir sefer çekmişti. Aynı şeylerin etrafında mekik dokuyoruz, daha Half-Life kadar hikayesi dallı budaklı bir evren gelmedi oyun alemine bu da diğer yapımcıların ayıbı olsun.
 
Yine bunlar hep senaryolar ile alakalı şeyler. Bence bir oyunun en önemli olayı senaryosu ve senaryonun içindeki adamlarım mekanikleri yani görev veren adamın ölme ihtimali olması ve senaryonun bu durumda başka bir ihtimal üzerinden devam etmesi. Dediklerinde haklısın, biraz sıradanlaştı oyunlar.

Eskiden çok renkli oyunlar vardı her oyunda başka bir evrendeydik, 2013 senesini hatırlıyorum da, Crysis 2, Prototype 2, Black Ops 2, Far Cry 3, Hitman Absolution, GTA V, Dead Space 3, God of War 3. The Last of Us, Dota 2, PES2013 falan oynardık. Şu oyunlara bakar mısın? Biri bile diğerine ucundan benzemiyor ve bu oyunlar sadece 2 sene içerisinde geldiler. 2011-2013 senesi de oyun tarihinin ikinci 2004'ü dür ve çok kıymetlidir. O zamanı yaşayamamış yeni Gamer kardeşlerime üzülüyorum gerçekten.

Şimdilerde dediğin gibi oyunlar heyecan vermiyor. Temaları da, kendileri de, mekanikleri de. Halbuki imkanlar çok daha geniş. Her yer developer kaynıyor, sistemler canavar, motorlar canavar. Oyun dağıtımı ve para kazanmak her zamankinden daha kolay. İlginç gerçekten. Belki de büyüyoruz ve ilgimizi o kadar çekmiyor, bu da bir ihtimal.

En son orjinal bir oyun görmemin üzerinden ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum. Adı Vampyr'dı. İngilterede geçen karanlık temalı bir vampir oyunuydu ve gerçekten orjinaldi. Bitirirken de büyük zevk aldım, eksikleri vardı ancak teması beni bir sefer çekmişti. Aynı şeylerin etrafında mekik dokuyoruz, daha Half-Life kadar hikayesi dallı budaklı bir evren gelmedi oyun alemine bu da diğer yapımcıların ayıbı olsun.
Dal budak için coder lazım olsaydı dediğin gibi etraf "ben oyun kodluyorum, ihi" diye dolaşan 12-15 yaş ergenuslarla dolu. Birde daha kıdemliler var 30-40'lı yaşlarda "coder" abilerimiz. Tut bir tane senarist, yerse birkaç senarist. Yanına bir iki hayalperest adamı da iliştiriver. Hadi yerel pazarın durumu malum, yanılmıyorsam kimi yurtdışı memleketleri oyun geliştiricilerine ek ödenek ayırıyor. Yanlışsam düzeltin. Senaryo zor bir şey mi desem, mümkün değil. Birkaç yıl önce çok basit bir 2D oyun tasarlamıştım. Hocamız proje istiyordu. Ben de kodlamadan ziyade hikayeye odaklanmıştım. Seçimlerimiz, sonuçlarımızı etkiliyordu falan. Çok etkilenmişti. Ben o kadar zeki değildim veya sağda solda "ben coder'ım moruk, geliştiriyom ben" minvalinde birisi de hiç olmadım.

Çok seçenekli bir oyun yapmak elbetteki zor fakat imkansız değil (Bkz. Baldur's Gate 3). Uğraşılması gereken taraf grafik veya YALNIZCA hareket dinamikleri olmamalı diye düşünüyorum. Bırakalım o iş oyun motoru üretip geliştiren firmaların olsun.

Unreal Engine kendini her geliştirdiğinde övgü hep yüksek oranda oyunu yapan yapım şirketleri almıştır. Yani grafik grafik diyoruz ama içi bomboş, yapay zekası çöp birçok oyun sırf sandbox diye az oyun övülmedi. RDR2, GTA serileri (Yalnızca örnektir, bu oyunları tenzih ediyorum). Ama yaratıcılık yok. Tamam özgürsün de bu özgürlük ilkesi ile neler gerçekleşiyor çevrende? Her şeyi sen gerçekleştiriyorsun işin özü. Çevren kazık çakmış gibi seni bekliyor. San Andreas efsanesindeki "Burger"ci görevinde nasıl ki belirli bir saat aralığı koymuşlar misal. Oyuncu belki de kendi içinden "bu adamın mesaisi bitti demek ki" veya "biryerlerde ot çekiyor belli ki" diye hayal edebiliyor, edebildiğimiz o hayal kadar özgürüz aslında. Dağa tepeye tırmanıpta "oo abi sandbox moruk" kafasına erişemedim bir türlü. Eskiden de bu böyleydi benim için, bugün de. Ama eskiden bir şeylerin ilklerini deneyimliyorduk. Şimdi her oyun birbirinin matruşkası. Ruh yok.
 
Son düzenleme:

Geri
Yukarı