İnsanlara karşı konuşma hakkım elden alınmadığı sürece yok. Yapım gereği haksızlığa susan biri olamadım hiç. Ya da ''aman tadımız kaçmasın Ali Rıza Bey'' kafasında olamadım. Bunun cefasını da güçlü bir gruba karşı güçsüz birini haklıyken savunduğum için keyfim yerindeyken ve saygı görürken sırf olaya rasyonel yaklaşıp doğruları söyledim diye dışlandığım oldu. Bana hiçbir artısı olmayan bir olay, insanların gücü elinde bulundurduklarından nasıl karakterlerinden ödün verdiğini öğretti. Doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar işte, gücü elinde tutanlar kendi doğrularında diretirler.
Bunlardan adam ve arkadaş olmaz dedim, yoluma devam ettim. Yine karakterimi satmadım, yolumdan çıkmadım. Sonra birçoğu işleri düşünce ayağıma geldi, bu sefer de s... çeken ben oldum.
Bunun dışında herkesin içinde bir şeyler kalır, dışarı atamaz ve onunla yaşamayı öğrenir. Bir de bu kişiler duygusal bağ olarak yakın olduğunuz insanlar ise (anne, baba, kardeş, sevgili vs.) her içinizde oluşanı, ağzınıza geleni söyleyemiyorsunuz. Buradan haklıyken sus anlamı çıkmasın, sadece hassaslaşıyorsunuz.