Dostum çok derin araştırmalarım var bu konuda, köpeklerden ve kedilerden bulaşan zararlı bakterilerden bihabersiniz o yüzden mantık çerçevesinde konuşuyorsunuz. Öyle grip falan değil, beyin fonksiyonlarını ele geçiriyor o derece. Sokak hayvanları sokakta yaşıyor diye bulaşan bir hastalık demiyorum, sadece kastettiğim şey bize hayvanlardan bulaşıyor. Sivrisinekler ve birçok haşereler, bakteriler çöplere larva bırakıp ciddi bir şekilde ürüyorlar ve çöpler tamamen virüs yuvası. Sokakta yatan bir köpeği günde kaç defa ne olduğu belli olmayan sivri sinek ısırıyordur biliyor musun? O sivri sinekler ne salgınlar taşıyor kim bilir. Şimdi klavye başında olayın ciddiyetini sana yaşatamam, fakat olayın aslı böyle. Biz insanoğlu sırf su temiz olsun diye tonlarca klorur koyuyoruz suya, o hayvan su ihtiyacını gidermek için kim bilir nerden içiyor.
Merak etme yeterince bilgi sahibiyim. En başta içli dışlıyım hem veteriner hem de doktorlarla. Bende ihtimal yok demedim, çok düşüktür dedim. Kediden köpekten pire, mantar gibi şeyler dışında ciddi bir hastalık bulaşma ihtimali çok çok düşük bir ihtimal. Heleki sinekten alınacak köpekten insana geçecek... Sokakta kafana uçak düşme ihtimali daha fazla. İstersen bir doktora ya da veterinere sorabilirsin. Bugün bir insandan mikrop kapacağını düşünerek kaygılanmak bile bir hastalık sayılırken, bu kadar düşük bir ihtimalle, hayvandan hastalık kapacağını düşünmen çok gereksiz bir ehvam...
Son olarak çok fazla korumacı olmak asıl insanların hastalanmasına daha çok yol açıyor. Bağışıklık sistemi zayıf idmansız insanlar yaratıyor.
Bahsettiğiniz kısırlaştırma işlemini insanlar için kullanacaksanız tabi ki doğru karar olur. Dünyayı istila ettik, bizden başka hiç bir varlığın yaşam hakkına saygı duymadan yaşam alanlarını yok ediyoruz. Dünyanın bizim için yaratıldığı bahanesi ( yada tercihe göre yalanı) arkasına saklanıp etmediğimiz zulmü, etmediğimiz haksızlığı bırakmıyoruz.
Kapı önlerine su yada yemek koymak hoş bir davranış olup insana kendini iyi hissettirse de haddimizi aşmamış olsak zaten böyle bir iyi niyete ihtiyaçları olmadığı gerçeğini kendimizden saklıyoruz.
Hayvan çiftliklerinde, gıda sektöründe hayvanlara yapılan eziyetler yetmiyormuş gibi dışarıda iyice daralmış yaşam alanlarında huysuzlaştıkları için nefret eder hale geldik.
Onlara müsahama gösteriyormuş, iyilik yapıyormuş ya da izin veriyormuşuz düşüncesinden vazgeçip aksine onarın bize tahammül ettiği gerçeğini kabullenmemiz gerekiyor.
Sokakta bir köpeğe eziyet edildiğinde bile o can, karşısındakine zarar vermeyi düşünmez, elinden geldiğince sadece kendini korumaya çalışır, istese kolunu bacağını koparabileceği şerefsize bile kötülük yapmaz. Biz onlardan daha vahşi, biz dünyaya onlardan daha zararlı bir türüz, kısırlaştırılması gereken biziz.
Kesinlikle. Ama isteyen herkes istediği kadar çocuk yapma, yapabilme hakkını kendinde buluyor maalesef. Bugün Çin sınırlamalar getirmeye başladı. "İzinsiz" Hamilelerin, bebeklerin yok edildiği karanlık bir gelecek çok uzak değil. Bakın distopya demiyorum, olsa olsa distopya değil ütopya olabilir. Çünkü insanların bu dünyadaki yerini uzatmak için tek şansları üremenin kontrol edilmesi. İnsanların tam olarak ne olduğunu neye benzediğini Matrix filminde Ajan Smith çok güzel özetlemişti...