Sorgulanmamış inanç inanmaya değer mi?

Szaszy

Hectopat
Katılım
26 Kasım 2020
Mesajlar
168
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez - Sokrates.

Bilirsiniz ki günümüzdeki çoğu inançlı veya inançsız insan genellikle sorgulamadan ve toplumun kalıplarına kendini sokarak bir şeye inanır. Peki bu doğru bir şey mi?

Aslında Kierkegaard'a göre çok yanlış bir şey, Kierkegaard dindar bir insandı, dindar olmasıyla beraber inancını fazlasıyla sorgulayan biriydi de. Çoğu insan inandığı şeyi sorguladığı zaman inancının zedeleneceğini düşünür, fakat bence sorgulanmamış bir inanç inanmaya değmez. Eğer hiç sorgulanmadıysa gerçekten inanmıyor demektir.

Peki bu konu hakkında siz ne düşünüyorsunuz?
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Zannımca, sorgulama meselesinde dikkat edilmesi gereken ana unsur, hakkında bilgi sahibi olunabileceklerin sorgulanmasıdır. Sorgulama derken de sadece suçlamak ya da bakışa desteğin aranması değil de "acaba bunun hakikati nedir?" şeklinde bir düstur korunmalıdır. Yoksa inanç hususu; maddi kanıtlarla eşlenmesinin gayet zor olması ve insanın da işine geleni öne çıkarmaya yatkın olması sebebiyle, çok da neticeye tesir eder durumda olmayacaktır.

Bilgi edinilemeyeceklerin sorgulanması da hayal gücünün ya da atanan, belirlenmiş, kabul edilmiş değerlerin kapasitesi ile sınırlıdır. Sınır da her yeni bilgide biraz daha genişlemektedir lakin ne kadar genişlese de çapı kendi kadardır.

İnanç, kısıtlı imkanlardan dolayı oluşmuş kanıdır. İman ise her türlü sorudan arınmış, tam bir güven hâlidir.
 
Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez, sorgulanmamış inanç değil.

İnancı sorgulayamazsın. Tevrat'ta "Eyüp'ün İlk Sınavı" babında Şeytan, Tanrı ile anlaşma yapıp Eyüp'ün varını yoğunu, ailesi de dahil elinden aldı. Eyüp ise olanı biteni sorgulamadan,

""Bunun üzerine Eyüp kalktı, kaftanını yırtıp saçını sakalını kesti, yere kapanıp tapındı. Dedi ki,
“Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim.
RAB verdi, RAB aldı,
RAB’in adına övgüler olsun!”

Bütün bu olaylara karşın Eyüp günah işlemedi ve Tanrı’yı suçlamadı.""

Başka bir örnek ise, İslam dininde Allah'ın emirlerini sorgulamak, küfre girer.

Kierkegaard'ı ne kadar sevsem de, haksızdır. Kierkegaard, kendi dönemine ait kiliselerin baskınlığına karşılık olarak bunları sorgulama tarafına gitmiştir. Bu sadece Hristiyanlık için geçerlidir. Hatta bazı Hristiyan merkezli misyoner nefret grupları için bile geçerli değildir. Onlarda "Tanrının sözü birdir ve emirdir." olarak inançlarını yaşıyorlar.
 
Son düzenleme:
İnancı sorgulayamazsın. Tevrat'ta "Eyüp'ün İlk Sınavı" babında Şeytan, Tanrı ile anlaşma yapıp Eyüp'ün varını yoğunu, ailesi de dahil elinden aldı. Eyüp ise olanı biteni sorgulamadan,

“Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrı'dan korkar, kötülükten kaçınır. Senin kışkırtmaların sonucunda onu boş yere yıkıma uğrattım, ama o doğruluğunu hâlâ sürdürüyor.”

Tevrat'ın ilgili bölümlerinde insanın kusursuz, Tanrı'nın kusura yatkın olarak ifade edilmesi de ilginç değil mi?

Dogma'ydı galiba, Jay ve Sessiz Bob'un da olduğu filmdeki gibi bir Tanrı figürü, buralardan ötürü çıkmış olmasın?
 
Son düzenleme:
Tevrat'ın ilgili bölümlerinde insanın kusursuz, Tanrı'nın kusura yatkın olarak ifade edilmesi de ilginç değil mi?
Beni ilgilendiren, Tanrının kusurlu veya kusursuz olması değil, Tanrının ve buyruğunun sorgulanamaz olması.

(Tanrı kusurlu mu, değil mi metafiziğin konusu ve Tanrının kusurlu olduğuna dair bir deneme yazıyorum.)

Ne yapacaksın, Tanrı buyruğunu mu sorgulayacaksın? Tanrı, senin üzerine taş yağdırdığında "Bunu bana neden yapıyorsun Tanrım?" mı diyeceksin?

Alacağın cevap şudur;

"Sana ne lan 🤬.. Keyfimin kahyası mısın? Seni yaratmasam, var bile olmayacaktın. Evreni ve seni yaratırken sana mı sordum?"
 
Burası çok karışık :) Herkesin kendine göre yonttuğu ya da yorduğunu Tanrı'ya yamamaya çalıştığı bir ortam var gibi.
Bu yoruma kapalıdır. Tanrının yaptıkları sorgulanamaz. En iyi ihtimalle, "Tanrının nelere gücü yetmez, nelere gücü yeter?" sorusunu tartışabiliriz. Ki, ülkemizin çoğunluğu Müslüman diye örneğini veriyorum; İslam'da bunu tartışmak bile tekfir sebebidir. Küfre girer.

Sence İbrahim, neden İshak'ı kurban etmeye kalktı? Neden İshak babasına, "Sen söylüyorsan, vardır bi' hayır." dedi?
 
Çünkü ikisi de emindi. Şüphelerini ortadan kaldıracak delillere şahit olmuşlardı. Neticede, merhamet sahibi ve kulunu bilen Tanrı da "iş o değil" dedi.
İbrahim'in emin olduğunu söyleyebilirsin de, İshak için bundan bahsedilemez.

Fark etmez, ikisi de emin olsun diyelim. Eee, merhametli bir Tanrı, nasıl olur da oğlunu kurban etmesini ister? Ya koyunu gökten indirmeseydi? Göndereceğinden bu kadar emin olmak, gayba girer..
 
İshak için bundan bahsedilemez.

Çocuğunuz var mı? İshak, İbrahim'den emindi. Ona göre babası yanlış karar alamazdı ki bu zorlama ile değil güzellik ile sağlanabilecek bir durumdur.

Eee, merhametli bir Tanrı, nasıl olur da oğlunu kurban etmesini ister?

İşte sınır burada başlamaktadır. Ben Tanrı'nın motivasyonu hakkında bilgi sahibi olamam, ben sadece benim katımdakileri değerlendirebilirim ve O'nun bunu neden yaptığına bir açıklama getiremem ama bu yapılanın neticelerinden hareketle bir değer biçebilirim, lakin biçtiğim değer yine O'nun katındaki olmayabilir.

"Sorgulanamayacak olana ulaşmak" asıl problem buradadır.
 
Son düzenleme:

Geri
Yukarı