Bunlara da değineceğim. Dizinin objektif açıdan bakılmadığında birsürü negatif/pozitif yönleri var.
Buna çok katılmıyorum. Bunu cevaplayabilmek için Ellie'nin karakterini ve içinde bulunduğu durumu anlamamız gerekiyor. Başlarda kargo muamelesi yapılan, Tess'e gözle görülür bir şekilde bağlılığı olan, (belki görmediği anneliğini yaşamak için) bıçaktan başka silah kullanmasına izin verilmeyen, 14 yaşında bir kız çocuğu. Şimdi özellikle Joel gibi bir karakterle birlikte onca yolu yürüyünce ve bunu yaparken de aynı zamanda hayatta kalma mücadelesi verince yanında olan tek kişiye, yani Joel'a ister istemez bir bağlılığı oluyor. Çünkü insanlar sosyal "hayvanlardır". Böyle bir şeyin olmamasının psikoloji üzerine etkileri vardır. Ellie, Joel'ın zamanında aynı Ellie gibi bir kız çocuğu olduğunu anlayınca ona ister istemez duygusal bir şekilde yakınlık hissediyor, ve anlıyor ki bir yerden sonra Joel onu kızı gibi görüyor. Yolculuk boyunca Ellie Joel'a, Joel da Ellie'e ısınınca duygular daha da derinleşiyor. Fark ettiyseniz dizinin başlarında Ellie Joel'a yakınlaşmaya çalışıyor, şakalar yapıyor, Joel'u güldürüyor, kendini açıyor, fakat dizinin sonlarına doğru Ellie bir bölümde yaşadığı olaylardan dolayı kendini kapatıyor, masumiyetini kaybediyor ve Joel kendini Ellie'e açıyor, sonra dizi finalinde hatırlarsanız onu kaybetmek istemiyor. Hatta bir kısımda "boşver tedaviyi falan, bunu yapmak istemezsen seni çok iyi anlarım, Jackson'a geri dönüp hayatımızı yaşayalım" diyor. Dünya Joel'ın kızı olan Sarah'ı elinden bir kere aldı, ikinciyi kaybetmeye hiç meraklı değil. Artık biyolojik olmasa bile aralarında bir baba-kız ilişkisi var. Ben dizinin 3. bölümünde Ellie'e ısınmaya başlamıştım.
Burası için bir şey söyleyemeyeceğim fakat söyleyebileceğim birkaç şey var. Bu dizi kısa ve aksiyon açısından eksikleri olsa bile (diziyi özellikle Dram üzerine yapmışlar, aksiyon değil) en iyi oyun adaptasyonu olabilir.
Evet Tamer Yeşildağ abimin hikayesini biraz öldürmüşler. Özellikle Bill'in Ellie ile arasında olan diyalog ve etkileşimlerini görmeye üzülmedim değil. Güzel şeylerdi. Hatta 3. bölümün sonuna doğru Bill kesin ölmedi diye düşündüm, çünkü Ellie ve Joel eve girerken kapı arkalarından kapanıyor ve bir gölge görülüyor. 4. bölümde falan görmeyi umdum ama olmadı maalesef.
3. bölüme değinirsek, dizinin yapımcıları ve bazı oyuncular LGBTQIA+ destekçileri. Oyunda da zaten direkt gözlerimizin önünde işlenmese bile Bill ve Frank arasında bir ilişki varmış. Bunu Frank'in ölmeden önceki notunu okuyarak ve sonrasında Bill'in verdiği tepkiye göre anlayabiliyorsunuz.
Bir homofobik olarak,
(bu arada benim homofobikliğim kimlik kargaşası yaşayana, cinsiyetini bilmeyene, mental açıdan kendini karşı cins zannedip hormon tedavisi olana, internet üzerinden LGBTQIA+ adı altında örgütleşene, ve "biz zaten ne yaparsak yapalım, insanlara tecavüz de edelim taciz de edelim, sosyal medyadan cancellayalım, black lives matter diyelim ama white lives matter, hatta all lives matter demeyelim çünkü siyahiler harici insan hayatının bir önemi yok, LGBTQIA+ koruması altında olduğumuz için bize bir şey yapamazlar" diyen lanet, pislik insanlara)
3. bölümü çok beğendim. Bazı şeylere farklı açılardan bakmak lazım. Perspektif bu dünyada çok önemlidir. Evet yapımcı gay bir ilişki işlemiş olabilir, fakat bu duruma bir de şu yandan bakın:
Bill, gay olduğu ve toplumun onu dışladığı için duygularını içinde yaşayan bir adam. Dizide de belirttiği gibi insanlardan nefret ediyor, kendisine "Hayatta kalma uzmanı mısın?" sorusu yöneltildiğinde de kendisi söylüyor. Dünyanın sonu için hazırlık yapıyor. "Doomsday Prepper" tarzı bir şey. Aslında tam bir hayatta kalma uzmanı denilebilir. Salgın patlak verir vermez napacağını biliyor, krallar gibi yaşamak için zamanında bir sürü stok yapmış. Komşu kasabalara gidiyor erzak vs. alıyor, benzin istasyonuna gidiyor benzin alıyor, jeneratör tamir ediyor/yapıyor, çalışır hale getiriyor, yaşadığı kasabaya çit çekiyor, sıcak su sağlıyor. Ocağında gaz da var. Olur da bir gün enfekteler ve yağmacılar kasabayı bulursa diye de tuzaklar kuruyor. Mükemmel bir kıyamet senaryosu. Kendine bu harabe dünyada neredeyse bir insan yaşamı kadar yetecek malzemesi var. Sonrasında Frank ile karşılaşıyor, Frank, anlattığına göre önceden bir grupla birlikteymiş, fakat o gruptan tek Frank sağ kalabilmiş. Bill'den yemek istiyor, Bill'de açıkçası uzun zaman sonra gerçek bir insan evladı gördüğü için meraklı bir hayvan gibi yaklaşıyor. Gitmesine izin veriyor, ama Frank 2 gündür yemek yemediğini söyleyerek ısrar ediyor. "Böyle diyince kulağa çok da uzun gelmedi değil mi?" diye de ekliyor. Sana burada yemek verirsem gidip diğerlerine söylersin herkesi buraya çağırırsın diyip reddediyor. Frank kimseye söylemeyeceğine, kötü bir yalancı olduğunu belirtiyor. Bill ikna olup onu yanına alıyor. Sıcak su ile duş almasına, kırmızı et yemesine ve kırmızı etin yanında mükemmel bir şey olan şarap içmesine izin veriyor. Frank uzun zaman sonra sanki uçakta First Class hizmet gördüğü için acayip şaşırıyor.
Eki Görüntüle 1718848
Eki Görüntüle 1718849
Frank yemeği afiyetle yiyor. Şarabını içiyor. Bill'e teşekkür edip yola koyulmaya başlayacağını söylüyor. Şöyle bir şey var ki, Bill zaten Frank'i eve aldığı ilk an onu bırakamayacağını biliyordu. Yalnızlık özellikle The Last of Us evreni (özellikle Dünya) gibi bir yerde gerçekten zordur.
Frank gitmeden önce piyano gözüne takılıyor, ve çalmak için sandalyeye oturuyor. Sandalyenin hanesinde birkaç nota buluyor ve çalmaya başlıyor.
Şarkı da zaten tonundan anlaşılacağı üzere duygusal bir şarkı. Piyano duygusal bir enstrümandır zaten. Duygularınızı notalara dökersiniz.
Bill Frank'in çalışından çok hoşnut olmuyor, rahatsız oluyor çünkü çok aceleci çalıyor ve duygularını tam yansıtmıyor. Frank bunu görünce Bill'e bir de sen çal bakalım, çaldıktan sonra gideceğim diyor.
Eki Görüntüle 1718855
Bill aynı şarkıyı çalmaya başlıyor, Frank'den hallice daha duygusal bir şekilde ve yavaş çalıyor ve Frank çok etkileniyor. Şarkıda bir kadın geçiyor (yani bir kadın uğruna yazılmış) ve bunu bilen Frank, "Kim bu kız? diye soruyor. Bill ise "Kız falan yok." diye cevaplıyor, özellikle Frank'in yakınlaşmasıyla birlikte öpüşüyorlar.
Bu arada ben çıktığı saat izlerken aralarındaki cinsel çekimi taa yemek sahnesinde fark etmiştim, fakat böyle sonuçlanacağını gerçekten beklemiyordum. Şok olmuştum.
Sonuçta birlikte 20 yıl boyunca bazı yağmacı ve enfekte sorunları haricinde barış ve aşk içinde kimsenin yaşamadığı şekilde yaşıyorlar. Bu salgını yenenler ve gerçekten hayatta kalanlar Bill ve Frank. Kendi meyve sebze bahçelerini yapıyorlar. Frank sonradan kendini sanata veriyor, evin her yerine sanat eserleri koyuyor. Bill'i ve kendini vs. çiziyor. Stokları tam, malzemeleri bol. Bunları bulmak için savaşmaya da gerek duymuyorlar çünkü malzemeler oracıkta duruyor. Bir de diğerlerinin hayatlarına bakın. Özellikle Joel ve Ellie. Tüm ülkeyi neredeyse yürüyerek aşıyorlar. Açlık, susuzluk çekiyorlar. Diğer insanların, enfektelerin saldırısına uğruyorlar. Özellikle bir tanesi kendini İsa Mesih zanneden ve Ellie'ye tecavüz etmeye çalışan bir sapık.
Daha önce de belirttiğim gibi, konuda daha çok Dram'a önem verilmiş ve daha realistik yapılmış. Nasıl daha realistik yapılmış diye sorulacak olursanız eğer oyundaki gibi Joel bir yağmacıyla boğuşması sonucunda kopmuş bir metal barın üstüne 5 metreden düşseydi, beyin sarsıntısı, şok ve kanamadan sonra maksimum 1 saat daha yaşardı. Dizideki de çok realistik değil aslında, beyzbol sopasının sivri bir parçası karnına saplandıktan sonra Joel artık neden yaptı bilmem ama parçayı çıkarıyor. Böyle bir hatanın cezası normalde ölümdür. Oluk oluk kanarsınız, ve içerideki dokuyu daha çok zedelersiniz. 5-10 dakika ya yaşar ya yaşamazsınız. Fakat belli ki sopa atardamara gelmemiş, ve Joel kelimenin tam anlamıyla ölmeyi reddediyor çünkü gidecek daha çok yolları var. İşte tam olarak bunun için Joel da bir hayatta kalma uzmanı. Her zaman bir amaç bulabiliyor.
Tommy konusuna gelirsek, TLOU2'de gördüğümüz üzere bir yerden sonra kullandığı keşkin nişancı tüfeğiyle Joel'dan da tehlikeli hale geliyor. Sanki bir avcı gibi. Ben şahsen Tommy'e yamuk yapmazdım.
Dizide kendini geri çekiyor çünkü karısı olan Maria hamile. Çocukları doğacak, o yüzden tehlikeli bir iş yapmamayı yeğliyor. O işin sonucunda ölürse çocuğu babasız kalacak. Benim bölümün başında gördüğüm tek sorun Maria'yı siyahi bir kadının canlandırmasıydı. Oyunda kadın sarı saçlı ve beyaz ırkına mensup, ama sonradan da o kadına da alıştım çünkü güzel oynamış.
Joel, 6. bölümde artık huzura kavuşuyor. Çünkü kardeşinin hayatta olduğunu artık biliyor, kafası daha rahat. Artık kaybedecek bir şeyi yok, fakat duygusal açıdan artık mahvolmuş bir adam. Tommy'e kendini açıyor ve bu işi yapamayacağını söylüyor, benim yerime sen yap diyor. Tommy kabul etmeyince yalvarıyor, çünkü artık kendini eskisi, yani gençliğindeki kadar güçlü görmüyor. Durmadan Sarah'ı düşünüyor, hatta bölümde panik atak geçiriyor diğer bölümlerde de olduğu gibi.
Eki Görüntüle 1718874Eki Görüntüle 1718875Gün içinde Ellie ile yaptığı tartışmadan sonra (Joel'ın Ellie için ne kadar değerli olduğu vs.) Joel toparlanıyor, ve Tommy ile Ellie tam yola çıkacakken Joel gelip Ellie'i teslim alıyor, Ellie ile yeniden yola koyuluyor. Şimdi ise tek bir görevi var, o da Ellie'i Ateş Böcekleri'ne teslim etmek.
İncelemeye devam edeceğim hocam. İster istemez zihin yoruyor