The Last of Us kullanıcı incelemesi - Raşit Gönenç

Raşit Gönenç

Kilopat
Katılım
28 Haziran 2012
Mesajlar
2.368
Makaleler
113
Çözümler
1
Yer
Bucak-Burdur
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Meslek
Online İngilizce Öğretmeni
Yazıyı tamamen bir oyun içi inceleme yapmak istemedim. Biraz da uzun oldu. Ancak okuduğunuza değecektir umarım. Eğer bir işim olmaz ise, oyunu bitirdiğimde tamamen bir inceleme de yazabilirim. Ancak şimdilik bu yeterli diye düşünüyorum. İyi okumalar. :)

Not : Yazım hataları için şimdiden özür dilerim. :)

Hani bazı günler vardır. Geçmek bilmezler. Diğer günlerden farksızdır onlar. Ancak ne kadar farksız olurlarsa olsunlar, yinede bir türlü geçmek bilmezler. Ben The Last of Us'ın ön siparişini verdikten sonraki günler de benim için bu şekilde geçti. Yani herşey sıradan. Daha önceden nasıl ise aynen devam ediyor. Ancak vakit bir türlü geçmek bilmiyor. Noluyor ya? demeden edemiyor insan. Ancak herşeyin olduğu gibi bunun da günü gelip çatmıştı. Takvimler 14 Haziran 2013'ü gösteriyordu. Bir şet çıkagelmişti doğudan. Beyazlar içersinde. Beyaz atın üzerinde, beyaz asası ile be... 1 dk. Gandalf The White'ın çıkışı ile karıştırdım 1 dakika. Ancak her ne kadar karıştırsam da, en az onun kadar ihtişamlı bir çıkış gerçekleştirmişti The Last of Us. Yani daha ilk videosu yayınlandığında bile herkesi şaşkına çevirmişti. Daha sonra bir sustu ki, herkesin aklının bir köşesinde kaldı sadece. Sonra öyle bir gameplay demosu ile gelmişti ki, hani biz hep deriz ya ''aa ekrana kan sıçrıyor çok gerçekçi!'' İşte bu gameplay'ı izleyen kişiler bu kez gerçekten gerçekçi demeyi hak eden bir oyun görmüşlerdi. Yani ekrana sıçrayan kandan bahsetmiyorum. Oyunun gerçek zaman da geçtiği olaylardan bahsediyorum. Yani baksanıza, diğer hiçbir oyunda bulunmayan şeyler gözümüze çarpıyor. Siz uzaktan bir kişiye ateş ediyorsunuz. O kişi siperde saklanıyor ve siz ateşi kesene kadar çıkmıyor. Sonra siz bekliyorsunuz, silahınızı indiriyorsunuz ve o adam son hız sizin siperinize doğru yardırıyor! Başka bir oyunda olsa ikiniz de sanki saklambaç oynayan 8 yaşında ki çocuklar gibi saklanacaktınız. Ancak yoook, The Last of Us'ta işler böyle yürümeez. Fırsatını bulurlarsa, sizin boş şarjör sesinizi duyan düşmanlar, ya Allah saldırıyor sizin üzerinize ve direkt yumruk ile dalmıyor çoğu zaman. Sizin biraz uzağınıza geçiyorlar ve ateş açıyorlar. Daha garanti onlara göre. Yada çoğunlukla olacağı üzere yumruk ile saldırıyorlar. Bir de eğer düşman sizi 2. bir kez göremez ise, tekrar görene kadar ateş etmiyor bu 1, 2. si sizi görene kadar yanınıza geliyor. Şimdi bana söyleyin hangi oyunda gördünüz böyle zeka? Yapay zekası baya bir gelişmiş olan oyundan bahsediyoruz burada. Ancak her şeyde olduğu gibi bu oyun da kusursuz değil. Mantık hatalarına birazdan oyun içerisinde bir kaç bölümü anlatırken yer vereceğim. Ha bir de oyunda Ellie karakteri ile daha ilerde karşılaşıyoruz ve trailerlarda gördüğünüz gibi çok da samimi değiller. Aksine Joel kızı biraz yanında istemiyor. İlerleyen kısımlarda anlatacağım. Şimdi oyuna ve oynanışa geçelim mi?


1. Bölüm : Oyuna başlar başlamaz Joel ile maceraya atılacağız sanıyordunuz değil mi? Hahaaa yanıldınız. (Zafer çığlıkları..) Oyun hastalığın yayılmadan her şey çığrından çıktığı geceden itibaren başlıyor. Joel evine yorgun argın bir şekilde geliyor ve kızını kanepede uyurken görüyor. (Evet, Joel'ın bir kızı var.....(dı) ) Kızının yanına gidip uyanmasını söylüyor. Sarah uyanır uyanmaz bir den saatin gece yarısını geçip geçmediğini soruyor ve saate bakıyor. Geçmediğini görünce direkt kanepenin kenarında ki hediyeye uzanıyor. Joel'a hediyeyi uzatıp ''Doğum günün kutlu olsun'' diyor. Joel hediyeyi açınca içinden bir saat çıkıyor ve Sarah ''Kırık saatinden hep şikayet ederdin'' diye söyleniyor. Daha sonra biraz daha konuşma yaptıktan sonra Joel, Sarah'nın uyuyakaldığını görüp, onu yatağına çıkarıyor. İyi geceler diledikten sonra zaman biraz geçiyor ve Sarah telefon araması ile uyanıyor. Arayan Tommy Amcası ve Sarah'ya acilen babasına ulaşması gerektiğini söylüyor. Sarah ne oluyor demeden hatlar kesiliyor. Sonra oyuna Sarah'ı kontrol ederek başlıyoruz. Evin içerisinde dolanmaya ve manzarayı pencereden seyretmeye başlıyoruz. (İlk işim çevreyi araştırmak oldu tabi.) Daha sonra babasını evin içinde aramaya başlıyoruz. Onu bulamayınca yatak odasına bakıyoruz ki oda darma duman olmuş. What the hell? derken gözümüz TV'ye takılıyor. Haber spikeri salgın hastalıktan dolayı ölen kişilerin sayısını belirtirken, arkadan bir ses onları uzaklaşması için uyarıyor. Ancak çok geçmeden canlı yayın yerinde bir patlama meydana geliyor ve bütün yayın hatları kesiliyor. Bu korku ile babasını daha hızlı aramaya başlayan Sarah, aşağıya indiğinde Joel birden içeri giriyor ve arkasından cam kapıyı kapatıyor. Kapıdan içeriye virüs kapmış bir insan (muhtemel amca oğlu) kapıyı kırmaya ve onları öldürmeye geliyor. Joel durmasını söylese de durmuyor, camı indirip içeri düşüyor. Tam Joel'ın üzerine atlayıp öldürecekken, Joel elindeki silah ile onu öldürüyor. Daha sonra korkmuş olan Sarah'ya dönen Joel burada kötü şeyler olduğunu ve hemen gitmeleri gerektiğini söylüyor. Dışarı çıktığımız da Amca Tommy (yiğidim) geliyor. Onun arabasıyla evden uzaklaşıyorlar. Sarah, Tommy den radyoyu açmasını istediğin de radyo yayınlarının da olmadığını görüyorlar. Biraz atlıyorum... Daha sonra şehir deki trafik yüzünden farklı bir yönden çıkmak isteyen bizimkiler tam gaz giderken yandan bir araba bunlara tüm hızıyla çarpıyor ve arabaları yan yatıyor. Bu kısımda Sarah bacağından sakatlanıyor ve kontrolü artık Joel alıyor. Kızı kucakladığımız gibi hastalıklı insanların arasından koşmaya başlıyoruz. Bir yerde bizim kaçmamız için Tommy geride kalıyor, mecburen onu bırakıyoruz, (vallahi ben kesin kurtulur dediydim...) kaçarken karşımıza bir asker çıkıyor ve bizi durduruyor. Biz yardım isterken o bize silah doğrultuyor. Joel'ın biz virüslü değiliz diye haykırsa da asker üstlerine bildirmekten çekinmiyor. Üstlerinden öldürme emrini alan asker tam ateş edecekken Joel ani bir hareketle kızını bir tarafa kendini bir tarafa atıyor. Sonra asker işini bitirmek için tam Joel'a ateş edecekken Tommy askeri öldürüyor. (kurtulur dememiş miydim?) Joel şaşkın şaşkın Tommy'e bakarken Tommy ''Oh hayır'' diyerek Sarah'ı görüyor. Joel kızının vurulduğunu görünce direkt yanına koşuyor. ''Acıdığını biliyorum bebeğim, lütfen dayan, lütfen, dayan. Beni bırakma, beni bırakma'' diyerek yakınırken, kızı daha fazla dayanamıyor ve oyun bize ilk dramatik etkisini bırakıyor. Nasıl etkilendiniz değil mi? Etkilenmediniz mi? Tamam sorun değil. Oyun daha yeni başladı.


2. Bölüm : Karakterimiz Joel birden yattığı yerden kalkıyor ve oyun o günden 20 yıl sonrasına gidiyor. Yattığı yerden kalkıp aydınlığa doğru artistik bir şekilde gelen Joel'ı daha yaşlı ve saçlarına ak düşmüş bir şekilde görüyoruz. Şimdi yazının şu kısmından sonra artık oyunun bölümlerinin anını anlatmayı bırakıp genele yoğunlaşacağım. Yoksa yazı bildiğiniz bölüm incelemesi olacak. Joel'ın yanın da Terra isminde bir kız var. Bu kızın Joel'ın nesi olduğunu hala çözebilmiş değilim. (Amca kızı mı? Arkadaşı mı? 2. göbekten baldız mı? eşi mi?) Ancak Joel'da özel bir yeri var gibi duruyor. Neyse bu ikisi birlikte genelde silah kaçakçılığı yada başka şeylerin kaçakçılığını yapan kişiler. Kaldıkları yer de askerler tarafından korunan sakin bir yer(!) Tabi dünya bu hale geldikten sonra askeri güçler (milisler) ve isyancılar (Ateş Böcekleri) adında iki gruba ayrılmış durumdalar. Terra'nın ateş böcekleri ile daha önceden iş birliği olduğu için orada tanıdığı isimler var. Terra Joel'a silahlarının biri tarafından alındığını ve onları geri almaları gerektiğini söylüyor. (Kişinin ismi vardı, ancak şu an hatırlamıyorum. Patrick olması lazım. Biz Patrick diyelim.) Patrick'i bulmaya gidiyorlar. Tabi yol hiç de papatyalar ile kaplı sizi ellerinde gül suyu ile bekleyen kişilerle bezeli değil. Aksine sizleri gördükleri yerde indirecek insanlar ile kaplılar. Patrick'i bulmaya giderken bir hoparlör aracılığı ile yayın yapılıyor ve sokağa çıkma yasağının olduğu söyleniyor. Dışarda görülen insanların tutuklanıp, üstlerinde hukuksal işlem başlatılacağı söyleniyor. Yani artık kendilerini koruyan askerler bile bizimkilere karşı bir hale geliyor. Olabildiğince gizli yollardan geçip Patrick'i buluyoruz. Onu bir güzel dövüp silahların akıbetini soruyoruz. Sonra onları Ateş böceklerine sattığını söyleyince onu öldürüyoruz. Sonra karşımıza Joel'ın kraliçe ateş böceği diye adlandırdığı bir kadın çıkıyor. Vurulmuş bir halde. Onlara silahların onda olduğunu ve bir iyilik karşılığında onlara verebileceğini söylüyor. (İyiliğin ne olduğunu az çok tahmin ettiniz sanırım.) Onunla beraber yine zorlu yollardan geçip kadının evine gidiyoruz. Tam içeri girdiğimiz de Ellie bize silah doğrultuyor, ''Çekin ellerinizi onun üzerinden!'' diye bizleri tehdit ediyor. Kadın ona durması gerektiğini söylüyor. Sonra konuşmaya başlıyorlar. Kadın Joel ve Terra dan Ellie'yi batıya karantina bölgesine götürmelerini söylüyor. Bunun sonunda silahları vereceğini söylüyor. Joel'un biraz çemkirmesinden sonra görev kabul ediliyor ve yola koyuluyoruz. Yolda giderken bir yerden çıktıktan hemen sonra karşımıza birden bir asker çıkıyor ve Joel'a dipçık atıyor. Sonra bir asker daha geliyor bizimkiler elleri başlarının arkasında bekliyor. Enfeksiyon taramasının ardınan cesur kızımız Ellie elinde ki bıçağı askerin bacağına saplıyor. Joel ve Terra bunun gazı ile askerleri indiriyor. Joel yere düşen enfeksiyon tarayıcıya baktığında Ellie'nin enfeksiyonlu olduğunu görüyor ve bunun ne olduğunu hışımla soruyor. Anlatmaz ise bunu yapmayacağını onu öldüreceğini söylüyor. Ellie kolun daki ısırığı gösteriyor. ''Bu olalı 3 hafta oluyor! Ben hala dönüşmedim!'' diye kendisini savunuyor. Bunun imkansız olduğunu savunan Joel'ı Terra bir şekilde ikna ediyor. Bir süre sonra Terra ısırılıyor ve 1 saat sonra etkisini hissetmeye başladığını kıza inandığını Joel'ın da inanmasını ve onu karantina bölgesine götürmesi gerektiğini söylüyor. Terra kendini feda ettikten sonra yola koyulmaya devam ediyor Joel ve Ellie ikilisi.


Oyun değerlendirmesi : Oyunu henüz bitirmedim. Aslında baya da başlarındayım. Ancak şu ana kadar söyleyeyim, bu güne kadar oynadığım en iyi oyunlardan bir tanesi. Ancak hatalarda yok değil hani. Mesela yapay zeka gayet iyi. Ancak çoğu zaman siz bir yere tırmanıyorsunuz. Ellie'nin gelmesini bekliyorsunuz ancak aşağıdan bakınmakla yetiniyor. Siz baya bir ilerliyorsunuz ancak geliyor. Sonra sizin sessiz olmanız gerektiği bir yerde karakterler koşmaya bile başlıyor. Asker Ellie'i görmesine rağmen görmezlikten geldiği bile oluyor. Maalesef çoğu oyunda görüp WTF?! dediğimiz bir olay burada da var. Karakterin içinden geçme özelliği! Ya tamam herkes ister hayalet olmayı, ama yetti be arkadaşım!
Bu kötü yönlerinin yanında iyi yönler de var. Nedir? Karakterler biblo gibi durmuyorlar. Sürekli birşeyler ile etkileşim halindeler. Nasıl yani? Siz 2 dakika durup telefona gelen mesajı cevaplarken, Ellie ıslık çalmaya çalışıyor. Joel ne yapmaya çalışıyorsun diyor. Ellie ıslık çalmayı deniyorum diyor. Joel ''Islık çalamıyor musun?'' Ellie ''Çalmaya çalışıyorum işte!'' gibi diyaloglar geçiyor. Canı sıkıldığında Ellie şarkı mırıldanıyor. Çevrede gördüğü şeyler hakkında yorum yapıyor, yani kesinlikle biblo bir karakter değil!


Gelelim yazının sonuna, oyun genel anlamda değerlendirecek 10 üzerinden bir not verecek olursam eğer, 9,9 derim. O 0,1 puanı neden kırdım derseniz, bu güzelim oyunu PS3'e hapsetmiş olmaları ve yapay zekada ki küçük aksaklıklar derim. Ha siz derseniz bunlar baya bir puan kırar. Yok kırmaz. Oyun zaten fazlası ile telafi ediyor bunları. Ancak yinede olmasaydı bunlar arkadaşım! Kusursuz bir oyun yapsaydınız sizde! Neyse. Eğer ki PS3'ünü yoksa yada konsola karşı bir insan bile olsanız, gidin bir arkadaşınızın evine yada PS3 kafeye, bu oyunu oynayın derim. Emin olun oynamazsanız çok şey kaçıracaksınız. Saygılarımla...


Raşit Gönenç.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Yazıyı tamamen bir oyun içi inceleme yapmak istemedim. Biraz da uzun oldu. Ancak okuduğunuza değecektir umarım. Eğer bir işim olmaz ise, oyunu bitirdiğimde tamamen bir inceleme de yazabilirim. Ancak şimdilik bu yeterli diye düşünüyorum. İyi okumalar. :)

Not : Yazım hataları için şimdiden özür dilerim. :)

Hani bazı günler vardır. Geçmek bilmezler. Diğer günlerden farksızdır onlar. Ancak ne kadar farksız olurlarsa olsunlar, yinede bir türlü geçmek bilmezler. Ben The Last of Us'ın ön siparişini verdikten sonraki günler de benim için bu şekilde geçti. Yani herşey sıradan. Daha önceden nasıl ise aynen devam ediyor. Ancak vakit bir türlü geçmek bilmiyor. Noluyor ya? demeden edemiyor insan. Ancak herşeyin olduğu gibi bunun da günü gelip çatmıştı. Takvimler 14 Haziran 2013'ü gösteriyordu. Bir şet çıkagelmişti doğudan. Beyazlar içersinde. Beyaz atın üzerinde, beyaz asası ile be... 1 dk. Gandalf The White'ın çıkışı ile karıştırdım 1 dakika. Ancak her ne kadar karıştırsam da, en az onun kadar ihtişamlı bir çıkış gerçekleştirmişti The Last of Us. Yani daha ilk videosu yayınlandığında bile herkesi şaşkına çevirmişti. Daha sonra bir sustu ki, herkesin aklının bir köşesinde kaldı sadece. Sonra öyle bir gameplay demosu ile gelmişti ki, hani biz hep deriz ya ''aa ekrana kan sıçrıyor çok gerçekçi!'' İşte bu gameplay'ı izleyen kişiler bu kez gerçekten gerçekçi demeyi hak eden bir oyun görmüşlerdi. Yani ekrana sıçrayan kandan bahsetmiyorum. Oyunun gerçek zaman da geçtiği olaylardan bahsediyorum. Yani baksanıza, diğer hiçbir oyunda bulunmayan şeyler gözümüze çarpıyor. Siz uzaktan bir kişiye ateş ediyorsunuz. O kişi siperde saklanıyor ve siz ateşi kesene kadar çıkmıyor. Sonra siz bekliyorsunuz, silahınızı indiriyorsunuz ve o adam son hız sizin siperinize doğru yardırıyor! Başka bir oyunda olsa ikiniz de sanki saklambaç oynayan 8 yaşında ki çocuklar gibi saklanacaktınız. Ancak yoook, The Last of Us'ta işler böyle yürümeez. Fırsatını bulurlarsa, sizin boş şarjör sesinizi duyan düşmanlar, ya Allah saldırıyor sizin üzerinize ve direkt yumruk ile dalmıyor çoğu zaman. Sizin biraz uzağınıza geçiyorlar ve ateş açıyorlar. Daha garanti onlara göre. Yada çoğunlukla olacağı üzere yumruk ile saldırıyorlar. Bir de eğer düşman sizi 2. bir kez göremez ise, tekrar görene kadar ateş etmiyor bu 1, 2. si sizi görene kadar yanınıza geliyor. Şimdi bana söyleyin hangi oyunda gördünüz böyle zeka? Yapay zekası baya bir gelişmiş olan oyundan bahsediyoruz burada. Ancak her şeyde olduğu gibi bu oyun da kusursuz değil. Mantık hatalarına birazdan oyun içerisinde bir kaç bölümü anlatırken yer vereceğim. Ha bir de oyunda Ellie karakteri ile daha ilerde karşılaşıyoruz ve trailerlarda gördüğünüz gibi çok da samimi değiller. Aksine Joel kızı biraz yanında istemiyor. İlerleyen kısımlarda anlatacağım. Şimdi oyuna ve oynanışa geçelim mi?


1. Bölüm : Oyuna başlar başlamaz Joel ile maceraya atılacağız sanıyordunuz değil mi? Hahaaa yanıldınız. (Zafer çığlıkları..) Oyun hastalığın yayılmadan her şey çığrından çıktığı geceden itibaren başlıyor. Joel evine yorgun argın bir şekilde geliyor ve kızını kanepede uyurken görüyor. (Evet, Joel'ın bir kızı var.....(dı) ) Kızının yanına gidip uyanmasını söylüyor. Sarah uyanır uyanmaz bir den saatin gece yarısını geçip geçmediğini soruyor ve saate bakıyor. Geçmediğini görünce direkt kanepenin kenarında ki hediyeye uzanıyor. Joel'a hediyeyi uzatıp ''Doğum günün kutlu olsun'' diyor. Joel hediyeyi açınca içinden bir saat çıkıyor ve Sarah ''Kırık saatinden hep şikayet ederdin'' diye söyleniyor. Daha sonra biraz daha konuşma yaptıktan sonra Joel, Sarah'nın uyuyakaldığını görüp, onu yatağına çıkarıyor. İyi geceler diledikten sonra zaman biraz geçiyor ve Sarah telefon araması ile uyanıyor. Arayan Tommy Amcası ve Sarah'ya acilen babasına ulaşması gerektiğini söylüyor. Sarah ne oluyor demeden hatlar kesiliyor. Sonra oyuna Sarah'ı kontrol ederek başlıyoruz. Evin içerisinde dolanmaya ve manzarayı pencereden seyretmeye başlıyoruz. (İlk işim çevreyi araştırmak oldu tabi.) Daha sonra babasını evin içinde aramaya başlıyoruz. Onu bulamayınca yatak odasına bakıyoruz ki oda darma duman olmuş. What the hell? derken gözümüz TV'ye takılıyor. Haber spikeri salgın hastalıktan dolayı ölen kişilerin sayısını belirtirken, arkadan bir ses onları uzaklaşması için uyarıyor. Ancak çok geçmeden canlı yayın yerinde bir patlama meydana geliyor ve bütün yayın hatları kesiliyor. Bu korku ile babasını daha hızlı aramaya başlayan Sarah, aşağıya indiğinde Joel birden içeri giriyor ve arkasından cam kapıyı kapatıyor. Kapıdan içeriye virüs kapmış bir insan (muhtemel amca oğlu) kapıyı kırmaya ve onları öldürmeye geliyor. Joel durmasını söylese de durmuyor, camı indirip içeri düşüyor. Tam Joel'ın üzerine atlayıp öldürecekken, Joel elindeki silah ile onu öldürüyor. Daha sonra korkmuş olan Sarah'ya dönen Joel burada kötü şeyler olduğunu ve hemen gitmeleri gerektiğini söylüyor. Dışarı çıktığımız da Amca Tommy (yiğidim) geliyor. Onun arabasıyla evden uzaklaşıyorlar. Sarah, Tommy den radyoyu açmasını istediğin de radyo yayınlarının da olmadığını görüyorlar. Biraz atlıyorum... Daha sonra şehir deki trafik yüzünden farklı bir yönden çıkmak isteyen bizimkiler tam gaz giderken yandan bir araba bunlara tüm hızıyla çarpıyor ve arabaları yan yatıyor. Bu kısımda Sarah bacağından sakatlanıyor ve kontrolü artık Joel alıyor. Kızı kucakladığımız gibi hastalıklı insanların arasından koşmaya başlıyoruz. Bir yerde bizim kaçmamız için Tommy geride kalıyor, mecburen onu bırakıyoruz, (vallahi ben kesin kurtulur dediydim...) kaçarken karşımıza bir asker çıkıyor ve bizi durduruyor. Biz yardım isterken o bize silah doğrultuyor. Joel'ın biz virüslü değiliz diye haykırsa da asker üstlerine bildirmekten çekinmiyor. Üstlerinden öldürme emrini alan asker tam ateş edecekken Joel ani bir hareketle kızını bir tarafa kendini bir tarafa atıyor. Sonra asker işini bitirmek için tam Joel'a ateş edecekken Tommy askeri öldürüyor. (kurtulur dememiş miydim?) Joel şaşkın şaşkın Tommy'e bakarken Tommy ''Oh hayır'' diyerek Sarah'ı görüyor. Joel kızının vurulduğunu görünce direkt yanına koşuyor. ''Acıdığını biliyorum bebeğim, lütfen dayan, lütfen, dayan. Beni bırakma, beni bırakma'' diyerek yakınırken, kızı daha fazla dayanamıyor ve oyun bize ilk dramatik etkisini bırakıyor. Nasıl etkilendiniz değil mi? Etkilenmediniz mi? Tamam sorun değil. Oyun daha yeni başladı.


2. Bölüm : Karakterimiz Joel birden yattığı yerden kalkıyor ve oyun o günden 20 yıl sonrasına gidiyor. Yattığı yerden kalkıp aydınlığa doğru artistik bir şekilde gelen Joel'ı daha yaşlı ve saçlarına ak düşmüş bir şekilde görüyoruz. Şimdi yazının şu kısmından sonra artık oyunun bölümlerinin anını anlatmayı bırakıp genele yoğunlaşacağım. Yoksa yazı bildiğiniz bölüm incelemesi olacak. Joel'ın yanın da Terra isminde bir kız var. Bu kızın Joel'ın nesi olduğunu hala çözebilmiş değilim. (Amca kızı mı? Arkadaşı mı? 2. göbekten baldız mı? eşi mi?) Ancak Joel'da özel bir yeri var gibi duruyor. Neyse bu ikisi birlikte genelde silah kaçakçılığı yada başka şeylerin kaçakçılığını yapan kişiler. Kaldıkları yer de askerler tarafından korunan sakin bir yer(!) Tabi dünya bu hale geldikten sonra askeri güçler (milisler) ve isyancılar (Ateş Böcekleri) adında iki gruba ayrılmış durumdalar. Terra'nın ateş böcekleri ile daha önceden iş birliği olduğu için orada tanıdığı isimler var. Terra Joel'a silahlarının biri tarafından alındığını ve onları geri almaları gerektiğini söylüyor. (Kişinin ismi vardı, ancak şu an hatırlamıyorum. Patrick olması lazım. Biz Patrick diyelim.) Patrick'i bulmaya gidiyorlar. Tabi yol hiç de papatyalar ile kaplı sizi ellerinde gül suyu ile bekleyen kişilerle bezeli değil. Aksine sizleri gördükleri yerde indirecek insanlar ile kaplılar. Patrick'i bulmaya giderken bir hoparlör aracılığı ile yayın yapılıyor ve sokağa çıkma yasağının olduğu söyleniyor. Dışarda görülen insanların tutuklanıp, üstlerinde hukuksal işlem başlatılacağı söyleniyor. Yani artık kendilerini koruyan askerler bile bizimkilere karşı bir hale geliyor. Olabildiğince gizli yollardan geçip Patrick'i buluyoruz. Onu bir güzel dövüp silahların akıbetini soruyoruz. Sonra onları Ateş böceklerine sattığını söyleyince onu öldürüyoruz. Sonra karşımıza Joel'ın kraliçe ateş böceği diye adlandırdığı bir kadın çıkıyor. Vurulmuş bir halde. Onlara silahların onda olduğunu ve bir iyilik karşılığında onlara verebileceğini söylüyor. (İyiliğin ne olduğunu az çok tahmin ettiniz sanırım.) Onunla beraber yine zorlu yollardan geçip kadının evine gidiyoruz. Tam içeri girdiğimiz de Ellie bize silah doğrultuyor, ''Çekin ellerinizi onun üzerinden!'' diye bizleri tehdit ediyor. Kadın ona durması gerektiğini söylüyor. Sonra konuşmaya başlıyorlar. Kadın Joel ve Terra dan Ellie'yi batıya karantina bölgesine götürmelerini söylüyor. Bunun sonunda silahları vereceğini söylüyor. Joel'un biraz çemkirmesinden sonra görev kabul ediliyor ve yola koyuluyoruz. Yolda giderken bir yerden çıktıktan hemen sonra karşımıza birden bir asker çıkıyor ve Joel'a dipçık atıyor. Sonra bir asker daha geliyor bizimkiler elleri başlarının arkasında bekliyor. Enfeksiyon taramasının ardınan cesur kızımız Ellie elinde ki bıçağı askerin bacağına saplıyor. Joel ve Terra bunun gazı ile askerleri indiriyor. Joel yere düşen enfeksiyon tarayıcıya baktığında Ellie'nin enfeksiyonlu olduğunu görüyor ve bunun ne olduğunu hışımla soruyor. Anlatmaz ise bunu yapmayacağını onu öldüreceğini söylüyor. Ellie kolun daki ısırığı gösteriyor. ''Bu olalı 3 hafta oluyor! Ben hala dönüşmedim!'' diye kendisini savunuyor. Bunun imkansız olduğunu savunan Joel'ı Terra bir şekilde ikna ediyor. Bir süre sonra Terra ısırılıyor ve 1 saat sonra etkisini hissetmeye başladığını kıza inandığını Joel'ın da inanmasını ve onu karantina bölgesine götürmesi gerektiğini söylüyor. Terra kendini feda ettikten sonra yola koyulmaya devam ediyor Joel ve Ellie ikilisi.


Oyun değerlendirmesi : Oyunu henüz bitirmedim. Aslında baya da başlarındayım. Ancak şu ana kadar söyleyeyim, bu güne kadar oynadığım en iyi oyunlardan bir tanesi. Ancak hatalarda yok değil hani. Mesela yapay zeka gayet iyi. Ancak çoğu zaman siz bir yere tırmanıyorsunuz. Ellie'nin gelmesini bekliyorsunuz ancak aşağıdan bakınmakla yetiniyor. Siz baya bir ilerliyorsunuz ancak geliyor. Sonra sizin sessiz olmanız gerektiği bir yerde karakterler koşmaya bile başlıyor. Asker Ellie'i görmesine rağmen görmezlikten geldiği bile oluyor. Maalesef çoğu oyunda görüp WTF?! dediğimiz bir olay burada da var. Karakterin içinden geçme özelliği! Ya tamam herkes ister hayalet olmayı, ama yetti be arkadaşım!
Bu kötü yönlerinin yanında iyi yönler de var. Nedir? Karakterler biblo gibi durmuyorlar. Sürekli birşeyler ile etkileşim halindeler. Nasıl yani? Siz 2 dakika durup telefona gelen mesajı cevaplarken, Ellie ıslık çalmaya çalışıyor. Joel ne yapmaya çalışıyorsun diyor. Ellie ıslık çalmayı deniyorum diyor. Joel ''Islık çalamıyor musun?'' Ellie ''Çalmaya çalışıyorum işte!'' gibi diyaloglar geçiyor. Canı sıkıldığında Ellie şarkı mırıldanıyor. Çevrede gördüğü şeyler hakkında yorum yapıyor, yani kesinlikle biblo bir karakter değil!


Gelelim yazının sonuna, oyun genel anlamda değerlendirecek 10 üzerinden bir not verecek olursam eğer, 9,9 derim. O 0,1 puanı neden kırdım derseniz, bu güzelim oyunu PS3'e hapsetmiş olmaları ve yapay zekada ki küçük aksaklıklar derim. Ha siz derseniz bunlar baya bir puan kırar. Yok kırmaz. Oyun zaten fazlası ile telafi ediyor bunları. Ancak yinede olmasaydı bunlar arkadaşım! Kusursuz bir oyun yapsaydınız sizde! Neyse. Eğer ki PS3'ünü yoksa yada konsola karşı bir insan bile olsanız, gidin bir arkadaşınızın evine yada PS3 kafeye, bu oyunu oynayın derim. Emin olun oynamazsanız çok şey kaçıracaksınız. Saygılarımla...


Raşit Gönenç.
Bu kadar iyi bir yorumlama şekli hayatımda görmedim
 

Geri
Yukarı