The Fate
Hectopat
- Katılım
- 31 Mart 2020
- Mesajlar
- 969
- Çözümler
- 5
Zamanı gerçekten anlıyor muyuz? Belki de hayır. Çünkü bizler, tıpkı bir kitabın yalnızca tek sayfasını görebilen kahramanlar gibiyiz. Hayatımızda yalnızca "şimdi" adlı tek bir pencereye bakıyoruz. Oysa belki de geçmiş, şimdi ve gelecek, dev bir heykelin katmanları gibi aynı anda var. Biz bu heykelin yalnızca incecik bir kesitinde yaşıyoruz.
Bunu anlamak için Flatland (Düzülke) benzetmesine bakalım:
Hayal et ki bir kâğıdın üzerinde yaşayan 2 boyutlu canlılar var. Onlar yalnızca uzunluk ve genişlik bilir. "Yukarı" ve "aşağı" diye bir şey yoktur. Sen elini bu kâğıda koyduğunda, onlar elinin sadece kâğıtla kesişen çizgisini görebilir. Parmağın kâğıda dokunurken, önce bir nokta, sonra bir çizgi belirir. Elin farklı bölümleri sırayla göründüğünde, onlar bunun tek bir varlık olduğunu asla kavrayamaz. Elinin bütününü hiçbir zaman algılayamazlar, çünkü üçüncü boyut onlara kapalıdır.
Şimdi düşün: Biz de 3 boyutlu varlıklar olarak zamanı yalnızca “anlık kesitler” şeklinde algılıyoruz. Belki de tüm hayatımız — doğduğumuz an, şu an burada bu satırı okuduğun an ve gelecekte yaşlanacağın an — zaten tek bir bütün olarak “4. boyutta” duruyor. Biz ise bu bütünün içinden, kare kare ilerleyen bir film şeridi gibi geçiyoruz.
Einstein’ın teorilerine göre, zaman uzayın 4. boyutu gibidir. Kütle ve enerji bu "kozmosun kumaşını" bükebilir. Bir kara deliğin yanına yaklaşırsan, bu kumaş o kadar gerilir ki, zaman bile yavaşlar. Sanki biri sahnenin perdesini yavaş yavaş çekmektedir. Belki de zaman, bizim anlayamadığımız bir “mekân”dır. 4 boyutlu bir varlık bizi izleseydi, tıpkı 2 boyutlulara baktığımız gibi, tüm hayatımızı bir kerede görebilirdi — doğumumuz, tüm kararlarımız ve sonumuz aynı anda gözlerinin önünde olurdu.
Bunu anlamak için Flatland (Düzülke) benzetmesine bakalım:
Hayal et ki bir kâğıdın üzerinde yaşayan 2 boyutlu canlılar var. Onlar yalnızca uzunluk ve genişlik bilir. "Yukarı" ve "aşağı" diye bir şey yoktur. Sen elini bu kâğıda koyduğunda, onlar elinin sadece kâğıtla kesişen çizgisini görebilir. Parmağın kâğıda dokunurken, önce bir nokta, sonra bir çizgi belirir. Elin farklı bölümleri sırayla göründüğünde, onlar bunun tek bir varlık olduğunu asla kavrayamaz. Elinin bütününü hiçbir zaman algılayamazlar, çünkü üçüncü boyut onlara kapalıdır.
Şimdi düşün: Biz de 3 boyutlu varlıklar olarak zamanı yalnızca “anlık kesitler” şeklinde algılıyoruz. Belki de tüm hayatımız — doğduğumuz an, şu an burada bu satırı okuduğun an ve gelecekte yaşlanacağın an — zaten tek bir bütün olarak “4. boyutta” duruyor. Biz ise bu bütünün içinden, kare kare ilerleyen bir film şeridi gibi geçiyoruz.
Einstein’ın teorilerine göre, zaman uzayın 4. boyutu gibidir. Kütle ve enerji bu "kozmosun kumaşını" bükebilir. Bir kara deliğin yanına yaklaşırsan, bu kumaş o kadar gerilir ki, zaman bile yavaşlar. Sanki biri sahnenin perdesini yavaş yavaş çekmektedir. Belki de zaman, bizim anlayamadığımız bir “mekân”dır. 4 boyutlu bir varlık bizi izleseydi, tıpkı 2 boyutlulara baktığımız gibi, tüm hayatımızı bir kerede görebilirdi — doğumumuz, tüm kararlarımız ve sonumuz aynı anda gözlerinin önünde olurdu.
Sen zamanın gerçek doğası hakkında ne düşünüyorsun? Zamanı bir boyut, bir illüzyon ya da tamamen farklı bir şey olarak mı görüyorsun?