Sağlıksız psikolojiye sahip insanların, bu duruma ulaşmalarının temeli; erken bebeklik döneminde yaşanılanlar, anne veya babadan ötürü eksiklenme veya sevgi eksikliği vesaire vesaire pek çok konunun özü "sağlıklı aile" yapısına dayanmaktadır. Bu konu hakkında pek çok çalışma ve araştırma zaten mevcuttur. Bireyin de toplumu oluşturduğu düşünüldüğünde, toplumun sağlığı da aileye bağlıdır. Bu minvalde, herhangi bir kişinin ailevi yaşamı ve o ortamdaki iletişim ve paylaşım; sadece o aile için değil, toplumun geriye kalan bireyleri için de önem arz etmektedir. Sonuçta, ister istemez insanlarla etkileşime girme zorunluluğu mevcuttur ve bu etkileşim esnasında da sağlıksız ruh hâlleri neticesinde istenmeyen hareketler yapılabilmekte, bu da ilişkileri içinden çıkılmaz ayrılıklara ya da anlasmazlıklara sürükleyebilmekte ve toplum içindeki bağlılıkları azaltabilmektedir.
Buna karşı yapılabileceklerin başında ebeveynin yükümlülükleri gelmektedir. Aile içinde sözü geçen kişilerin, bilgi birikimlerinin konunun ciddiyetine uygun bir hâle getirilmesi (ki bu daha çok kişisel çaba ile ilişkilidir) için çabalanmalıdır. Zamanının düşünsel gelişimini yakalayabilmeli; çocuklarını basma kalıp, otoriter, onun düşüncesini önemsemeden, kendi bildiğinde ısrar ile büyütmemeli, kendi çocukluğunda yaşadıklarını, sıkıntılarını, dertlerini hatırlayarak bunları, kendi çocuğunun da yaşamaması için uğraşmalıdır. Ben böyle gördüm, bizi de böyle büyüttüler şeklindeki serzenişlere sığınıp olduğu yerde sayan ebeveynlerin, kişinin ve doğal olarak toplumun gelişimine ne gibi bir katkı sağlayabileceği meçhuldur.
Geçmişin tecrübelerinden istifade ve geleceğin bakışının ortaklığı, sevgi ile harmanlandığı vakit aile denilen birliktelik daha sağlıklı ve sıkı, bu sayede de toplumun gelişmesi daha olanaklı hâle gelebilir. Yoksa, geçmişin hatalardan arındırılmadan tekrarından yeni bir şeylerin çıkması, sürekli olarak yenilerin bireysel çabasına hapsedilmiş olacaktır.
Buna karşı yapılabileceklerin başında ebeveynin yükümlülükleri gelmektedir. Aile içinde sözü geçen kişilerin, bilgi birikimlerinin konunun ciddiyetine uygun bir hâle getirilmesi (ki bu daha çok kişisel çaba ile ilişkilidir) için çabalanmalıdır. Zamanının düşünsel gelişimini yakalayabilmeli; çocuklarını basma kalıp, otoriter, onun düşüncesini önemsemeden, kendi bildiğinde ısrar ile büyütmemeli, kendi çocukluğunda yaşadıklarını, sıkıntılarını, dertlerini hatırlayarak bunları, kendi çocuğunun da yaşamaması için uğraşmalıdır. Ben böyle gördüm, bizi de böyle büyüttüler şeklindeki serzenişlere sığınıp olduğu yerde sayan ebeveynlerin, kişinin ve doğal olarak toplumun gelişimine ne gibi bir katkı sağlayabileceği meçhuldur.
Geçmişin tecrübelerinden istifade ve geleceğin bakışının ortaklığı, sevgi ile harmanlandığı vakit aile denilen birliktelik daha sağlıklı ve sıkı, bu sayede de toplumun gelişmesi daha olanaklı hâle gelebilir. Yoksa, geçmişin hatalardan arındırılmadan tekrarından yeni bir şeylerin çıkması, sürekli olarak yenilerin bireysel çabasına hapsedilmiş olacaktır.