Olabilir mi? Bunca zamandır uğruna uğraştığın her şey bir yere yazılmış geleceğinden ibaret miydi? Seçme şansın var mıydı? A şıkkını seçecekken bunun senin yazgında olduğunu düşünüp B şıkkına yönelip bunun da senin yazgında olduğunu düşünerek ikilemde kaldığın oldu mu? Çok kafa karıştırıcı...
Bize bir bilinç sunuldu, doğrular ve yanlışlar beraberinde geldi. Neyin neye göre kime göre doğru olduğunu tartıştık ve en sonunda genel doğruları içeren kanunları yazdık. Bunlar bizim seçimlerimizi dizginlemek için kullanıldı. Bir insanın diğerlerine karşı bir virüse dönüşmemesi için. Yine de farklı yollara sapanlar oluyor, seri bir şekilde kuralları çiğneyenler. Kötü olmak onların kaderi miydi yoksa kötü olmayı kendileri mi seçtiler? Mahkemeye gittiklerinde "kader kurbanı" ünvanı alabilmek için en az kaç suç işlemeleri gerekirdi? Hayır efendim, kader kurbanı diye bir şey yoktur. Kaderini kurban edenler vardır, başkalarının gelecekleri ile kendi geleceklerini mahvedenler. Kendi yollarını çizmeye üşenip düşen kömür parçalarının oluşturduğu yamuk çizgileri takip edenler. Onlar, kaderin sizin karşınıza çıkardığı vahşiler değiller. Başkalarının yaptıkları seçimlerden doğan bir hata kümesinden başka bir şey değiller. Onlar ile karşılaşmak sizin seçiminiz olmayacak, istemeyeceksiniz. Çünkü onlar sizin yolunuzun dışında olan kişiler, size sadece zararı dokunacak kişiler.
Kimin kaderiydi? Birilerine zararı dokunmak veya iyi bir insan olmak. Bunları kim seçebilirdi? Onlardan önce gelenler. İlk seçimleri yapanlardı başkalarının hayatlarını belirleyen. Kimisi ne seçim yaparsa yapsın kurtulamaz o ağır yüklerden. Çamura batar yok olur. Ama hayatta kalmak için yapacak başka bir şey yoktur. Bu sürekli değişim içinde olan dünyada yeni yollar aramayacaksan ne işe yararsın sen burada? Bu dünyaya yeni gelen her bireyin farklı bir yolu olmalıdır muhakkak.
Bizim ülkemiz bu konuda cehaletin üst saflarını yaşamakta. Depremde ölen bir bebeğe kader mahkumu diyen bir adamın senin ülkene getireceği faydadan bir karınca bile yararlanamaz. Kader, geri kalmış toplumları yönetmek için bir araç olmaktan öteye gidemedi, gitmeyi de düşünmüyor gibi... Yazgısında yazılı değilmiş...
Bize bir bilinç sunuldu, doğrular ve yanlışlar beraberinde geldi. Neyin neye göre kime göre doğru olduğunu tartıştık ve en sonunda genel doğruları içeren kanunları yazdık. Bunlar bizim seçimlerimizi dizginlemek için kullanıldı. Bir insanın diğerlerine karşı bir virüse dönüşmemesi için. Yine de farklı yollara sapanlar oluyor, seri bir şekilde kuralları çiğneyenler. Kötü olmak onların kaderi miydi yoksa kötü olmayı kendileri mi seçtiler? Mahkemeye gittiklerinde "kader kurbanı" ünvanı alabilmek için en az kaç suç işlemeleri gerekirdi? Hayır efendim, kader kurbanı diye bir şey yoktur. Kaderini kurban edenler vardır, başkalarının gelecekleri ile kendi geleceklerini mahvedenler. Kendi yollarını çizmeye üşenip düşen kömür parçalarının oluşturduğu yamuk çizgileri takip edenler. Onlar, kaderin sizin karşınıza çıkardığı vahşiler değiller. Başkalarının yaptıkları seçimlerden doğan bir hata kümesinden başka bir şey değiller. Onlar ile karşılaşmak sizin seçiminiz olmayacak, istemeyeceksiniz. Çünkü onlar sizin yolunuzun dışında olan kişiler, size sadece zararı dokunacak kişiler.
Kimin kaderiydi? Birilerine zararı dokunmak veya iyi bir insan olmak. Bunları kim seçebilirdi? Onlardan önce gelenler. İlk seçimleri yapanlardı başkalarının hayatlarını belirleyen. Kimisi ne seçim yaparsa yapsın kurtulamaz o ağır yüklerden. Çamura batar yok olur. Ama hayatta kalmak için yapacak başka bir şey yoktur. Bu sürekli değişim içinde olan dünyada yeni yollar aramayacaksan ne işe yararsın sen burada? Bu dünyaya yeni gelen her bireyin farklı bir yolu olmalıdır muhakkak.
Bizim ülkemiz bu konuda cehaletin üst saflarını yaşamakta. Depremde ölen bir bebeğe kader mahkumu diyen bir adamın senin ülkene getireceği faydadan bir karınca bile yararlanamaz. Kader, geri kalmış toplumları yönetmek için bir araç olmaktan öteye gidemedi, gitmeyi de düşünmüyor gibi... Yazgısında yazılı değilmiş...