Hayırda şer, şerde hayır olması nasıl bir şey?

Bir şeyin olmasını bekleriz, o işte hayır var zannederiz, şer çıkar. Şer var zannederiz, hayır çıkar.

Bazı durumlar için geçerli olabilir diye düşünüyorum. Bazen istediğimiz bir şey bizim için kötü olabilir bazen de istemediğimiz bir şey bizim için iyi olabilir.

Veya da ortadaki durumu geçiştirmek için söylenen bir söz de olabilir.

Örneğin bir alışveriş merkezine gitmeyi çok istiyorsunuzdur ama bir türlü imkanınız olmamıştır. Gitmeye kalkarsınız sonra öğrenirsiniz ki yolda kaza olmuş yani hayırda şer çıkmış oldu bu yüzden de siz de istemediğiniz başka bir alışveriş merkezine gitmek zorunda kaldınız. İstemediğiniz alışveriş merkezi sizin için şerdir ama belki de gittiğinizde orayı beğeneceksiniz yani şerde hayır oldu.

Şer dince yapılmaması gereken iş olarak geçiyor ama bence bizim için kötü olan bir durumu da şer de diye nitelendirebiliriz.

Veya da üstte de dediğim gibi bazı durumları geçiştirmek için de kullanılmış olabilir.

Aslında konu dine de yönelmiş oldu ama oraya girersek çıkamayız. Geçen de sayfalar boyunca ayetleri tartışmıştık.

Ben bu sözü ayet olarak değil de toplumda ortaya çıkan bir söz olarak ele aldım.
 
Bir şeyin olmasını bekleriz, o işte hayır var zannederiz, şer çıkar. Şer var zannederiz, hayır çıkar.
"Hayırda şer, şerde hayır olması" insanın kısıtlı bakış açısıyla, olayların gerçek mahiyetini ve sonuçlarını tam olarak kestirememesinden kaynaklanan bir durum.

Biz insanlar "an"a hapsolmuş durumdayız. Bir şeyin olmasını veya olmamasını isterken, sadece o andaki arzularımıza, korkularımıza ve o anki bilgimize göre karar veririz. Oysa hayat, birbiriyle bağlantılı sonsuz ihtimalin iç içe geçtiği bir ağ gibidir.

Örnek olarak çok istediğiniz bir işe kabul edildiğinizi düşünün. Bu sizin için mutlak bir "hayır"dır. Fakat o iş yüzünden şehir değiştirir, trafikte geçirdiğiniz süre uzar ve bir trafik kazası geçirirsiniz. İstediğiniz "hayır", sizin için bir "şer"e dönüşmüştür.

Yada çok sevdiğiniz bir ilişkinin sona erdiğini düşünün. O an için dünyanız yıkılır, bu sizin için en büyük "şer"dir. Ancak bu ayrılık sayesinde kendinizi geliştirme fırsatı bulur, daha sonra hayatınıza giren ve sizi gerçekten anlayan birini tanırsınız. Yaşadığınız "şer", aslında daha büyük bir "hayrın" kapısını aralamıştır.

Bu bir imtihandır, terbiye aracıdır.

Görünürdeki "Hayır"lar (Nimetler) kişiyi şımartabilir, bencilleştirebilir, aslında manen gerilemesine sebep olabilir. Bu, "hayır"ın içindeki "şer"dir.

Görünürdeki "Şer"ler (Musibetler) insanı olgunlaştırır, sabrı öğretir, gücünü artırır, ona tevazuyu hatırlatır. Kişiyi daha derin, daha anlayışlı ve daha güçlü bir insan haline getirir. Bu da "şer"in içindeki "hayır"dır.

Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin şu sözü bu durumu en güzel şekilde özetler:

"Şu derdin var ya, derdin, o senin gizli bir hazinen. Derdin, sana verilmiş bir hediyedir, başkalarına verilmemiş."

Biz sadece bir resmin parçasını görürken, Allah bütün resmi görür. Bizim için "şer" gibi görünen bir olay, daha büyük bir planın, daha büyük bir hayrın parçası olabilir. Bu, insan aklının kavramakta zorlandığı bir "hikmet"tir.

Kur'an-ı Kerim'de Bakara Suresi 216. ayette bu duruma işaret edilir.
 
Bu insanın kendini teselli etmesidir aslında. Çok istediğimiz bir şey olmayınca demekki hayırlısı değilmiş diye kendimizi avuturuz. O olmayan şeyin içinde bi şer olduğuna kendimizi inandırırız.
 

Technopat Haberler

Geri
Yukarı