2021 Fotoğraflarım #2

Zira en iyi fotoğraf en az port processing gerektiren fotoğraftır.

Kurallar hakkında dediklerinde hakkın var. Kadrajı düz tutma, nesneyi kadrajda doğru yere oturtmak gibi. Ancak post proccess ile alakalı öyle bir şey yok yani. En iyi fotoğraf en iyi fotoğraftır.

Post proccessin deyince aklınıza ağır Photoshop kullanmak gelmemeli. Ki Photoshop da değildir zaten. RAW olarak çektiğin fotoğrafta ortaya çıkmayı bekleyen birçok veri vardır. Bunları ortaya çıkartırsın.

Bir bunu bir de "En iyi makine en iyi fotoğrafı çekseydi, en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı." sözünü garipsiyorum. Bu sözü söyleyenin 3 tane Leica ile gezdiğini unutuyor insanlar.

En iyi fotoğraf en iyi fotoğraftır. Bunun bir ölçüsü yoktur.
Chase Jarvis "En iyi kamera yanında olandır" der. Cep telefonu ile de fotoğraf çekilebilir li S20FE kamerası gayet iyi olan bir telefon.

Bu da saçmalık bence. En iyi kamera ve lens ikilisi, sokak fotoğrafçılığının biraz dışına çıktığın zaman sana çağ atlatır. Timelapse çekimi, Astrofotoğrafçılık, uzu pozlama, Hyperlapse gibi alanlara girdiğinde, kullandığın ekipman seni oldukça fazla öne taşıyor.

Bana göre ana fikir "Doğru zamanda doğru yerde olmak" üzerinden gelişmeli. Ekipmanımı, tripodumu yüklenip fotoğraf peşinde koştuğum, tek bir kare için saatlerimi harcadığım çok oldu. Doğru zamanda doğru yerde olmayı başardığımda, istediğim fotoğrafı çekmeyi de başarmış oldum.
Chase Jarvis yalan söylüyor. Biri sanal fotoğraf çekmek, diğeri bu işi yapan aleti eline alıp o makinenin sesini duymak, grip kısmından tutup titreşim önleyicinin çalışırlığını hissetmek, vizörden netlik alanını izlemek, lens değiştirip aynı kadrajda farklı duygu yakalamak, kışın makinenin soğuk yüzeyini tutarken elinizin üşümesi hissi, daha sayılmayan bir sürü duygu. Telefon sanaldır, gerçekler fotoğraf makinesinde. Bunun devamında şöyle gerçeklerde var. Ben fotoğraf makinesi denen aleti övdüğümde dalga geçen herkes kendisine telefon alırken en önemli şey olarak kamerası iyi olsun diyor. Yani aslında herkesin fotoğraf çekmeye ihtiyacı var. Sadece üşengeçlik sebebiyle telefonlara fotoğraf makinesinden daha çok fotoğraf harcamayı kabul ediyorlar. Düşünsenize bu üşengeçlik bile insanları selfie denen bir hevese ittirdi. Selfie demek aslında fotoğrafını çekeceğim bir dostum yok, birlikte bir fotoğraf çekilebileceğim bir dostum yok, bir de kendi fotoğrafımı çekecek bir dostum yok demenin ingilizcesidir selfie. Aslında yanlızlıktır. Bir telefonun bile en yeteneksiz lensi ile çekim yapmaktır selfie. O nedenle telefon sanaldır. Fotoğraf makinesi gerçek, hem de kabul etmediğimiz bir gerçek.
Bir de kıssadan hisse, fotoğraf çekerken gölgenizin düştüğü yere dikkat edin. Güzelim fotoğraflar o gölge yüzünden çirkin görüntüye dönüşüyor.

Kesinlikle. Sokak fotoğrafçılığının ya da günlük "Instagram" fotoğrafçılığının biraz daha dışına çıktığınızda, makinenin ve makineyle bütünleşmenin önemini anlıyorsunuz. Astrofotoğrafçılık peşinde, timelapse peşinde saatlerimi harcadım ben.

Fotoğrafta insan faktörü çok çok önemli, ama kabul edelim ki teknik olarak en iyi fotoğrafı en iyi kamera çekiyor. Yani insan, saatlerini harcayarak çektiği bir timelapsenin puslu, grenli olmasını istemez, değil mi?
 
Son düzenleme:
Açıkçası elimdeki telefonun kamerası bence gayet yeterli, dediğim gibi bu bir hobi ki yukarıda bir arkadaş fotoğrafların güzel olmadığını belirtip başka bir şey yazmadan gitmiş :) Paraya kıyıp öyle bir makine aldıktan sonra öyle bir yoruma insanın içi burkulur :D Şaka bir yana her şeyin tesadüfi oluşu güzel demişti bir şairdi sanırsam. Tesadüfi anlarda her daim yanımda kameram olmayacağından telefonum bu iş için bana gayet yeterli. Kendim geriye dönüp baktığımda bu fotoğraflarda birer anı göreceğim, çekerken yaptığım uğraşları, gece vakti bir anda aklıma gelip düzenlemelerimi. Bunlar bile yeterli aslında bir hobi için :)

Bu tür durumlarda bakıp kötü deyip geçmek veya aksine güzel deyip geçmek en kolayıdır. Ben kendi bilgim sınırları çerçevesinde daha da geliştirmek için neler yapılabileceği konusunda da geri bildirim verme taraftarıyım. Zira fotoğraflarını buralarda paylaşan biri kendini geliştirmek için bir geri bildirim bekliyordur övgü veya yergiden ziyade. Yoksa koy Instagram'a eş dost beğensin sen de kendini tatmin et geç...

Tabi ki fotoğrafların muazzam, inanılmaz, adeta bir Dave Hill'sin diyemem. Yıllardır obi olarak fotoğraf çekerim kendime diyemiyorum bunu, sadece görece sevdiğim veya sevmediğim fotoğraflarım var o kadar. Ama gördüğüm kadarıyla en azında daha iyilerini yapabilecek sinyaller veriyorsun bazı fotoğraflarında eğer teknik ve kompozisyon öğrenir, kendini geliştirirsen.

Biraz ne tür fotoğraflar çekmek istediğini de daha basit ekipmanlarla kendini deneyip daha spesifik ekipmanlara geçmende de fayda var ayrıca zaten. Zira vahşi doğa fotoğrafı çekilecek bir lens alıp sonra fikir değiştirip sokak fotoğrafı çekmeye kalkarsan o lens ile ya sana sapık derler ya da yeniden masrafa girmek zorunda kalırsın.

Dediğim gibi en iyisi kendi sevdiğin ekipmanla, kendi sevdiğin şeylerin, kendi sevdiğin şekilde fotoğraflarını çek. Sadece bir sonrakinde daha iyisini nasıl çekebileceğini düşün yerinde saymamak için. Daha iyilerini muhakka çekersin böyle yaparsan. 🙂
 
Evet SLR'ın verdiği zevk bile başka fakat fotoğrafçı iyi olduktan sonra her kamera ile iyi fotoğraf çekebiliyor.

Bu refleksler maalesef telefonda oturmuyor. Ben yaklaşık 1 senedir mobil fotoğrafçılık da yapıyorum. Makine kullanmamış, ayarları kendi manuel ayarlamamış birinin mobilde de çok başarılı olacağını sanmam.

@SideWinder abimin bir yazısını okumuştum, Türkiye şartlarında bir fotoğraf makinesi almak lüks oldu diye. Ben de SLR fotoğraf makinesi istiyorum açıkça belirteyim, çocukluğumda bir kez SLR ile çekim şansım olmuştu. Markasıdır vesaire hiçbirini bilmiyorum çocukluk işte. O zamanlar bile benim için o çok farklı bir şeydi. Eğer fiyatlar 1000-2000₺ bandında olsa ailem de bu tarz şeyleri sevdiğinden ikna edip bir tane alma şansımız olurdu. Fakat bir fotoğraf makinesine 5000-6000₺ vereceksem o işten gelir elde etmem gerekir ki karşılığını alayım. Bir hobiye 5000-6000₺ vermek "bana göre" pek akıl karı değil.

5000 - 6000 TL fotoğraf için fazla bir para değil. Ancak o zaman da dediğim gibi, fiyatlar yüzünden DSLR pazarı öldü ülkemizde.

Hobi için dediklerin de hobiden hobiye değişir. Ben ilk makinemi öğrenciyken almıştım, tabii o zamanlar daha uygundu. Şimdi öyle değil artık.

Şu da var, hobiden para kazanılmaz, o iş olur artık. Ki fotoğraf gibi bir uğraşta hobi ile para kazanmak arasında ince bir çizginin olduğunu düşünüyorum.
 
Son düzenleme:
Kurallar hakkında dediklerinde hakkın var. Kadrajı düz tutma, nesneyi kadrajda doğru yere oturtmak gibi. Ancak post proccess ile alakalı öyle bir şey yok yani. En iyi fotoğraf en iyi fotoğraftır.

Post proccessin deyince aklınıza ağır Photoshop kullanmak gelmemeli. Ki Photoshop da değildir zaten. RAW olarak çektiğin fotoğrafta ortaya çıkmayı bekleyen birçok veri vardır. Bunları ortaya çıkartırsın.

Bir bunu bir de "En iyi makine en iyi fotoğrafı çekseydi, en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı." sözünü garipsiyorum. Bu sözü söyleyenin 3 tane Leica ile gezdiğini unutuyor insanlar.

En iyi fotoğraf en iyi fotoğraftır. Bunun bir ölçüsü yoktur.


Bu da saçmalık bence. En iyi kamera ve lens ikilisi, sokak fotoğrafçılığının biraz dışına çıktığın zaman sana çağ atlatır. Timelapse çekimi, Astrofotoğrafçılık, uzu pozlama, Hyperlapse gibi alanlara girdiğinde, kullandığın ekipman seni oldukça fazla öne taşıyor.

Bana göre ana fikir "Doğru zamanda doğru yerde olmak" üzerinden gelişmeli. Ekipmanımı, tripodumu yüklenip fotoğraf peşinde koştuğum, tek bir kare için saatlerimi harcadığım çok oldu. Doğru zamanda doğru yerde olmayı başardığımda, istediğim fotoğrafı çekmeyi de başarmış oldum.


Kesinlikle. Sokak fotoğrafçılığının ya da günlük "Instagram" fotoğrafçılığının biraz daha dışına çıktığınızda, makinenin ve makineyle bütünleşmenin önemini anlıyorsunuz. Astrofotoğrafçılık peşinde, timelapse peşinde saatlerimi harcadım ben.

Fotoğrafta insan faktörü çok çok önemli, ama kabul edelim ki teknik olarak en iyi fotoğrafı en iyi kamera çekiyor. Yani insan, saatlerini harcayarak çektiği bir timelapsenin puslu, grenli olmasını istemez, değil mi?

Hocam "doğru zamanda doğru yerde olmak" konusuna katılırım. Ama katılamayacağım tarafı şu: hepimiz 3 Leica M9 ile gezmek isteriz fakat bu işi profesyonelce yapanlar kadar bütçemiz yok malesef. Bu nednele yıllardır EOS 600D ile fotoğraf çekiyorum. Bu işi hobi olarak yapıp kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Fotoğrafım daha keskin olsun, daha az puslu, grenli olsun tabi ki isterim fakat illa da daha az gren olsun derken teknik olarak mükemmel fakat görsel açıdan hiçbir ağırlığı olmayan bir fotoğraf da çekmek istemem. Zira idolüm Henri Cartier-Bresson'un "sharpness is a bourgeois concept" sözünü düstur edinmişimdir kendime.

Bu konu özelinde arkadaşa git DSLR al demek yerine önce ışık, kompozisyon ve benzeri teknikleri, exposure üçgeni gibi teorik bilgileri biraz daha öğrenmesi yönlendirmesinde bulunmak daha doğpru. Bunları öğrenmeden arkadaşımıza kullanıyor olduğunuz 77D ile 70-200mm f2.8L kombinasyonunuzu verelim belki daha az gren, daha keski görüntü ve benzeri olacak makine ve lensin sağladığı, fakat o köpek yine sert bir gölgede yatacak, yine benzer kompozisyon ve çerçevede olacak. Kastettiğim bu. Yoksa fotoğraf çekmeyi bilip sevdikten sonra ve bütçeniz varsa 13 Leica ile geziniz itirazım olmaz, Andrzej Dragan Sony W210 ile çeksin fotoğraflarını demiyorum ben. 🙂

Post processing konusuna ise katılıyorum zira kendim de çok nadir Photoshop kullanırım (Camera RAW'un da arayüzüne yıllardır ısınamadım bir türlü). Ağırlıklı olarak Lightroom ve Luminar kullanmayı tercih ederim.
 
Son düzenleme:
Temel fotoğraf eğitimi konusunda mutabıkız. Birçok insan var, obje kadraj dışında, kadraj eğik, pozlama patlak, filtreler aşırı derecede kullanılmış. Ben de kesinlikle temel fotoğraf eğitimi olmadan ve çıplak gözle, sanki vizörden bakıyormuş gibi görmeye başlamadan, DSLR dünyasına atılmasını doğru bulmam, bu çok çok yanlış olur.

Bütçe konusu maalesef hobiye yeni başlayacakları soğutuyor. Ben yaklaşık 1.5 senedir makine tavsiyesi vermek istemiyorum artık. Zira piyasada adam akıllı fiyatta makine neredeyse kalmadı, kurdu vergiydi kârdı derken fiyatlar uçtu gitti.

Ben 77D'yi ve 70-200'ü neredeyse 4 sene önce almıştım. O zamanlar piyasanın normal olduğu son zamanlardı. Şimdi öyle değil. BEn de neredeyse 3 senedir lens almadım.

Bende biraz da genel mottolara, işin edebiyat kısmına alerji var. :D Ben işinteknik kısmına çok meraklıydım ve çok sevdiğim bir abim sayesinde pozlama, kadraj kontrolü, temel kurallar, makine kontrolleri gibi konuları öğrendim. Sonrasında 77D'ye gelene kadar 400D, 6500D, 750D ile genellikle sokak fotoğrafçılığı yaptım.

77D ilk sıfır makinemdi ve ilk kez ciddi bir lensle kullanıyordum. Bu nedenle birçok şeyin başlangıcı oldu. Sokak fotoğrafçılığından biraz dışarıya çıkınca, tüm o mottoların yittiğini görüyorsunuz. O sevdiğim abim "Bütün kuralları öğrenin, sonra yıkın" demişti. Onu yaşamıştım orada. :)
 
İşin edebiyat kısmını ben de pek sevmem ama yine de güzel bir iki söz edenler de var tabi. Bahsettiğiniz abiniz gibi mesela. Ama tabi yıkmak için önce öğrenmek gerekiyor kuralları ki usulünce yıkmayı bilin 🙂

İşin bütçe tarafı maalesef berbat bir hal aldı artıkciddi şekilde hobi olarak yapmak isteyenler için bile. Fakat yeni başlayan için özellikle bir kurs, eğitim vs alarak öğrenmiyor, kendi kendine öğreniyorsa benim gibi direkt SLR ile başlamak da teknik açıdan boğuyor insanı ve soğutuyor hobiden.

İlk fotoğraf çekmeye ortaokul zamanlarımda Canon AE1 ile başlamıştım, shutter, ASA, diyafram derken bir de filmde çektiğinizi hemen görüp anlık geri bildirim alamayınca epey zorlanmış ve epey bir süre soğumuştum ve uzak kalmıştım. Telefon ile fotoğraflar çekip sonra da DSLR kullanmaya geçince tekrar sevip ısınmaya başladım.

Genelde sokak ve manzara fotğrafları çekiyorum ve şu pandemi bitse de bir yerlere gidip fotoğraf çeksem diye deliriyorum açıkçası. 😃
 
Zira fotoğraflarını buralarda paylaşan biri kendini geliştirmek için bir geri bildirim bekliyordur övgü veya yergiden ziyade. Yoksa koy Instagram'a eş dost beğensin sen de kendini tatmin et geç...
Çok doğru :) Ben buraya attığım fotoğraflar arasında sadece birini Instagram´a attım. O da üç numaralı fotoğraf. Açıklama kısmına da sebebini yazmıştım, gece on ikide üç numaralı fotoğrafın ham halinden düzenlenmiş haline gelince çok hoşuma gitti ve paylaşmak istedim. DLSR gibi teknik makineleri şu anlık alacağımı düşünmüyorum en azından maddi özgürlüğe kavuşana kadar. Şu ana kadar en uzun vakit ayırdığım fotoğraf bir "timelaps" videosu çekmek için olandı. Cümlede yanlışlık olabilir bilmiyorum ama kendimi daha iyi ifade etmek için uçan gözümü iki saniyede bir fotoğraf çekmeye ayarlayıp yaklaşık 30 dakika boyunca günbatımını çekmiştim ve bunu Premiere Pro´da birleştirip bir timelapse elde etmiştim. Tabii ki pek kaliteli olduğunu söyleyemem zira uçan gözde poz ayarların birçoğunu bilmediğimden otomatik ayara basıp çekmiştim. Bu da videonun Google Drive linki: musabhc-20210216-0001.mp4
@SideWinder yorumlarınız için teşekkürler. Fotoğraf çekmeye hiçbir zaman bir gelir olarak bakmadım. Tamamen hoşuma gittiği ve çekerken zevk aldığım, uğraşmayı sevdiğimden ötürü yapıyorum. Ve açıkçası sizin kadar iyi fotoğraf çekebileceğimi de zannetmiyorum :D Artık 5000-6000₺ gibi değerler neredeyse her şey için bir standart haline geldi haklısınız. Özellikle bilgisayar tarafında, konsollarda ve elektronikte. Maddi bağımsızlığımı elde edince, ki umarım o zaman fiyatlar da düşer, bir makine alıp bu hobimi biraz daha profesyonelleştirebilirim. Zira sokak fotoğrafçılığı yapamayacak kadar utangaç biriyim diyebilirim. Birinden kendi fotoğrafımı çekmesini bile isteyemem kolay kolay, buna arkadaşlarım da dahildir. Ondan dolayı daha çok doğayı çekmek istiyorum o gözümü alamadığım doğa manzaralarını birer hatıra olarak tabiri caizse ölümsüzleştirmek istiyorum :)
Düzeltme: şu an fark ettim de Instagram hesabımdan videoyu indirirken baya kalite kaybı olmuş, Video çok kötü gözüküyor. Normalde bu kadar kalitesiz değildi.
 

Geri
Yukarı