Albert Camus ve Yaşamın Anlamsızlığı

Katılım
9 Nisan 2020
Mesajlar
13.179
Makaleler
49
Çözümler
34
Albert Camus, insanların hayata bir anlam yükleme çabasını "absürt" olarak tanımlar.

"Yaşamın anlamını aramayı sürdürdüğün sürece hiç yaşayamayacaksın."

Camus, bu anlam arama çabasının Kral Sisifos'un hikayesine benzetir. Sisifos, günahkar bir kraldır ve tanrılar bunu fark eder, Sisifos'u cezalandırır. Tanrılar Sisifos'a bir kaya parçası verirler ve bu kayayı bir dağın tepesine çıkartmasını isterler. Sisifos kayayı dağın en tepesine kadar yuvarlar ama her seferinde kaya tekrar aşağıya yuvarlanır ve Sisifos kayayı tekrar dağın tepesine itmeye çalışır, bu sonsoza kadar sürer. Camus da insanın anlam arayışına bu duruma benzetir. Sisifos ne kadar güçlü ve hırslı bir kral olsa da o kayayı asla tepeye çıkartamaz. İnsan da ne kadar zeki ve entelektüel olsa da, hayatın anlamını keşfedemez.


Camus her ne kadar yaşamın gereksiz olduğunu söylese de, aynı zamanda insanları yaşamaya motive etmiş, intihardan uzaklaştırmıştır.
"Hayat hiçbir şey değildir, itina ile yaşayınız.”

"İnsanın her gün yaptığı en iyi şey intihar etmemeye karar vermektir."

Peki sizin için yaşamın anlamı nedir? Albert Camus'un düşüncesine katılıyor musunuz?
 
Okuduğunda sana yapmamanı söylediği şey sana mantıklı gelsede, kendisini keşfettiğinde sana mantıklı gelen düşünceyi saçma bulan bazen anlamakta zorluk çekilen birisidir bence. Daha basit bir şekilde anlatmak gerekirse arkadaşın yazdığı yazıda vermiş olduğu iki örnek bu durumu özetliyor.

-"yaşamın anlamını aramayı sürdürdüğün sürece hiç yaşayamayacaksın."

- "insanın her gün yaptığı en iyi şey intihar etmemeye karar vermektir."


İlk sözde aslında insanın sürekli bir arayış içerisinde ve bu arayışın aslında saçma olduğunu ve yaşamaya dair bir anlam olmadığını söylerken ikinci sözde buna rağmen bu anlamsızlığı son vermemeyi söylemektedir. Bu yüzden bazen albert camus en sevdiğim yazardır, anlatmak istediği gibi birisi yani her zaman bir anlamsızlık içinde ve bunu kendisinede yansıtmayı başarmış birisi.

Gelgelelim yaşamın anlamına, benim için yaşamın anlamı özgür olmak. Ama özgürlükten kastım hapiste olmak, aile baskısı veya başka etkenler değil. Kendi düşüncem tüm varlıklar bir köledir, yaradanın kölesi. Yaradan kendi gücünü tatmin etmek amaçlı her şeyi yarattı ve kendisine tapmamızı istiyor bu yüzden ona bağlı bir canlılarız. Ancak intihar gibi bir durum söz konusu olduğunda yaradanın yapmamızı istemediği bir şey olduğu için ona olan zincirlerimizi kırıyoruz ve kendimizi özgür kılıyoruz. Yani benim için yaşamın anlamı intihardır, seni özgür kılan ve farklı dinlerde yaradanın bizi test olarak adlandırğı bir sınavdan kaçmamızı, kendimizi özgür kılmamızı sağlar. Umarım anlatabilmişimdir. Ayrıca şunu eklemek istiyorum ki hiçbir dine veya şahsa lafım yoktur, olmaz da tüm din ve inançlara saygı duyan birisiyimdir.
 
Dinsizlerin de Zeytin Dağları vardır, diyor Camus. Ister hayatın anlamını ararken intihar etmeye çalış, belki de dene, ister bu anlam arayışı içerisinde debelenirken hayatına acıyla devam et. Düşünmek için için yenmeye başlamaktır ki fazla düşündükçe ya aklını yitirirsin ya da Zeytin Dağına varırsın. Bu arayışın sonucu bir tanrı benimsemek olabilir ya da acı dolu bir ölüm. Ama benim kast ettiğim farklı, kendi Zeytin Dağı'nda kendi muhattabın olmalı. Dinsizin Zeytin Dağı. Muhattabın yoksa acı çekmeye mahkumsun. Merak da edilirse burada bahsi geçen dağ yanlış hatırlamıyorsam Isa'nın çarmıha gerilmeden önce, dua ettiği mekan.

Buna ek "Hayatın herkesi kapsayacak olan anlamını nedir?" sorusu, cevaplandıramayacagımız bir sorudur. Kendisi de şüpheyle de olsa kabul eder bunu:

Bu dünyanın kendini aşan bir anlami var mi bilmiyorum. Ama bu anlamı bilmediğimi, öğrenmenin de benim için şimdilik imkansız olduğunu biliyorum.

Toparlarsam, hayatın öznel anlamları olabilir. Ama nesnel bir anlam arayışına ciddi manada girmemiz demek ya o iman temelli Zeytin Dağında kendimizi bulmamız ya da intiharı düşünmemiz demektir. Bu bağlamda her ikisini de istemiyorsak kendi dinsiz Zeytin Dağımizda kendi muhattabımızi yaratmamızdır mesele.

Soruya cevaben benim muhattabım Cioran'ın da kast ettiği gibi elimdeki tek şey hayat, neden ondan vazgeceyim, düşüncesidir. Kendi hayatım bana yeterli anlamı çıkarmamı sağlıyor. Vücudum, bedenim, varlığım; her şeyimle buradayım. Hayatım ve benliğim benim için başlı başına bir anlam.
 
Katılıyorum. Günden güne yaşamda ki anlamı daha çok kaybeden ve daha çok sorgulayan biri olarak (belki de sorguladığım için kaybediyorum) o kaya hep aşağıya yuvarlanıyor. Uzun yıllardır bu durumda değişen bir şey olmadı. Bu sanırım bazı insanlar için bir farkındalık gibi. Camus'ta onlardan biriydi. Bana sorarsanız bunun çözümü kabullenmekten geçiyor. Her iki önermeye baktığımızda evet hayat anlamsız ama aslında intihar etmek içinde anlamsız. Bende kendi yaşamımdan yola çıkarak diyebilirim ki bir nebze olsun huzura erebilmek, anlamsızlığı kabullenmekten geçiyor.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı