Allah'a neden tapayım?

O zaman nasıl felsefe yapacağız?
Bak güzel kardeşim Allah seni yaratmış sana aklını vermiş kaderini yazmış. Seçimlerini sana bırakmış ve ona kulluk etmeni istemiş. Seni yaradana kulluk edersen ödüllendirilirsin. Yaradana kulluk etmezsen cezalandırılırsın. Allah düşünüp tutasınız diye size akıl veriyor. Bu konuyu Allah izin vermese burada açamazdın. Allah sana akıl vermese bunu sorgulayamazdın bile.
 
Ben neden Tanrı'nın verdiği şeye şükrediyorum, aksi takdirde şükretmezsem ve tapmazsam cezalandırılıyorum?

Yani beni yarattığı için mi şükredeceğim?
Yani benim ona şükretmem için mi beni yaratıyor? Ne saçmalık.

Yaratmasa idi o zaman.

Hiç bir zaman hiç bir yerde âniden birdenbire ortaya çıkan, beliren yâni "var olan" bir cisim veya canlıyı bugüne kadar görmüş olan hiç bir kimse yoktur ve bundan sonra da böyle hiç bir kimse olmayacaktır. Bir cismin veya bir canlının kendiliğinden gerçekleştiremeyeceği tek fiil "var olmak" fiilidir, sadece iş veya hareket belirten diğer bütün fiilleri o cisim veya canlı kendi öz niteliklerinin izin verdiği ölçüde gerçekleştirebilir, o kadar, net!

Bir düşünün bakalım acaba, siz kendiliğinizden mi "var oldunuz" veya şu anda "var olmaktasınız"? Elbette koca bir "HAYIR!" Çünkü canlı veya cansız olsun bütün varlıklar asla kendiliklerinden "var oluyorlar" denilemez, onlar aslında sadece "var ediliyorlar" ve üstelik bu fiil her an, her saniye, her salise, her zaman dilimi içinde tekrarlanıyor, kimin tarafından mı, elbette kendi özel isminin Allah olduğunu ilk insandan beri bildirmiş olan ve kendiliğinden "var olan" ve "var olmak" fiilini gerçekleştirebilen tek varlık olan Yaratıcı tarafından!

Tanım gereği yaratılmamış tek varlık olan Yaratıcı varlığın yaratmış olduğu yâni "var ettiği" sayısız canlıdan sadece birisisiniz. Sizi "var etmek" için sizden izin alamazdı çünkü zaten siz "var değildiniz!" Dolayısıyla her canlı veya cansız varlık aslında ilahî bir emr-i vâki ile yaratılmakta yâni "var edilmektedir".

Siz kendinizi muhtemelen sadece bir biyolojik organizma yâni canlı bir beden, canlı bir vücut zanneden milyarlarca bireyden birisisiniz. Halbuki canlı varlıkların cansız varlıklardan farkı aynı zamanda bir bilinç, bir kişilik taşımalarıdır yâni bir ruh taşımalarıdır ki, işte o ruh denilen fiziksel olmayan varlık, o canlının bireysel kimliğidir ve fiziksel olmadığı için gözle görülmez. Gözle görülen biyolojik organizma yâni canlı beden ise o canlı varlığın bedensel kimliğidir. Bilin bakalım ruh denilen bireysel kimlik, bireysel bilinç yâni kişinin "iç sesi" de denilebilecek fiziksel olmayan varlık kim tarafından "var ediliyor" yâni yaratılıyor? Elbette yine Allah tarafından!

Biyolojik organizmaların nasıl meydan geldiği biyoloji biliminin konusu olup her oluşum süreci gözlemlenebilir ama ruh yâni bireysel kimlik, fiziksel bir varlık olmadığı için onun kökeni ve oluşum süreci asla çözülemez. Her neyse, asıl konuya dönecek olursak, canlıların hem biyolojik organizma olan bedensel kimlikleri, hem de fiziksel varlık olmayan bireysel kimlikleri, her an, Allah tarafından yaratılmaktadır. Siz sadece "var edilmektesiniz" ve "var olmak" asla sizin kendi elinizde olan veya gerçekleşmesi için sizin karar verdiğiniz bir tercih asla değildir!

Şükür kelimesi teşekkür etme durumunu ifade eder. Yeryüzünde milyonlarca kişi değişik zorluklar ile hayat sürdürüyor. Mesela zihinsel engelli veya ortopedik engelli bireyleri ve onların anne ve babalarını düşünün lütfen. Eğer siz öyle bir birey değilseniz bu sizin için bir şükür sebebi değil midir acaba? Vücudunuzun sağlıklı olması sizin için bir şükür sebebi değil midir acaba?

Bu örnekler çoğaltılabilir ve bir çok "... sizin için bir şükür sebebi değil midir acaba?" sorusu üretilebilir. Allah'ın sizi yaratmış olmasının sebebini elbette kimse bilemez çünkü bu imkânsızdır ama mâdem yaratılmışsınız, o zaman sizce de bulunduğunuz koşullar ve olanaklar sebebiyle bir şükür sebebi hiç mi yoktur acaba, veya çok çok daha olumsuz şartlarda hayat sürdürmek durumunda olan bireylerin varlığını eğer düşünecek olursanız, bu, gerçekten de bir şükür sebebi değil midir acaba? Buradan, elbette Allah'ın sizi Kendisine şükretmeniz için yarattığı anlamı çıkmasa bile, ortada yine de bir şükür sebebi durmuyor mu sizce de? Allah'a karşı "Beni Sen yaratmışsın, şunları şunları bana vermişsin diyorlar ama ben yine de sana bir teşekkür edemem çünkü bunlara inanmıyorum, o yüzden de Sana teşekkür etmeme gerek yoktur" mu diyeceksiniz acaba? Eğer diyebiliyorsanız çok büyük bir saygısızlık, değer bilmezlik değil midir bu acaba?

"Benim Allah'ın varlığından mutlaka emin olmam lâzım ki ona şükür edebileyim." düşüncesi ise yanlıştır, çünkü Allah'ın varlığı bir bilgi konusu değil bir inanç konusudur, çünkü Onun varlığı veya yokluğu bilimsel yöntemlerin geçerlilik sınırı dışındadır. Bu yüzden Allah, kendi varlığını doğaüstü iletişim denilebilecek "vahiy" denilen şekilde peygamberleri aracılığıyla insanlara bildirmiştir ve nitekim insanlara "Ey inananlar!" şeklinde hitap eder, neden mi, çünkü "Ey bilenler!" diyemeyeceği için, net! Lütfen öncelikle bilimsel yöntemlerin bir yetki sınırı olduğunu ve bilgi ile her gerçeğin keşfedilemeyeceğini anlayın. Bilimin yetki sınırının bittiği noktada din geçerlidir ve o, bu yüzden inanç ile ilgilidir. Fakat bizler körü körüne delilsiz olarak değil ama sağlam ve güçlü dolaylı kanıtlar sebebiyle dinin iddialarına inanmalıyız ve nitekim bu yüzden inanç sahibiyiz.

İşte bu yüzden, "değer bilenler" ile "değer bilmeyenler" arasında bir fark olacağı için, Allah kendine "inananlar" ile "inanmayanları" bir tutmaz, tutamaz! Umarım sizin için yol gösterici olmuştur.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Technopat Haberler

Geri
Yukarı