Avrupa Hunlar'ına ne oldu?

Ama hocam yukarıda İrnek’e bağlı Hunlar ise Dobruca taraflarına çekildi demiştiniz. Onlar nasıl devam ettiremedi? Bağımsız değil miydiler?
Bunlar milyonlarca insandan oluşmuyorlardı, bir avuç kalmışlardı. Elbette bir süre kültürlerini korumaya gayret etmişlerdir ama bulundukları bölge hem stratejik açıdan Doğu Roma tehdidine müsait hem de insan sirkülasyonunun oldukça kuvvetli olduğu, muhtemelen ilerleyen dönemlerde ticaretin yoğun yaşandığı bir bölgeydi. Ayrıca bu bölgede kendilerine komşu olan başka bir Orta Asya kavmi de yoktu. Zaman içerisinde hem insan sirkülasyonu nedeniyle hem de Doğu Roma'nın askeri ve siyasi baskıları nedeniyle öz kültürlerini kaybettiler.
 

Dosya Ekleri

  • dobruca-harita.png
    dobruca-harita.png
    40,5 KB · Görüntüleme: 21
Bunlar milyonlarca insandan oluşmuyorlardı, bir avuç kalmışlardı. Elbette bir süre kültürlerini korumaya gayret etmişlerdir ama bulundukları bölge hem stratejik açıdan Doğu Roma tehdidine müsait hem de insan sirkülasyonunun oldukça kuvvetli olduğu, muhtemelen ilerleyen dönemlerde ticaretin yoğun yaşandığı bir bölgeydi. Ayrıca bu bölgede kendilerine komşu olan başka bir Orta Asya kavmi de yoktu. Zaman içerisinde hem insan sirkülasyonu nedeniyle hem de Doğu Roma'nın askeri ve siyasi baskıları nedeniyle öz kültürlerini kaybettiler.
Hocam insan sirkülasyonu derken göç almaktan mı bahsettiniz?
 
Bunlar milyonlarca insandan oluşmuyorlardı, bir avuç kalmışlardı. Elbette bir süre kültürlerini korumaya gayret etmişlerdir ama bulundukları bölge hem stratejik açıdan Doğu Roma tehdidine müsait hem de insan sirkülasyonunun oldukça kuvvetli olduğu, muhtemelen ilerleyen dönemlerde ticaretin yoğun yaşandığı bir bölgeydi. Ayrıca bu bölgede kendilerine komşu olan başka bir Orta Asya kavmi de yoktu. Zaman içerisinde hem insan sirkülasyonu nedeniyle hem de Doğu Roma'nın askeri ve siyasi baskıları nedeniyle öz kültürlerini kaybettiler.
Dobruca Hunlarının akıbetini de şöyle izah edelim,
Milâttan sonra 250 yıllarında Dobruca’yı Gotlar istilâ etmiş, bir süre sonra da Hunlar gelerek Roma idaresini zor durumda bırakmışlardır.
VI ve VII. yüzyıllarda kuzeyden Avarlar ve Slavlar’ın girmesi üzerine Roma idaresi Dobruca’nın ortasında uzun bir müdafaa duvarı inşa ettirmiştir. Bu duvarın izlerine hâlâ rastlamak mümkündür. Romalılar istilâ kuvvetleriyle başa çıkamayınca Dobruca’dan çekilmiş, bölge XIII. yüzyıla kadar kuzeyden gelen Türk kavimlerinin istilâsına mâruz kalmıştır. Volga Bulgarları, Asparuh’un (Isperich) idaresinde 678 yılında Tuna’yı geçerek Dobruca’nın kuzeyinde İsakça ve Nikulitzel bölgesinden güneye kadar uzanan topraklar üzerinde yaşayan Slavlar’ı hâkimiyetleri altına almışlardır. Ancak zamanla Slavlaşan Türk Bulgarları (Proto Bulgarlar) 681 yılında bir devlet kurmayı başarmışlar ve bir süre sonra Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’na karşı bağımsızlıklarını ilân etmişlerse de Ortodoks Hıristiyanlığı’nı kabulden sonra tekrar Bizans’ın nüfuzu altına girmişlerdir. Bulgarlar’ın ve Balkanlar’a gelen öteki kavimlerin en büyük amacı bağımsızlıklarını kazanmak ve Bizans İmparatorluğu’nun merkezi İstanbul’u almaktı. Fakat Bizans İmparatorluğu 1018’de Bulgar Devleti’ne son vererek Dobruca üzerindeki hâkimiyetini XIII. yüzyılın sonuna kadar sürdürmüş, Dobruca ve bugünkü Bulgaristan’ın kuzeydoğusunu bir eyalet haline getirerek Silistre’den idare etmiştir. Dobruca’da Bizans idaresi, yaklaşık olarak ikinci Bulgar devletinin kuruluş yılı olan 1186’ya kadar sürmüştür. Ancak bundan çok önce 1048 yılı civarında Peçenekler’in Kuzey Dobruca’ya gelerek yerleştikleri bilinmektedir. Savaşçı fakat sayıları az bir Türk kavmi olan Peçenekler’den kalma bir köy olan Pecineaga halen bu adla anılmaktadır. Daha sonraki yıllarda Uz (Oğuz) Türkleri, XII. yüzyıl başlarında ise Kuman, Kıpçak ve diğer bazı Türk kavimleri Dobruca’ya gelmişler ve Peçenekler’in siyasî nüfuzu altına girmişlerdir. Ancak Bizans Kumanlar’la anlaşarak Peçenekler’i 1091’de mağlûp edince sınırlarını Kumanlar’a açmış, Balkanlar’ın güneyine ilerleyen bu Türk kavmi Bizans kilisesinin tesiri altına girerek Ortodoks Hıristiyanlığı’nı kabul etmiştir. 1186’da Kumanlar tarafından kurulan ikinci Bulgar devleti varlığını, Dobruca’nın 1241’de Moğollar tarafından istilâsına kadar sürdürmüştür. Esasen İstanbul’un 1204-1261 yılları arasında IV. Haçlı ordusunun işgaline mâruz kalması, bu bölgedeki Bizans nüfuzunun iyice azalmasına sebep olmuştu. Moğol hâkimiyetine giren Dobruca, böylece hem Bizans hem de Bulgarlar’a karşı muhtariyet kazanarak bağımsız bir gelişme göstermiştir.

Hocam insan sirkülasyonu derken göç almaktan mı bahsettiniz?
Evet hem göç, hem de ticaret.
 
Evet hem göç, hem de ticaret.
Hocam devlet olarak yıkıldıktan sonra oraya buraya gideceklerine birlikte hareket etselerdi. Mesela hepsi Dobruca'ya yerleşseydi. Hala kültürlerini vs. korurlardı? Değil mi hocam?
Dobruca Hunlarının akıbetini de şöyle izah edelim,
Milâttan sonra 250 yıllarında Dobruca’yı Gotlar istilâ etmiş, bir süre sonra da Hunlar gelerek Roma idaresini zor durumda bırakmışlardır.
VI ve VII. yüzyıllarda kuzeyden Avarlar ve Slavlar’ın girmesi üzerine Roma idaresi Dobruca’nın ortasında uzun bir müdafaa duvarı inşa ettirmiştir. Bu duvarın izlerine hâlâ rastlamak mümkündür. Romalılar istilâ kuvvetleriyle başa çıkamayınca Dobruca’dan çekilmiş, bölge XIII. yüzyıla kadar kuzeyden gelen Türk kavimlerinin istilâsına mâruz kalmıştır. Volga Bulgarları, Asparuh’un (Isperich) idaresinde 678 yılında Tuna’yı geçerek Dobruca’nın kuzeyinde İsakça ve Nikulitzel bölgesinden güneye kadar uzanan topraklar üzerinde yaşayan Slavlar’ı hâkimiyetleri altına almışlardır. Ancak zamanla Slavlaşan Türk Bulgarları (Proto Bulgarlar) 681 yılında bir devlet kurmayı başarmışlar ve bir süre sonra Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’na karşı bağımsızlıklarını ilân etmişlerse de Ortodoks Hıristiyanlığı’nı kabulden sonra tekrar Bizans’ın nüfuzu altına girmişlerdir. Bulgarlar’ın ve Balkanlar’a gelen öteki kavimlerin en büyük amacı bağımsızlıklarını kazanmak ve Bizans İmparatorluğu’nun merkezi İstanbul’u almaktı. Fakat Bizans İmparatorluğu 1018’de Bulgar Devleti’ne son vererek Dobruca üzerindeki hâkimiyetini XIII. yüzyılın sonuna kadar sürdürmüş, Dobruca ve bugünkü Bulgaristan’ın kuzeydoğusunu bir eyalet haline getirerek Silistre’den idare etmiştir. Dobruca’da Bizans idaresi, yaklaşık olarak ikinci Bulgar devletinin kuruluş yılı olan 1186’ya kadar sürmüştür. Ancak bundan çok önce 1048 yılı civarında Peçenekler’in Kuzey Dobruca’ya gelerek yerleştikleri bilinmektedir. Savaşçı fakat sayıları az bir Türk kavmi olan Peçenekler’den kalma bir köy olan Pecineaga halen bu adla anılmaktadır. Daha sonraki yıllarda Uz (Oğuz) Türkleri, XII. yüzyıl başlarında ise Kuman, Kıpçak ve diğer bazı Türk kavimleri Dobruca’ya gelmişler ve Peçenekler’in siyasî nüfuzu altına girmişlerdir. Ancak Bizans Kumanlar’la anlaşarak Peçenekler’i 1091’de mağlûp edince sınırlarını Kumanlar’a açmış, Balkanlar’ın güneyine ilerleyen bu Türk kavmi Bizans kilisesinin tesiri altına girerek Ortodoks Hıristiyanlığı’nı kabul etmiştir. 1186’da Kumanlar tarafından kurulan ikinci Bulgar devleti varlığını, Dobruca’nın 1241’de Moğollar tarafından istilâsına kadar sürdürmüştür. Esasen İstanbul’un 1204-1261 yılları arasında IV. Haçlı ordusunun işgaline mâruz kalması, bu bölgedeki Bizans nüfuzunun iyice azalmasına sebep olmuştu. Moğol hâkimiyetine giren Dobruca, böylece hem Bizans hem de Bulgarlar’a karşı muhtariyet kazanarak bağımsız bir gelişme göstermiştir.


Evet hem göç, hem de ticaret.
Bir şey daha soracağım hocam. Türkler ile Çinliler arasında bağ var mı?
Bir yerde okumuştum. Türkler Çin'in yukarı tarafından mı ne çıktı diye. Bir diğer şeyse Sibirya'dan mı çıkmışlar. Ama ilk dediğim olasılığı daha yüksekmiymiş ne. Siz ne diyorsunuz?
 
Son düzenleme:
Hocam devlet olarak yıkıldıktan sonra oraya buraya gideceklerine birlikte hareket etselerdi. Mesela hepsi Dobruca'ya yerleşseydi. Hala kültürlerini vs. korurlardı? Değil mi hocam?
İşte meseleye bugünden bakmamak önemli. O günün şartlarına göre değerlendirin. O gün insanları örgütlemek, bir araya getirmek, onları uzun yıllar yönetmek çok da kolay şeyler değildi. Kollektif olarak hareket etmek oldukça zordu. Sonuçta Doğu Roma saldırısı olduğunda Twitter'dan #DirenDobruca diye tag açamıyorlardı, kısa sürede örgütlenip toplu bir direniş sergileyemiyorlardı. 😁 Bu insanları yönetmenin tek yolu kudretli bir hükümdar olmaktı. E bu nitelik her hükümdarda mevcut olmuyor. Attila bu işi çok iyi başardı, o yüzden adını hala biliyoruz. Diğerlerini kim biliyor, kimse. MEB bile anlatmıyor. Basiretsiz oldukları için insanları bir arada tutamadılar. Onlar da çok kültür, dil ve tarih meraklısı değildi. Tek dertleri huzur ve istikrardı. Milliyetçilik kavramı pek yoktu kısacası, karınları nerede doyuyorsa kendilerini oraya ait hissediyorlardı. Bu konu Tarih ilmiyle de pek açıklanamaz açıkçası, sosyolojiye girer kısacası.
Hocam devlet olarak yıkıldıktan sonra oraya buraya gideceklerine birlikte hareket etselerdi. Mesela hepsi Dobruca'ya yerleşseydi. Hala kültürlerini vs. korurlardı? Değil mi hocam?

Bir şey daha soracağım hocam. Türkler ile Çinliler arasında bağ var mı?
Bir yerde okumuştum. Türkler Çin'in yukarı tarafından mı ne çıktı diye. Bir diğer şeyse Sibirya'dan mı çıkmışlar. Ama ilk dediğim olasılığı daha yüksekmiymiş ne. Siz ne diyorsunuz?
Türkler için tarih nerede, ne zaman başlar sorusuna net cevap vermek zor olsa da, son yarım yüzyılda yapılan araştırmalar M.Ö III binli yıllara kadar Türk varlığını geriye götürebilmiştir. Fakat ilk Türk devletinin hangisi olduğu açısından mesele halen çözülememiştir. İskitler (Sakalar) ve Çin’de kurulan Chou devletlerinin kimliği netlik kazanıncaya kadar Türk Devlet tarihini Çinlilerin Hiung-nu dedikleri Hunlar ile başlatıyoruz. Eski Çin tarihçileri XIV – IV asırlar arasında bazen büyümüş bazen parçalanıp küçülmüş bir Hun Devleti’nin varlığından söz ederlerse de, bu dönemi aydınlatacak tarihi belge bulunamamıştır. Sadece M.Ö 822 yılında Hunların Çin’e yaptıkları saldırıyı ve Çin zaferini anlatan bir şiire rastlanılmıştır. Geldiğimiz noktada kaynaklarda verilen bilgiler, dil yadigârları, arkeolojik ve antropolojik veriler ve Göktürklere uzanan tarihi süreç ışığında Hunların Türk olduğu ortaya konulmuştur.
 
İşte meseleye bugünden bakmamak önemli. O günün şartlarına göre değerlendirin. O gün insanları örgütlemek, bir araya getirmek, onları uzun yıllar yönetmek çok da kolay şeyler değildi. Kollektif olarak hareket etmek oldukça zordu. Sonuçta Doğu Roma saldırısı olduğunda Twitter'dan #DirenDobruca diye tag açamıyorlardı, kısa sürede örgütlenip toplu bir direniş sergileyemiyorlardı. 😁 Bu insanları yönetmenin tek yolu kudretli bir hükümdar olmaktı. E bu nitelik her hükümdarda mevcut olmuyor. Attila bu işi çok iyi başardı, o yüzden adını hala biliyoruz. Diğerlerini kim biliyor, kimse. MEB bile anlatmıyor. Basiretsiz oldukları için insanları bir arada tutamadılar. Onlar da çok kültür, dil ve tarih meraklısı değildi. Tek dertleri huzur ve istikrardı. Milliyetçilik kavramı pek yoktu kısacası, karınları nerede doyuyorsa kendilerini oraya ait hissediyorlardı. Bu konu Tarih ilmiyle de pek açıklanamaz açıkçası, sosyolojiye girer kısacası.

Türkler için tarih nerede, ne zaman başlar sorusuna net cevap vermek zor olsa da, son yarım yüzyılda yapılan araştırmalar M.Ö III binli yıllara kadar Türk varlığını geriye götürebilmiştir. Fakat ilk Türk devletinin hangisi olduğu açısından mesele halen çözülememiştir. İskitler (Sakalar) ve Çin’de kurulan Chou devletlerinin kimliği netlik kazanıncaya kadar Türk Devlet tarihini Çinlilerin Hiung-nu dedikleri Hunlar ile başlatıyoruz. Eski Çin tarihçileri XIV – IV asırlar arasında bazen büyümüş bazen parçalanıp küçülmüş bir Hun Devleti’nin varlığından söz ederlerse de, bu dönemi aydınlatacak tarihi belge bulunamamıştır. Sadece M.Ö 822 yılında Hunların Çin’e yaptıkları saldırıyı ve Çin zaferini anlatan bir şiire rastlanılmıştır. Geldiğimiz noktada kaynaklarda verilen bilgiler, dil yadigârları, arkeolojik ve antropolojik veriler ve Göktürklere uzanan tarihi süreç ışığında Hunların Türk olduğu ortaya konulmuştur.
Hocam İskitler Türk, Chou Hanedanı Çinli değil mi?
Hocam birde Çinliler'i neden Çinli deniyor? Choulu, Hanlı değil de neden Çinli?
 
Hocam İskitler Türk, Chou Hanedanı Çinli değil mi?
Hocam birde Çinliler'i neden Çinli deniyor? Choulu, Hanlı değil de neden Çinli?
Chou Hanedanın kimliği belli değil henüz. Diğer soruyu Çinli birine sormak lazım, tam bilmiyorum. Kaynaklarda durumla alakalı açıklamalar şöyle,
"1655'te Martino Martini, Çin adının Qin ("Çin") Hanedanı (MÖ 221-206)'nın isminden türetildiğini ileri sürdü. Bu öneri, birçok araştırmacıdan kabul görmüştür, ancak birçok alternatif fikir de mevcuttur."
 

Geri
Yukarı