İşte meseleye bugünden bakmamak önemli. O günün şartlarına göre değerlendirin. O gün insanları örgütlemek, bir araya getirmek, onları uzun yıllar yönetmek çok da kolay şeyler değildi. Kollektif olarak hareket etmek oldukça zordu. Sonuçta Doğu Roma saldırısı olduğunda Twitter'dan #DirenDobruca diye tag açamıyorlardı, kısa sürede örgütlenip toplu bir direniş sergileyemiyorlardı.
Bu insanları yönetmenin tek yolu kudretli bir hükümdar olmaktı. E bu nitelik her hükümdarda mevcut olmuyor. Attila bu işi çok iyi başardı, o yüzden adını hala biliyoruz. Diğerlerini kim biliyor, kimse. MEB bile anlatmıyor. Basiretsiz oldukları için insanları bir arada tutamadılar. Onlar da çok kültür, dil ve tarih meraklısı değildi. Tek dertleri huzur ve istikrardı. Milliyetçilik kavramı pek yoktu kısacası, karınları nerede doyuyorsa kendilerini oraya ait hissediyorlardı. Bu konu Tarih ilmiyle de pek açıklanamaz açıkçası, sosyolojiye girer kısacası.
Türkler için tarih nerede, ne zaman başlar sorusuna net cevap vermek zor olsa da, son yarım yüzyılda yapılan araştırmalar M.Ö III binli yıllara kadar Türk varlığını geriye götürebilmiştir. Fakat ilk Türk devletinin hangisi olduğu açısından mesele halen çözülememiştir. İskitler (Sakalar) ve Çin’de kurulan Chou devletlerinin kimliği netlik kazanıncaya kadar Türk Devlet tarihini Çinlilerin Hiung-nu dedikleri Hunlar ile başlatıyoruz. Eski Çin tarihçileri XIV – IV asırlar arasında bazen büyümüş bazen parçalanıp küçülmüş bir Hun Devleti’nin varlığından söz ederlerse de, bu dönemi aydınlatacak tarihi belge bulunamamıştır. Sadece M.Ö 822 yılında Hunların Çin’e yaptıkları saldırıyı ve Çin zaferini anlatan bir şiire rastlanılmıştır. Geldiğimiz noktada kaynaklarda verilen bilgiler, dil yadigârları, arkeolojik ve antropolojik veriler ve Göktürklere uzanan tarihi süreç ışığında Hunların Türk olduğu ortaya konulmuştur.