Basura karşı ne yapılmalı?

Doktorlara ve dediğiniz gibi doğru ve düzgün kaynaklara güveniyorum. Ve onlar benim yazdıklarımı onaylayan bilgileri içeriyor. Bende 1998'den beri internet kullanıyorum ve sağlık konusunda da sürekli araştırma yapıyorum. Soğuk zaten çok temel bir bilgidir. Maruz kalmak bağışıklığı düşürür. Vücutta zaten hali hazırda hastalık yapıcı bakteriler vs. var. Bunun kronik hastalıkla, sağlıklı yaşamla vs. ile ilgisi yok. Bağışıklık düşünce hastalık yapıyorlar. Soğukta bağışıklığı düşürüyor. Ayaklarını üşüten insanların ishal olması bunun basit bir örneği.

Canan Karatay'ın da açıkçası şarlatan olduğunu düşünüyorum. Verdiğiniz facebook grubunun mottosu; “Beslenme yanlışsa ilacın yararı yok, beslenme doğruysa ilaca gerek yok!”. Bu bile direkt uzaklaşmak için yeterli :) Bundan 150-200 sene öncesinin yaşam süresi ortalamasına bakın, birde ilaçlar icat edildikçe artan ortalamaya. Bu tür ilaç karşıtı grupların dediklerini yapıp, kronik hastalıkları yüzünden kullandıkları ilaçları bırakıp ölen ya da çok daha kötü olan insanlar dolu ortalıkta.

Doğuştan gelen bir anomalim yok, kaybedilen organımda yok. Ama tiroid ilacını ölene kadar hergün almazsam, hypotiroid tablo gelişir, almamayı sürdürürsem bu tablo daha da kötüleşir ve en sonunda öteki tarafa geçiş yaparım.

Doktorunuz bir ilacı ölene kadar kullanacaksın dediyse kullanın arkadaşlar. İnternetteki grupların yorumlarına, doktor olmayanların dediklerine ve Canan Karatay gibi söylediği çoğu şey bilim tarafından aksi ispatlanmış, meslekten geçici men edilmiş insanları dinlemeyin. Aklınızda soru varsa şüphe varsa çözüm çok basit; Başka doktora gidin. Hala varsa başka doktora. Hepsi aynı şeyi söylüyorsa ortada sorun yoktur :) Ve doktorların ilaçlar ameliyatlar vs. dışında söyledikleri zaten spor yapmak, hareket etmek, düzgün beslenmek vb.'de içeriyor. Ne zaman gitsem kırmızı eti azaltın, sebze meyve tüketin vb. diyor zaten doktorlar.
Acı, çoğu kişi sizin gibi kendi sağlığını yok ediyor ve seçtiği yolun doğru olduğunu sanırken bir de uyaran insanlarla alay edip onları kötü olmakla suçluyor.

İnsanlar size doğru olanı gösterdiğinde bunu menfaat için yapmazlar. O fiziksel acıyı bizzat yaşamış olarak senin de çekmemen için yaparlar. En azından ben o amaçla içimden gelerek, bildiğim bir konuysa karşılaştığım herkese öneride bulunurum. Tabi bilmediğim bir konuysa hiç bir şey söylemem.

Şu yazdıklarınızın ise hepsini biliyorum. Ve kendiniz adına çok çok fazla yanlışınız var. Ama bunun sonuçlarını da sadece siz yaşayacaksınız.

Size dün Metroda yaşadığım basit bir örnek yazayım. İleride hatırlarsınız belki.
Kişi kendini eğitmekle uğraşırsa insanları ayırt edebilmeyi, kimin gerçek, kimin sahtekar olduğunu görmeyi de daha iyi başarabiliyor.
Metroda beklerken arkada Roman görünüşlü genç kadın ve genç erkek, kucaklarındaki 3 yaş görünümlü çocuğu büyük bir sevgiyle öpüyor, şakalaşıyorlardı. Çocuk ise cıvıl cıvıl ve sağlıklı bir sesle onlara karşılık veriyordu.
Sonra tren geldi, arkamdan bindiler. Biner binmez kız, çocuğu omzuna yatırıp bağırmaya başladı "Abiler ablalar bir dakikanızı rica edeceğim, şu kucağımda gördüğünüz çocuğum ... yaşında, doğuştan... hastası..."
Ve böyle bağırarak en arka vagondan en öne doğru yürümeye başladılar.

Bu, sadece orada başta çocuğu gayet sağlıklı görmemle ilgili değil. Daha ilk konuşmadan iki gencin de Roman yani Çingene olması dikkatimi çekti ve bunlarda bir sahtekarlık var diye düşündüm.

Önümüzdeki aylarda Ramazan başlayınca hemen Bulgaristan sınırından İstanbul'a Roman Çingene akını olacak. Belki 100-150 bin tane Çingene her cami önünde, her metro hattında karşınıza çıkacak ve insanlardan "tek kelime Türkçe bilmeden" dilenecekler. Ve o çok tatlı çocuklara, hanımlar beyler çantalarını açıp, artık ne kadarını uygun görürlerse verecekler.

Bunlar çok sıradan, her gün, her yıl yaşadığımız durumlar.
Kişi birazcık bile çevresinin ayrımında olursa, insanların söylediği yalanların arkasından incelemeyi öğrenirse, iki yüzlü ve sahtekarla gerçekten dürüst olanı zorlanmadan ayırt edebiliyor.
Bu gerçekten kolay bir şey.

Bu verdiğim örnekler sizin mutluluğunuzu ve sağlığınızı etkilemeyen durumlar.
Siz ise geleceğinizi karartan bir yolda ilerliyorsunuz. Çok daha fazla acı çekeceksiniz.

Hem kendi yakınlarımda, hem de kendim bizzat yaşamış ve yaşça daha büyük birisi olarak, sizi iyi günler dilerim.
 
Hocam beslenme alışkanlığı olarak son birkaç gündür lifli gıdalar tüketmeye çalışıyorum, daha çok su içiyorum, baharatsız şeyler yemeye çok katı formda olmayan yemekler yemeye -baklagil yemeklerini özellikle yemeye- ve çorba içmeye dikkat ediyorum. Ayrıca yulaf ve yoğurt da yiyorum. Bunun dışında evde genelde uzun süreler sert bir tahtanın üstünde oturuyordum. Şimdi daha yumuşak bir yüzeyde oturuyorum ve belli periyotlarla ayağa kalkıp farklı hareketler yapıyorum kısaca.

Hocam aslında aklımdan geçirdim ama randevu işi dert parmak işi benim için ayrı dert ve 17 yaşındayım bu yüzden ailemle gitmem gerekiyor o da sorun. Yahu 17 yaşında nasıl çıktı basur büyük olasılıkla masa başında tahta yüzeyde oturmamdan.

Fazla acı tüketme kabız bırakma kendini 3 haftamdayım anca düzeldi.
 

Geri
Yukarı