Bir tanrının var olduğuna inanıyor musunuz?

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Suların birbirine karışmaması, meninin omurilik ve belden gelen bir sudan geldiğinin yazması, ayın ikiye yarılması, miraç, dağların sabit olduğunun iddia edilmesi. Çok daha fazla şey var.

Dünya'da birbirine karışmayan su yok, meni omurilikten gelmez, Ay ikiye yarılmadı, dağların sabitliğini biraz daha açman gerekiyor nasıl sabit?
 
Suların birbirine karışmaması, meninin omurilik ve belden gelen bir sudan geldiğinin yazması, ayın ikiye yarılması, miraç, dağların sabit olduğunun iddia edilmesi. Çok daha fazla şey var.

Meninin omurilik ve belden gelen bir sudan geldiğini falan yazmıyor. Aksine mucize.

"İnsan neden yaratıldığına bir baksın.
O, atılan bir sudan yaratıldı.
O su, bel ve göğüs kafesi arasından çıkar.
Şüphesiz Allah onu (öldükten sonra) tekrar yaratmaya elbette kādirdir." (Tarık, 17/5-8)

Bu ayette herhangi bir cinsiyet belirtmiyor, hatta erkeğin suyu olsaydı meni denmesi gerekirdi.
Mesela şu ayetlerde meni denmiş: Fatır: 11, Yasin: 77, Mü'min: 67, Vakia: 58, Kıyame: 37.

Bu ayette herhangi bir cinsiyeti belirtmiyor dediğim gibi, yani bu suyun hangi cinsiyetin suyu olduğu belirtilmemiş. Hatta erkeğin suyu olsaydı meni demesi gerekirdi. Öyleyse kadınlarda çocuk oluşum mekanizmasının başlangıcına bakalım. kadın üreme organlarından yumurtalık (ovaryum) üzerinde ayda bir defa follikül (içi su dolu baloncuk) oluşmakta ve bu follikül patlayarak içindeki yumurta (ovum) hücresini fallop tüpüne doğru hızla fırlatmaktadır. Baloncuktaki bu patlama sonucu meydana gelen “tazyikle fırlatılma olayı” sayesinde yumurta hücresinin gideceği yere ulaşması sağlanmış olur.

Eğer tazyikle atılma olmasaydı yumurta hücresi tutunma yerine yani rahime varamayıp karında farklı noktalara tutunurdu, bu olaya ise dış gebelik denir.

İnsanın yaratılışı bu hücrenin bulunduğu tazyikli suyla başladığı için Kuran bu olayı atılan sudan yarattık diye belirtmiştir. Kuran'ın indiği dönemde hücre veya ovum diye bir kavram dünya'da olmadığı için en basit ve anlaşılır haliyle su ifadesi kullanılmıştır. Kuran zaten çok detaya girmez.

Bilgiyi doğrulayan kaynaklar:
  1. Drake, r. Vogl, a. W. & mitchell, a. W. (2009). gray's anatomy for students e-book. Elsevier health sciences.
  2. Netter, F. H. (2014). atlas of human anatomy, Professional Edition e-book: İncluding netterreference.com Access with Full downloadable image bank. Elsevier health sciences.
  3. İmir, g. Dinç, s. Yenicesu, C. Çetin, m. Yıldız, C. Yanık, a. & güvenal, t. (2007). Dış gebelik olgularının klinik bulgu ve tedavilerinin değerlendirilmesi. cü tıp fakültesi dergisi, 29, 113-118.
Yani hata sandığınız ayet mucize, şimdi sabit dağ diyor dediğiniz ayete geçelim.
Birincisi, Kur'an'a göre dağlar hareketlidir: "Dağları görür, onların durduğunu sanırsın; oysa bulutlar gibi hareket ederler. Bu, her şeyi sapasağlam yapan Allah'ın sanatıdır..." (Neml 88)
Şimdi sizin sabit dağlar dediğini sandığınız ayetler sanırım şunlar: Nahl 15, Lokman 10, Enbiya 31.
Bu 3 ayetin Arapçası'na baktığımız zaman, "ravasiye" kelimesini görürüz. Ravasiye aslında dağ anlamına gelmiyor. Yani ayette ne sabit kelimesi var, ne dağ kelimesi. Ancak bazı mealciler bu ağır baskıların dağlar anlamına geldiğini düşünüp sabit dağlar diye yazmışlardır. Doğru anlamı ağır baskılardır. Elmalılı Hamdi Yazır da dahil olmak üzere çoğu mealci zaten bunu bu şekilde çevirmişler. Bu ağır baskılardan maksat, okyanuslar olabilir. Okyanuslar yer kabuğu üzerinde ağır baskılar oluşturarak tektonik hareketleri azaltırlar.

Şimdi suların karışmaması olayına geleyim. Okyanus akıntıları karışmayan sulara örnektir.
Okyanuslar içinde büyük akıntılar vardır ki tuz oranı ve sıcaklık seviyeleri, içinden geçtiği okyanustan farklı olduğu halde, adeta bir damarın dokuyu besleyecek kanı iletmesi gibi hedef noktalarına iletilirler. Örneğin bunların en büyüklerinden bir tanesi “Gulf Stream sıcak su” akıntısıdır ki Meksika körfezinden başlayarak sıcak suları, Grönland’ın kuzeyine kadar götürerek burada iklimin yumuşamasını ve kuzeyin yaşanabilir bir hal almasını sağlar.

“Yolculuğuna Meksika Körfezinden başladıktan sonra Kuzey Amerika’nın doğu kıyılarını takip ederek, Florida kıyılarına oradan da Newfoundland’a hareket eder. Akıntı bundan sonra Atlantik Okyanusunu geçer ve ikiye ayrılır; bir kolu Avrupa’nın batı kıyılarına ulaşır, öteki ise Batı Afrika kıyılarına doğru hareket eder. Kıta sahanlığından akan akıntının sıcaklığı Kıtanın sahilinden akan soğuk güney akıntısıyla ‘Soğuk Duvar’ adı verilen yapıyı oluşturur. Burada akıntının derin mavi suları diğer sulardan rahatlıkla ayırt edilebilir.” Vikipedi, Gulf Stream

Bilim bile bu durumu Kuran’da geçen ifadelerle anlatır ve Kuran'ın Perde dediğini “Soğuk Duvar” olarak adlandırır. Literatürde birbirine karışmayan deniz olgusunu oluşturan bu duvara Termoklin ve Haloklin bariyerler denir. Buna yüzey gerilimi de denilir.

“Denizlerin farklı yoğunluklarından kaynaklanan yüzey gerilimi, âdeta bir duvar gibi sularının birbirine karışmasını engeller. (Richard A. Davis, Principles of Oceanography, Addison-Wesley Publishing Company, Don Mills, Ontario, ss. 92-93)”

Birbirine karışmayan deniz olgusunu ortaya çıkaran bu duvar oluşumunun asıl nedeni tuzluluk ve sıcaklık farklarıdır. Okyanusun tuz seviyesinin üstünde tuz içeriğine sahip nehirler okyanus altından akarken, düşük tuz içerikli sular yukarıdan akarlar. Bu sular insan vücudundaki vena (toplardamar) ve arterlere (atardamar) benzer şekilde güneyden kuzeye sıcak su götürür ve oradan dönüp kuzeyden güneye sıcak su transferi yaparlar. Dünya’nın iklimini düzenleyen bu olaya “termohalin sirkülasyon” denir ki “termo” kelimesi akıntıların sıcaklık farkını, “halin” kelimesi ise tuzluluk farklılıklarını anlatır. Birbirine karışmayan iki deniz gerçeği işte bu mekanizmalarla oluşur.

Soğuk duvar ve dev deniz akıntıları gerçeği, birbirine kavuşamayan iki deniz ayetinin çok örneklerinden sadece bir tanesidir.

Şimdi ay yarılması olayını paylaşayım, linke bakın: Science Dergisi'nden alınmış bir haber.
Konu'daki bazı kişiler gibi Müslüman'ların çoğu cevap veremediği sorular dolayısıyla Müslüman. Yok her şey nasıl var oldu kendi kendine nasıl oluştu cevap veremiyorsa Müslüman oluyor. Aslında çok yanlış. Deist argümanları bunlar. İslam'ı ise kanıtlayabilme potansiyeline sahip tek şey kurandaki bilimsel ayetler. Bunları da teker teker araştırınca doğru olmadığını öğrendim. Ateistim bu yüzden. Bunların dışında tabii çok şey var. Hatta bayağı bir şey var konuşup tartışabileceğim fakat üşeniyorum. İslam'ın eski din ve mitolojilerle olan benzerliklerinden tutun kuranda ki basit çelişkilere. Agnostik ve deist arkadaşlara bir şey diyemiyorum ama. Çünkü bende Agnostisizm, Deizm ve Ateizm arasında çok gidip geldim.
Kur’an göğün ilk halinin duman olduğunu bildirmiştir. (Fussillet 11) Bilim ise Dünya’nın ilk oluşum aşamasında volkan bacalarından çıkan dumanla tüm atmosferin kaplı olduğunu bildirir. Kur’an hep çok riskli konulardan konuştuğu halde hiç hata yapmaz.

Kur’an, göğün kitap sayfalarının dürüldüğü gibi dürüleceğini açıklamıştır. (Enbiya 104) Burada evrenin kıyameti söz konusudur. Bilim de bugün evrenin şeklinin kâğıt gibi düz olduğunu açıklamıştır. Yanlış duymadınız kâğıt gibi düz.

Kur’an yerin ve göklerin ilk başta bitişik olduğunu sonra ayrıldığını açıklıyor. (Enbiya 30) Modern bilim ise atmosferdeki bütün gazların yerden ayrılıp atmosferi oluşturduğunu bildiriyor. Yerle göğün ayrılmasının evrene bakan yönü ise tüm evren ilk başta birleşikti ve Big Bang patlaması ile ayrıldı.

Daha bir çok az bilinen mucizelerden gösterebilirim size.
 
Son düzenleme:
Sarsılmamak için yerleştirildiği iddia ediliyor ama gel gör ki dağlı yerlerde daha fazla deprem olur.
Bir örnekle açıklamak gerekirse, nasıl ki suç oranlarının olduğu bölgelerde daha fazla jandarma, polis vs oluyorsa aynı şekilde de deprem olan yerde dağ olması aşırı normal.
Meninin omurilik ve belden gelen bir sudan geldiğini falan yazmıyor. Aksine mucize.

"İnsan neden yaratıldığına bir baksın.
O, atılan bir sudan yaratıldı.
O su, bel ve göğüs kafesi arasından çıkar.
Şüphesiz Allah onu (öldükten sonra) tekrar yaratmaya elbette kādirdir." (Tarık, 17/5-8)

Bu ayette herhangi bir cinsiyet belirtmiyor, hatta erkeğin suyu olsaydı meni denmesi gerekirdi.
Mesela şu ayetlerde meni denmiş: Fatır: 11, Yasin: 77, Mü'min: 67, Vakia: 58, Kıyame: 37.

Bu ayette herhangi bir cinsiyeti belirtmiyor dediğim gibi, yani bu suyun hangi cinsiyetin suyu olduğu belirtilmemiş. Hatta erkeğin suyu olsaydı meni demesi gerekirdi. Öyleyse kadınlarda çocuk oluşum mekanizmasının başlangıcına bakalım. kadın üreme organlarından yumurtalık (ovaryum) üzerinde ayda bir defa follikül (içi su dolu baloncuk) oluşmakta ve bu follikül patlayarak içindeki yumurta (ovum) hücresini fallop tüpüne doğru hızla fırlatmaktadır. Baloncuktaki bu patlama sonucu meydana gelen “tazyikle fırlatılma olayı” sayesinde yumurta hücresinin gideceği yere ulaşması sağlanmış olur.

Eğer tazyikle atılma olmasaydı yumurta hücresi tutunma yerine yani rahime varamayıp karında farklı noktalara tutunurdu, bu olaya ise dış gebelik denir.

İnsanın yaratılışı bu hücrenin bulunduğu tazyikli suyla başladığı için Kuran bu olayı atılan sudan yarattık diye belirtmiştir. Kuran'ın indiği dönemde hücre veya ovum diye bir kavram dünya'da olmadığı için en basit ve anlaşılır haliyle su ifadesi kullanılmıştır. Kuran zaten çok detaya girmez.

Bilgiyi doğrulayan kaynaklar:
  1. Drake, r. Vogl, a. W. & mitchell, a. W. (2009). gray's anatomy for students e-book. Elsevier health sciences.
  2. Netter, F. H. (2014). atlas of human anatomy, Professional Edition e-book: İncluding netterreference.com Access with Full downloadable image bank. Elsevier health sciences.
  3. İmir, g. Dinç, s. Yenicesu, C. Çetin, m. Yıldız, C. Yanık, a. & güvenal, t. (2007). Dış gebelik olgularının klinik bulgu ve tedavilerinin değerlendirilmesi. cü tıp fakültesi dergisi, 29, 113-118.
Yani hata sandığınız ayet mucize, şimdi sabit dağ diyor dediğiniz ayete geçelim.
Birincisi, Kur'an'a göre dağlar hareketlidir: "Dağları görür, onların durduğunu sanırsın; oysa bulutlar gibi hareket ederler. Bu, her şeyi sapasağlam yapan Allah'ın sanatıdır..." (Neml 88)
Şimdi sizin sabit dağlar dediğini sandığınız ayetler sanırım şunlar: Nahl 15, Lokman 10, Enbiya 31.
Bu 3 ayetin Arapçası'na baktığımız zaman, "ravasiye" kelimesini görürüz. Ravasiye aslında dağ anlamına gelmiyor. Yani ayette ne sabit kelimesi var, ne dağ kelimesi. Ancak bazı mealciler bu ağır baskıların dağlar anlamına geldiğini düşünüp sabit dağlar diye yazmışlardır. Doğru anlamı ağır baskılardır. Elmalılı Hamdi Yazır da dahil olmak üzere çoğu mealci zaten bunu bu şekilde çevirmişler. Bu ağır baskılardan maksat, okyanuslar olabilir. Okyanuslar yer kabuğu üzerinde ağır baskılar oluşturarak tektonik hareketleri azaltırlar.

Şimdi suların karışmaması olayına geleyim. Okyanus akıntıları karışmayan sulara örnektir.
Okyanuslar içinde büyük akıntılar vardır ki tuz oranı ve sıcaklık seviyeleri, içinden geçtiği okyanustan farklı olduğu halde, adeta bir damarın dokuyu besleyecek kanı iletmesi gibi hedef noktalarına iletilirler. Örneğin bunların en büyüklerinden bir tanesi “Gulf Stream sıcak su” akıntısıdır ki Meksika körfezinden başlayarak sıcak suları, Grönland’ın kuzeyine kadar götürerek burada iklimin yumuşamasını ve kuzeyin yaşanabilir bir hal almasını sağlar.

“Yolculuğuna Meksika Körfezinden başladıktan sonra Kuzey Amerika’nın doğu kıyılarını takip ederek, Florida kıyılarına oradan da Newfoundland’a hareket eder. Akıntı bundan sonra Atlantik Okyanusunu geçer ve ikiye ayrılır; bir kolu Avrupa’nın batı kıyılarına ulaşır, öteki ise Batı Afrika kıyılarına doğru hareket eder. Kıta sahanlığından akan akıntının sıcaklığı Kıtanın sahilinden akan soğuk güney akıntısıyla ‘Soğuk Duvar’ adı verilen yapıyı oluşturur. Burada akıntının derin mavi suları diğer sulardan rahatlıkla ayırt edilebilir.” Vikipedi, Gulf Stream

Bilim bile bu durumu Kuran’da geçen ifadelerle anlatır ve Kuran'ın Perde dediğini “Soğuk Duvar” olarak adlandırır. Literatürde birbirine karışmayan deniz olgusunu oluşturan bu duvara Termoklin ve Haloklin bariyerler denir. Buna yüzey gerilimi de denilir.

“Denizlerin farklı yoğunluklarından kaynaklanan yüzey gerilimi, âdeta bir duvar gibi sularının birbirine karışmasını engeller. (Richard A. Davis, Principles of Oceanography, Addison-Wesley Publishing Company, Don Mills, Ontario, ss. 92-93)”

Birbirine karışmayan deniz olgusunu ortaya çıkaran bu duvar oluşumunun asıl nedeni tuzluluk ve sıcaklık farklarıdır. Okyanusun tuz seviyesinin üstünde tuz içeriğine sahip nehirler okyanus altından akarken, düşük tuz içerikli sular yukarıdan akarlar. Bu sular insan vücudundaki vena (toplardamar) ve arterlere (atardamar) benzer şekilde güneyden kuzeye sıcak su götürür ve oradan dönüp kuzeyden güneye sıcak su transferi yaparlar. Dünya’nın iklimini düzenleyen bu olaya “termohalin sirkülasyon” denir ki “termo” kelimesi akıntıların sıcaklık farkını, “halin” kelimesi ise tuzluluk farklılıklarını anlatır. Birbirine karışmayan iki deniz gerçeği işte bu mekanizmalarla oluşur.

Soğuk duvar ve dev deniz akıntıları gerçeği, birbirine kavuşamayan iki deniz ayetinin çok örneklerinden sadece bir tanesidir.

Şimdi ay yarılması olayını paylaşayım, linke bakın: Science Dergisi'nden alınmış bir haber.

Kur’an göğün ilk halinin duman olduğunu bildirmiştir. (Fussillet 11) Bilim ise Dünya’nın ilk oluşum aşamasında volkan bacalarından çıkan dumanla tüm atmosferin kaplı olduğunu bildirir. Kur’an hep çok riskli konulardan konuştuğu halde hiç hata yapmaz.

Kur’an, göğün kitap sayfalarının dürüldüğü gibi dürüleceğini açıklamıştır. (Enbiya 104) Burada evrenin kıyameti söz konusudur. Bilim de bugün evrenin şeklinin kâğıt gibi düz olduğunu açıklamıştır. Yanlış duymadınız kâğıt gibi düz.

Kur’an yerin ve göklerin ilk başta bitişik olduğunu sonra ayrıldığını açıklıyor. (Enbiya 30) Modern bilim ise atmosferdeki bütün gazların yerden ayrılıp atmosferi oluşturduğunu bildiriyor. Yerle göğün ayrılmasının evrene bakan yönü ise tüm evren ilk başta birleşikti ve Big Bang patlaması ile ayrıldı.

Daha bir çok az bilinen mucizelerden gösterebilirim size.
Benim yerime yazıp da uğraştığın için teşekkür ederim dostum.
 
Sadece sabit olduğunu değil,

Sarsılmamak için yerleştirildiği iddia ediliyor ama gel gör ki dağlı yerlerde daha fazla deprem olur.
Celal Şengör hariç her jeolog dağlar tampon görevi görüyor diyor. Mesela şu video
13:55'ten itibaren izleyin. İzostatik dengeyi araştırın.
Bir örnekle açıklamak gerekirse, nasıl ki suç oranlarının olduğu bölgelerde daha fazla jandarma, polis vs oluyorsa aynı şekilde de deprem olan yerde dağ olması aşırı normal.

Benim yerime yazıp da uğraştığın için teşekkür ederim dostum.
Bu forumda üyelerin İslam hakkında o kadar yalan yanlış bilgileri var ki...
 
Celal Şengör hariç her jeolog dağlar tampon görevi görüyor diyor. Mesela şu video
13:55'ten itibaren izleyin. İzostatik dengeyi araştırın.

Bu forumda üyelerin İslam hakkında o kadar yalan yanlış bilgileri var ki...
Malesef hocam. İnsanların çoğu doğrunun farklı olanda olduğunu sanıyorlar. O yüzden de dinlerinden çıkıyorlar doğru düzgün araştırmadan.
 
Târık Suresi - 5-8

İnsan neden yaratıldığına bir baksın.

O, atılan bir sudan yaratıldı.

O su, bel ve göğüs kafesi arasından çıkar.

Şüphesiz Allah onu (öldükten sonra) tekrar yaratmaya elbette kādirdir.

Senin söylemine göre insan anne karnında yaratılıyor oysa erkekte bulunan meniden gelir insan. Bu yüzden bu açıklaman baştan yanlış, o surede de tekrar yorumlamaya çalış istediğin kadar sonuç bu çıkar.


O, birbirine kavuşmak üzere iki denizi salıverdi.

(Ama) aralarında bir engel vardır; birbirlerine karışmazlar.

Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

Onlardan inci ve mercan çıkar.

Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

Denizde yelkenlerini bayraklar gibi açarak süzülüp giden gemiler O’nundur.

Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?

İlk olarak baktığımızda aralarında bir engel yok gayet karışıyorlar, mercan tatlı suda yetişmez, bunu renkler olarak ele alırsak (heryerde yapıln paylaşım böyle) bu çok daha eski tarihlerde bilinen birşeydir, tüccar olarak ortadoğuyu gezen birinin bilmesi çok normaldir, mucize falan değil. Renklerin farklı olmalarının farkı içindeki demir ya da çökelti oranları.

----
Neml88

Dağları görür, onların durduğunu sanırsın; oysa bulutlar gibi hareket ederler. Bu, her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır.


----
Hicr 19

Arzı da yaydık, oraya sağlam dağlar yerleştirdik, orada ölçüleri belli her türden ürünler bitirdik.


----

Taha 105-107

Sana dağları soruyorlar. De ki: “Rabbim onları un ufak edip savuracak.

Yerlerini dümdüz, bomboş bırakacak.

Orada artık ne bir kıvrım ne de bir tümsek görürsün.

O gün herkes çağırıcıya uyar; ondan kaçıp kurtulma imkânı yoktur. Rahmânın heybetinden sesler kısılmıştır; artık çok hafif sesler dışında bir şey işitemezsin.

O gün -rahmânın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseler müstesna- şefaatin bir yararı olmaz.

Onların önlerinde ve arkalarında olanı O bilir. Onların bilgisi ise O’nu kuşatamaz.

Diri ve her şeyin varlığı kendine bağlı olan Allah’ın huzurunda yüzler (başlar) hicapla eğilmiştir; zulmü yüklenmiş olan ise hüsrana uğramıştır.

Mümin olarak dünya ve âhiret için yararlı iyi işler yapan kimseye gelince, o ne büsbütün, hatta ne de kısmen haksızlığa uğramaktan korkar.


Şimdi sana sorarım Neml ayetini görüyorsunda diğer ayetler işine gelmediği için mi paylaşamadın ?

Yine mi bir "Arapça olduğundan farklı anlam çıkıyor" diyeceksin ? Evrensel ve herkesin anlaması gereken tanrının kitabı bilmece mi anlatıyor bize ?
Açıklama istemiyorsunuz siz. Açıklamalara kapalısınız ve duymak istemiyorsunuz. Tarık 5-8 olayında neyi anlamadınız ki? Ben size kaynak vererek de anlatmıştım oysa ki.
Her deniz karışır öyle mi? Şimdi tatlı tuzlu su denizleri hakkında bilgi vereceğim.
Şimdi Nature dergisinde yayınlanmış bir makalede ulaşabileceğiniz bilgileri vereceğim. Bu da birbirine karışmayan iki deniz gerçeğine örnektir. Üstelik Furkan 53 ayetteki birbirine karışmayan tatlı ve tuzlu su kütlelerini anlatır.
Gulf Stream sıcak su akıntısı, Grönland buzullarının erimesini sağlar. Burada eriyen tatlı su daha az yoğun olduğu için yukarıda kalır ve güneye inen soğuk tuzlu suyun ise yoğunluğundan dolayı batarak aşağıda kalmasını sağlar. Bu olaya Haloklin bariyer denir ki Tatlı ve tuzlu su arasında bir bariyer oluşumu demektir. Yine suların sıcaklık farkları varsa bir bariyer daha oluşur ki buna da Termoklin bariyer denir. Attığım ilk iki resimde bu bariyerleri görebilirsiniz.
Kaynak
Bu Haloklin bariyerinden dolayı kuzey buz denizinde buzul alanlarda, denizin üst kısmında tatlı suya erişebilmeniz ve 50 metreden aşağıda ise tuzlu suya ulaşabilmeniz mümkündür. Doğası gereği hemen karışan su, görüldüğü gibi görünmez bir halocline bariyerinden dolayı birbirlerine karışamamaktadır. İşte böylece tatlı ve tuzlu suyun denizde karışmaması, Kutup denizlerinde net görülür.

Furkan 53 ayetinde bahsedilen tatlı su ve tuzlu su denizinin birbirine yatay olarak bitişik olması gerekmiyor, biri üstte ve diğeri altta bulunan deniz büyüklüğünde su kütlelerini de tarif edebilir. Arapça da bahr yani deniz kelimesi okyanus, deniz, göl ve büyük nehirleri belirtmek için kullanılır. Yani büyük su kütlesi anlamındadır. Attığım son iki resme bakın.

Daha bir sürü örnek gösterebilirim size karışmayan sulara dair.

Tatlı suda mercan yetişmez doğru, fakat ayette tatlı veya tuzlu diye bir kelime yok.

Hicr 19'da da ravasiye yani ağır baskılar kelimesi kullanılmış. Dağ ile ilgisi yok bunun. Gidin her türlü sözlüğe bakın, bu kelimenin üçüncü/ikinci anlamında dağ yok demiyorum, hiçbir anlamında dağ yok bu kelimenin.

Son gönderdiğiniz ayette ne sıkıntı gördünüz? Cevaplayayım.
 

Dosya Ekleri

  • 2019-06-30_225333.jpg
    2019-06-30_225333.jpg
    29,4 KB · Görüntüleme: 58
  • 2019-06-30_225134.jpg
    2019-06-30_225134.jpg
    39,5 KB · Görüntüleme: 26
  • temperature-salinity-density-notes-1112-6-728.jpg
    temperature-salinity-density-notes-1112-6-728.jpg
    20,5 KB · Görüntüleme: 48
  • figure-1-layers-in-arctic-waters-in-the-arctic-ocean-a-cold-fresh-water-layer.png
    figure-1-layers-in-arctic-waters-in-the-arctic-ocean-a-cold-fresh-water-layer.png
    40,5 KB · Görüntüleme: 32
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Yeni konular

Geri
Yukarı