Aerodinami denen şey aslında cisimlerin hava ile olan etkileşimini inceleyen birer bilim dalı. Haliyle burada mevzu bahis olan tek şey hava tanecikleri ile ne kadar etkileşime girdiğimiz.
Aero kadro kavramı da bu sayede yol bisikletlerinde karşımıza çıkıyor. Radarda görünmeyen uçaklar da aynı zamanda aerodinamik olarak başarılı tasarımlara sahiptirler. En azından sıradan uçaklara kıyasla.
Rüzgara karşı direnç göstermemenin yegane yöntemi; az alan kaplamak. Kaplanan az alanı ise mümkün olduğunca açılı tutabilmek. Ve yere ne kadar yakın olursak o kadar iyidir. Bir nevi; rüzgara yelken açmamak diyebiliriz.
Aero bisiklete ihtiyacın yok öncelikle, o çok ileri seviyeler. Hatta aero bisikletlerin bile avantaj sağlayacağı yarış türleri sınırlıdır. Gidip de tırmanış yarışında aero jant kullanmaz mesela kimse. Aero demek aynı zamanda daha ağır olduğu anlamına da gelmektedir.
Senin yapabileceğin şey bisiklet ile bütünleşmek ve dar giyinmek. Dar giyineceksin ki rüzgara yelken açmayasın, tayt ve forma en idealidir bu yüzden. Kullandığın kask da aero olabilir, ancak ne seviye ihtiyaç duyduğuna göre ihtiyaç olup olmama durumu değişkenlik gösterir.
Pozisyon olarak dizleri büküp kadro şaft borusuna çömeldiğimiz pozisyon en aero olanıdır. Yere yakın olmak da rüzgar direncini büyük ölçüde etkiliyor. Yere yakın ve ağır olan cisimler her zaman daha avantajlıdır.
Rüzgarın arkadan estiği durumlarda aero pozisyonlara girmenin manası yok rampa aşağı inmediğiniz müddetçe. Ek olarak profesyonel olarak sürmüyorsanız, daha doğrusu yarışlara katılmıyorsanız bu tip oturuş pozisyonlarını denemeye pek lüzum yok.
Tek başına bisiklet ortalama hızınızı %5 artıracaktır. Yapılan araştırmalar bunu gösteriyor.