Çok Gezen mi Bilir Yoksa Çok Okuyan mı?

Gezmek bir halta yaramaz. Burada asıl önemli olan şey kişinin zekası.

İnsanlar zeki doğmaz.


Zeki olmanın püf noktası falan yok, belli şartlar oluşması lazım ve bu şartlar kişiden kişiye hafif esneklik gösterebilir. Kişiden kişiye değişmeyen tek şart meraklı olmaktır. Filozofun tanımını Google'dan araştırın, merak derken böyle bir meraktan bahsediyorum. Bu şartlar içerisinde eğitim yok!
 
Yeterince zeki, hayal gücü kuvvetli olan birisi; bilgiyi ve duyguyu doğru aktaran bir kitap-lar okuduğunda, o kitabın filmi veya oyunu yapılmış olsa bile kitaptan daha fazla duygu ve bilgi alır.
Benim söylediğim cümle ile bu aynı şey değil. Oyunu oynamak ve incelemesini okumak ile bir eserin filmini izlemek ve kitabını okumak arasında farklılıklar vardır. Oyunun incelemesini okuyup hayal etmek doğru bir kavram değil ki. Oyun sana elma sunarken sen armudu hayal edince o eseri deneyimlemiş olmazsın. Sana sunduğu deneyimi yazılar ile yaşayamazsınız. Sonuçta sen onu oynamadın. Sana belki farklı bir anlam, farklı bir haz sunacak. Onu deneyim etmeden, nasıl onun hakkında konuşup, fikir söyleyebilirsin ki? Sadece birinin yazdıkları ile sınırlı kalırsınız. Ayrıca dediğim gibi siz benim söylediğim argümanı farklı anladınız. Bir oyunun inceleme yazısı ile bir oyunun kitabı aynı şey değildir.
 
Deneyim işin farklı boyutu, mesela hızlı tren hakkında okumak ve trene binmek arasında dağlar kadar fark var. Trene binen adam, trenin yarattığı G kuvvetinin hissini okuyandan daha iyi bilir. Fakat ben argümanını güzel buldum, ona karşı çıkmadım. Sadece işin daha da farklı boyutları var, o farklı boyutlarına değindim.

Soru lokal sorulduğunda; tek bir şeyi gezen mi bilir, okuyan mı bilir diye sorulursa, sanırım gezen bilir demek daha mantıklı. Burada tren örneği devreye giriyor. Soru genel sorulduğunda; okuyan mı daha çok bilir, gezen mi daha çok bilir diye sorulursa, tabii ki okuyan bilir demek gerekir, bende tam burası hakkında yazıyorum.

Tabii ki bu lokal sorulan tüm soruların cevabı gezen bilir değil, Ayasofya ve tren örneklerini ayrı ayrı düşünün.

@BERWAR @CJack60 @ozgurcan112 @SideWinder @Nazım Paşa @üyeliğimi silin @Neurevt @BilgisayarKurdu @Silinen üye @Yerheeer @FantastikTürk

Konuya dahil olmayanları da şöyle bir çağıralım ki fikirler artsın ve farklı bakış açılarına şahit olalım. Tabii asıl merak ettiğim şey boş konuşmak yerine @Barış Tolon gibi güzel argümanlar gelecek mi gelirse nasıl olacak çok meraktayım!
 
Son düzenleme:
Evet, bir şeyi okumakla onu gezmenin hissi çok farklıdır ama burada olay his veya eğlence değil bilgi. Şimdi bir insanın mesela Güney Amerika'nın tamamını gezip öğrenmesi yıllarını alır ama okuyanın 10 gününü alır. Bu bakımdan tüm hayat boyunca okuyan daha bilgili olur. Ama bir de şöyle bir olay var ki, kimse gezmezse okuyacak bir şey olmaz. Ben yine okuyanın daha bilgili olacağını düşünüyorum.
İncelemeyi okuyunca oynamış olmazsın ama oyun ve senaryosu hakkındaki bilgiyi en az oynayan kadar bilirsin.
 
Ben de konuyu açarken bilgiye baktığımı söyledim ve ondan sonra gelenlerin hepsi çok yanlış anladı. Herkes gezip, canlı görmeyi savunmuş. Tamam, orada haklısınız zaten ama ben olayın o tarafına bakmıyorum ki. Ben tarih ve bilgi kısmına bakıyorum. O okuduğun kitapta da gitmeyeceğin yerin duvarlarının hangi şeritle kaplandığını söyler. Bunu gittiğinde görürsün. Ama gittiğinde o şeritleri kimin yaptığını, ne zaman yaptığını, neyle yapıldığını öğrenemezsin. Ama o okuduğun kitap çok ama çok detaylı ise onu bile sana söyler. Ayrıca bir ülkeden bir ülkeye gitmeden genel kültürünüz öyle artar ki onu saymıyorum bile.

Oturduğun yerden belkide orayı gezmek için milyarlar harcayan adamdan daha kültürlü ve bilgili olacaksın o konu hakkında. Kısacası her şey gezip, görüp, yaşamak değil.
 
Aslında gezmeden okumak, teknik bilgi gibi. Gezmek ise tecrübe gibi. Nasıl boş boş gezerek sadece o mekanın şekil şemalini öğreniyor, bize "okuyup öğrenmediğimiz" bir şeyin tecrübesini yaşatamıyor ise bu ikili arasındaki bağ da o.

Bir oyunu ele alalım. O oyunda eğlenebilmek, daha iyi yaşayıp oyuni hissedebilmek için bazı görevler verirler bize. Degil mi? Peki biz o görevleri bilmeden ne yaparız oyunda? Boş boş gezeriz. Tabi boş gezmesi bile eğlenceli olan oyunlar var. Mesela Horizon Zero Dawn. Fakat o "bildiğimiz görevleri" yapınca, yani okuyup gezince, daha da çok haz alıyorsunuz.

Bu örnekten yola çıkarsak okumayı da oyunun bölümlerini video izlemek gibi düşünebiliriz. Oyunu öğreniriz ama kendimiz oynuyor gibi olmayız.
 
Aslında gezmeden okumak, teknik bilgi gibi. Gezmek ise tecrübe gibi. Nasıl boş boş gezerek sadece o mekanın şekil şemalini öğreniyor, bize "okuyup öğrenmediğimiz" bir şeyin tecrübesini yaşatamıyor ise bu ikili arasındaki bağ da o.

Bir oyunu ele alalım. O oyunda eğlenebilmek, daha iyi yaşayıp oyuni hissedebilmek için bazı görevler verirler bize. Degil mi? Peki biz o görevleri bilmeden ne yaparız oyunda? Boş boş gezeriz. Tabi boş gezmesi bile eğlenceli olan oyunlar var. Mesela Horizon Zero Dawn. Fakat o "bildiğimiz görevleri" yapınca, yani okuyup gezince, daha da çok haz alıyorsunuz.

Bu örnekten yola çıkarsak okumayı da oyunun bölümlerini video izlemek gibi düşünebiliriz. Oyunu öğreniriz ama kendimiz oynuyor gibi olmayız.
Çanakkele örneğimde bahsettiğim buydu. Biz Türk olarak, o mekanda neler olup bittiğini biliyoruz ve orada bulunurken muazzam duygular yaşıyoruz. Bilmeyen adam çimenden başka bir şey görmez ve öğrenemez. (y)
 
Her bilmin öğrenim şekli farklıdır. Bir fizik kuramını; Evrenleri, Karadalikleri dahi gezseniz okumadan çizmeden, sadece bakarak anlayamazsınız.

Ama İstanbul tarihini, elinize bir makine alıp, hem fotoğraflayıp hem gezip anlayabilirsiniz.

Kısacası doğru öğrenim için bu iki kavramın sentezi gerekir. :)
 
Uyarı! Bu konu 6 yıl önce açıldı.
Muhtemelen daha fazla tartışma gerekli değildir ki bu durumda yeni bir konu başlatmayı öneririz. Eğer yine de cevabınızın gerekli olduğunu düşünüyorsanız buna rağmen cevap verebilirsiniz.

Geri
Yukarı