Size çile gibi geliyorsa zorlamayın zaten, herkese hitap edecek bir oyun değil. Özellikle de sürekli bir aksiyon olsun, hareketli olsun beklentisini asla karşılamayacak bir oyun. İlk birkaç chapterı, BT'lerle savaşacak ekipmana sahip olana kadarki kısımları oyunun kalanına kıyasla daha yavaş ve keyifsiz kesinlikle. Giriş anlamında bir problemi var oyunun, ama kalanı eğer oyun size uygunsa, deneyimleyebileceğiniz eşi benzeri pek bulunmayan yapımlardan.
Ortalama üstü ilginç bir hikayesi, hoş karakterleri var. Steath ve dövüş mekanikleri yine ortalama. Asıl olayı ise dünyası ve oynanışı kesinlikle.
Tek başınıza hiç tanımadığınız düzlüklerde, dağlarda gezerken aniden yağmura yakalanıp, kargonuz ölmek üzereyken aynı yollardan geçen başka bir oyuncunun yaptığı yağmur sığınağıyla karşılaşınca; asfalt tamamlamak için taşıdığınız yüzlerce kiloluk malzeme yüklü kamyonunuzun pili bitmek üzereyken yine bir başka oyuncunun kurduğu batarya istasyonu sayesinde yolunuza devam edebildiğinizde; BT'ler, teröristler, nehirler ve dağlar aştıktan sonra ufukta hedefiniz olan şehir göründüğünde arkadan çalmaya başlayan müziği duyduğunuzda anlıyorsunuz Death Stranding'in farkını.
“Kendi başına bir şey yaptırmıyor robot gibi oynuyorsun” diyorsan zaten oyunun ruhunu anlamamışsın demektir. Çünkü Deah Stranding, her şeyden önce bir yolculuk oyunu. Hem farklı oyuncuların kaynaklarını, hem de kendi fikirlerini kullanarak engelleri aşmak için bizzat kendi kararlarınla ve inşa ettiğin yapılarla oyunun dünyasını şekillendirdiğin bir dünyaya sahip. Oyunda vakit geçirdikçe geçtiğin yerler kayalıktan düzlüğe, düzlükten patikaya dönüşüyor, senin bu şekilde yürüyerek oluşturduğun patikalar, inşa ettiğin yollar vs diğer NPC'ler tarafından kullanılıyor, adım adım dünyayı kendinin şekillendirdiğine tanık oluyorsun, dünya üzerindeki etkini birebir gözlemliyorsun.
50-60 saat sonra geriye baktığında oyunun başlarında, yeni bir alana ilk girdiğinde o bölgenin ne kadar zor aşılır olduğunu, saatler içerisinde ne kadar değiştiğini ve geliştiğini fark ediyorsun ve bu insana inanılmaz bir başarı hissi sunuyor. “Buralardan ilk geçişimi hatırlıyorum da ne kadar zorlanmıştım” diyorsun dönüp bakıp.
Tüm haritayı saran ziplinelar kurmak için dağ taş aşarak saatler harcadıktan sonra kilometrelerce yolu saniyeler içinde aşmanın tadı da çok ayrı. DS içerisindeki en güzel saatlerimi zipline kurarken geçirdim diyebilirim.