Diş macunu gibi hayatî bir konuyu diş hekimi sıfatlı biri bile "o mühim değil, mühim olan fırçalama" deyip geçiştiriyorsa bundan anlaşılması gereken, adamın "hastaya ihtiyacı var" şeklinde bir ahlaksızlık profesyonelliği olma ihtimalinin yüksek oluşudur.
Diş macunu tabii ki mühim.
İlk olarak "3. dünya tezgâhına gelmemek" meselesi var.
Yani, 1990'lara kadar harika markaları 2000'lerde satın alıp bunları -bizimki gibi 3.dünya çiftliklerine- yığmak şeklindeki adîliğe teslim olmamak. Anında 3-5 marka birden yazabilirim ki 20 yıldan fazla zamandır eskilerde kalmış o marka algılarını kullanmak suretiyle sahtekarlık yapıyorlar. Halbuki onların aynı markaların 1985 ve hatta 95'te kalmış hali ile alakası yok.
Şu an itibarıyla şikayet sitelerine bakıldığında onların hassasiyet/ekstra koruma vs gibi şarlatanlık şişirmeleri ile pazarlanan ürünleri hakkındaki şikayetler almış başını gitmiştir.
Niçin?
Çünkü bunlarda aktif madde ve kaliteli tamamlayıcılar yok gibidir.
Yani, %40 fındık yerine sadece %8 fındık ihtiva eden macunsal fındık kremalarında olduğu gibi. Bu şarlatanlığa kim izin veriyor?
Nüfusun artmasıyla birlikte eskinin normalleri "yüksek kalite" haline gelmiş oldu.
Yani, aşağıdaki kuru kalabalığa ucuzun ucuzunu gazlayıp, orta ve üstü ahaliye de basbayağı "normali" kaliteli olarak pazarlamak...
Konunun diğer yanı ise, yukarıda ifade ettiğim üzere, bu "diş sağlığı düşmanı veya fukarası" 3.dünya çiftliğinin her halinden semiren dişçi takımından satış sitesi yorum trollerine kadar bir ahalinin yalanları. Bunların tamamı elbette "ucuzu" satmak için.
Halbuki o ucuz bile artık 35 yıl önceki anlamında değil. Bugünlerdeki market raflarını dolduran o beş para etmez cinsten ucuzluklara en iyi "çöp" tabiri gider.
Tamamen 3. dünya için üretilmiş çöp yığınları.
Diş eti, hassasiyet vs. kesmediğinde o defa "beyazlatıcı" Fas'lı.
Bu aslında "kaliteli aktif madde kombinasyon ve konsantrasyonu"nun yokluğunda dişleri zımparalattırmak demek oluyor.
Daha uç misal ise doğrudan kalitesiz olanı yüksek fiyatla süsleyip satmak. Meselâ, Hindistan kırması intibaı üzerinden dağ adı verip, donuk yeşil araba boyası tüp ile aldatılmışlığım olabilir. Anahtar kelime "organik" oluyor.
Yani, normal fiyatın çarpanlı kazıklaması. Herhalde en organik olan, "yokluk" olmuş oluyor.
O macunda "diş yüzeyini örtecek hiçbir şey yok".
Ben diş macununda en çok diş yüzeyi örtücülüğüne ehemmiyet veriyorum. Yani, o raflarda sürünen çöp kutularında hiç olmayan vasıf.
Daha da tuhaf olan, aynı markanın 3.dünya için üretilmiş çöpleri yanında bambaşka standartlardaki bir serii olabilir. Bence "colgate natural extracts" serii tam da böyle.
Bu seriye Hint gösteren ve de kel kafalı Nepal keşişi kokulu kutuya kazıklandıktan sonra ulaştım.
Geçen dört yıl boyu serinin hep limonlusunu kullandım.
Önceleri bir yerlerden ucuza ithal edildiğini tahmin ettiğim beyaz renkli tüp halini kullanıyordum.
Bir yıl kadar sonra fetişize inadımı yenip geri kazanmalı karton kutudaki sarı/yeşil ürünü kullanmaya başladım. İlk anda ucuz bir terebentin kokusu intibaı veriyorsa da sonraları alışılıyor.
Kesin tecrübem o ki, beyaz tüp ürüne göre çok daha "örtücü".
Bu durum diş minesi bakımından belki bir tür bağımlılık olarak da görülebilir. Fakat enazından kaplamalı veya dolgulu dişi sinsice başlayan bir sızlama dönemi ardından göz göre göre kaybetmekten iyidir.
Diş eti faslında da normal dişin etinden ziyade kaplama dişin etine daha fazla takarım. İlk kaplamasını 35 yıl önce yaptırdığım ve de 20 yıl önce kaplamayı yenilettirdiğim bir azı dişim var.
Normal dişlerin etinde çekilme varsa bu konu diş macununu aşıp daha esaslı/farmako bir müdahale gerektiriyor demektir.
Yeri gelmişken bizim bu 3.dünya çiftliğinde diş sağlığı bakımından en korkunç et-kinin "sıcak ve yetmedi bir de şekerli çay"dan geldiğini hatırlatmak gerekiyor. Şekerli sıcak çaydan daha etkili bir diş eti düşmanı olduğunu sanmıyorum. Bu erozyonu en iyi tamamlayan da herhalde sigara katranı olmuş oluyor. Yani tam da kahramanlık sandığı dolusu necip milletin mefkûresi bol kombinasyonu.
Çöp diş macunu şöyle dursun o rezil ağzı diş fırçası görmemiş biri için nihayet tabii ki "etsiz dişler" olacaktır.
Kaldı ki, en trajik durum, olan olduktan sonrasıdır.
Ve çöpleri "beyazlatıcı etki" ile pazarlamak.
Bence en güzel beyazlatma ağız dolusu implantlara iyi gider. İster kömürlü ister mermer tozlu. Bembeyaz implantlar...
"Diş macununu periyodik olarak değiştirmek gerekir" şeklindeki tavsiyeye kesinlikle itibar etmiyorum. Çünkü her "deneme" dönemi zaman kaybı olacaktır.
Bu konu sanki şampuan ile karıştırılıyor gibime de geliyor (ki şampuanımı da değiştirmem. Bu Orta Çağ ışınlaması çiftliğinden her kalite markası haklı olarak ayrıldığında kendimi Kabil'den havalanan son Amerikan uçağına tutunmaya çalışanlar gibi hissediyorum ).
Diş macunu konusu elbette şahıstan şahısa farklılık işidir.
Yani, diş macunu da pek çok şey gibi, "sürünün bireyi" olmak ile "insan" olmak arasındaki fark üzerine kuruludur.
Yarın öbür gün tıp, adına "meslek" denen şişinme faslından çıkıp "şahsa has hakiki diagnostik" ile tamamlanabilir ise, diş macunu da "göz numarası" tespiti ve "şahsa has mercek tasarımı" işinde olduğu gibi bir hal alacaktır. Yani, kalsiyum eksikliği, ferritin fazlalığı veya diyabete temayülü olan şahısların diş macunları da farklı olacaktır.
Dünyanın göbeğindeki bu 3.dünya çiftliğinde "hayatı umursamadan yaşayabilmek" bilhassa "sosyalizm" gibi sürüleştirme ve bununla da kalmayıp sürüyü sıvazlama işgüzarlıkları üzerinden ahaliye yarım asırdan fazla bir zamandır müsbet bir şey gibi takdim edildi.
Bunun en tipik neticelerinden biri, Bir "insan" hayat tezgâhı karşısında intihara temayül etse bile o anda ağzında kusursuz 32 diş ihtiva eder halde olmalıdır. Takma dişlerle veya amele gün batımında güneşin önünde esnediğinde su aygırının dişi gibi görünen "tek diş" siluetinde değil. Tabii "mermer tozlu aşındırıcılar" ile bembeyaz yapılmış implantların doluştuğu ağız özel bir istisna olmuş oluyor. Ne kadar da açık: Diş fırçalama hasletine ancak ağzı implant dolduğunda ulaşabilmiş biri için diş macunu markası meselesi bulunmuyor. Aktif maddesiz ve hatta eksipiyansız o 3.dünya çöpleri de iş görür ).
( Bu yazının kaybedilmiş ve de tek dişleri gün batımında esneyen sigaralı su aygırı silueti nesilleri için anlamının olmadığını biliyorum. Diğer taraftan, tıynetleri, zürafadan mülhem çoraplarının boyları ile ölçülen 'yeni' nesiller için de anlam pek mümkün görünmüyor).