Konu kapanmadan yazayım da sonra uçup gidiyor. Öncelikle Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurulmasını sağlayan kişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Sebebi ise insanların gerçek İslam'ı öğrenmesini, hurafelere, çakma sakallı hacı hocanın eline bakmamasını istemesidir. İlk Diyanet İşleri başkanı olan Rıfat Efendi(Rıfat Börekçi) Milli Mücadele'nin kilit isimlerinden birisi olmuş ve savaş yıllarında dahi İslam'ın doğru anlatılmasına hizmet etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti ilk kurulduğunda Türkiye'de her ne kadar Müslümanlar çoğunluk olsa da, büyük bir kesim Hıristiyan ve Yahudi halk da yaşamaktaydı. Bunun için Atatürk, tüm dinlere mensup insanların problemlerini birlikte barış içerisinde çözmek, dış güçlerden gelebilecek ayaklanma ve diğer cumhuriyet karşıtı fikirlerin başını büyümeden kesmek amacını gütmüştür. Çalışanlarının da maaşlarının bizzat hazineden verilmesini istemiş, "Efendiler, yiyiniz, içiniz, geziniz fakat İslam'ı da doğru öğretiniz!" diyerek önemini belirtmiştir. Propaganda aracı olmasını engellemek için adayların meclis tarafından seçilmesi ve seçilen adayların da Cumhurbaşkanı tarafından atanması kararı alınmıştır(2018'de tamamen atamayla gelmesi KHK ile belirlenmiştir). Cumhuriyetin ilk yıllarında sadece devletten maaş alabilen Diyanet ve çalışanları Refah Partisi hükümetinden sonra yüksek bütçelere ulaşmış ve günümüzdeki bütçeleri almıştır. Tarım Bakanlığının bile bütçesinin 30 milyar TL civarında olması sebebiyle bu kadar yüksek bütçe alması eleştirilse de büyük kısmı hac ve umre hizmetlerinde, kitap basımı ve dağıtımında harcanmaktadır. Fakat bu yüksek bütçenin açıklaması olamaz. Madem İslami bir kuruluş, bunları şeffaf bir şekilde açıklamalıdır. Kişisel görüşüm olarak Diyanet İşleri şu anki haliyle referans alınabilecek bir kurum da değildir.