Diyanet'in “depremzede evlatlık ile evlenilebilir” fetvası gündemde

İslama göre evlatlık aldığın biri ile evlenebiliyorsun (hemen yaşa takılmayın yeterli olgunluğa erişince) yani bazı durumlarda evlenemez mesela süt kardeşi olunca, üvey anne babanın çocukları birbiri ile evlenemez. Hemen fetva diye bulandırmayın suları. Yani diyanet yanlış bir şey dememiş yaşa yormayın. Kan bağına dönmüyor sonuçta.
Kaynak: Sinan enginin vişne çürüğü rengi dalgalı dolgun saçları.
 
Onu yapacak varsa zaten diyanet demesede yapar. Böyle bir şey söylenmişse de 1500 yıl önceki hayat şartlarına bakmak lazım. İnancın olsun olmasın İslam'ın söylediği 1000 doğrunun içinde 1 yanlışıda görmek ayrı mesele.
 
ATATÜRK ne kadar da ileri görüşlüymüş değil mi ? Bu hükümet ve diyanet o kadar net gösteriyor M.K. Atatürk ne kadar zeki ve lider bir insan olduğunu. Zamanında imamları asmış bu yüzden müslüman karşıtı bir adammış söylenilene göre değil mi ? Ama bilmiyorlar ki o zaman asılan din adamlarının, fetö denilen "kandıran" adamdan hiçbir farkı yoktur. Hatta o zaman durum daha vahimdir çünkü bu kadar güçlü "medya" denebilecek bir organ yoktur. Fakat bunları bu zihniyete anlatamazsın. 10 İlde deprem olup şiddeti de bu kadar büyük olunca "ASRIN FELAKETİ" olarak başlıklar atılarak, kordinasyonsuzluklarını ve insan hayatına değer vermeyen tavırlarını gizlemeye çalıştılar. Fakat M.K. Atatürk, o iletişimsizlik ve o yoklukta, Türkiye Cumhuriyetini kurdu, savaşları koordine etti ve gerektiğinde liderlik ederek, gözüne şarapnel gelmesine sebep olan savaşlar gibi bir çok cepheye gitti. Ama bunlar felaket olduktan sonra çıkıp sadece konuşma yaparlar daha sonrasında saraya çekilip kahkaha atarlar ki bazıları artık o kadar arsız ki depremzedelerin karşısında kahkaha attılar. LAİK bir devlet olmak istenmesinin sebebi ise tam olarak bunlardır. Bu diyanet ve fetö gibi dini kullanarak insanları ablukaya almaya çalışan zihniyetin, devlet işlerine karışarak insanları "tarafsızlıktan" uzaklaştırmasını engellemek. Fakat onu da anlamazlar, maalesef bunlar çok kötü çok..
Atatürk'ün o imamları asması teroristi asmaktan farkı yok. Hepimiz bikiyoruz ki İslam o zaman oyuncak gibi kullanılıyordu. İmam dediğimiz kişiler alttan alttan vatane ihanet ediyorlardı. Bunun dinen bir yanlışı da yok zaten. İmamsa imam devlete ihanet etmek dine de aykırı devlete de aykırı. Atatürk'ün yaptığı yanlış bir şey değildi. O zamanın vatan haini imamları şuanın fetullah güleni. Bir farkı yok.
 
Eğer inanan biriyseniz karşı çıkma lüksünüz yok, Allah'ın kelamı. Eğer inanmıyorsanız sizi ilgilendiren bir şey yok. Son olarak da kimsenin İslâm'ı kullandığını falan da düşünmüyorum, gerçek İslâm ile siyasal İslâm aynı şeydir. Bütün dinlerin var oluş amacı kitleleri kandırıp onları kontrol altında tutmaktır. Tarih boyunca insanlık ne zaman ki dinden uzaklaşmış ve pozitif bilimlere yönelmiş, o zaman ilerleyebilmiştir.
 
Eğer inanan biriyseniz karşı çıkma lüksünüz yok, Allah'ın kelamı. Eğer inanmıyorsanız sizi ilgilendiren bir şey yok. Son olarak da kimsenin İslâm'ı kullandığını falan da düşünmüyorum, gerçek İslâm ile siyasal İslâm aynı şeydir. Bütün dinlerin var oluş amacı kitleleri kandırıp onları kontrol altında tutmaktır. Tarih boyunca insanlık ne zaman ki dinden uzaklaşmış ve pozitif bilimlere yönelmiş, o zaman ilerleyebilmiştir.
Düşüncelerinize kesin olarak katılmak ve bir ekleme yapmak gerekir ise, bu tartışma her yönden incelendiğinde çok ilginç sonuçlar ortaya çıkartıyor.

Örneğin Atatürk'ün halkın doğru bir şekilde din öğrenebilmesi için kurmuş olduğu Diyanet İşleri Başkanlığı, günümüzde işin içerisine mevcut hükümet tarafından siyasetin de katılması ile birlikte tamamen yozlaşmış ve ''fetva'' adı altında sapkınlıkları kamuoyuna duyuran ve onaylayan bir hale gelmiş.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu sapkın fetvayı yayınlayabilmek için referans almış olduğu ilgili dinde ise ''evlatlık'' ve ''evlatlık şefkati'' gibi bir kavram bulunmadığı için Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kamuoyuna ''fetva'' adı altında duyurarak onaylamış olduğu bu sapkınlık, ilgili din referans alındığında ''doğru'' olan bir konuma geliyor.

Sonuç olarak ise onun bunun dini ile yönetilmeyen laik bir Cumhuriyet ülkesinde kanunen doğrudan yasak olan bir sapkınlık üzerinden ''bu sapkınlık dinde var mı, yok mu?'' tartışması yaşanıyor olması bu durumun vahimliğini ve ilgili kurumların seviyesinin ne kadar da alçalmış olduğunu daha da fazla ön plana çıkartıyor.
 
Son düzenleme:
Zaman zaman hem bütçesi hem başkanı hem de Atatürk ile ilgili olan skandalları ile gündeme gelmiş olan mevcut Diyanet İşleri Başkanlığı'nda bir skandal daha yaşandı.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Kahramanmaraş merkezli depremde ailesini kaybetmiş olan refakatsiz ve kimsesiz çocuklar ile ilgili evlatlığın mirasçı olma hakkının bulunmadığı belirtilerek, "Evlat edinen ile evlatlık arasında evlenme engeli doğmaz" fetvası verildi.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilen bu fetvanın yer aldığı sayfalar, kamuoyundan büyük bir tepki çekilmesinin ardından silindi.

Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.

Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.

Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.

Keşke Atatürk şu diyaneti kurmasaydı.
 
Eğer inanan biriyseniz karşı çıkma lüksünüz yok, Allah'ın kelamı. Eğer inanmıyorsanız sizi ilgilendiren bir şey yok. Son olarak da kimsenin İslâm'ı kullandığını falan da düşünmüyorum, gerçek İslâm ile siyasal İslâm aynı şeydir. Bütün dinlerin var oluş amacı kitleleri kandırıp onları kontrol altında tutmaktır. Tarih boyunca insanlık ne zaman ki dinden uzaklaşmış ve pozitif bilimlere yönelmiş, o zaman ilerleyebilmiştir.

Yani depremde Allah'dan kaderden bahsedip ve tedbir bizden takdir Allah'tan şeyine uymayıp bunu diyen biri kandırmış olmuyor mu insanları? Başka bir deyiş ile ek olarak s*lak yerine koymuş oluyor sanırım insanları.
 
Son düzenleme:
Düşüncelerinize kesin olarak katılmak ve bir ekleme yapmak gerekir ise, bu tartışma her yönden incelendiğinde çok ilginç sonuçlar ortaya çıkartıyor.

Örneğin Atatürk'ün halkın doğru bir şekilde din öğrenebilmesi için kurmuş olduğu Diyanet İşleri Başkanlığı, günümüzde işin içerisine mevcut hükümet tarafından siyasetin de katılması ile birlikte tamamen yozlaşmış ve ''fetva'' adı altında sapkınlıkları kamuoyuna duyuran ve onaylayan bir hale gelmiş.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu sapkın fetvayı yayınlayabilmek için referans almış olduğu ilgili dinde ise ''evlatlık'' ve ''evlatlık şefkati'' gibi bir kavram bulunmadığı için Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kamuoyuna ''fetva'' adı altında duyurarak onaylamış olduğu bu sapkınlık, ilgili din referans alındığında ''doğru'' olan bir konuma geliyor.

Sonuç olarak ise onun bunun dini ile yönetilmeyen laik bir Cumhuriyet ülkesinde kanunen doğrudan yasak olan bir sapkınlık üzerinden ''bu sapkınlık dinde var mı, yok mu?'' tartışması yaşanıyor olması bu durumun vahimliğini ve ilgili kurumların seviyesinin ne kadar da alçalmış olduğunu daha da fazla ön plana çıkartıyor.

1. Atatürk'ün Diyanet'i kurmasının amacının halkın dini doğru öğrenmesi olduğunu düşünmüyorum. Kendisi laikliği savunan biriydi, laik bir devletin halka dini doğru bir şekilde öğretmeye çalışan bir kurumu olmaz. Bana kalırsa yaptığı inkılaplar muhafazakâr halkın tepkisini çok çekmişti ve onların tepkisini biraz olsun azaltmak için Diyanet'i kurdu.

2. Peygamberi 9 yaşında kızla evlenen dinden ne beklenir ki? "Adam olana çok bile" der geçeriz biz de.
 
1. Atatürk'ün Diyanet'i kurmasının amacının halkın dini doğru öğrenmesi olduğunu düşünmüyorum. Kendisi laikliği savunan biriydi, laik bir devletin halka dini doğru bir şekilde öğretmeye çalışan bir kurumu olmaz. Bana kalırsa yaptığı inkılaplar muhafazakâr halkın tepkisini çok çekmişti ve onların tepkisini biraz olsun azaltmak için Diyanet'i kurdu.
Bu kavrama katılmıyorum.

Atatürk'ün o yıllarda muhafazakar olan kesimin tepkisini almamak istediği için Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuş olduğunu düşünüyor olmak, “devletin laik olması” kavramı ile ''din düşmanı olmak'' kavramının ilişkilendirilmemesi gerektiğine bir kez daha değiniyor.

Bu değinilen husustan kaynaklı olarak ise, devletin laik olması ile halkın dinlere inanıp inanmaması konusunda özgür bırakılmış olması hatta din üzerine olan bir kurum açılarak dini inancı olan kişilerin dini açıdan sağdan soldan duymuş oldukları bilgiler ile kandırılmaması gerektiği noktasında atılmış olan bir önemli adım olduğu bariz bir şekilde ortada.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı