- Katılım
- 2 Haziran 2015
- Mesajlar
- 14.196
- Makaleler
- 110
- Çözümler
- 120
Yazmayayım dedim ama uzun süre sonra ilk kez kişisel tecrübelerimden konuşacağım. Özellikle şu iki paragrafa hitaben.
Büyük ihtimal tahmin ettiğim kitleyi kast ettin. Çok uğraştım onlarla.
Ben Ortaokulu ve Liseyi burslu okurken, onlar dershanelere gidiyor, etütlere gidiyor, çalışma kamplarına giriyor, mentörleri ile çook güzel çalışıyorlardı. Yarışmalardan birincilikler, Tübitak'tan puanlar akıyordu. Ben burslu okurken birçoğu abisi/ablası/kardeşiyle beraber özel okullara gidiyordu. Ellerde son model telefonlar, hatta bazılarında arabalar, evler...
Ben ve birkaç arkadaşım okulun çalışmalarıyla bir şeyleri başarırken, onlar bir elleri yağda diğerleri balda sınavlara giriyor, etütlere giriyordu, gökten test ve soru bankası yağıyordu ya adamlara. Bunların hepsini ben yaşadım. Küçücük yaşımda sınavda adaletsizliği de yaşadım, basit bir yarışmada göz göre göre arka plana itilmeyi de yaşadım, Tübitak'taki oyunları da gördüm.
Ne ben ne ailem bir kere bile özenmedik, bir kere bile ilgi duymadık. Çok şükür bir şekilde bugünlere geldim. Onlar da geldi gerçi. Birçoğu bu fırsatlar sayesinde iyi üniversitelere gitti, diğerleri de kendi vakıf üniversitelerine zaten. Benim köpek gibi çalıştığım yerde adamlar zibilyon tane mentörle, imkanla istedikleri yere gittiler.
Ya vakıf üniversitelerine gidip, sonra üniversiteleri kapatılınca bile ortada kalmadılar, hepsine yeniden yerleşme hakkı verildi, bol bol puan desteği de cabası. Geçen sene Şehir Üniversitesi kapandı mesela, bilmem biliyor musunuz? Birçok arkadaşım vardı orada ve hepside severek, isteyerek okuyordu. Şehir kapandığında oradaki arkadaşlarıma, zamanında kapanan vakıf üniversitesindeki hakların onda biri bile tanınmadı. Şimdi hepsi Marmara'ya geçti, rezil haldeler birilerinin sayesinde.
Kolay değil yani öyle. Birileri çok memnundu zamanında, çok keyifliydi. Şişirilmiş karneler, özel kurslar, imtiyazlı sınavlar...
Bunca şeye rağmen hayatımın tek bir anında bile onlara imrenmeden, yoluma devam ettim. Çalıştım, çabaladım, okudum, kendimi geliştirdim, yaşıtlarım oyunlarda beyinlerini eritip sonra "Ülke batıyor!" naraları atarken, benim okuduğum kitabın, okuduğum makalenin haddi hesabı yoktu.
Bu sabah bile kalktım, bir arkadaşımla geçmişte yaptığımız bir projeyi konuştuktan sonra, lafta kalmasın dedim, birileri okur da faydalanır dedim ve konusunu açtım:
Bana kimse "İbrahim gel sana Elektronik öğretelim, gel sana tarih öğretelim" demedi. Kendim çabalayarak öğrendim. Bunu da kibir için demiyorum zira tek yolu bu. Hayatta ancak çabalayarak bir şeyleri başarıyorsun. Çalıştım, çabaladım, yukarıda da anlattığım durumlara rağmen bir şeyler yaptım ve yapmaya devam ediyorum. Finalim oldu projelerle uğraştım, yaz tatili oldu gidip gönüllü stajyerlik yaptım, boş vaktim oldu gerdim burada makaleler yazdım, sırf birilerine bir şeyler katarım umuduyla.
Bosna'da yaşananları orada dinledikten sonra geldim burada konularını açtım. O zaman ne kadar kahrolmuştum, böyle bir şey olur da bundan benim nasıl haberim olmaz, tarihi nasıl bilmem diye.
Bazen SİHA'ları, yapılan yatırımları savunuyorum. Yanlışları görmüyorum sanıyorsunuz belki ama emin olun görüyorum. Fakat aynı zamanda arkadaki emeği, çalışan işçisini mühendisini de görüyorum.
Yoksa umudu kaybetmek o kadar kolay olsa (yanlış anlama burada kesinlikle seni yargılamıyorum), çoktan kaybetmiş olurdum ben kendimi. Bu kadar kendimi paralamak yerine, Almanca öğrenir, mezun olur olmaz da doğru Avrupa'nın yolunu tutardım akademik başarımla.
Bilmiyorum, belki beni aklınızda bir partiye yakın ya da görüşe mensup sanıyorsunuz, ama emin olun değilim. Emin olun bir partiyi ya da siyasi oluşumu tutmuyorum zira ben, kurtuluşun siyasilerde değil gençlerin kendini geliştirmesinde olduğunu çok önceden kavradım. Kavradığımdan beri de bunu için çalışıyor ve çabalıyorum.
Yazıda da dediğim gibi bunları seni yargılamak için demiyorum @Shimada Sensei. Benimle benzer şeyleri düşündüğünü ve görebildiğini bildiğim için yazıyorum, yazdım. Yoksa ben de gerildim, küçücük yaşımda haksızlık gördüm, üniversitede tek başarısı öğrencilerini sınıfta bırakmak olan insanlarla uğraştım... Yapacak bir şeyim yok, bu bir mücadele. Benim babam da vermiş zamanında aynısını, onun gençliği de sağ sol diye yitip gitmiş... Arkadaşları, okulları, hocaları... Sağ sol diye Türk gençliği yitip gitmiş aslında.
Ben bir daha yitip gitmelerini istemiyorum.
4-5 yıldır hapiste yatan binlerce masum polis/asker/hakim/savcı/gazetecilerin kendilerince dayanışmalarını, çocuklarına umutsuzca bakmaya çalışmalarını gördüm. Sofrada karşı karşıya oturduğum, hayatında bile bile haram lokma yememiş, savcı olup da cezayı istediği zaman iptal edebilecek olmasına rağmen en ufak park cezasını bile ödemiş vatanını benden belki de senden bile çok seven adamların "vatan haini" diye fişlenip yıllarca hapiste diğer suçlulara göre çok daha az haklarla yattıklarını gördüm. Yerlerine doldurulan yandaşları da gördüm, görüyorum. Hastanede ona öncelik vermedi diye doktoru gözaltına aldıran savcı, arabasının camına not bıraktı diye gözaltına aldıran başka bir savcı gördüm, gördük. Böyle adamlar çalışırken mesleğini onuruyla yapan kişiler ne yapıyorlar? Adalet için bizi kıskanan AİHM'e muhtaç dilekçe yazmaya çalışıyorlar hapiste.
Kızıyla aynı sınıfta okuduğum adam sırf işini yaptı diye 10 yıla yakındır hapiste. Hatırlar mısınız bilmem MİT tırlarını. O tırları durduran savcıyla aynı sofrada orucumu açtım. Muhteşem bir insandı. Çocukları yıllardır babasız sırf işini yaptığı için.
Büyük ihtimal tahmin ettiğim kitleyi kast ettin. Çok uğraştım onlarla.
Ben Ortaokulu ve Liseyi burslu okurken, onlar dershanelere gidiyor, etütlere gidiyor, çalışma kamplarına giriyor, mentörleri ile çook güzel çalışıyorlardı. Yarışmalardan birincilikler, Tübitak'tan puanlar akıyordu. Ben burslu okurken birçoğu abisi/ablası/kardeşiyle beraber özel okullara gidiyordu. Ellerde son model telefonlar, hatta bazılarında arabalar, evler...
Ben ve birkaç arkadaşım okulun çalışmalarıyla bir şeyleri başarırken, onlar bir elleri yağda diğerleri balda sınavlara giriyor, etütlere giriyordu, gökten test ve soru bankası yağıyordu ya adamlara. Bunların hepsini ben yaşadım. Küçücük yaşımda sınavda adaletsizliği de yaşadım, basit bir yarışmada göz göre göre arka plana itilmeyi de yaşadım, Tübitak'taki oyunları da gördüm.
Ne ben ne ailem bir kere bile özenmedik, bir kere bile ilgi duymadık. Çok şükür bir şekilde bugünlere geldim. Onlar da geldi gerçi. Birçoğu bu fırsatlar sayesinde iyi üniversitelere gitti, diğerleri de kendi vakıf üniversitelerine zaten. Benim köpek gibi çalıştığım yerde adamlar zibilyon tane mentörle, imkanla istedikleri yere gittiler.
Ya vakıf üniversitelerine gidip, sonra üniversiteleri kapatılınca bile ortada kalmadılar, hepsine yeniden yerleşme hakkı verildi, bol bol puan desteği de cabası. Geçen sene Şehir Üniversitesi kapandı mesela, bilmem biliyor musunuz? Birçok arkadaşım vardı orada ve hepside severek, isteyerek okuyordu. Şehir kapandığında oradaki arkadaşlarıma, zamanında kapanan vakıf üniversitesindeki hakların onda biri bile tanınmadı. Şimdi hepsi Marmara'ya geçti, rezil haldeler birilerinin sayesinde.
Kolay değil yani öyle. Birileri çok memnundu zamanında, çok keyifliydi. Şişirilmiş karneler, özel kurslar, imtiyazlı sınavlar...
Bunca şeye rağmen hayatımın tek bir anında bile onlara imrenmeden, yoluma devam ettim. Çalıştım, çabaladım, okudum, kendimi geliştirdim, yaşıtlarım oyunlarda beyinlerini eritip sonra "Ülke batıyor!" naraları atarken, benim okuduğum kitabın, okuduğum makalenin haddi hesabı yoktu.
Bu sabah bile kalktım, bir arkadaşımla geçmişte yaptığımız bir projeyi konuştuktan sonra, lafta kalmasın dedim, birileri okur da faydalanır dedim ve konusunu açtım:
Kalman Filtresi nedir ve nerelerde kullanılır?
Son zamanlarda Yapay Zeka üzerine açılan birkaç konu gördüm ve bunlar, genellikle hep yazılım üstüne oluyordu. Ancak ben yapay zekanın yazılımda değil matematikte bittiğini düşünüyorum. Bu nedenle bildiğim (ve bildiğimi de rahatça aktarabileceğim :D ) bir konu üzerinden, yazılım/elektronik...
www.technopat.net
Bana kimse "İbrahim gel sana Elektronik öğretelim, gel sana tarih öğretelim" demedi. Kendim çabalayarak öğrendim. Bunu da kibir için demiyorum zira tek yolu bu. Hayatta ancak çabalayarak bir şeyleri başarıyorsun. Çalıştım, çabaladım, yukarıda da anlattığım durumlara rağmen bir şeyler yaptım ve yapmaya devam ediyorum. Finalim oldu projelerle uğraştım, yaz tatili oldu gidip gönüllü stajyerlik yaptım, boş vaktim oldu gerdim burada makaleler yazdım, sırf birilerine bir şeyler katarım umuduyla.
Bosna'da yaşananları orada dinledikten sonra geldim burada konularını açtım. O zaman ne kadar kahrolmuştum, böyle bir şey olur da bundan benim nasıl haberim olmaz, tarihi nasıl bilmem diye.
Bazen SİHA'ları, yapılan yatırımları savunuyorum. Yanlışları görmüyorum sanıyorsunuz belki ama emin olun görüyorum. Fakat aynı zamanda arkadaki emeği, çalışan işçisini mühendisini de görüyorum.
Yoksa umudu kaybetmek o kadar kolay olsa (yanlış anlama burada kesinlikle seni yargılamıyorum), çoktan kaybetmiş olurdum ben kendimi. Bu kadar kendimi paralamak yerine, Almanca öğrenir, mezun olur olmaz da doğru Avrupa'nın yolunu tutardım akademik başarımla.
Bilmiyorum, belki beni aklınızda bir partiye yakın ya da görüşe mensup sanıyorsunuz, ama emin olun değilim. Emin olun bir partiyi ya da siyasi oluşumu tutmuyorum zira ben, kurtuluşun siyasilerde değil gençlerin kendini geliştirmesinde olduğunu çok önceden kavradım. Kavradığımdan beri de bunu için çalışıyor ve çabalıyorum.
Yazıda da dediğim gibi bunları seni yargılamak için demiyorum @Shimada Sensei. Benimle benzer şeyleri düşündüğünü ve görebildiğini bildiğim için yazıyorum, yazdım. Yoksa ben de gerildim, küçücük yaşımda haksızlık gördüm, üniversitede tek başarısı öğrencilerini sınıfta bırakmak olan insanlarla uğraştım... Yapacak bir şeyim yok, bu bir mücadele. Benim babam da vermiş zamanında aynısını, onun gençliği de sağ sol diye yitip gitmiş... Arkadaşları, okulları, hocaları... Sağ sol diye Türk gençliği yitip gitmiş aslında.
Ben bir daha yitip gitmelerini istemiyorum.