Evrim kanıtlanmamış mı?

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Katılım
19 Eylül 2015
Mesajlar
48.750
Makaleler
12
Çözümler
48
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Evrim ispatlanmamıştır, ispatlansa kanun olurdu diyen bir kitle var. Teori ve kanun arasındaki farkı defalarca anlattım.

Yasa(kanun): Gözlemlenebilir, sürekli tekrarlanan olgu.
Teori: Yasaları açıklayan konsept.

Yasaları açıklayan birden fazla teori olabilir.

Hiçbir teori de kanıtlanınca yasa olmaz. Hiçbir hipotezde kanıtlanınca teori olmaz. Teoriler yasaların neden ve nasıl olduğunu açıklar. Bir hiyerarşi kurulacaksa teoriler açıklama gücü, kapsam, içerik, test edilebilirlik gibi birçok açıdan kanunlardan üstündürler. Öyle ki, bazı kaynaklar kanunları, teorilerin "kısa ve dar bir özeti" olarak nitelerler. Bilim dünyasında böyle bir hiyerarşiden söz edilmez çünkü gerek yoktur.

Kısaca evrim bir doğa yasasıdır. Bu yasalarda evrenin yapısından ötürü vardır. Evren yasaları değişmediği sürece var olmaya devam edecek yasalar bunlar.

Evrim %100 kesin midir? Evet hiç şüphesiz en ufak tartışmaya kapalı bir şekilde. Evrim %100 kesindir. Canlıların değiştiğini kesin olarak biliyoruz. Evrende değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.

Evrim mekanizmaları ve sınıflandırmaları zamanla güncellenebilir bu son derece normal bu evrimin gerçekliğine gölge düşüremez. Tam tersi ne kadar güçlü bir teori olduğunu gösterir ve her çıkarılan kanıtlarda üzerine ekleyip daha da güçlenecektir. Şimdi sorabilirsiniz evrim çürütülebilir mi? Hayır çürütülemez. Evrim mekanizmaları ve sınıflandırmaları güncellenebilir, değişebilir ama bu evrimin çürüyeceği manasına gelmiyor. Çünkü evrim değişimi esas alıyor. Canlıların değiştiği de su götürmez bir gerçektir.

Evrimin kanıtlarına geçelim.


Virüsler ikiye ayrılır. DNA ve RNA virüsleri. Virüslerin kendilerini kopyalama sistemleri olmadığı için diğer canlıların kopyalama sistemlerini kullanırlar. RNA virüsleri (retrovirüsler) bir hücreye girdiklerinde, özel enzimleriyle, önce RNA’larından DNA yaparlar. Sonra bu DNA, normal hücre mekanizmasıyla RNA üretir ve yeni virüsler oluşur.

Retrovirüslerin çoğu normal hücrelere girerler ancak bazı retrovirüsler üreme hücrelerinin DNA’sına girebilir. Bunlara endojen retrovirüsler (ERV) denir. ERV’ler üreme hücresinin DNA’sına girdiği için sonraki nesillere aynı şekilde aktarılır. ERV’ler az buz değil, binlerce nükleik asit diziliminden oluşuyor. Örneğin HERV-K10 türü 9.000 küsur nükleik asit. İnsan genomu ise 3.2 milyar nükleik asit diziliminden oluşmaktadır.

DNA’mızın %95’i hurda DNA. Yani, atalarımızdan kalan ancak işlevsel olmayan genlerden oluşan DNA. İnsan genomunun %5 kadarı, çoğu hurda DNA’mızda olmak üzere virüs DNA’larından oluşuyor. Yani evrimsel geçmişimizde virüs DNA’ları epey önemli bir mekanizma olmuş.

Şimdi sadede gelelim. Bir ERV’nin üreme hücresinin DNA’sına yerleşmesi ne demektir? Bu bireyin çocuklarında, onun çocuklarında ve gelecek tüm nesillerinin DNA’larında bu virüsü bulacağız demektir. Yani, eğer iki tür, ortak bir atadan geliyorsa, bu iki türün DNA’sında, aynı yerde, aynı virüsü bulacağız demektir.

Herhangi iki ayrı canlı türünde, 3.2 milyarlık genom diziliminde birkaç binlik nükleik asit diziliminin tesadüfen aynı yerde, aynı dizilim ile bulunuyor olmasının olasılık hesabını yapmak bile akıllara ziyan bir durum olacaktır.

1. İnsan, şempanze, goril, orangutan, şebek, Afrika ve Amerika maymunlarının DNA’sında, 2 aynı yerde aynı ERV var.
2. İnsan, şempanze, goril, orangutan, şebek ve Afrika maymunlarının DNA’sında, 4 aynı yerde aynı ERV var.
3. İnsan, şempanze, goril, orangutan ve şebek DNA’sında, 7 aynı yerde aynı ERV var.
4. İnsan, şempanze, goril ve orangutan DNA’sında, 9 aynı yerde aynı ERV var.
5. İnsan, şempanze ve goril DNA’sında, 11 aynı yerde aynı ERV var.
6. İnsan ve şempanze DNA’sında 16 aynı yerde aynı ERV var.
7. İnsan DNA’sında diğerlerinden farklı olarak, 3 ayrı yerde aynı ERV var.

Neticede ortaya çıkan tablo çok açıktır. Bütün bu türler, insan dahil, tek bir ortak atadan ortaya çıkmıştır. Amerika maymunları 50 milyon yıl önce başka bir dala ayrılmıştır. Diğer daldaki Afrika maymunları ise kendi içlerinde dallanmalar yaşayarak bugünkü konuma ulaşmıştır. En yakın akrabamız ise DNA’mızın % 98,5 özdeş olan Şempanzelerdir.

Bugün dünyanın neresinde, hangi üniversiteye giderseniz gidin, size evrimi anlatırlar. Evrimin varlığı bilim dünyasında 100 yıldan fazla bir süredir tartışma konusu bile değildir. Bilim adamları sadece evrimin mekanizmalarını tartışır. Evrimi yok saydığınız zaman, başta Biyoloji olmak üzere, Antropoloji ve Paleoantropoloji gibi bilim dallarını çöpe atmanız gerekir.



1653739942237.png



Kuyruk sokumu kemiği kuyruğu olan tüm omurgali hayvanlarda kuyruk ile omurgayi birbirine bağlayan bir kemik parçasidir.

Kuyruğumuz olmadığı halde neden bir kuyruk kemiğine sahibiz? Cevabi evrim.

Bu kemiğe sahip olmamizin nedeni atalarimiza dayaniyor. 30 milyon yıl önce, ağaç tepelerinde yaşayan primat atalarımızda kuyruk vardı. 15 milyon önce ise kuyruğumuzu yitirdik. Bu durumu; 15 milyon yıl önce yaşamış ve orangutan, goril ve şempanzelerle birlikte ortak atamız olan Proconsul isimli primat türünde de görüyoruz. Onda da aynen biz, goril, şempanze vs. gibi kuyruk sokumu kemiği var ama kuyruk bulunmuyor.

Ağaç tepelerinde yaşayan primat akrabamalarimiz için kuyruk bir denge unsuruydu. Atalarimiz yerde yaşamaya başlayınca kuyruğun bir işlevi kalmadi artik ve zamanla kuyruk körelmiş bir organa dönüştü.

Proconsul isimli atalarımızda da ayni bu kuyruk sokumu kemiği var fosili de bunu kanitlar nitelikte.

Peki sadece fosil ile mi yeterliyiz? Elbette ki hayir. DNA'mizda da bu kuyruk geni bulunuyor, DNA'miz %95 oranında hurda DNA'dan oluşuyor yani atalarimizdan kalma DNA, bu kuyruk geni de bu hurda DNA kısmında gen olarak mevcut.

Gen var diyorsun şimdi hakli olarak şu soruyu sorabilirsiniz gen varsa kuyruk nasil cikmiyor o zaman?

Başka bir gen kuyruk genini baskiladigi için embriyonun ilk ayı içerisinde gelişen kuyruk daha sonra kayboluyor.

Kuyruk genini baskilayan gende eğer mutasyon olursa o zaman kuyruk çıkar. Google bir sürü kuyruklu insan ve bebek örneği var onlara bakmamiz size yararli olur.

1653740037224.png



Balıkların kuyruk yüzgeçleri yatay doğrultuda hareket eder. Deniz memelilerin kuyrukları ise dikey doğrultuda hareket eder. Bunun temel sebebi yaklaşık 50 milyon yıl önce karada yaşayan bir memelinin kuyruğu evrimsel süreçte kuyruk yüzgeçine dönüşmüştür. Çünkü bu memelilerin kemik yapısı sadece dikey doğrultuya izin verir.


1653740098248.png

Bu resimde gördüğünüz canlilar balina. Balinalar bu şekilde uyur. Akciğere sahip bir hayvan oldukları için yarım saatte bir su yüzeyine çıkıp nefes almak zorundalar. Bu işlemi yapmazlarsa ölürler. Balinalar bu şekilde uyurken beynin bir lobu uyurken, diğer lob uyanık kalır ve böylece balina nefes alir. Sonra diğer lob nöbeti devralir. Evrim gerçek olmasa memeli ve akciğerli hayvanlarin denizde ne işi olur yahu?

1653740129038.png


Mağaralarda yaşayan tetra balığı olarak da bilinen Astyanax mexicanus gözleri olmasina rağmen doğuştan kör doğar. Bu balığın göz çukurları halen bulunmaktadır ancak bu çukurlar arasinda gözler asla içinde oluşmaz. Karanlık mağaralardaki sularda yaşayan bu türün, gözlere ihtiyacının olmamasından ötürü, zaman içerisinde giderek körelmiştir.

Bu türün varlığı bile kusursuz yaratıcı fikrini çürütmeye yeter de artar. Kusursuz bir yaratıcı doğuştan kör yaratacağı varlığa ne diye göz versin.

1653740163529.png


Karada yaşayan tüm omurgalilarin ortak atasi 375 milyon yıl önce karaya çıkan et yüzgeçli balıklardır.

Bundan dolayı uzuv yapilari benzerdir. Tüm türlerde 5 parmakli el ve ayak yapısı görülür, bazi parmaklar türün yaşadığı çevrede geçirdiği evrim neticesinde körelmiştir.


1653740202680.png


Omurgalı hayvanlarda böyle bir sinir mevcut. Bu sinir bloğu beyinden gırtlağa kadar uzanıyor. Bu sinirin olayı ne değinelim biraz.

Beyinden çıkan bu sinir ile gırtlak arasında en fazla 5-10 CM var. Sinir gırtlağa kısa yoldan varmak yerine görseldeki zürafa gibi kısa yoldan gitmiyor metrelerce dolaşıp kalbin etrafından dönüp, tekrardan yukarı çıkıp beyne ulaşıyor.

Neden böyle yapıyor kısa yol varken uzun yolu seçiyor sebebi evrim. Bir tasarımcı yapsaydı eğer böyle bir yol izlemezdi elbette.

Gırtlak siniri 400 milyon yıl önce balık benzeri canlılarda beyinden kalbin yakınındaki solungaçlara bağlantı sağlamak için evrimleşmişti. O zamanlar sinir bloğu kısa yolu izliyordu, uzun yolu değil.

1653740229206.png


Tiktalik benzeri balıklar karaya çıktı, milyonlarca yılda karada boyunları uzadı, gırtlak sinirleri kalp civarındaki atardamarlardan dolaştığı için uzayan boyunlara adapte olmak zorunda kaldı. Böylece 5-10 CM'lik mesafeyi 5 metre dolaşır hale geldiler. İnsanda da bu sinir var ve kısa yolu seçmez uzun yolu seçer.

Bir tasarımcı daha önceki çizim tahtasına geri dönebilir, önceki tasarımını çöpe atıp daha mantıklı bir çizim yapabilir. Evrim ise daha önceki çizim tahtasına geri dönemez. Tasarımcının öngörüsü vardır, ancak evrimin öngörüsü yoktur.



Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.

Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Yeni konular

Geri
Yukarı